Çocuk Görseli Paylaşmak için İyi Niyetli Olmak Yeterli mi?

Tüm çocukların hayatlarına güven içinde devam edebilmelerini ve haklarına erişmelerini sağlamak biz yetişkinlerin ve karar vericilerin en temel görevidir. Afet ve acil durumlarda çocuk fotoğrafı paylaştığımız ilk an aslında kötü bir şey yaptığımızı düşünmeyiz, hatta belki de bu acılara ortak olduğumuz hissine kapılırız. Ancak duygularımızı böyle aktarmak çocuklara şiddetsiz bir dünya sunmaya, cinsel istismarı engellemeye, çocukların risklerden uzak yaşamasına, çocukların etkili korunmasını sağlamaya ve en temelde çocukların haklarını korumaya yetmez!

Çocuklarla ilgili konularda, mesela onlara şiddet uygulandığı ile ilgili bir haber okuduğumuzda, cinsel istismara maruz kaldıklarını gördüğümüzde, denizde batan bir şişme mülteci botunda boğulduklarını öğrendiğimizde, afetlerde enkaz altında kaldıklarını izlediğimizde çok yoğun öfke ve üzüntü duyguları yaşarız. Çoğu zaman bu duyguların etkisi ile bu olayları yaşamış çocukların görsellerini sosyal medyada paylaşır ve veryansın ederiz. Bunu yaptığımız ilk an aslında kötü bir şey yaptığımızı düşünmeyiz, hatta belki de bu acılara ortak olduğumuz hissine kapılırız. Ancak duygularımızı böyle aktarmak çocuklara şiddetsiz bir dünya sunmaya, cinsel istismarı engellemeye, çocukların risklerden uzak yaşamasına, çocukların etkili korunmasını sağlamaya ve en temelde çocukların haklarını korumaya yetmez! Öfkemizi, üzüntümüzü dışa vururuz hatta konunun magazinleşmesine katkı sağlayıp böyle görüntüler karşısında duyarsızlaşırız ancak çocuklara zarar veren var olan koşulları değiştirmeye yönelik somut adımlar atmayız. Asıl sorunun kaynağını düşünmeden hareket ettiğimiz her durumda kendimize hikayeler ve o hikayelerin kahramanlarını yaratır gerçekteki ihtiyacı ve ihlali gözden kaçırırız. 

Çocuklarla ilgili onların görsellerini kullanarak yaygınlaştırmak istediğimiz her durumda kendimize soracağımız ilk soru, bu benim ihtiyacım mı yoksa çocuğun ihtiyacı mı? Şu an bu paylaşımı yapmaya neden ihtiyaç duyuyorum?

Aşağıdaki bulunan sorulara vereceğimiz yanıtlar bizim konuyu doğru değerlendirmemiz ve çocuk haklarını koruyan adımlar atabilmemiz için yol gösterici olacaktır.

  • Çocukların bedenlerinin yetişkinlere “umut” verme sorumluluğu var mı?

Hepimizin kötü zamanları atlatabilmek için umut duymaya ihtiyacı olabilir, burada umut duyabileceğimiz şey afetlerde çocuk koruma ile ilgili devlet politkalarının geliştirilmesi konusunda olumlu adımlar atılması olmalı. Yetişkinlerin kendilerini iyi hissetmek için çocukların kurtuluş anlarını izlemeleri, paylaşmaları ve yaygınlaştırmaları çocukları araçsallaştırmaktır. Üstelik çocuklara faydası yoktur. 

  • Bu fotoğrafı herkesin görmesi çocukların kararı mı?

Çocukların en önemli insan haklarından biri katılım hakkıdır. Çocukların kendilerini ilgilendiren her konuda karar vermeye hakları vardır. Yalnız afet, kaza, savaş gibi kötü olaylar değil gündelik yaşamlarında da her durumda fotoğraflarının çekilmesi ve görünür olması için onaylarının alınması gerekir. 18 yaşın altındaki her çocuğun görüntüsünün medya araçlarında yaygınlaştırılması onun ve bakım vereninin açık onayına ve iznine tabidir.

  • Çocukların desteklenmesi için onların bedenlerini, yüzlerini göstermeye gerek var mı?

Çocuklar sağlıklı büyüme ve gelişme hakkına sahiptirler. Her çocuk kişisel, bedensel farklılıkları, özellikleri ve koşullarından bağımsız iyilik hallerinin sağlanması için yetişkinler ve karar vericiler tarafından desteklenmelidir. Afet dönemleri dahil her çocuğun en temelde barınma ve sağlıklı büyüme hakkı olduğu kadar birey olarak tanınmaya, anlaşılmaya, kendini güvenle ifade etmeye, psikolojik olarak desteklenmeye ihtiyacı ve hakkı vardır. Çocukların temel ihtiyaçlarına dikkat çekmek; etkili çocuk koruma ve çocuk hakları politikalarını talep etmek çocuk fotoğrafları paylaşmadan da mümkündür.

