Mersin’in ‘Gezi’si Atatürk Parkı Rant Tehdidi Altında

Sivil Sayfalar, Kültürhane Mersin ve ÇİTTA Çukurova İnsan Tohum Toprak Atölyeleri iş birliği ile hazırlanan Caretta Ekolojik Ahval’in bu haftaki programında Mersin’in ‘Gezi’si olarak tanımlayabileceğimiz şehrin merkezindeki Atatürk Parkı’nın liman genişletme projesi kapsamına alınarak yok edilme tehdidi ile karşı karşıya kalmasını konuştuk. Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz ve doğa hakları savunucusu Dr. Ful Uğurhan’ı konuk ettiğimiz programda Mersin Limanını işletmesini yürüten MIP’in (Mersin International Port) limanı genişletme çalışmasının hukuksal yönü ile parkın kent belleğindeki yeri ve halk sağlığı açısından önemine değinme imkanı bulduk.

Atatürk Parkı’nın halk sağlığı açısından önemini vurgulayarak sözlerine başlayan Ful Uğurhan, 2000’lerin başında belediye başkanı adaylarının şehre belediye hastaneleri kazandırma projeleri için üniversiteden halk sağlığı hocası Prof. Necati Dedeoğlu’ndan yer önerisi istemeleri üzerine, “Siz bırakın hastane yapmayı. Sağlık için bir şey yapmak istiyorsanız park yapın. İnsanların evlerinin yanına hastane dikmek yerine park yaparsanız insanların yürümesini, temiz hava almasını, ruhen iyileşmesini, kalp sağlığının yerinde olmasını sağlarsınız” sözünü anımsatıyor. 

1960’ların başında dolgu alanı üzerinde hayata geçen Atatürk Parkı’nın kent hafızası açısından önemine değinen Uğurhan, parkın içine ilk müdahalenin 2005’de Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi Sarayı yapılması ile başladığını, ardından 2012’de Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nün eklenerek parkın kullanım alanının iyice daraltıldığını belirtiyor. 

Mersin’de inanılması güç boyutlarda rant paylaşımı olduğunu aktaran Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, nükleer santral inşaatının devam ettiği bölgede peş peşe doğayı tahrip eden yeni projelerin devreye girdiğini, balık çiftlikleri, polipropilen tesisleri, çimento fabrikaları ve taş ocakları derken yeşil doğası ve denizi ile bilinen Mersin’in bunları kaybettiğinde yaşanacak bir yer olmaktan çıkacağını dile getiriyor. Mersin Limanı’nın genişletilmesi projesi kapsamında Atatürk Parkı’nın önüne bir set çekilmesinin hukuki yönden bir garabet olarak nitelendirilebileceğini söyleyen Yeşilboğaz, “Mersin’in kalbine saplanan hançerlerden birisi de liman işletmesinin bu projesidir. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin ÇED raporuna onay vermemesine karşın projenin başlatılması bir hukuk garabetidir. Hukuka aykırılık var burada. Büyükşehir Belediyesi’nin projeye karşı açtığı dava da devam ediyor. Dava sonucu proje iptal edildiğinde geri dönüş nasıl olacak? Deniz üzerindeki dolgu alanlarının yaratacağı tahribatın önüne nasıl geçilecek? Hukuk size olumsuz bir cevap verdiğinde bunun bir geri dönüşü yok” şeklinde konuşuyor.

Mersin Limanı İşletmesi’nin 19 Mart’ta temel atmasının hemen öncesinde 18 Mart’ta buluşarak ‘Rantın Değil Halkın Parkı, Çay-Simit Buluşması’ etkinliğini gerçekleştirdiklerini, temel atıldığı gün ise Mersin Çevre Platformu’nun çağrısı ile ‘Atatürk Parkı’nda Liman Yapılamaz. Ranta Geçit Vermeyeceğiz” dövizi etrafında bir araya geldiklerini, doğa hakları savunucuları olarak hiçbir şartta bu projenin hayata geçmesine izin vermeyeceklerini özellikle vurgulayan Ful Uğurhan, Türkiye dışındaki ülkeler limanlarını şehrin dışına taşıma gayretinde iken Mersin’de bunun tam tersinin yapılmaya çalışıldığını belirtiyor.

Bilgin Yeşilboğaz kentin tüm dinamiklerinin birlikte hareket ettiği taktirde bu tür doğa tahribatı yaratan projelerin önüne geçilebileceğini dile getirirken; Ful Uğurhan da Atatürk Parkı’nın belediye başkanından halkın tüm kesimlerine kadar herkese ait bir yer olduğunu, bu tür hak mücadelelerinde emek veren insanların dışında evlerinde kalmayı tercih eden sessiz çoğunluğun da sokaktaki mücadeleye katılımı ile parkın savunulmasının elzem olduğunu söyleyerek sözlerini noktalıyor.