Türkiye’den Yargı Mercileri Eli ile Komite Denetiminden Kaçınma Taktikleri

Türkiye, Bakanlar Komitesi’nin Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarının uygulanmasına dair denetim süreci başladığı andan bu yana Komite önünde gerek Demirtaş gerekse de Kavala’nın AİHM’in ihlal bulduğu yargı süreçleri ile ilişkili olmayan, ‘başka’, ‘yeni’ ya da ‘AİHM kararı kapsamı dışında kalan’ dosyalardan cezaevinde tutulduklarını öne sürüyor.

Hükümet, yargı mercilerinin bir aşamada verdiği ‘göstermelik’, aslında hiç uygulanmayan tahliye kararlarını gerekçe göstererek, AİHM’in ‘derhal serbest bırakma’ kararının aslında yerine getirildiğini iddia ediyor. Bu şekilde, Komite tarafından da yinelenen ‘derhal serbest bırakma’ taleplerinin ve talepler yerine getirilmediği takdirde dozu gittikçe ağırlaşacak baskının önüne geçmeye çabalıyor. Bunu yaparken de bağımsızlığı ve tarafsızlığı üzerinde ciddi ve haklı soru işaretleri olan yargıyı bir araç olarak kullanmaktan geri durmuyor.   

STK’lar olarak, Komite’ye yaptığımız Kural 9.2 bildirimlerinin hazırlanması sürecinde, AİHM kararlarını, iç hukukta Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş aleyhine sürdürülen yargı süreçlerini ve hükümetin Komite önündeki argümanlarını ulaşabildiğimiz bilgi ve belgeler ışığında detaylı olarak inceledik ve analiz ettik. Bu incelemelerimize dair değerlendirmelerimizi ve ulaştığımız sonuçları bildirimlerimiz yoluyla Komite ile paylaştık. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Uygulama Ağı’nın düzenlediği bir brifingde, Bakanlar Komitesi delegelerine her iki karar bakımından iç hukukta yaşanan gelişmeler ve gelinen aşama üzerine Eylül 2021 toplantısı öncesi bir sunum yaptık. Sunumun bir bölümünü, Kural 9.2 bildirimi çalışmalarımızın ortaya koyduğu ve Türkiye tarafından AİHM’in Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarının uygulanması yükümlülüğünden ve Bakanlar Komitesi’nin bu konuda atacağı zorlayıcı adımlardan ‘kaçınmak’ için yargı mercileri eli ile benimsenen şu beş ‘taktik’ten bahsetmeye ayırdık: 

