Olmak ya da Olmamak Çağı: Zamana Doğa Merkezli Bakmalı!

23 Haziran 2021
21 Haziran gündönümünde yapılan İklimce Sohbetler’de, yaşadığımız İnsan Çağı, Shakespeare’den ilhamla, “olmak ya da olmamak” çağı olarak tarif edildi. İnsanın doğaya verdiği zararın en yüksek olduğu Antroposen [İnsan] Çağı’nda, var olmak ve dönüşümü başlatmak için, doğayı hayatın merkezine almak ve zamanı iklim bakış açısıyla yeniden kavramak gerekiyor. 

UNDP Türkiye’nin iklim krizi ile mücadele eden bütün kesimlerin temsilcilerini bir araya getirmek amacıyla organize ettiği İklimce Sohbetler’in Yaza Merhaba – Doğa Takvimi oturumu 21 Haziran gündönümünde yapıldı. Mert Fırat ve UNDP Türkiye İklim Değişikliği ve Çevre Portföyü Stratejik Danışmanı Güneşin Aydemir’in konukları Prof. Dr. Sinan Canan ve kurumsal itibar yönetimi uzmanı Salim Kadıbeşegil’di.

Mert Fırat, içinde olduğumuz Antroposen Çağı’nda “zamanı iklimce düşünmeliyiz” dedi. İnsan Çağı’nda yaşadığımız yıkımın antitezinin onarım olduğunu söyleyen Fırat’a göre, bunun için doğanın en temel iki olgusu zaman ve mekân ile olan ilişkimizi onarmamız gerekiyor. Onarım ancak, insanın takvim ve zaman algısı, doğanın zaman ve akışıyla uyumlu olursa mümkün olabilir.

Güneşin Aydemir de İnsan Çağı’nda zaman kavramını konuşmak istediklerini ve “insana yakışır şekilde bireysel ve kurumsal olarak nasıl yaşayabileceğimizi düşünmemiz gerektiğini” söyledi. Aydemir, bireysel ve kurumsal değişim sağlamak için “en merkeze doğayı koymalı ve doğa ile aramızdaki mesafeyi yaklaştırmaya gayret göstermeliyiz” dedi.

Mevcut durumu, Shakespeare’den ilhamla “ya var olacağız ya da varlığımızı yavaşça sonlandıracağız” diye tarif eden Fırat, “uykudan uyanıp, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek eyleme geçmemiz gereken bir çağda” olduğumuzun altını çizdi.

“İnsan: Zararı Fark Edince Fayda Üreten Bir Canlı”

Evrimsel sürece referansla konuşmasını şekillendiren Sinan Canan, dünyada insanın belirleyici olduğu son 200-250 senelik sürecin sonunda, önümüzde birkaç yüz senelik bir zaman olmadığını vurguladı. Canan, insanın tabiatta yıkıcılık kapasitesinin çok büyük olduğunu hatırlattı ve biyolojik açıdan bakıldığında, insanın yerküreye hiçbir faydası olmadığını belirtti. Canan’a göre, insan zararı fark edince fayda üreten bir canlı. Bunun için, öğrenmesi ve sonra bilgeleşmesi gerekiyor. Tabiata öğretmen gözüyle bakmak, oradan ders almak gerektiğini söyleyen Canan, “insanın zararının en derin ve tehlikeli olduğu dönemde, iyiliği yükseltmemiz gereken bir zamandayız,” dedi.

İnsan Çağı: “Müsilajlı Yaşamın İçinde Nefes Almaya Çalışmak”

Şirketler açısından Antroposen Çağı’nı değerlendiren itibar yönetimi uzmanı Salim Kadıbeşegil, “Müsilaj” üzerinden kurduğu analoji ile mevcut durumu resmetti. Kadıbeşegil’e göre, sanayi devrimi sonrası ahlakın tüketilmesi, kurumsal yapılara müsilaj bulaştırdı. İçinde olduğumuz dönemi “müsilajlı yaşamın içinde nefes alma” olarak tanımlayan Kadıbeşegil, şirketlerden ümitvar bazı örnekler paylaştı.

Kadıbeşegil’in verdiği ilk örnek, 1970’lerde kurulan Business Roundtable adlı güçlü lobinin 2009’da paydaşlarına değer yaratma, insan haklarına ve etik değerlerine uymak şeklinde misyonlarını güncellediklerin hatırlattı. Kadıbeşegil’in kurumsal dünyadan verdiği diğer örnek ise dünyada son 20 yıldır var olan ve sosyal fayda yaratmaya çalışan “anlamlı şirketler ligi”. Benefit Corporation (B-Corp) denilen, toplumsal fayda amacını da taşıyan doğaya saygılı iş modelleri üretmede bu şirketlerin önemli bir alan yarattıklarının altını çizen Kadıbeşegil, kapitalist sistemin krizlerle mücadelede “yeni elbiseler giyme” gayretinin de sürdüğünü hatırlattı.

“İklimce özel – Yaza Merhaba Etkinliği: İklimin Doğa Takvimi” yayınını buradan izleyebilirsiniz.