Uluslararası Adil Yargılanma Hakkı Günü: İlk Gündem Türkiye

Adil yargılanma hakkı için hapiste ölüm orucuna giren ve hayatını kaybeden Avukat Ebru Timtik’in doğum günü Uluslararası Adil Yargılanma Hakkı Günü ilan edildi. Etkinliğin ilk yılının ödülü Ebru Timtik'e verildi.

Ebru Timtik’in “Adil yargılanma” talebiyle girdiği ölüm orucunda 27 Ağustos 2020’de hayatını kaybetmesi üzerine dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda hukuk örgütü, 14 Haziran’ı Uluslararası Adil Yargılanma Hakkı Günü ilan etti. 14 Haziran, Ebru Timtik’in doğum günü. Her yıl bir ülkeyi gündemine alacak olan Adil Yargılanma Hakkı Günü’nün ilk odaklandığı ülke Türkiye oldu.

Çok sayıda avukat, yargıç, gazeteci ve çeşitli kitle örgütleri ile 95 uluslararası kurumun katıldığı etkinlik, internet üzerinden geçekleşti.

Etkinliğin açılış konuşmasını Birleşmiş Milletler (BM) Yargıçlar ve Avukatların Bağımsızlığı Özel Raportörü Diego García-Sayán yaptı.

‘Avukatlık Mesleğine Yoğun Saldırı Var’

Türkiye’deki adil yargılama ihlallerini incelenmek için Türkiye’ye gelmek ve incelemelerde bulunmak istediğini söyleyen García-Sayán, sadece barolar ve sivil toplum örgütleri ile değil, hükümet yetkilileri ile de görüşmek istediğini söyledi. García-Sayán, istediği davetin Türkiye tarafından kabul edilmediğini belirtti.

García-Sayán, adil yargılama hakkının pek çok ülkede benzer sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyledi. García-Sayán, Türkiye’de tutarlı bir yargılamanın ve yargılama bağımsızlığı olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, terörle mücadele adı altında Türkiye’de hukukçuların tutuklanması ve insanların öldürülmesinin ciddi bir boyuta ulaştığını vurguladı.

García-Sayán, dünya genelinde adil yargılama hakkı önünde var olan zorluklardan söz etti. Bu zorlukları dört başlıkta değerlendirdi. Bu zorlukları “Yargının bağımsızlığı ve hukuk mesleğine gösterilen saygı”, “hukukçuların bağımsız ve tarafsız olması”, “Baroların hakları” ve “Covid-19 salgının getirdiği sorunlar” şeklinde sıraladı.

García-Sayán, yargı bağımsızlığının sadece hakim ve avukatlar açısından değil, toplum için savunulması gerektiğini söyledi.  Türkiye’de avukatlık mesleğine yoğun bir saldırı olduğunu kaydeden García-Sayán, “Yakından süreci takip etmekteyiz ve süreci belgelendirmekteyiz” dedi.

García-Sayán’ın konuşmasının ardından gazeteci Banu Güven moderatörlüğünde panel gerçekleştirildi. Panelde, Türkiye’de avukat, hak savunucusu ve gazeteci yargılamalarında adil yargılama hakkının ihlali üzerinde duruldu.

Panelde konuşmacı olarak, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye Raportörü Emma Sinclair-Webb, Article-19 Avrupa ve Ortaya Asya Başkanı Sarah Clarke ve CCBE İnsan Hakları Komitesi Başkanı Patrick Henry yer aldı.

Webb: “Türkiye Yaptırımlarla Karşı Karşıya”

Emma Sinclair-Webb, “Adil yargılama ortadan kalktığında çok ağır ihlaller zinciri başlıyor. Aslında kovuşturma, tutuklama bir silah olarak kullanılıyor” dedi.

Webb, Türkiye’de Terörle Mücadele Yasası’nın uygulanışından söz etti. Terörle Mücadele Yasası’yla Türkiye’de on binlerce insanın tutuklu olduğunu söyledi. Webb, iş insanı ve sivil toplum örgütü temsilcisi Osman Kavala davasını, sivil toplum örgütü temsilcilerinin yargılandığı “Büyükada Davası” ve HDP’nin tutuklu yargılanan eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş davasını adil yargılama hakkının ihlallerine örnek gösterdi.

