Doğa ile İç İçe Yaşayan Bir Halk: ‘Ren Geyiği Türkleri Dukhalar’

Sivil Sayfalar, Kültürhane Mersin ve ÇİTTA Çukurova İnsan Tohum Toprak Atölyeleri iş birliği ile hazırlanan Caretta Ekolojik Ahval’in bu haftaki programında Sibirya’da, Moğolistan’ın kuzeyindeki Hövsgöl bölgesinde doğa ile iç içe yaşayan ve Rengeyiği Türkleri olarak da bilinen Dukhalar’ı kültürel antropolog Dr. Selcen Küçüküstel’den dinliyoruz.

Yeditepe Üniversitesi Kültürel Antropoloji bölümündeki yüksek lisans ve Almanya Humbold Üniversitesi Orta Asya bölümündeki doktorası kapsamında avcı toplayıcı ve göçer bir halk olan Dukhalar’ın yaşam tarzını yerinde inceleyen Dr. Selcen Küçüküstel, Kolektif Kitap’tan 2020 Mart’ında çıkan “Ren Geyiği Türkleri Dukhalar” kitabı ile altı yıllık bir süreci kapsayan bu çalışmasını okurlar ile paylaştı.

Rengeyikleri ile Dukhalar’ın ayrılmaz bir bütün olduğunu aktaran Küçüküstel, “Rengeyiklerini evcilleştiren çok az topluluk var dünyada. Ren Geyiği soğuk ve kuzey hayvanı olduğundan sadece o bölgelerde yetişebiliyor. Akademik literatürde yarı evcil bir tür olarak tanımlanan rengeyikleri yabanda yaşamak zorunda. Çitler ile kapatılamıyorlar ve doğal ortamda yemlenmeleri gerekiyor. Rengeyikleri insanlara değil de insanlar rengeyiklerine bağımlı diyebiliriz. Şu an Dukhalar’ın binek hayvanı olarak kullandığı ve sütünü tükettiği rengeyikleri atalarının binlerce yıl önce evcilleştirdiği yabani rengeyiklerinin torunları. Günümüzde ise yabani bir rengeyiğini evcilleştirmek mümkün değil ve bunun ataları tarafından nasıl gerçekleştirildiği de bilinmiyor” diye konuşuyor.

Eşitlikçi toplumlar arasında bulunan Dukhalar’da anti hiyerarşik bir yapı olduğunu, kimsenin lider olmadığını, toplumsal cinsiyet açısından da kadın ve erkekler arasında bir ayrım bulunmadığını kaydeden Dr. Küçüküstel, aynı anti hiyerarşinin doğa ve hayvanlar için de geçerli olduğunu, doğadaki her unsurun bir ruha sahip olduğuna inanan  Dukha toplumunda her ağaca, dağa, nehre ve her hayvana saygı gösterildiğini, avcılık için belli kurallara uyulması gerektiğini, hamile, dişi ya da küçük yaştaki hayvanların avlanmadığını dile getiriyor.

Dünyadaki Dukha nüfusunun 500 civarı, Moğolistan’daki köylerde yerleşik hayata geçmiş yaşlılar dışında Sibirya taygalarında göçebe yaşam şeklini devam ettiren kişi sayısının ise bunun yarısı kadar olduğunu aktaran Küçüküstel, 2011’de Moğolistan hükümetinin Dukhaların yaşadığı bölgede “doğa koruma” gerekçesi ile av yasağı başlatması sonrası sıkıntılı bir döneme girildiğini de sözlerine ekliyor.