“Kooperatifçiliğin Özü Rekabet Değil Dayanışma”

TÜSEV’in Atölye Programı çerçevesinde düzenlediği ‘Sosyal Kooperatifçilik: Mevcut Durum ve Türkiye’deki Gelişmeler’ başlıklı panelinde konuşan Genç İşi Kooperatif Kurucu Ortağı Berkin Şafak Şener, "Kooperatifçiliğin özü rekabet değil dayanışma." dedi.

Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nın (TÜSEV) Atölye Programı çerçevesinde düzenlediği ‘Sosyal Kooperatifçilik: Mevcut Durum ve Türkiye’deki Gelişmeler’ başlıklı panel, Karaköy Minerva Han’da gerçekleşti. Moderatörlüğünü TÜSEV Proje Koordinatörü Sezin Dereci’nin yaptığı panelde, Genç İşi Kooperatif’ten Berkin Şafak Şener, Başka Bir Okul Mümkün Eğitim Kooperatifleri’nden (BBOM) Levent Kahraman ve Ticaret Bakanlığı, Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünden Rabia Gökçen Mert Korkmaz sosyal kooperatifçilik hakkındaki deneyimlerini paylaştı. Türkiye’de yeni bir girişimcilik modeli olarak ortaya çıkan Sosyal Kooperatifçilik odağında gerçekleşen panelde; sosyal kooperatifçilik hakkında kapsamlı bir tanım yapıldıktan sonra Türkiye’de sosyal kooperatifçiliğin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması için yapılan çalışmalar, iyi örnekler, yasal mevzuat alanındaki gelişmeler ve yerel yönetimlerin sosyal kooperatifçiliği nasıl desteklemesi gerektiği yönünde paylaşımlarda bulunuldu. Kooperatifçilik alanında çalışmaları olan ve yeni başlayan dinleyicilerin katıldığı panel, soru cevaplarla son buldu.

Berkin Şafak Şener / Genç İşi Kooperatif Kurucu Ortağı

“Sosyal Kooperatifçilik Kamu Yararı Gözetir”

Panel konuşmacılarından Genç İşi Kooperatif Kurucu Ortağı Berkin Şafak Şener, Türkiye’de yeni bir sosyal girişimcilik modeli olarak bilinmeye başlayan sosyal kooperatifçiliğin hikayesini anlattı. 2014 yılında ‘İzmir’de benzer kurumsal ihtiyaçtan muzdarip üniversite mezunu ve iş bulamamış ya da çalıştıkları işlerden memnun olmayan gençlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir kooperatif’ olduklarını belirten Şener, gençlerin sorunlarının bireysellikten çıkıp  toplumsal bir soruna dönüştüğünü, bunun üzerine bu toplumsal ihtiyaca yanıt verecek bir işletmeye gereksinim duydukları için kooperatif kurmaya karar verdiklerini söyledi. Genç İşi Kooperatif olarak benzer ihtiyaçlarda gençlerin uzmanlaştıkları alanlarda insana yaraşır işe erişmelerini sağlamak amacıyla bir araya geldiklerini ifade eden Şener, kooperatifçiliğin özünün rekabet değil dayanışma olduğunu ve bu dayanışmanın da aynı çatı altında toplanmalarıyla sağladıklarına dikkat çekti.

Bilimsel araştırma geliştirme ve eğitim kooperatifi olarak Şubat 2015’te resmi faaliyet göstermeye başladıklarını belirten Şener, “İlk olarak uluslararası literatürün sosyal kooperatifçilik konusunda ne dediğini öğrendik ve bunu Türkçe’ye çevirdik. Amacımız bir model transfer etmek değildi. Türkiye’ye özgü bir sosyal kooperatifçilik modelinin içeriden mayalanmasını arzu ettik. Bunun için evrensel standartlarla ve ilkelerle belirlenen dış çerçevemizi çizdik. Sosyal kooperatifçilik açık bir şekilde kamu yararı gözetir. Kooperatifler, toplumsal ihtiyaçlardan hareket ederek, benzer çıkarlara sahip insanların bir araya gelerek oluşturduğu bir ticari işletmedir. Bu çıkarlar etrafında kamu yararı ortaya çıkıyor. Şöyle ki; sosyal bakım, eğitim, özel bakım gerektiren kişilerin bakımı ve kamu sağlığı bakımından her türlü sektörde faaliyet gösterebilen bir ticari şirket. Bu nedenle emeğin karşılığını almak, piyasada belirlenmiş yevmiye dediğimiz para kar demek değildir. İşin içinde paranın varlığı böyle yer alıyor. Kara da sermayeye de kooperatif üyeleri ortak” dedi. Sosyal kooperatifçiliğin hangi toplumsal ihtiyaçlara yanıt verdiğine değinen Şener, “Geçim kaynaklarından yoksun kişiler için sosyal kooperatifçilik diyoruz. Kim bu yoksun kişiler? Ne örgün öğretimde, ne yaygın öğretimde ne de istihdamda olan gençleri istatistikler görmüyor. Kaybedilmiş nesil, kaybedilmiş grup olarak adlandırılan bir gençlik. Ayrıca iş gücü piyasasında olmayan kadınlar, ücretsiz ev emekçileri yani ev hanımları, kamu hizmetinden faydalanamayan kişiler, engelliler, mülteciler ve göçmek zorunda bırakılan kitleler için sosyal kooperatifçiliği benimsiyoruz” dedi.

