Türkiye’de Yeşil Yeni Düzen’e Geçiş Mümkün Mü? 

Yeşil Düşünce Derneği, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği işbirliğiyle bu yıl 9. kez düzenlediği Yeşil Ekonomi Konferansı’nı 3 Aralık 2019’da İstanbul’da gerçekleştirdi. Bu yılki konferansın teması, içinde bulunduğumuz krize, ekonomik, toplumsal ve ekolojik boyutlarıyla aynı anda çözüm bulmamız gerektiğinden hareketle, Yeşil Yeni Düzen olarak belirlendi. İklim krizinin ve artan yoksulluğun aciliyeti karşısında, yeşil ekonomiye ve Yeşil Yeni Düzen’e geçilmesi ana fikri üzerinde duruldu. 

İlk kez 2009 yılında kullanılan Yeşil Yeni Düzen kavramı, bu aciliyet nedeniyle ortaya çıktı. Bugün, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde seçim kampanyalarında en çok tartışılan konulardan biri… Bazı ülkeler ekonomik, toplumsal ve ekolojik boyutları içeren dönüşümleri hayata geçirirken, Türkiye gibi pek çok ülke bunu başaramadı. Bu çerçevede, konferasta, Türkiye ‘de ve dünyada 2009 yılından bu yana ilerleme sağlanan ve gerileme yaşanan konular ile Yeşil Yeni Düzen’in finansmanı konuşuldu. 

İklim Krizinde Hangi Araçlarla Mücadele Edildiğinin Önemi 

Doç. Dr. Sevil Acar İklim Değişikliği Politikasında Alternatif Kurgular ve Olası Sonuçları başlıklı konuşmasında, iktisadi açıdan çeşitli senaryolar çerçevesinde yaptıkları araştırma bulgularından hareketle, Türkiye ‘de yeşil bir düzene geçişin nasıl mümkün olabileceğini” anlattı. Acar, karbon vergisi ve emisyon ticareti sistemlerini iki temel politika aracı olarak kullanıp,  Türkiye’nin hem emisyon azaltımını hem de gelir ve istihdamın daha eşitlikçi ve daha sürdürülebilir kalkınmayı başarabileceğini savundu.

Sera gazının azaltılmasını sağlarken, bundan etkilenen sektörlere rağmen milli geliri artıracak araçların mevcut olduğunu söyleyen Acar, özellikle sanayideki dönüşüm için, istihdam vergisi ve karbonsuzlaşan endüstriyi nötürlemenin öneminden bahsetti. İklim kriziyle nasıl ve hangi araçlarla mücadele ettiğimize bağlı olarak, Türkiye’nin Yeşil Yeni Düzene geçişini sağlanmasında, hem tüketimi ve üretimi dönüştürecek şekilde, ekolojik ayak izi bırakan tüm faaliyetlerin gözden geçirilmesinin gereği en temel nokta olarak not edildi. 

Toplumdan Destek Görmeyen Politikaların Hayata Geçirilmesinin Güçlüğü 

Yeşil Ekonomik Düzene Geçişte Fiyatlandırma Politikaları Ve Toplum Desteği başlıklı sunumunda Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, toplumun destek vereceği fiyatlandırma politikaları ile yeşil düzene geçişin nasıl mümkün olabileceğini anlattı. Fiyatlandırma politikalarının amacı, davranış değişiklikleri yaratarak çevreye zarar vermeyen ya da az zarar veren tüketim kalıplarını teşvik etmek… Maliyette etkin olan ve yeşil düzene geçişte önemli bir politika aracı olarak görülen bu uygulamalar, vergi-harçlar ve emisyon ticaretinden oluşuyor.  Fiyatlandırma politikaları, kirliliğin azaltılmasını teşvik ederken, hem çevreyi koruyor hem de yeşil düzene geçişte finansman sağlıyor.

