Yok Sayılan Derin Yoksullar ve ‘Hak’ Odaklı Kaleme Alınan Hikayeleri

Derin Yoksulluk Ağı, yoksulların 'yok' sayılmalarını ve uğradıkları hak ihlallerini gösteren 'Hikâyenin Yok Hali' kitabını yayınladı. Kitap, yoksulluğu deneyimleyen 14 kişinin gerçek öyküsü üzerinden hem yoksulları farklılıklarıyla tanımanın hem de yoksullukla insan onurunu koruyarak, hak temelli bir anlayış ve sürdürülebilir politikalarla mücadelenin olanaklarını ortaya koyuyor.

“Yoksullar hem toplum hem siyasiler tarafından yok sayılıyor”. Türkiye’de aileleriyle birlikte 1 milyona yakın atık toplayıcısı ve derin yoksul var ancak görünmüyorlar. Türkiye’de son günlerde atık toplayıcılarına yönelik müdahaleler tartışılırken, Derin Yoksulluk Ağı, 17 Ekim Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’ne dikkat çekmek ve derin yoksullukla mücadelenin toplumsal bir mesele olduğunu hatırlatmak amacıyla “Hikâyenin Yok Hali” kitabını yayınladı.

Derin Yoksulluk Ağı’nın faaliyetleri kapsamında destek verdiği 14 kişinin özel hikayesinin yer aldığı yayın, hak temelli bir bakışla kaleme alındı. Her hikâyenin sonunda, o hikâyede bahsi geçen kişilerin uğradığı hak ihlali, ihlalin konusu olan hakkın Türkiye’nin ulusal ve uluslararası mevzuatı çerçevesinde nasıl koruması gerektiği, sözleşmelerle hangi teminatları verdiği, bu çerçevede hangi yükümlülükleri taşıdığı ve bu alanda yapılan araştırmalar ile verileri de içeriyor. Bu yönüyle Hikâyenin Yok Hali, yoksulluğun hikayesini anlatırken insan hakları perspektifiyle karar alıcıların taşıdığı yükümlülükleri hatırlatıyor ve siyasilerin atması gereken adımları gösteriyor.

Aynı zamanda derin yoksulluğun neden insan hakları ihlali olduğunu hikayeler üzerinden anlatıyor ve bireylerin temel hak ve ihtiyaçlarına erişiminin kısıtladığını, ekonomik kültürel ve sosyal haklarına ulaşmalarını engellediğini vurguluyor.

Kitabın tanıtım toplantısında Derin Yoksulluk Ağı’nın kamuoyu tarafından en bilinen yüzü Hacer Foggo, Türkiye’de sosyal yardımlar ile yoksullar üzerinden kurulan bağımlılık ilişkisine dikkat çekti ve siyasilerin yoksulluğa insan hakları perspektifinden ele almayışlarının yarattığı hak ihlalini şu sözlerle özetledi: “Yoksulların boynunda bir halka var; siyasilerin istedikleri zaman gevşetip, sıktıkları bir halka. Hikâyenin Yok Hali, ‘derin yoksulların hikayelerini bilirsek yoksullukla mücadele ederiz’ anlayışıyla ortaya çıktı.”

‘Yoksulluk, Yoksullarla Temas Ettiğinde ve Onları Dinlediğinde Anlayabileceğin Bir Şey’

Kitabının tanıtımın ardından Hacer Foggo’ya neden bir hikâye kitabı yazmayı tercih ettiklerini sorduk. Foggo: “Yoksullukla ilgili pek çok araştırma ve yayın yapılıyor. Ama aslında insanları en çok etkileyen şey hikaye.” diye cevap verdi.

Ayrıca Foggo’ya lansman sırasında “yoksulluğun köşeli olmadığına” ilişkin yaptığı tespitin ne ifade ettiğini sorduk: “Yoksul olmak, yok gibi görülmek. Herkesin kafasında bir yoksulluk imajı, bir bir profil var. İnsanlar o profile göre hareket ediyorlar. Bu kamu kurumları için de geçerli, sıradan insanlar içinde de geçerli. İnsanları görünüşüne göre değerlendirerek ‘o yoksul, bu yoksul’ diye tanımlıyor. Ama aslında hiçbirimiz o yoksulluğu ve yokluğu bilmiyoruz. Çeşitli kalıplar var.  Yoksulların evinin içerisine girip görmediğinde, ne kadar çok çocuğunuz var diye parmak sallamadığında; onlarla temas ettiğinde, onları dinlediğinde anlayabileceğin bir şey yoksulluk. Sen yoksullara bir şey öğretmeye çalışmadığında anlayabileceğin bir şey yoksulluk.

Yani bu nedenle köşeli değil. Orada bir atık toplayıcısı sırtında çekçek taşıyan bir insan değil sadece; onu toplarken gözünü kaybeden biri mesela… Ya da evindeki ihtiyaçlarının listesi tutulacak biri değil sadece; orada bir annenin ellerinin yarasını da görmek gerekiyor. Başka bir hikâye var orada. O yüzden dinlemek, onları anlamaya çalışmak ve birbirimizden öğrenmeniz gerekiyor.”