İlgilendikleri gruplar için kendi başlarına ya da bir eğitmen eşliğinde öğrenebilecekleri özelleştirilmiş eğitim modülleri hazırladıklarını belirten Şener, oluşturdukları dokuz farklı taban örgütlenmesi ile eğitim modellerini uygulamalı olarak hayata geçirdiklerini söyledi. Sosyal kooperatifçiliği nasıl yaptıklarını özetleyen Şener, “Biz bu işi patronsuz, eşit işe eşit ücret, adil paylaşım, kollektif, katılımcı ve birlikte öğrenerek yapıyoruz. Şimdi bu deneyimlerimizi paylaşacağımız bir sosyal kooperatifçilik el kitabı hazırlıyoruz. Sosyal kooperatifçilerin başucu kitabı olacak nitelikte bir kitap olacak. Tüm yasal prosedürlerin anlatılacağı kitap, sosyal kooperatifçilik nedir, nasıl yapılır, toplumsal faydaları nelerdir gibi soruların yanıt bulacağı bir kaynak olacak.” diye konuştu.

“Yerel Yönetimler Sosyal Kooperatifleri Desteklemelidir”

Yerel yönetimler bulundukları yerlerde ihtiyaç sahibi toplumsal gruplara hizmet etmekle mükellef olduğuna vurgu yapan Şener, “Yerel yönetimler yükümlülüklerini yerine getirirken, kamu kaynaklarının kısıtlı olması, belediyelerin bu kitlelere erişim imkanlarının kısıtlı olması ve bu kitlelerin yaşadıkları çoklu engeller sebebiyle her zaman lokasyonlardaki halk kitleleri kamu kaynaklarından eşit ve adil şekilde yararlanamıyor. Bu açıdan sosyal kooperatifler belediyeler için en önemli araçtır. Sosyal kooperatifleri yerel yönetimler desteklemelidir. Çünkü kamu kaynaklarından adil ve yeterli şekilde faydalanmak tüm halk kesimlerinin hakkıdır. Bu hakkın temininde sosyal kooperatifler en elverişli kurumsal araçlardır” dedi.

Yerel yönetimlerin sosyal kooperatifleri nasıl destekleyeceği konusunda deneyimlerini aktaran Şener, “ Yerel yönetimler bilgi sahibi olmadıkları toplumsal kesimler hakkında sahadan bilgi toplamalı. Bu bilgiye de birçok grup ve kesimle diksek temasında olan sosyal kooperatifler aracılığıyla ulaşabilir. Belediyeler sosyal kooperatiflere danışabilir, hizmet alabilir ve iş birliği yapabilir. Bu işbirliği belediyeler tarafından bir tahakküme dönüşmemelidir. Sosyal kooperatifler özerk niteliğini kesinlikle korumalıdır” dedi.

Toplumsal kesimlerin insana yaraşır işe ve geçim kaynaklarına erişmesi için belediyelerin ve yerel yönetimlerin yenilikçi projeler üretmesi gerektiğine de dikkat çeken Şener, “Belediyeler her zaman kendi personel kapasiteleri içerisinde bu projeleri üretemiyor, üretseler de uygulayamıyorlar. Bunları kar amacı güden şirketlerle yapmalarındansa sahayı daha iyi bilen ve kar amacı gütmeyen sosyal kooperatiflerle yapmaları daha anlamlı olur. Çünkü sosyal kooperatifler evrensel standartları gereği açık bir kamu yararı güderler” şeklinde konuştu.

“Sosyal Kooperatifler; engelliler, yaşlılar, mülteciler, bağımlılar, eski hükümlüler gibi çok geniş kategorize edilen dezavantajlı kişilerin çalışma hayatına yeniden kazandırılması, kamu tarafından verilmekten vazgeçilmiş ya da etkin sunulmayan kamusal hizmetleri sunma hususunda faaliyetler gösteren, kar amacı gütmeyen, gönüllü üyeliğin yoğun olduğu bir sosyal girişim modelidir”

Gökçen Mert Korkmaz / Ticaret Bakanlığı – Gümrük ve Ticaret Uzmanı

Sosyal kooperatifçilik Nedir?

Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) ve Uluslararası Sanayi ve Hizmet Kooperatifleri Örgütü’nün (CICOPA) yapmış olduğu sosyal kooperatifçilik tanımlarını kaynak gösteren Ticaret Bakanlığı, Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünden Gökçen Mert Korkmaz şöyle bir sosyal kooperatifçilik tanımı yaptı: “Sosyal Kooperatifler; engelliler, yaşlılar, mülteciler, bağımlılar, eski hükümlüler gibi çok geniş kategorize edilen dezavantajlı kişilerin çalışma hayatına yeniden kazandırılması, kamu tarafıdan verilmekten vazgeçilmiş ya da etkin sunulmayan kamusal hizmetleri sunma hususunda faaliyetler gösteren, kar amacı gütmeyen, gönüllü üyeliğin yoğun olduğu bir sosyal girişim modelidir”

Kooperatiflerle sosyal kooperatifler arasındaki farklara değinen ve ‘Kar amacı gütmeyen’ kavramının çok tehlikeli bir kavram olduğuna vurgu yapan Korkmaz, “Kooperatifler ticari faaliyet gösteren bir şirket türüdür. Dolayısıyla kar elde eder ama elde edilen kar ortaklarca hisseler oranında ortaklarca paylaşılır. Sosyal kooperatiflerde ise elde edilen kar sosyal amaçlar için kullanılsın ve işletmeye tekrar döndürülsün istiyoruz. Nasıl döndürürüz? Ortaklara sunulan hizmetlerin kalitesi arttırılarak ya da faaliyetleri düşürülerek sağlanabilir” diyerek sözlerine devam etti.

Normal kooperatiflerde gönüllü üyelik gibi bir paydaşlık türü olmadığına dikkat çeken Korkmaz, sosyal kooperatiflerde ise gönüllü üyelik olduğunu söyledi.  Sosyal kooperatiflerin devlet tarafından çeşitli yollarla desteklendiğini belirten Korkmaz, desteklerken de özellikle kamunun gücünün ağırlığının hissedilmemesi, bunun kooperatifin sivil yapısına helal getirmemesi açısından dikkatli olmanın önemine değindi.

“Sosyal Kooperatiflerin Olmazsa Olmazı Kamu Yararı”

Bireysel olarak yapamadığımız işleri, ortak ihtiyaçları gidermek adına bir araya gelmiş insan topluluğu olan kooperatiflerde sosyal sorumluluk ilkesinin birinci ilke olduğuna dikkat çeken Korkmaz, “Sosyal kooperatiflerin olmazsa olmazı; çıktısı ya da dolaylı etkisi değil, doğrudan kuruluş amacı kamu yararı olmalı. Sosyal fayda bunun çekirdeğini özünü oluşturmalı. Kooperatifle, sosyal kooperatifin ayrıştığı en büyük nokta burası. Diğer bir fark ise sosyal kooperatifin taşıdığı sosyal amaç ve toplumsal fayda ile gerçekleştirdiği ticari faaliyet orantılı ve bağlantılı olmak durumunda değil” dedi.

Sosyal kooperatifçiliğin kamu tarafında araştırmalarını yapan ve farkındalık yaratmaya çalışan Korkmaz, konuyla ilgili bir mevzuat bile ortada yokken uygulamada sosyal kooperatifçilik yapan Genç İşi Kooperatif’ten Berkin Şafak Şener, Başka Bir Okul Mümkün Eğitim Kooperatifleri’nden Levent Kahraman ile tanışıp sahada farkındalık kısmının aslında çok kötü olmadığını görünce bunu projelendirmeye karar vermiş. Devlet tarafında yürüttükleri projeye Sosyal Kooperatif Eğitim ve Tanıtım Treni adını verip yola koyulan Korkmaz, sosyal kooperatifin ne demek olduğunu kamu kurumlarına, özel sektöre ve STK’lara anlatmaya başlamış.

“İtalya ve İspanya Örneği Bizim Kriter Aldığımız bir Model”

Sosyal kooperatifçilik konusunda anlaşılamayan ve karmaşık olarak görünen mevzuat kısmıyla ilgili bilgilendirmelerde bulunan Korkmaz, “Kooperatif mevzuatının çerçeveli olmasını kişisel olarak tercih ediyorum. Çünkü kamu tarafında bazı şeyleri düzenleyelim derken ipin ucunu öyle kaçırıyoruz ki, işin içinden kimse çıkamıyor ya da öngöremediğimiz şeyleri kısıtlamış oluyoruz. Sosyal kooperatiflerin de ilerleyen dönemde sosyal girişim adı altında bir model olarak olması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. 