Uyduranoğlu’nun sunumunda öne çıkan tespit, sosyal anlamda toplumun hazır olmadığı bir politikanın karar alıcılar tarafından hayata geçirilemeyeceği, bu nedenle toplumun her kesimine toplumun belli bir bilinç seviyesine ulaşması için görev düştüğü idi. 

Karar alıcıların çevre konusunda toplumdan daha bilgili olduklarına dikkat çeken Uyduranoğlu,  buna çözüm olarak çevre problemlerinin her kanaldan sürekli anlatılması ve yayılması; konulacak yeni vergilerin nasıl kullanılacağının şeffaf şekilde açıklanması; toplumun tüketimin fırsat maliyetinden haberdar edilmesi önerileni sıraladı.  

Özetle, Yeşil Yeni Düzene geçiş sürecinde “Türkiye ne yapabilir?” sorusuna Uyduranoğlu,  karbon fiyatlandırması pilot olarak uygulanmalı ; gelir, çevre dostu projelere gitmeli ; vergi basamaklar halinde uygulanmalı ve vergi önce düşük olmalı, sonra artmalı ; iklim değişikliği konusunda herkes bilinçlendirilmeli yanıtını verdi. 

“Krizden Çıkış Ekolojik Bir Toplumun İnşasıyla Mümkün” 

Konferanstın son bölümünde. Doç Dr. Ahmet Atıl, artan enflasyon oranı, yaşadığımız iklim krizi ve diğer tüm sorunlara çözümün ekolojik bir toplum inşasıyla mümkün olabileceğini belirtti. Avrupa Birliği’nin yeni Komisyon Başkanı’nın Avrupa İçin Yeşil Yeni Düzen programının 2030 yılında karbon salımını yarı yarıya azaltarak, 2050 yılında sıfır karbona ulaşmayı hedeflediğini ve AB firmalarının ton başına 25 Euro karbon vergisi ödediğini hatırlatan Atıl, Yeşil Yeni Düzen’in ana akım siyasetin merkezi haline geldiğini savundu. 

Çin, Hindistan, Ekvator, Uganda, Nepal ve Brezilya gibi ülkelerin ekonomilerini dönüştürmek için harekete geçtiğine ve ilerlediğine dikkat çeken Atıl, “Türkiye onurlu bir ülke olarak iklim krizi ile mücadelede üzerine düşen payı gerçekleştirmeli” dedi. Atıl son olarak, toplumun her kesimine “Türkiye için Yeşil Yeni Düzen programının detaylarını hep birlikte çalışalım” çağrısı yaptı. 

Türkiye’nin Politikasızlık Çıkmazı 

Konferans sırasında, konferansın moderatörlüğünü yapan gazeteci-yazar Pelin Cengiz ile Türkiye’de Yeşil Yeni Düzene geçişinin olasılıklarını konuştuk. “İklim krizine uyum politikası, bir yol haritası belirleme noktasına gelebilmemiz için öncelikle gündemimize almamız gerekiyor. Oysa tartışma ve konuşma düzeyinde bile Türkiye’de Yeşil Yeni Düzen gündemde yok maalesef” diyen Cengiz,  bunun Türkiye’nin mevcut siyasi iklimiyle de çok alakalı olduğunu belirtti. 

Pelin Cengiz, Türkiye’nin dünyada değişmekte olan yeni düzene bir katkısı olmadığını, dünyanın gitmeye çalıştığı yerden ayrışan bir ülke olduğunu ifade ederken bunu politikasızlık çıkmazı olarak gördüğünü söyledi. İklim krizinin herkesi ilgilendiren herkesi ortak paydada kesen bir meseleye dönüşmesiyle, sorunun daha görünür hale gelmesi ve aciliyetinin öne çıkmasına değindi. Greta Tunberg gibi örnekleri görmeye başlamamızın ise harekete geçmeyen devletler karşısında inisiyatif alan bireylerin değiştirici ve dönüştürücü gücünü gösterdiği tespitini yaptı.