Türkiye’nin AİHM’in kararlarının uymamasını eleştiren Webb, Türkiye’nin yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceğini belirtti.

Hennry: “Havana Kuralları İhlal Ediliyor”

Patrick Hennry, 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimi ardından hükümet tarafından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile çıkarılan düzenlemelere dikkat çekti. Türkiye’nin OHAL’i suistimal ettiğini söyledi. Hennry, OHAL döneminde alınan kararların geçici olması gerekirken, Türkiye’de bunların kalıcılaştığını söyledi. Hennry, OHAL kapsamında alınan kararların Türkiye’de iktidarın gücünü arttırdığını ifade ederek, “Demokratik diktatörlük diyebileceğimiz bir ortam ortaya çıkardı” dedi.

Birleşmiş Milletler tarafından 1990’da kabul edilen ve avukatlık mesleğini güvence altına alan Havana Kuralları’nı hatırlatan Hennry, bu hakların Türkiye’de ihlal edildiğini açıkça gördüklerini söyledi.

Hennry, Türkiye’de baroların yapısının değiştirildiği yasa değişikliğine de değindi. Yapılan değişiklik ile “orantılılık ve demokrasi ilkesi”nin ihlal edildiğini savundu

Sarah: Türkiye Büyük Bir Gazeteci Cezaevi

Sarah Clarke, Türkiye’de gazetecilerin durumuna değindi. Clarke, OHAL sonrası çalıştıkları medya kurumlarında işlerine son verilen gazetecileri ve yargılanan gazetecileri hatırlattı. Sarah, Türkiye için “büyük bir gazeteci cezaevi” ifadesini kullandı. Clarke, Türkiye’de medyanın yüzde 90’ına yakınının devletin kontrolünde olduğunu söyledi. Sarah, bağımsız medyanın Türkiye’de çok zor koşullarda çalıştığını ifade etti.

Clarke, “Uluslararası kurumlar Türkiye ile münasebetlerinde çok sağlam bir duruş sergileyemediler ama artık o süreç geldi” dedi.

Konuşmacılar, Türkiye’deki adil yargılama ihlallerini engellemek için de görüşlerini sundu. Webb, Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi üzerinde baskı kurmanın önemli olduğunu söyledi. Clarke ise Türkiye üzerinde baskı kurmak için yeni yöntemlerin bulunması gerektiğini söyledi.

Timtik Ödülü Ses Çalışması Oldu

Panelin ardından Britanyalı sanatçılar Kay Parker, Judd Moses Druce ve Caroline Wright’in hazırladığı “#238” eseri tanıtıldı. Eser ses, görüntü ve tekstil çalışmasından oluşuyor. Ses çalışmasının paternini yansıtan ise Ebru Timtik’in talebine odaklanan battaniye oldu. Ödülü, Avukat Seda Şaraldı aldı. Ödül, Türkiye’ye gelene kadar güzergah boyunca tüm barolara uğrayacak.

“238” Ebru Timtik’in ölüm orucunu devam ettirdiği günü ifade ediyor. Ebru Timtik adil yargılama talebiyle başladığı ölüm orucunda, 27 Ağustos 2020’de, ölüm orucunun 238’inci gününde hayatını kaybetmişti.

Ne Olmuştu?

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, 20 Mart 2019’da Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın aralarında olduğu Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 18 avukata “Terör örgütü kurma ve yönetme” ile “terör örgütü üyeliği” suçlamalarıyla toplamda 159 yıl hapis cezası verdi. Timtik ve Ünsal, yargılama kapsamında 12 Eylül 2018’de tutuklandılar. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Ebru Timtik’e 13 yıl 6 ay, Aytaç Ünsal’a ise 10 yıl 6 ay hapis cezası verdi.

ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile Timtik ve Ünsal’ın da aralarında bulunduğu bir grup avukatlar 5 Şubat 2019’da tutuldukları cezaevinde açlık grevine başladı. Ünsal ile Timtik adil yargılanma talebiyle başlattıkları açlık grevini 5 Nisan’da ölüm orucuna çevirdiklerini duyurdu.

Avukat Ünsal, Yargıtay 16. Dairesi’nin hakkında tahliye kararı vermesi üzerine, ölüm orucunu 215’inci gününde sonlandırmıştı. Ünsal, 11 Aralık 2020’de bir kez daha tutuklandı.