Dünyada sosyal kooperatifçiliğin iyi uygulandığı ülkeler hakkında bilgi veren Korkmaz, “İtalya ve İspanya modelleri benim en çok hoşuma giden modeller. A ve B tipi olmak üzere iki şekilde kategorize ediyorlar. A tipi kooperatifler, devletin sunmaktan vazgeçtiği, sunmadığı ya da etkin bir şekilde sunamadığı her türlü hizmeti kapsayan bir faaliyet alanına sahipler. B tipi de dezavantajlı kişilerin istihdama katılması için hizmet veren sosyal kooperatifler. Geniş çerçevelemesi, geniş yorumlaması, daha kapsamlı oluşması açısından İtalya ve İspanya örneği bizim kriter aldığımız ve üzerine koymamız gereken bir model” şeklinde bilgilendirdi.

 

Levent Kahraman / Başka Bir Okul Mümkün Kooperatifi Kurucu Ortağı

“Sosyal kooperatifçilik Birlikte İş Kurma İmkanı Sunuyor.”

Alternatif eğitim modeli olarak hayata geçirilen Başka Bir Okul Mümkün Kooperatifi (BBOM) Kurucu Ortağı Levent Kahraman, neden böyle bir eğitim modelini benimsediklerini ve kooperatifçilikle eğitimi nasıl yan yana getirdiklerini anlattı.

Dayanışmacılık, katılımcılık, ortak hareket etmek gibi ilkelerin bir araya gelmesiyle kooperatifin bir sonuç olarak ortaya çıktığını söyleyen Kahraman, kooperatifçiliğin Türkiye’de yeterince bilinmediğine dikkat çekti. Kahraman kooperatifçiliğin en büyük zorluklarından birini şöyle tanımlıyor; “Kamu kurumu ya da özel sektöre sponsorluk ve başka görüşmeler için gittiğimizde, ‘Siz Kimsiniz?’ diyorlar. ‘Biz kooperatifiz’ dediğimizde ticari kanuna bağlı olduğumuzu ama öyle çalışmadığımızı söylüyorlar. Yani kooperatifçiliğin ne olduğu konusu netleşmeli. Mevzuat ve yasal engeller de düzenlenmeli. Tüm bu olumsuzlukların yanında tabi ki olumlu yönleri daha fazla. Sosyal kooperatifçilik birlikte iş kurma imkanı sunuyor. Birlikte iş yapmak toplumsal bir ihtiyaç. Biz okul yaptık ve sonrasında bizim gibi okul yapmak isteyen çok sayıda insan oldu ve yön gösterdik” dedi.

“BBOM Eskişehir Kooperatifi’ni İyi Örnekler Arasında”

Sosyal kooperatiflerle en iyi çalışan kurumlar arasında yerel yönetimlerin olduğunu dile getiren Kahraman, yerel yönetimlerin yapması gereken birçok işi sosyal kooperatiflerin yaptığına dikkat çekti. Yerel yönetimlerin sosyal kooperatiflerin hangi sosyal sorunları çözebileceğine dair bir farkındalığı olmadığını belirten Kahraman, “Yerelde karar vericilerin sosyal kooperatif faaliyetleri hakkında bilgileri, tecrübeleri yok ve öyle bir niyetleri de yok gördüğüm kadarıyla. İşte tam burada iyi örnekler üzerinden karar vericileri bilgilendirmek ve toplumsal faydalarını anlatmak gerekiyor. Böyle toplantılar da umarım bu yönde işe yarayacaktır” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimler tarafında iyi örneklerden de bahseden Kahraman, “BBOM Eskişehir Kooperatifi’ni iyi örnekler arasında verilebilir. Eskişehir’de yerel yönetimle yaptığımız iş birliği doğrultusunda Yaşam Köyü Projesi hayata geçirildi. Yaşam Köyü konsepti içerisinde kreş, ilkokul, engelli ve yaşlı bakım merkezi, ihtiyaçların karşılandığı pansiyonlar var. Böyle güzel bir projeyi hayata geçirebilmek için birkaç yıl uğraştık ve defalarca sunumlar yaptık. Yerel yönetimlerle işbirliği yapmak zor olmamalı. Ayrıca yerel yönetimlerin kanunlarına ve yapması gereken şeylere baktığımızda, birçok  çalışma alanına sosyal kooperatifleri dahil edebileceklerini biliyoruz” şeklinde konuştu.