‘Yoksulluğun Sürdürülemez Koşullarını Gerçek Hikayelerle Göstermek İstiyoruz’

Kitabın lansmanın ardından yayın koordinatörü Şevval Şener’e bu yayınla neyi hedeflerini sorduk. Şener, “Biz yoksulluğun sürdürülemez koşullarını göstermek istiyoruz. Bunu hikayelerle göstermek istedik. Bu kitapta yer alan hikayeleri gerçek yaşam öyküleri bunlar ve insanların yaşadıklarını kendi dilleriyle aktarmak istiyoruz. Kitabın adın “Hikâyenin Adı Yok” çünkü görünmüyorlar.” dedi.

Bu yayın ile ulaşmak istedikleri kitlenin kimleri kapsadığına ilişkin sorumuza Şener, “kamuoyu ve aslında siyasiler” yanıtı verdi: “Siyasiler çünkü insan hakları alanında uluslararası Sözleşmeleri ve ulusal mevzuatı uygulaması gereken onlar. Aynı zamanda yoksulluğun ihtimallerini ortadan kaldırılması gereken kurumlar ve yok sayan da aslında siyasiler”.

Yoksullar hem toplumda diğer insanlar tarafından hem siyasiler düzeyinde yok sayılıyor.

Yayının içeriğine ilişkin olarak Şener, “her bir hikâyenin aynı zamanda bir yok sayılma göreceksiniz. Ortak tema yok sayılma. Zaten o yüzden de adı ‘Hikayenin Adı Yok’: bu hem toplumda diğer insanlar tarafından yok sayılma, hem siyasiler düzeyinde yok sayılma. Çünkü bir arada yaşıyoruz ve onlar varlar. ” sözleriyle toplumda yoksulların görünür olsalar da varlıklarının göz ardı edilişine vurgu yaptı.

Yoksullara karşı ayrımcı tutumları olanların bunun farkına varmalarını ve tavırlarını değiştirmelerini umuyoruz.

Yayını okuyan kişilerin doğrudan yoksullara yardımda bulunmalarına yönelik bir çağrıları olmadığını kaydeden Şener, yoksullara karşı ayrımcı tutumları olanların bunun farkına varmalarını umduklarını çünkü her ayrımcı tutumun o insanların hayatında büyük bir etkisi olduğunu hatırlattı:

“Yoksullara karşı dillerini değiştirebilirler. Ön yargılarını düşünmeye başlayabilirler. Bu bir hikâye kitabı ama insanların kendi ön yargılarını fark ederek yaparak ve hikayeyi anlayarak tavırlarını değiştirmelerini bekliyoruz.” diyen Şevval Şener’in hikayelerde dikkat çekilmesini umduğu bir diğer husus, hikâyenin öznesi olan kişilerin hayallerinin ne kadar ulaşılabilir olduğu idi. “her hikayenin sonunda o kişilere hayallerini sorduk : bu insanların eniz kıyısına gitmek, tatile gitmek ya da ev tutmak gibi çok ulaşılabilir hayaller yani aslında.”

‘Ağırlaşan Çekçek’

Kitabın kâğıt ve plastik toplayan bir çiftin anlattıkları “Ağırlaşan Çekçek” adlı hikayesinden kısa bir kesit:

Ben çıktığım zaman eşim çocuklara bakıyor. Çocukları asla yanıma almıyorum, perişan olurlar. Öğrensinler de istemiyorum, okula gitsinler, bilmesinler bu işi istiyorum. Ancak yaşayan bilir, çok zor, kaç kilo oluyor çekçek, yokuşu çıkması çok zor. Kan ter içinde kalıyorsun, bırakayım diyorsun. Sonra trafiği var, arabaların kenarından, peşinden hızlı hızlı gitmeye çalışıyorsun. Yokuş aşağı inmesi ayrıca zor. Hepsi çok zor. Ağırlaşsa bir dert, ağırlaşmasa para kazanamıyorsun.

Ancak yaşayan bilir, çok zor, kaç kilo oluyor çekçek, yokuşu çıkması çok zor. Kan ter içinde kalıyorsun.

Benim tek hayalim, doğru düzgün bir evim olsun… Şu andaki evim hamamböceği kaynıyor, hep rutubet. …İkinci hayalim de çocuklarımın sonuna kadar okuması. Şimdi de okula devam ediyorlar, edecekler tabii ki. Ne olursa olsun okula gidecekler.”

Derin Yoksulluk Ağı’ndan Güliz Kalender, Hacer Foggo, Selen Yüksel, Şevval Şener ve Şeyma Duman’ın sahada yaptığı görüşmelerden oluşan Hikâyenin Yok Hali’ni bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.