İzmir Depreminin Mekansal Yansımaları ve Çocuklara Etkisi Raporlaştırıldı

23 Aralık 2020
Şehir Dedektifi İnisiyatifi, hazırladığı İzmir Depremi Sonrası İzleme Çalışmaları raporunda, AFAD'ın verileri ve çocuk hakları örgütlerinin gözlem raporları çerçevesinde depremin mekânsal yansımalarına ve çocuklar üzerindeki etkisine odaklanıyor. Raporda geçici barınma alanlarının kent planlamasındaki hayati önemine de dikkat çekiliyor.

Müge Yaylacık tarafından kaleme alınan “Depreminin Mekansal Yansımaları ve Çocuklar Üzerindeki Etkisi” başlıklı raporda, ayrıntıları paylaşılan İzmir Depremi Sonrası İzleme Çalışmaları’nda, 30 Ekim 2020 tarihinde gerçekleşen İzmir Seferihisar depremin kaçınılmaz bir doğal afet olmasına karşın, alınabilecek önlemler ile deprem sonrası oluşan zararı en aza indirgemenin mümkün olduğu hatırlatılıyor.

Şehir Dedektifi’nden Gizem Kıygı, İrem Duygu Tiryaki ve Melek Gedikbaş ile birlikte gerçekleştirilen çalışmada İzmir’in Bayraklı ilçesinde depremin mekansal yansımaları ve depremin çocuklar üzerindeki etkisi ele alınıyor. İzmir Depremi Sonrası Bayraklı İlçesinde Mevcut Durum Haritası hazırlayan ekip, geçici barınma alanlarının kent planlamasında hayati önemine dikkat çekiyor.

“Geçici Barınma Alanları”nın Kent Planlamasında Hayati Önemi

İzmir depremi esnasında beş bina ve sonrasında ise kontrollü olarak on bina yıkılmasına karşın, diğer binalarda meydana gelen hasarlar, deprem sonrası barınma gereksinimini ortaya çıkardı. Bayraklı ilçesinde mevcut acil toplanma alanları, geçici barınma alanlarına ve çadırkentlerine dönüştürüldü. Ancak, İzmir depremi acil durumlarda, geçici barınma alanlarının afetzedeler için erişebilir ve teknik altyapı açısından yeterli donatılara sahip olmasının hayati rol oynadığını tekrar gösterdi.

Çadırkentlerin kurulduğu alanlar, AFAD tarafından belirlenen acil toplanma alanları ile bütüncüllük gösterse de gıda, sıcak su, elektrik, ısınma, tuvalet gibi temel ihtiyaçların eksikliği depremzedeler için zorluk yaşatıyor. Genellikle yeşil alanlarda bulunan geçici barınma alanlarının kapasitelerinin yetersiz oluşu, depremzedeler için ortak geçici barınma merkezi oluşturma ihtiyacını doğurdu.

 Çocuk Hakları Temelli Gözlem Raporu: Depremde Çocuk Olmak

30 Ekim 2020 tarihinde yayınlanan İzmir-Seferihisar Depremi Çocuk Hakları Temelli Gözlem Raporu’nda bahsedilen bazı hususlar depremi çocukların gözünden anlayabilmek için bir rehber niteliği taşıyor. Yakınlarını kaybeden çocukların da dahil olduğu tüm çocuklar, bildikleri hayatlarından farklı yeni bir yaşama adapte sürecine girerken, çadırkent alanlarına çocuklar için sosyal etkinlik ortamları, spor alanları, eğitim istasyonları ve kütüphaneler gönüllüler, belediyeler, STK’lar tarafından kuruldu. İlgili kişiler, oyun odaklı etkinlikler sayesinde çocukların iyileşme sürecine katkı sağlıyor.

Raporda, havaların soğuması ile birlikte çadırlara yakın noktalarda kurulmaya başlanan sobalar yüzünden meydana gelen hava kirliliği, çadır alanlarında hava sirkülasyonunun yetersizliği yanında, yangın riski taşıyor. Koşullar, çocukların sağlığı ve güvenliği için tehdit oluşturuyor.

Seferihisar’da çadır alanlarında olası ihmal, istismar, şiddet ve kötü muameleden çocukları korumak için çocuklarla yapılan etkinlik alanlarında “izinsiz fotoğraf ve video çekmeyin” yazılı uyarılar asılmasına karşın, depremzedelerin kaldığı çadır alanlar çevredeki insanlar için “seyirlik alan” olmasının önüne geçilemedi. Bunun önüne geçmek ve özellikle çocukların güvenliğini sağlayacak bir denetim mekanizmasının gerekliliği ortaya çıktı.

Şehir Dedektifi mevcut tabloyu bu şekilde değerlendirerek, önerilerini sıralıyor:

  • Geçici barınma alanlarının konumları, mevcut altyapıları, kapasiteleri kentsel planlama sürecine dahil edilmeli.
  • Konut alanlarındaki yapı kalitelerinin ve zemin etütlerinin yapılması sürecinde bu alana hâkim olan profesyonellerin yardımı ile gerçekleştirilmeli ve tüm süreç sorumlu paydaşlar tarafından denetlenmeli.
  • Depremden etkilenen her birey deprem sonrasında barınma, yeme, içme, sağlık, güvenlik, gıda, eğitim gibi pek çok temel ihtiyaca gereksinim duyduğu unutulmamalı.
  • Çocukların da “birey” olduğu ve tüm temel ihtiyaçlara eşit şartlarda erişme hakkına sahip oldukları hatırlanmalı.
  • Olası bir deprem anında, her bireyin tüm bu haklara erişebilir olması ve eşit şekilde yararlanması sağlanmalı.

Yine Şehir Dedektifi tarafından kaleme alınan “Deprem Sonrası Çocukları Gözetecek Mekânsal Düzenlemeler için Öneriler” adlı yazıda deprem gibi yıkıcı afetler sonrası önlemlerin, kurulan geçici barınma alanlarının çocukların ihtiyaçları gözetilerek planlanmamasının, bu alanlarda çocukların fiziksel, zihinsel ve ruhsal bütünlüklerine zarar gelmesine, ihmal ve istismara maruz kalmalarına yol açabileceğinin altını çiziyor. Bu nedenle afet planlamasının her aşamasında çocukların gözetilmesi ve önceliklendirilmesi gerektiğinin vurgulandığı yazıda sıralanan mekânsal politika önerileri ise şunlar:

  • Yer seçimleri hasarlı yapılardan ve enkazlardan uzak alanlarda yapılmalı.
  • Tespit çalışmalarında her çocuğun ihtiyacı dikkate alınmalı.
  • Çocukların erişebilecekleri destek noktaları oluşturulmalı.
  • Geçici barınma alanlarında mevsim şartları ve yangın tehlikesi göz önünde bulundurulmalı.
  • Suya ve gıdaya erişim mekânsal olarak planlanmalı.
  • Çocuklar için ayrı tuvalet ve duş alanları oluşturulmalı.
  • Engelli çocukların ihtiyaçları dikkate alınmalı.
  • Çocuk oyun, etkinlik ve toplanma alanları oluşturulmalı ve bu alanlar oluşturulurken çocukların fikirleri alınmalı.
  • Sağlık hizmetlerinin sağlandığı merkezler çoğaltılmalı.
  • Uzman desteği ve işbirliğine önem verilmeli.