  1. Uygulanmayan, ‘göstermelik’ tahliye kararları: Gerek Osman Kavala, gerekse Selahattin Demirtaş hakkında yargı süreçlerinin bir aşamasında tahliye kararı verildi. Ancak bu kararlar fiilen hiçbir zaman uygulanmadı. Göstermelik tahliye kararları, Komite önünde, hükümet tarafından, AİHM’in derhal serbest bırakma kararının gereğinin esasen yerine getirildiği argümanına dayanak yapılmakta.
  2. Başvurucular aleyhine aynı ya da benzer fiili veya hukuki gerekçelere dayanan birden çok yargı süreci işletmek: Her iki başvurucu hakkında yürütülen birden çok ceza yargılaması süreci bulunmakta. Bu süreçler AİHM’in hak ihlallerine dair tespitlerinde ele aldığı olgu, hukuki durum veya fiilere dayanmakta. Ancak hükümet, özellikle AİHM önünde önemli bir gelişme olduğunda ya da Komite’nin baskısı arttığında Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın cezaevinde tutulma haline dayanak yapılan süreci değiştiriyor. Komite önünde bunun AİHM kararları dışında kalan ‘yeni’ ya da ‘faklı’ bir süreç olduğu yanıltıcı argümanını öne sürüyor.
  3. Zincir halinde verilen kararlar ile ‘tutulma’ halini sürdürme: Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş aleyhine sürdürülen yargı süreçleri manipüle edilerek tutuklama kararları ve yargı süreçleri arasında ihtiyaç duyulduğunda geçişken, birbirini izleyen bir zincir oluşturuluyor. Bu şekilde yargı süreçlerindeki ilerleme veya değişimlere rağmen her ikisinin de cezaevinde tutulma hali sürdürülüyor. Bu şu yöntemler kullanılarak yapılıyor: (1) AİHM kararlarında tartışılan fiili, hukuki veya olgusal dayanakların yeniden nitelendirilmesi ve bu fiillerin Ceza Kanununda daha önce bahse konu edilmeyen başka bir suç (da) oluşturduğu iddiası ile buna dayanarak tutuklama kararı verilmesi; (2) açık olan ve AİHM tarafından esasen değerlendirmesi yapılmış başka yargı süreçleri devreye sokularak onlar kapsamında tutuklama kararı verilmesi; ya da (3) devam eden bir yargı süreci hızlandırılarak hapis cezası verilmesi ve ‘tutulmanın’ cezanın infazı ‘amaçlı’ sürdürüldüğünün iddia edilmesi.
  4. Yargılama usulüne dair dayanaksız kararlar: Yargılamalar sürerken, kabul edilebilir bir gerekçe veya haklı bir dayanak olmaksızın prosedüre dair keyfi kararlar verilerek yargı süreçleri karmaşık, anlaşılmaz ve içinden çıkılmaz bir hale getirilmeye çalışılıyor. Bu kararlar arasında hem Selahattin Demirtaş, hem Osman Kavala hakkında yürütülen yargı süreçlerinde verilen ‘birleştirme’ kararları özellikle dikkat çekiyor. Bu nitelikteki kararlar başvurucuların uzun süre cezaevinde tutulmalarını sağlamada ve Bakanlar Komitesi önünde süreci manipüle etmede kullanılıyor. 
  5. Yargı sürecini hızlandırma ve hapis cezası kararı ile sonuçlandırma: Selahattin Demirtaş bakımından ihtiyaç duyulduğunda gerek AİHM gerekse de Bakanlar Komitesi önünde İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi önündeki yargı süreci ve verilen mahkumiyet kararı kullanılageldi. Son olarak Komite önünde hükümet, Nisan 2021 tarihli Yargıtay onama kararı sonrası kesinleşen ceza nedeni ile başvurucunun artık ‘tutuklu’ değil ‘hükümlü’ olduğunu bu nedenle AİHM’in derhal serbest bırakma kararının ona uygulanamayacağını ileri sürmekte. Oysaki Komite’ye yaptığımız Temmuz 2021 tarihli bildirimde tartıştığımız gibi, bu yargılama AİHM kararı kapsamında kalıyor. Kaldı ki Selahattin Demirtaş Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi önünde süren yargılama kapsamında hala tutuklu. Hükümet bu bilgiyi Komite ile bilinçli olarak paylaşmıyor.  

Bu listenin konuyu tüketmiş bir liste olmadığını, sadece şu ana kadar görülen en belirgin taktiklere odaklandığını belirtmek gerek. Bu taktiklerin uygulanmasının aracı haline getirilen yargı mercilerince hiçbir aşamada AİHM kararlarının, kararlardaki son derece önemli değerlendirmelerin hiç bir şekilde dikkate alınmadığını da. Üstelik hükümetin HSK eli ile süreçlere dahil olan hakim ve savcılara ‘atama’, ‘yer değiştirme’, ‘terfi’ veya ‘disiplin soruşturması’ yolu ile müdahalesi de süregeldi.   

Bütün bu uygulamaların amacı, AİHM kararında varlığı tartışmasız bir şekilde tespit edilen politik saikler ile her iki başvurucuyu da parmaklıklar arkasında tutmaya devam etmek. Hükümet ayrıca Komite ve kamuoyu nezdinde Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın cezaevinde tutuluyor olmasını meşru göstermeye çalışıyor. Bu durum Türkiye’nin Sözleşme’nin 46/1. maddesinde tanımlanan AİHM kararlarını yerine getirme yükümlülüğüne açıkça aykırı. Hükümet bu yükümlülüğünü yerine getirmek bir yana, Mahkeme’nin tespit ettiği ‘kötü niyetle’ hakların sınırlandırılması pratiğini sürdürüyor. İçerde devam eden yargı süreçlerini ve Bakanlar Komitesi önündeki süreci bir kısmına yukarıda değinilen taktikler ile manipüle ederek yükümlülüklerinden kurtulmaya çalışıyor.

