Toplumun Yarısı Boğaziçi Olaylarını Biliyor ve Hocaları Haklı Buluyor

15 aydır gündemden düşmeyen Boğaziçi Üniversite’sindeki gelişmeler, KONDA Araştırma ve Danışmanlık’ın Şubat ayı Barometresi’nde yer buldu. Kamuoyu araştırması, Boğaziçi Üniversitesi olaylarına dair toplumun yarısının bilgi ve fikri olduğunu gösteriyor. Konuya ilişkin fikri olan yüzde 51’lik kesimin yüzde 83’ü 'rektörün hocalarının katılımıyla seçilmesini' onaylıyor. Bekir Ağırdır’a göre, bulgular Türkiye’de Boğaziçi olaylarına dair bilgi ve farkındalığın yüksek olduğuna işaret ediyor.

KONDA Araştırma ve Danışmanlık’ın her ay düzenli olarak yaptığı “KONDA Barometresi” araştırmasında kamuoyunun Boğaziçi Üniversitesi olaylarına bakışını ortaya koyuyor. ‘Boğaziçi olayları ve yüksek öğrenimde rektör belirleme’ süreçlerine dair kamuoyu araştırmasının bulguları, bugün bir basın toplantısıyla açıklandı. Toplantıya, Boğaziçi Üniversitesi’nden akademisyenler, Boğaziçi Üniversitesi mezunları ve KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır ile Siyasal İletişim Danışmanı Gülfem Saydan Sanver katıldı.

5-6 Şubat 2022 tarihlerinde gerçekleştirilen araştırma, Türkiye’de 15 yaş üstü 3.506 kişi ile yüz yüze görüşmeler ile gerçekleştirildi. Görüşmelerde, araştırma katılımcılarına “rektör belirleme sürecine o üniversitenin öğretim üyelerinin katılımı” ve “bir yıldan fazla süredir ülke gündeminde olan Boğaziçi Üniversitesi olayları”na nasıl baktıkları soruldu.

KONDA Araştırma ve Danışmanlık’ın aylık olarak Türkiye çapında yürüttüğü KONDA Barometresi araştırmasına Boğaziçi olayları ve yüksek öğrenimde rektör belirleme süreçlerine öğretim üyelerinin katılımına ilişkin kamuoyu görüşleri de dahil edildi.

Boğaziçi olaylarına ilişkin bilgi ve fikir sahipliğinde en yüksek oran CHP ve İYİ Parti seçmenleri arasında.

KONDA Barometresi Rektör Belirleme Süreçleri ve Boğaziçi Olayları Modülü’nde yer alan temel bulgular şunlar:

  • Kamuoyunun yaklaşık yüzde 49’u rektör belirleme sürecine o üniversitenin öğretim üyelerinin katılımı konusunda bir fikre sahip değil. Konuya ilişkin fikir sahibi olanların yüzde 83’ü, öğretim üyelerinin sürece katılımını desteklediğini belirtiyor.
  • Rektör belirleme sürecine o üniversitenin öğretim üyelerinin katılımı konusunda araştırmanın kadın katılımcılarının yüzde 54’ü konuya ilişkin bir fikre sahip değil. Konuya dair fikri olan kadın katılımcılarının yaklaşık yüzde 89’u öğretim üyelerinin rektör seçim süreçlerine katılımını desteklediğini belirtiyor. Konuya dair fikri olan erkek katılımcılarda bu oran yaklaşık yüzde 80.
  • Rektör belirleme sürecine ilişkin fikir sahipliğinde en yüksek orana sahip yaş grubu 18-32 yaş grubu (yüzde 63). Bu yaş grubunda konuya ilişkin fikir sahibi olan kesimlerin yaklaşık yüzde 85’i öğretim üyelerinin süreçlere katılımını desteklediğini belirtiyor.
  • Rektör belirleme süreçlerine öğretim üyelerinin katılımını desteklemeyen kesimlerin siyasi parti tercihlerinde AK Parti (yüzde 15) ve MHP (yüzde 12) ile ilk sırada yer alıyor. Konuya dair fikir sahibi olan AK Parti seçmenlerinde öğretim üyelerinin rektör belirleme sürecine katılımını destekleyenlerin oranı yüzde 58 , MHP seçmenlerinde bu oran yüzde 72.
  • Boğaziçi olaylarına ilişkin bilgi ve fikir sahipliğinde en yüksek oran CHP ve İYİ Parti seçmenleri arasında. CHP seçmenlerinin konuya ilişkin fikir sahibi olanları içerisinde öğretim üyelerini haklı bulanların oranı yaklaşık yüzde 96. İYİ Parti seçmenleri arasında bu oran yaklaşık yüzde 92.

Araştırmanın bulgularını paylaşan Prof. Dr. Fikret Adaman ayrıca, Boğaziçi olaylarına ilişkin fikir sahibi olanlar arasında yapılan ekonometrik analizin, iktidar partilerine oy verme eğiliminde olanların öğretim üyelerini haklı görmediği tercihinin öne çıktığını vurguladı.  Buna karşın Adaman, “Parti tercihlerinin bu denli belirleyici olduğu bir durumda bile, katılım karşısında en yüksek oranda duran AK Parti seçmenleri arasında Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin tepkilerini haklı görenlerin oranının yüzde 35 civarında olması dikkati çekici” dedi.  Adaman sunumunun sonunda, Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenleri olarak mücadelelerinin “öncelikle Boğaziçi’nin ve tüm üniversitelerin özerk, özgür ve demokratik olması” olduğunu vurguladı.

‘Boğaziçi Üniversitesi’ni Vasatlaştırmaktan Kim Kazançlı Çıkacak?’

Prof. Dr. Fikret Adaman, sunumun ardından toplantıya katılan gazeteci ve diğer katılımcıların sorularını yanıtladı. Boğaziçi Üniversitesi’nin toplumdaki algısına, akademisyenlerin öz eleştiri verip vermediğine ve üniversitenin “elit” imajına yönelik sorular üzerine Adaman: “Çocuğum Boğaziçi’ni kazansın ama ‘orada neler oluyor?’ tedirginliği yaşayan bir kesim de var. Gelinen süreçte sormamız gereken soru: Boğaziçi Üniversitesi’ni vasatlaştırmaktan kim kazançlı çıkacak?  Bu üniversitenin bir kültürü var. Biz rektörün bu kadar gücü olduğunu bilmiyorduk. Çünkü bizde işler hep aşağından yürüyordu. Biz üniversite olarak, 15 Temmuz sonrası ‘darbelerin karşısındayız’ açıklaması yapan ilk üniversiteyiz.” vurgusunu da yaparak, üniversiteye yöneltilen “toplumdan uzak” olduğu yönündeki bazı eleştirilerin karşılığı olmadığını kaydetti.

Fikret Adaman, bu tespitlerinden sonra, sözü toplantıda bulunan Boğaziçi Üniversitesi’nin eski rektörlerinden Prof. Dr. Üstün Ergüder’e bıraktı. Ergüder de “Toplumda Boğaziçi’nin terbiye edilmesi gerektiğine dair bir algı var” değerlendirmesinde bulundu.

 ‘Türkiye’de Boğaziçi Olaylarına Dair Farkındalık Yüksek

Toplantıda araştırmanın kapsamına ilişkin bilgiler veren KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır şunları söyledi: “KONDA Barometresi’ni 13 yıldır kesintisiz olarak sürdürüyoruz. Bu memleketin insanları hangi ilkeler çerçevesinde iyi bir yaşam kurmak istiyor sorusuna yanıt vermeye çalışıyoruz. Boğaziçi olaylarını da toplumsal boyutta incelemeye çalıştık. Ülkemizde 15 yaş üzeri 65 milyon insan yaşıyor. Oransal olarak konuya dair haberdar olan ve olmayan kesimler yarı yarıya gibi görünse de bu oran, 32 milyon insanın bu olaylardan haberdar olduğunu, 26 milyonun üzerindeki insanın da öğretim üyelerinin tepkisini haklı bulduğunu gösteriyor. Bu oldukça yüksek bir oran.”

Toplantının moderatörülüğü üstlenen Siyasal İletişim Danışmanı Gülfem Saydan Sanver de “Bu seviyede kutuplaşmanın olduğu bir toplumda ve ana akım medyanın gündeminde çok az yer bulabilmesine rağmen toplumun yarısının Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gelişmelere dair fikrinin olması çok yüksek bir oran.” dedi.

Toplumdaki zihinsel dönüşümün ve azalan kutuplaşmanın reel hayata yansıması gerekiyor!

Bekir Ağırdır toplantıda, Boğaziçi olaylarını da dahil ederek, yürüttükleri diğer araştırmaların bulgularıyla, geniş bir çerçevede Türkiye’de yaşanan değişim ve dönüşüme dair tespitlerini yineledi: “Türkiye toplumu çok hızlı bir biçimde değişiyor ve genel anlamda özgürleşmek istiyor. Dolayısıyla umutsuz olmak için bir sebep bulunmuyor. Kutuplaşma bile nitelik değiştirmiş durumda ve fikren zayıflamakta. Ortadaki makul, gri alan çoğalıyor. Toplumsal cinsiyet gibi toplumdaki değerler konusunda çok ciddi bir değişim var. Gündelik hayat tarzları giderek benzeşiyorlar. Sorun, zihni plandaki dönüşümün sokaktaki hayata yansımasında, İnsanlar, birey olmak konusunda çok gayretli ama yurttaş olmakta ikircikli. Çünkü sokakta daha özgürlükçü davranırsa başına bir şey geleceği kaygısı var.”