  • Çocukların ihtiyaçlarını ve haklarını anlamak ancak onları “masum” gösteren görsellerle mi mümkün?

Yetişkinler olarak çocukları “masum”, “korunmaya muhtaç”, “mağdur” gördüğümüzde onları pasifize eder, yetişkinler ve çocuklar arasında hiyerarşik bir ilişkiyi var sayarız. Bu hiyerarşik yaklaşım bizi çocukların kararları, seçimleri ve bedenleri üzerinde söz hakkımız olduğu yanılgısına götürdüğü gibi, bu tanıma sığmayan tüm diğer çocukların da kaçınılmaz olarak yok sayılmasına yol açar. Çocuklar yardıma ihtiyacı olsalar da olmasalar da haklara sahiptirler. Çocukların ihtiyaçları için harekete geçmek nasıl göründüklerinden, hangi gruba mensup olduklarından, yaşlarından ve bizim dikkatimizi çekmelerinden bağımsız yetişkinlerin sorumluluğudur.

  • Enkaz altından çıkan çocuğun fotoğrafını paylaşmak konuyla ilgili ne fayda sağlıyor?

Ülkemizde rutin olarak yaşanan doğa olaylarından biri depremlerdir. Buradaki temel ereğimiz afetlerin en az hasarla atlatılması ve can kaybının olmaması; karar vericiler tarafından her türlü önlemlerin alındığından emin olarak güven içinde bir yaşam sürdürmek. Çocukların kurtarılma anına ilişkin fotoğraflarını paylaşmamız buradaki ihmalleri görmemizin ve bu konunun takipçisi olmamızın önüne geçeceği gibi çocuğun mahremiyet hakkını da ihlal eder. 18 yaşın altında her çocuğun fotoğraflarının yayınlanması bakım verenin ve çocuğun kendi onayına tabidir.

  • Daha önce böyle bir deneyimi yaşamış olanlar dahil, bu fotoğrafı görenler ne hissederler?

Bu fotoğrafları görmenin tetikleyici ve travmatize edici etkileri vardır. Yetişkinler de çocuklar da böyle fotoğrafları gördüklerinde çoğu zaman acı, korku, derin üzüntü gibi birçok olumsuz duyguyu yaşar ve bu, hayatlarında kalıcı olumsuz bir iz bırakabilir. Üstelik bu fotoğrafları görmek ve yaygınlaştırmaya katkı sağlamak kalıcı çözümler için harekete geçebilmenin aksine, çaresizlik hissinin artmasına neden olur.

  • Çocuklar iyileşmeye başladıklarında görsellerin hala dolaşımda olması ne hissettirecek?

Doğru bir psikolojik destek aldıklarında çocuklar iyileşir ve hayatlarına devam ederler. Ancak medyada ve dijital alanda paylaşılan görseller kaybolmaz. Çocuklar o anı arkada bırakmak istedikçe bu fotoğraflar onların karşına tekrar tekrar çıkarak travmatik anılarının canlanmasına neden olur. 

  • Depremin ve her türlü şiddetin çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisine dikkat çekmek için çocuk hakları odağında ne yapabilirim?

Öncelikle her durumda çocuğun yüksek yararını düşünmekle başlamak gerekir. Bir yetişkin olarak öncelikle bir çocuğun bu durumu yaşamasını engellemek için harekete geçmemiz gerekir. Bu  da çocuğu bir birey olarak görerek afetler ve hazırlık için çocukları doğru bilgilendirmek demektir. Ayrıca devletin imar yasası ve deprem kanunu ile ilgili politikalarının ve uygulamalarının; yıkıma ve can kaybına neden olan ihmallerle ilgili sorumluların yargılanmasının takipçisi olmak, bu konuda giden yanlış uygulamalarda ses çıkarmak önemlidir. Afetler yaşandıktan sonra çocukların en temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamak ve güvenli alan tahsisi için çalışmak, bu konuda çalışan ekiplerin koordinasyonu çerçevesinde duyurularını takip etmek, onların yönlendirmelerine göre hareket etmek önemlidir. Çocukların kriz anı ve sonrası ile baş edebilmelerini sağlayacak araçların sağlanması için konunun uzmanlarından destek almalarına katkı sağlamak ve takipçisi olmak, çocukların görsellerini paylaşmadan fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını gündemleştirmek; bu konuda çalışan sivil toplum örgütlerine maddi manevi açıdan destek olmak, doğru kaynaklardan haber almak önemlidir. Çocuk hakları konusunda okumalar yapmak, çocuk hakları alanında çalışan uzmanların görüşlerini dikkate almak, çocuk hakları alanında çalışan sivil toplum örgütlerinde gönüllü olmak yapılabilecek şeyler arasındadır. Tüm çocukların hayatlarına güven içinde devam edebilmelerini ve haklarına erişmelerini sağlamak biz yetişkinlerin ve karar vericilerin en temel görevidir.

Ceren Suntekin

Üyelik Tarihi: 08 Mayıs 2020
5 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör