Çocuk İşçiliğiyle Mücadelede Sivil Toplum Ne Yapıyor? 

TÜİK’e göre 720 bin çocuğun tarım, hizmet ve sanayide işçi olarak çalışmak zorunda bırakıldığı Türkiye’de, devletin tüm mekanizmalarını harekete geçirme sorumluluğu ve misyonunu taşıyan sivil toplum kuruluşlarının ‘Çocuk İşçiliğiyle Mücadele’ kampsamında neler yaptığına ayna tuttuk. 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 7 yıl aradan sonra 31 Mart’ta yayınladığı “Çocuk İşgücü Araştırması” raporuna göre; Türkiye’de 720 bin çocuk işçi bulunuyor. Covid-19’un gölgesinde kalan ’12 Haziran Çocuk İşçiliğiyle Mücadele’ gününü geride bırakırken, ILO ve UNICEF de Covid-19 kriziyle birlikte çocuk işçiliğinin artacağı uyarısında bulundu. Yaşanan gerçeklikler perspektifinde Türkiye’de çocuk işçiliğiyle mücadelede sivil toplumun nasıl bir sınav verdiğini sizler için derledik. 

Kalkınma Atölyesi Kooperatifi, ‘Çocuk İşçiliği ile Mücadele’ konusunda 2002 yılından bu yana faydalı bir çok raporlar hazırlayan ve çözüm modelleri sunan sivil toplum kuruluşlarından. 2017’de UNICEF Türkiye ile birlikte yürüttükleri ‘Çocuk İşçiliği ile Mücadele Programı’ çıktılarını  ’12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’nde paylaştı. 51 rapor, harita, afiş, analiz ve benzeri dokümanlara ka.org.tr üzerinden ulaşabilirsiniz. 

5-6 Yaşında Tarım İşlerinde Çalıştırılıyor 

Kalkınma Atölyesi’nin Türkiye’de Tarımsal Üretim Tipleri ve Çocuk İşçiliği Raporu’na göre; Eskişehir’de kuru soğan hasat sürecine tarlada herhangi bir işi yapabilecek güçte olan bütün aile üyeleri katılıyor. Bu nedenle çocukların çalışmaya katılımı 5-6 yaşına kadar iniyor. Ordu ve Giresun’da yapılan fındık hasadında, 7- 8 yaşındaki çocuklar bahçede çalışanlara su götürerek veya boş çuvalları taşıyarak başladıkları çalışma sürecini, 9-10 yaşında yerden fındık toplama ile devam ettiriyor. Denizli’deki tütün üretimi büyük oranda aile işletmeciliği şeklinde yapılıyor ve çocukların erken yaşlarda aileleri ile tütün üretimine dahil olduğu görülüyor. Mersin’de ise çocuklar ebeveynlerine yardım etme anlayışı ile sera üretimine erken yaşta entegre oluyorlar. Adana’da da tablo değişmiyor ve 12-13 yaşlarındaki çocuklar aileleriyle birlikte narenciye hasadında çalışmak zorunda bırakılıyor. Pamuk üretiminin % 40’ının gerçekleştiği Şanlıurfa’da ise çocuklar ücretsiz aile işçisi olarak üretime katılıyor. 

Kalkınma Atölyesi’den Çocuk İşçiliği ile Mücadele Programı Takım Lideri Sinem Bayraktar ile hazırlamış oldukları raporlar ve tespitler doğrultusunda ortaya koydukları çözüm önerilerini ve sivil topluma yansımalarını konuştuk. 

Sinem Bayraktar
Sinem Bayraktar

Çocuk Neden Çalışmak Zorunda Bırakılıyor? 

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 182 nolu sözleşmesi kapsamında, sivil toplumun çocuk işçiliği ile mücadelede en çok ‘Mevsimlik Gezici Tarım İşçiliğinde Çocuk İşçiliği’ alanında çalıştığının altının altını çizen Bayraktar bunun nedenlerini ve müdahale alanlarını şöyle sıralıyor: “Çocukların ailelerinin yoksul olması, asgari ücretin altında çalıştırılmaları, mülksüz olmaları, belki eğitim düzeylerinin düşük olması ve çok çocuklu olmaları gibi nedenler çocuklarını çalıştırmalarına ve çalışmak zorunda kalmalarına neden oluyor. Mevsimlik gezici tarım işçisi hanelere sunulacak çözümler, onların çalışan ya da çalışmayan çocuklarını etkileyecek. Bunun nedenle temel müdahale ve uygulama alanları dediğimiz; eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim ve yararlanma, çocuk korumanın mevcudiyetinin ve risklerinin yok olması, yaşam ve çalışma koşullarının insan onuruna yaraşır bir halde olması için olması gerekmektedir.” 

“Tarım İş Gücü Kanunu Önerimiz Var”

Kalkınma Atölyesi olarak; 18 yaşın altındaki bireylerin en kötü biçimde çocuk işçiliğinde yer almaması nihai hedefiyle çalıştıklarını belirten Bayraktar, “Biz mevsimlik gezici tarım işçilerini yok etmek derdinde değiliz. Türkiye bereketli topraklara sahip ve tarımsal üretim işlerinde iş gücü ihtiyacı çok fazla. Bu ihtiyaç da ancak gezici tarım iş gücüyle giderilir. Tarımsal üretimin tüm süreçleri, çocuk işçiliğini önleyen politikalarla ve insana yaraşır şekilde olması gerekiyor. Ve çocukların bu üretim sürecinde hiçbir şekilde yer almaması için çalışıyoruz. Evet çocuklar çalıştırılıyor bu bir gerçeklik ama bunu söyleyerek bunu meşrulaştırmıyoruz. Biz pilot bölge olarak seçtiğimiz illerde sahadan aldığımız gerçek bilgiler doğrultusunda sorunları tespit ettik ve  çocuk işçiliğiyle mücadele birimleriyle yani uygulayıcı kurumları bir araya getirip çözüm pratiklerini konuştuk. Çünkü biz Kalkınma atölyesi olarak yapmak istemiyoruz ve bunun sürdürülebilir olduğunu düşünmüyoruz. Çocukların çalıştırılmaması için özel bir ‘Tarım İş Gücü Kanunu’ önerimiz var. Sorumlu yetkili ve yükümlü olanların bunu yapması ya da yaptırması gerektiğini düşünüyoruz. Uygulamaların hepsinde gerçeklikleri, gezici ve geçici olduklarını kabul edip, mobil ve yerele şartlara özel sistemlerin olması gerekiyor.” diyor.

“Tarım Aracısı Çocuk İşçiliği ile Mücadelede Kilit Role Sahip”

Mevsimlik gezici tarım işçileri için kilit bir konuma sahip olan ‘Tarım Aracısı’nın çocuk işçiliği ile mücadeledeki rolüne de değinen Bayraktar şöyle devam etti: “Tarım aracısı işçiyle işvereni bir araya getiren kilit kişidir. Genellikle elci ya da dayı baş olarak da adlandırılan bir meslektir. Bu kişiler bitkisel üretim, seracılık, hayvancılık ve balıkçılık faaliyetlerini kapsayan tarım sektörünün işçi sağlayıcılarıdır. Bu kişiler sadece işçiyi bulmuyor, işçinin çalışma ve yaşam koşullarını da etkiliyor. İşçilerin sağlık ve güvenlik, konaklama, ücretlendirme, nakliye ve eğitim konularını kapsayan bir dizi sorumlulukları da bulunuyor. İşçinin talep etmesinden çok tarım aracısının işverenden talep etmesi gerekiyor. Tarım aracısı ne kadar insani koşullar sunarsa o kadar tarım işçileri ve çocukları için rahat bir çalışma ortamı olacaktır. Böylesine önemli bir sorumluğa sahip olan tarım aracılığının bir meslek olduğunu ve standartları olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sayede çocuk işçi çalıştırmayı yasaklayabilecek ve çocukların çalışmasına gerek kalmayacak şartları sunacak.” 

Tarım aracısının görev ve sorumlulukları

Ertan Karabıyık
Ertan Karabıyık

“Çocuk İşçiliğiyle Mücadelede Akademik Dünya Sınıfta Kaldı”

Türkiye’de çocuk işçiliğiyle mücadele kapsamında sivil toplumun nasıl bir süreçten geçtiğini yorumlayan Kalkınma Atölyesi Kooperatifi kurucusu Ertan Karabıyık şöyle konuştu: “Türkiye’de sivil toplum 28 yılın sonunda çocuk işçiliğiyle mücadelenin nasıl yapılması gerektiğine dair bir çerçeve oluşturdu. Bu süre içerisinde beş defa raporlanan ulusal istatistiklerle genel tabloyu anlamaya çalıştık. Çocuk işçiliğinin ne demek olduğunu, Türkiye’de ve Dünya’da çocukların nerelerde çalıştığını öğrendik. Eğitimin bu süreçte ne kadar önemli olduğunu anladık. Ülkenin makro ekonomik dengelerdeki olumlu gelişmelerle çocuk işçiliğinin önlenebileceğini öğrendik. 28 yılda çocuk işçiliğiyle mücadelede sivil toplumun yeterince sürece katılmadı. Bugün Türkiye’de 1 milyona yakın çocuk işçi var. Ama akademik kariyerini çocuklar üzerine oluşturan bir akademisyen yok. Bu yüzden çocuk işçiliğiyle mücadelede akademik dünya sınıfta kaldı. ” 

“Sivil Toplum Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması İçin Çalışmalı”

Çocuk işçiliğiyle mücadelede toplumun bütün kurumların rol ve sorumluluğu olduğunu vurgulayan Karabıyık, “Toplumun demoktarik olmasını, daha iyi insan haklarına erişmesini, gelişimini ve adil olmasını isteyen her kurumun rol ve sorumluluğu var. Bu anlamda sivil toplumun sorumluluğu; rol ve sorumluluğu olan bütün kurumlara görevlerini hatırlatmak ve onları harekete geçirmektir. Sivil toplum; çocuklar her nerede çalışıyor ise bunu bulup göstermeli, çocuk işçiliğinin yasaklanması ve çocukların haklarını elde edebilmesi için çalışmalıdır. Bununla birlikte çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında imzalanan sözleşmelerin ve yasaların uygulanmasıyla yükümlü olan tüm kurumları harekete geçirmelidir. Biz Kalkınma Atölyesi olarak yaptığımız çalışmalarla hangi yasaların değişeceğini söylüyoruz. Kurum analizleri yaparak, hangi kurumun aktif ya da pasif olduğunu söylüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu çocukları eğitime alması, Çalışma Bakanlığı’nın teftiş sistemini düzene sokması lazım. Milletvekillerinin tarımda çalışanlarla ilgili tarımda çalışanları yasalar kapsamında güvence altına alması lazım” şeklinde konuştu.

çocuk işçiliği

Öğretmenlerin Kurduğu Pikolo Derneği..

2014 yılında Ordu’da kurulan Pikolo Derneği, mevsimlik tarımda çalıştırılmak zorunda kalan ve eğitim hakkı engellenen çocuklara karşı duyarlı öğretmenler tarafından kurulan bir sivil toplum kuruluşu. Dezavantajlı çocuk, kadın ve gençlerin dezavantajlarını ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetleri olduğunu ifade eden Dernek Başkanı Ömer Dede yaptıkları çalışmaları şöyle özetliyor: “Mevsimlik tarım işçisi çocuklarının eğitime erişiminin sağlamak ve buna karşı kamuoyu ve aile farkındalığı sağlamak amacıyla çalışıyoruz. İlk kurulduğumuz yıllarda tamamen gönüllü destekleriyle faaliyetlerimizi yürüttük. 2017’den itibaren proje bazlı çalışanlarla programlar yürütmeye başladık. Türkiye’de ilk defa tarımda çalışan insanların kayıtlı çalışmasını sağlamak amacıyla tarım işçilerinin  koordinasyonunu sağlayan tarım aracısı dediğimiz kişilerin belgelendirilmesini ve hukuki çalışmalarının altyapısını hazırladık ve uyguladık. Böylelikle yasal çalışma yaşının altında olan bireylerin de çalışmasının önüne geçmiş olduk. Göç haritasının başladığı Ardahan başlayıp Çanakkale’ye kadar uzanan bölgelerde Milli Eğitim Bakanlığı’nın takip ekiplerini aileleri yönlendiriyoruz ya da bu ekiplerin aileleri bulmalarını sağlıyoruz. Tamamen kamu kapasitesiyle gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla 1000’in üzerinde çocuğun eğitime erişimini sağladık. 200’e yakın tarım aracısının belde alarak İŞKUR’a kayıtlı halde çalışmasını sağladık. Bunun yanında okuldan erken dönemde ayrılan çocukların Karadeniz Bölgesi’ne geldiğinde eğitim eksiklerini gidermek için 1 aylık bir yaz okulu çalışması gerçekleştiriyoruz.”

Ozan Çetin
Ozan Çetin

“Fonlarımızı Çocuk İşçiler İçin Kullanıyoruz”

Mevsimlik tarımda çocuk işçiliğiyle mücadele kapsamında, 2014’te “Fındık Bahane, Çocuklar Şahane!” sloganıyla hayata geçirdikleri projelerini anlatan Genç Hayat Vakfı’ndan Çocuk İşçiliğini Önleme Program Yöneticisi Ozan Çetin şunları söyledi: “Mevsimlik Gezici Tarım İşçiliğinde Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi konusunda Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz, Eskişehir, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak gibi geçici koruma statüsü altında bulunan ailelerin yoğun olduğu bölgelerde çalışmalar gerçekleştirdik. Her yıl binlerce mevsimlik tarım işçisi Türkiye’nin tarımsal kalbine göç ediyor. Aileleriyle birlikte giden çocuklar, güvenli olmayan koşullarda, yaşmak zorunda kalıyor. Bütün bu olumsuz yaşam koşullarının yanında mevsimlik tarım işçiliğindeki çocuklar, okul yılının üçte birini kaybediyor ve birçoğu okulu tamamen bırakmak zorunda kalıyor. Bu nedenle her yıl, toplam fonlarımızın tamamını çocuk işçileri tarlada tutan bağların kırılmasına yardımcı olmak için kullanıyoruz. Yiyecek, giyecek, hijyen ve kırtasiye malzemeleri sağlayarak çocukların hasat alanlarındaki refahını sağlamaya çabalıyoruz. Psikolojik danışmanların rehberliğinde çocukların aritmetik, okuryazarlık ve diğer önemli becerileri kazanmalarına yardımcı olan ortalama 25 gönüllü yetiştiriyoruz. Sanat, kodlama ve robotik dersleri veriyoruz. Oyun ve sporları keşfetmeleri için onları teşvik ediyoruz. Ayrıca tam bir akademik yıl için masrafları kapsayan burslar sağlıyoruz.” 

Aybala Arslantürk
Aybala Arslantürk

“-18 Çocuktur, İşçi Değil”

Mavi Kalem Derneği “Çocuk Koruma Projesi” kapsamında “-18 Çocuktur” kampanyasıyla çocuk işçiliği ile mücadele konusunda farkındalık yaratmaya devam ediyor. Mavi Kalem Derneği Çocuk Koruma Proje Koordinatörü Aybala Aslantürk projeyle ilgili şöyle konuştu: “Türkiye’nin de taraf olduğu ve kurum olarak tüm çalışmalarımızda temel aldığımız Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’ne göre 18 yaşın altında her birey çocuktur. Çocukların çalıştırılması konusuna bu bilgi ile yaklaşılması gerekiyor. Çocuğun psikolojik ve fiziksel gelişimi süresince ‘çocukluk’ dışında hiçbir ödevi olmaması gerekiyor. Çocukluklar bu dönemde eğitim hakkına erişebilmeli; akranlarıyla zaman geçirebilmeli, sokakta oynayabilmeli. Gerek ekonomik şartlar, gerek ailenin toplumdan ve geleneklerinden getirdiği öğrenilmiş davranış biçimleri çocukların bu hakla erişememelerine neden olabiliyor. Çocuk işçiliği de bu haklara erişim önündeki sebeplerden bir tanesi. 2017 yılı itibariyle başlattığımız ‘-18 Çocuktur’ kampanyasıyla 18 yaşın altındaki her bireyin çocuk olduğunu vurguluyoruz ve ‘-18 Çocuktur, İşçi Değil’ mesajımızı birçok mecrada yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Dijitalleşen dünyada bu yaygınlaştırmada araç olarak sosyal medyanın gücünü kullanıyoruz.”

Mavi Kalem

 

“Çalıştırılan Bir Çocukla Karşılaşıldığında Hemen İhbar Etmeli”

Vatandaşların çalıştırılan çocuklarla karşılaştıklarında neler yapabilecekleri konusunda da bilgilendirmelerde bulunan Arslantürk, “Çalışma bölgelerimizde yararlanıcılarımızla hem farkındalık oturumları gerçekleştiriyoruz hem de toplum temelli koruma yapısını güçlendirmek için yerel toplumla bilgilerimizi paylaşıyoruz. Çalıştırılan çocukların hayatlarının nasıl etkilendiğine dair vaka örnekleri paylaşıyoruz. Sivil Sayfalar aracılığıyla da bir bilgilendirmede bulunalım: Vatandaş çalıştırılan bir çocukla karşılaştığında hemen ihbar etmeli. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çağrı merkezini ya da bağlı bulunulan bölgenin sosyal hizmet merkezi numarası aranarak ihbar edilebilir. Aynı zamanda çalışma bakanlığının sigortasız işçi ihbar edilebilen 170 numaralı telefon hattı aranabilir. Bu gibi kanallara hakim olmamaları halinde polis ya da zabıtaya haber verilebilir. Taşra ise jandarmayla iletişim kurulabilir.” şeklinde bilgilendirmelerde bulundu. 

İbrahim Bülent ilik
İbrahim Bülent İlik

“Biz Yeni Rol Modellerle Çocukların Hayatlarına Dokunuyoruz”

Hayata Destek Derneği, ‘Mevsimlik Tarımda Çocuk Koruma Projesi’ kapsamında; Adana, Düzce, Ordu, Sakarya, Şanlıurfa ve Zonguldak, Hatay, Diyarbakır ve İstanbul’da çocuk işçiliğinin önlenmesi için çalışmalar yürütüyor. Hayata Destek Derneği Program Danışmanı ve Sosyal Hizmet Uzmanı  İbrahim Bülent İlik, saha ve vaka çalışmalarını şöyle özetledi: “ İlk olarak 2012’de Ordu’da mevsimlik tarımda çalıştırılan çocuklarla ilgili alan çalışmasıyla başladı süreç. Farklı özellikteki çocuk gruplarına yönelik psiko-sosyal aktiviteler yapmaya başladık. Bu bir ders gibi değil. ILO büyük ölçüde bunu yapıyor. Öğretmenler üzerinden derslerine yardımcı oluyor, bu gerçekçi değil. Çünkü çocukları orada bulundukları bir aylık süre içinde değiştirmek ve dönüştürmek mümkün değil. Biz yeni rol modellerle çocukların hayatlarına dokunuyoruz ve yeni davranış alışkanlıkları geliştirebilmelerine katkı sunuyoruz. Türkiye’de çocuk işçiliği sorunu hep başkalaşarak devam ediyor. Bu nedenle çocuk işçiliği konusunu her zaman gündemde tutmamız ve savunuculuk yapmamız gerekiyor. Çocuk işçiliğinin ‘aması’ olmaz. Sivil toplumun görevi çocukların çalıştırılmamasını sağlamaktır.”

Türkiye’de çocuk işçiliği ile mücadelede gezici tarım işçisi ailelerin geldikleri illerde çalışma yapmak gerektiğine dikkat çeken İlik, “Yerinde ve bölgede örgütlenerek tarım işçisi aileler ve çocukları çalışacakları alana gelmeden önlemler almaya çalışmak lazım. Bu konuda Şanlıurfa’da mevsimlik tarım işçileri ile konuştuk. Bulundukları Mezopotomya Ovası’nın bereketli topraklarında çalışmadıklarını sorduk. Kadının çalışmasının hoş karşılanmayacağı ve bir zayıflık göstergesi olacağı cevabını aldık. Bu durum onları gezici tarım işçisi olmaya zorlayan bir durum ve çözümü de bölgede örgütlenmek.” dedi. 

Seda Akço
Seda Akço

“Tarım İşçiliğini Değil Çocuk İşçiliğini Sona Erdirmek Lazım”

Çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında, kamu kurumlarına ve sivil toplum kuruluşlarına danışmanlık hizmeti sunan ve bu alandaki sorunların çözümüne yönelik stratejiler geliştiren Hümanist Büro kurucularından Avukat Seda Akço konuyla ilgili şunları söyledi: “Tarım işçiliğini değil çocuk işçiliğini sona erdirmek lazım. Tarımda çocuk işçiliğini önlemek üzere tedbir alırsanız, esas soruna odaklanmazsanız bu kez çocuklar başka alanlarda çalışırlar. O nedenle çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik stratejilerin ürün veya sektör bazlı olmaması gerekir. Çocukların çalışmasının en önemli sebebi yoksulluk. Tarımda da sanayide de önemli ölçüde çalışan yoksulluğu ailelerin çocuk emeğine de ihtiyaç duymasının sebebi. O nedenle biz, burada çalışan yoksulluğu olduğuna ve çocukla işçiliğini önlemek için bunun ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekmek istiyoruz. Avrupa Sosyal Şartına uygun biçimde ücret, iş güvenliği ve sosyal güvenlik olanağı bulunmalı. Her çocuk için ailesinin kendisine karşı sorumluluklarını yerine getirebilmesi için desteklenmesini devletten talep etmek bir hak.” 

“Çocuklar Çikolata İşçisi Olarak Çalıştırılıyor”

Dünyada çocukların çikolata işçiliğinde kullanılmasının trajikliğinden bahseden Akço, “Çocukların çikolata işçisi olarak çalıştırılıyor. Gana’da 2 milyon çocuğun kakao üretiminde çalıştığı söyleniyor. Belki de çikolata yiyemiyor bile o çocuk. Bu tarımda çalışan bütün çocuklar için geçerli. Çikolatanın hammaddesi olan fındık üretiminde de aynı dramatik durum geçerli. Türkiye, fındığın dünyadaki en büyük tedarikçisi olan ülke konumunda. Ve maalesef ki ‘Türkiye’de Fındık Tarımında Çocuk İşçiliği’ gibi çözülmesi gereken bir sorunumuz var. Çocuklar besin üretiminde çalışıyorlar ama onlara ve ailelerine verilen ücretle yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşıyorlar ve yeterli beslenemiyorlar. Bu konuya ilişkin kaynakları tanıttığımız bir derleme bugün Haber18’de yayınlandı.

Erişmek isteyenler buraya tıklayabilir.

İLO

“Milyonlarca Çocuk, COVID-19 Krizi Nedeniyle Çocuk İşçiliğine Sürüklenebilir” 

12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde ortak uyarıda bulunan ILO ve UNICEF; “Milyonlarca çocuk, COVID-19 krizi nedeniyle çocuk işçiliğine sürüklenebilir; 20 yıl boyunca kaydedilen ilerlemenin ardından ilk kez çocuk işçiliğinde artış görülebilir.” şeklinde bir açıklama yaptı. Konuyla ilgili Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Program Yöneticisi Nejat Kocabay’e çocukların bu durumdan nasıl etkileneceğini sorduk. 

Covid-19 gibi kriz dönemlerinde, toplumun kırılgan gruplarının en yoğun riske maruz kaldığını ifade eden Kocabay, “Bu kırılgan grupların başında da çocuklar geliyor. Bu riski kırılganlıkla ilişkilendiriyoruz ve ILO cephesinden baktığımızda da en çok kayıt dışı ekonominin etkilendiğini görüyoruz. Kayıt dışı çalışanlar devletlerin kendilerine sunduğu imkanlardan yararlanamadıkları için ailenin gelir getirici faaliyetlerinde ciddi bir yokluk ve yoksunluk ortaya çıkıyor. Bu durumda ailelerin sıcak paraya erişmelerinin en kestirme yolu olarak çocuk işçiliği çıkıyor ortaya. Bu bağlamda Covit-19 sürecinde çocuk işçiliği yaygınlaşacak başlığı ortaya çıkıyor.” 

“Uluslararası Çocuk İşçiliği Konferansı Neden Türkiye’de Olmasın?”

2021 yılının ILO tarafından dünyada çocuk işçiliği ile mücadele yılı olarak ilan edildiğini belirten Kocabay, “2021 yılı boyunca çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında bir dizi faaliyet gerçekleştirecek. Bu faaliyetlerden biri de düzenlenecek uluslararası bir konferans. Şu an hangi ülkede düzenleneceği belli değil. Covid-19 ile mücadelede sağlık bağlamında, pek çok Avrupa ülkesine nazaran Türkiye iyi bir sağlık sınav veriyor. Covid sürecini iyi yöneten ve çocuk işçiliğiyle mücadelesi uzun yıllara dayanan bir ülke. Türkiye buna aday olursa ne mutlu. 5. Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Konferansı neden Türkiye’de olmasın? Arzu ederim ki olsun. Aile , Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ILO nezdinde bir girişimde bulunun bu konferansın Türkiye’de olması için talepte bulunması lazım.” şeklinde konuştu.