Bu noktada, STK’ların bu ve benzeri kararların uygulanmasının denetimi sürecine dahil olması oldukça önemli bir hal alıyor. Zira hükümetin bu uygulamalarının tespiti, Komite önünde öne sürdüğü iddiaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tartışılması, Komite bileşenlerinde bu konuda doğabilecek soru işaretlerinin giderilmesi ve gerçek durumun esasen ne olduğunun ortaya konması konularında STK’ların değerlendirmeleri Komite’nin kararların uygulanması sürecine yaklaşımında oldukça etkili oluyor. 

Komite’nin 14-16 Eylül 2021 Toplantısında Türkiye’yi Ne Bekliyor?

Bakanlar Komitesi, yaklaşan 14-16 Eylül 2021 toplantısında Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarının uygulanmasını sağlamak için atacağı sonraki adımları belirleyecek. Osman Kavala açısından, Komite’nin, özellikle Ağustos 2021’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutukluluğun devamı ve Çarşı davası ile birleştirme kararları sonrası, Sözleşme’nin 46/4 maddesi kapsamında ihlal prosedürünün işletilip işletmeyeceği son derece önemli bir soru. İhlal prosedürü, aleyhine verilen bir AİHM kararının gereklerini yerine getirmeyi reddeden devletin, Sözleşme’nin 46(1) maddesinde düzenlenen ‘AİHM kararlarını yerine getirme’ yükümlülüğünü ihlal edip etmediği sorusunun Komite tarafından AİHM’e yöneltilmesi anlamına geliyor. Komite, diplomatik olarak büyük ağırlığı olan bu prosedürü şu ana kadar yalnızca Azerbayan’a karşı Ilgar Mammadov başvurusunda işletti. Türkiye, hakkında bu adım atılan Konsey üyesi ikinci ülke olmak yolunda hızla ilerliyor. Komite tarafından ihlal prosedürünün işletilmesi, Avrupa Konseyi Statüsü’nün 8. maddesinde düzenlenen Konsey üyeliğininin askıya alınmasına ve üyelikten çıkartılmaya kadar varabilecek bir sürecin ilk işaretlerinden olarak görülebilir.

Selahattin Demirtaş bakımından da Komite Eylül 2021 toplantısında, AİHM kararında yer alan son derece önemli değerlendirmeler ve ihlal kararına dayanak yapılan olgular hiç bir şekilde dikkate alınmaksızın tamamlanan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi yargı sürecine ve bunun AİHM kararı karşısındaki yerine dair son derece kritik bir değerlendirme yapacak. Komite’nin Selahattin Demirtaş kararına yalnızca özgürlük ve güvenlik hakkı ekseninden değil, Mahkeme’nin kararında çok önemli bir yer tutan ifade özgürlüğü (AİHS madde 10), serbest seçim hakkı (Ek 1 No.lu Protokol madde 3) ve hakların kısıtlanmasında meşru amaç (madde 18) ekseninden, bütüncül bir yaklaşım benimseyerek bakması oldukça önemli. Bakanlar Komitesi, bu konudaki değerlendirmesi ile, karara dair denetim sürecini nasıl sürdüreceğinin ipuçlarını verecek. 

Biz STK’lar olarak Komite’ye her iki başvuru konusunda da gelinen aşamaya dair detaylı değerlendirmelerimizi ve önerilerimizi ilettik. Bunların dikkate alınması halinde, Komite’nin denetim sürecinde Türkiye aleyhine atacağı adımları ağırlaştırması kuvvetle muhtemel. Her halükarda Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı serbest bırakmayarak AİHM kararlarını uygulamayı reddeden ve kararların gerektirdiği yapısal değişiklikleri gerçekleştirmeyen bir Türkiye, Avrupa Konseyi ile ilişkilerinde kış döneminin başlamasını da göze alan bir Türkiye demek. Bu senaryonun insani, diplomatik ve politik sonuçlarının ağırlığına dikkat çekerek defaatle yaptığımız çağrıları yineleyelim: Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılsın, AİHM’in kararlarında işaret ettiği başta hak savunucuları ve muhalif politikacılara yönelik ihlaller olmak üzere yapısal ve sistemli hak ihlali sorunlarını ortadan kaldırmaya dönük etkili ve gerçek adımlar atılsın. 

Bu yazı iki bölümden oluşmakta olup birinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.

Ayşe Bingöl Demir

Üyelik Tarihi: 26 Mart 2021
5 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör