‘Temiz, Sağlıklı, Berrak ve Özgür Sularımızı Geri İstiyoruz’

01 Temmuz 2021
“Saymakla bitmeyecek olan sorunlarımızı çözmek için kamu kurumları ve yerel yönetimleri; ekolojiden, yaşamdan ve halktan yana uygulamaları hayata geçirmek için göreve çağırıyoruz.”

Müsilaj (deniz salyası) kirliliği ile ilgili halka açık imza kampanyası başlatan Bursa Su Kolektifi, yaklaşık 1500 yurttaşın imzasını 22 Haziran 2021’de Bursa Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne teslim etti.

Bursa Su Kolektifi’nden Alper Turaç, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını bilimsel ve akılcı yöntemlerle koruma yoluna gidilmesi çağrısı da yaparken, geliştirme ve yönetme konusundaki aleni ihmallere ve başarısızlıklara derhal son verilmesi gerektiğini söyledi.

Kolektif üyesi ve aktivist Turaç, su varlıkları ve çevresindeki ekosistemleri; bilim ve teknikten uzak, talana zemin hazırlayan, yanlış kamusal politikalarla yaşam alanlarını yağmalayanların karşısında mücadele etmek ve suyun sesi olmak için bir araya geldiklerini söyledi. Turaç, sorunları çözmek için kamu kurumları ve yerel yönetimleri; ekolojiden, yaşamdan ve halktan yana uygulamaları hayata geçirmek için göreve çağırdı.

Alper Turaç“Bizler temiz, sağlıklı, berrak ve özgür sularımızı geri istiyoruz. Derelerinde, göllerinde ve denizlerinde; balıkların ve daha birçok canlının yaşadığı bir Bursa istiyoruz.” diyen Turaç, mücadelelerinin su kaynaklarının metalaştırılmasına, yanlış politikalar sonucu kirletilmesine, yaşamın geleceğini tehlikeye atan fütursuz tüketimine karşı, bilimin ışığında yerel ve bölgesel yönetimlere seslerini duyurmak, su ile ilgili yaşanan her türlü sorunu gündemde tutmak ve dikkat çekmek için olacağını belirtti.

Bu amaçla Bursa Su Kolektifi olarak çeşitli eylemler, çalışmalar planlayıp gerçekleştirdiklerini söyleyen Turaç, atık su deşarjları, derelerin kirlilik durumları ve Gemlik Körfezi’nde görülen müsilaj (deniz salyası) ile ilgili CİMER’e dilekçe başvuruları yaptıklarını ekledi.

Basın açıklaması ve halka açık imza kampanyası başlattıktan sonra 5 Haziran Ekolojik Yıkım İle Mücadele Günü’nde Mudanya, Yenişehir Kirazlıyayla ve Balıkesir Ayvalık’ta stantlar açarak toplanan imzaları Bursa Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne teslim ettiklerini açıkladı Turaç. Kolektif olarak kendi çalışmaları devam ederken, ekoloji mücadelesi veren diğer topluluklarla dayanışarak çeşitli eylemlere, çalışmalara destek vermeye de devam edeceklerini söyledi.

Dört ayı aşkın bir süredir Marmara Denizi’ne kıyısı olan birçok noktada müsilaj ya da balıkçıların söylemiyle deniz salyası kirliliği ile karşı karşıyayız.

Müsilaj Bir ‘Doğa Olayı’ Değil

Süreç içerisinde yetkililer tarafından durumun doğa olayı olduğunun iletildiğini, yaptıkları girişimlere mukabilen müsilajın deniz kirliliğinden kaynaklanmadığına ilişkin yanıtlar aldıklarını belirten Turaç, birçok bilim insanının deniz kirliliğinin; Marmara Denizi’ne derin deniz deşarjı yapan, Marmara’ya akan derelere yeterince arıtılmamış atık sularını bırakan atık su arıtma tesislerinden ve kaçak deşarjlar yapan sanayi tesislerinden kaynaklandığını açıkladığını ancak buna rağmen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün müsilajı ‘doğa olayı’ olarak nitelemesini hatırlattı.

Bir ay önce yetkililer yapılan araştırmaların sonuçlarını kabul ederek bu kirliliğin senelerdir Marmara’nın kirletilmesinden kaynaklı olduğunu kabul ettiler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bir eylem planı oluşturuldu.

“Süreç içerisinde bırakın sorunun çözümü ile ilgili bir girişimde bulunulmasını, sebebi ile ilgili billimsel bir çalışma dahi olmadığını da Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün dilekçe başvurumuza verdiği cevaptan öğrenmiş bulunmaktayız” diyen Alper Turaç, denizlerde, akarsularda ve göllerdeki kirliliğin önlenmesi ve kaçak, derin deşarj uygulamalarının durdurulması adına imza kampanyası başlatarak yetkilileri göreve davet ettiklerini söyledi.

Bursa Su Kolektifi olarak yaşamın; denizlerin, göllerin ve nehirlerin sesi olmaktan vazgeçmeyeceklerini ekleyen Turaç, müsilaj ve Türkiye’de diğer birçok çevre problemleri tekil olarak değerlendirilmeli uyarısında bulundu.

Neoliberal politikaların kusurlarının makyajvari önlemlerle çözülemediğine hep birlikte tanık olmakta, görevlilerden somut ve sorunların çözümüne odaklı çalışmalar beklemekteyiz.

Turaç, ekolojik yıkımın tüm dünyada çok yoğun bir şekilde devam ettiğine değinirken, bunun nedeni olarak, kapitalist sermayenin kriz nedeniyle sıkıştığı üretim alanlarından çıkabilmesinin en ucuz ve kolay rant elde etme yolu olarak doğal varlıklara yönelip saldırarak kârlarını sürdürebilmeleri adına politikalar üretilmesini gördüğünü ekledi. Yok etmeye değil korumaya, var etmeye yönelik çalışmalar, halktan yana politikalar üretilmesi gerektiğini kaydeden Turaç, “Üretmeyen iktidarlara, kamu ve yerel kurumları teşhir ederek görevlerini yapmaları için baskılar yaratmalıyız.” dedi.

Sözü edilen çöküşün, ekolojik ve ekosistemler açısından tüm canlı ve cansızların varlıklarını etkilediğini ve hızlı bir yok oluşa götürdüğünü söyleyen Turaç, bu dönüşü olmayan süreci hızlandıran iktidarlar ve yönetim anlayışlarına, onların desteği ile büyüyen sermayeye dur denilecek eylem ve çalışmaları çoğaltarak, bütünleşik mücadelenin büyütülmesi gerektiğini ekledi.

Dünya üzerinde birçok ülkede halklar, çevre aktivistleri, sivil toplum kuruluşlarının, kapitalist sistemin doğayı meta olarak ele alan neoliberal politikalarından kaynaklanan birçok çevre mücadelesi içinde olduklarını ekleyen Turaç, şu sıralar Dünya üzerinde 3500 civarında çevre ihtilafı davası olduğun da bilgisini verdi.