Türkiye’de Toplum-Siyaset-Devlet İlişkisine Bakmak

Ankara Enstitüsü, 21-26 Mart 2023 tarihleri arasında, tüm illerden rassal olarak seçilen 2.346 katılımcı ile gerçekleştirilen saha araştırması bulgularının yorumlanmasından oluşan ‘Türkiye’de Toplum-Siyaset-Devlet İlişkisine Bakmak’ başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda, güncel ve yapısal dinamikleri temsil eden beş başlık üzerinden, siyaset ve toplum arasında yaşanan bu karşılıklı etkile(n)me ve uyumlanma sürecinin boyutlarını görmek mümkün.

Prof. Dr. Evren Balta ve Doç. Dr. Hatem Ete araştırmayı yorumlarken siyasal tercihlerin arka planındaki karmaşık siyasal ve toplumsal dinamiklerin daha doğru anlaşılmasına katkıda bulunacağını umduklarını belirtti.

Rapor, ‘Maraş Depremine Yönelik Algı ve Tutumlar’, ‘Türkiye’nin Göç Politikası’, ‘Demokrasiye Yönelik Algı ve Tutumlar’ ve ‘Milliyetçilik ve Kürt Sorunu’ bölümlerinden oluşuyor.

Maraş Depremine Yönelik Algı ve Tutumlar

Bu bölüm ‘Büyük afetler söz konusu olduğunda siyasi tercihler tutumları nasıl etkiler? Siyasal tercihler ile felaketlere yönelik algılar ve sorunun çözümü konusundaki beklentiler arasındaki ilişki nedir?’ sorularıyla başlıyor. Evren Balta ve Hatem Ete burada, toplumun 6 Şubat’ta yaşanan Maraş depreminden etkilenme düzeyini, depremde yaşanan yıkımdan kimi sorumlu tuttuğunu, deprem üzerinden iktidar ve muhalefete yönelik tutumlarını anlamaya çalışıyor.

Değerlendirme

Seçmenlerin hem afet öncesindeki hem de afet sonrasındaki değerlendirme ve beklentilerini etkileyen en önemli faktör siyasi parti aidiyetleri. Araştırma bulguları deprem öncesinde edinilen siyasal kimliklerin katılımcıların depreme yönelik tutum davranış ve değerlerini şekillendirdiğini ortaya koyuyor. Bu bulgu ve çıkarsama, deprem felaketinin seçmenlerin siyasi tercihleri üzerinde belirleyici bir etkide bulunma olasılığının oldukça düşük olduğunu göstermekte.

Türkiye’nin Göç Politikası

Seçimler yaklaşırken, göç politikası, Türkiye’nin en hararetli tartışma gündemlerinden biri haline geldi. Göçmen karşıtı duyguların yükselişiyle ekonomik kriz, göçmenleri hem bir günah keçisi hem de giderek daralan işgücü piyasasında vatandaşlık hakkına sahip olanlarla rakip bir grup haline getirdi. Mültecilerin Türkiye’deki varlıkları, refah devleti üzerinde gereksiz bir yük olarak görülmeye başlandı. Ayrıca, hükümet karşıtı duyguların yükselişe geçmesi, hükümetin mültecilere yönelik açık kapı politikasına karşı eleştirilerin artmasında da önemli bir etken oldu. Bu bölümde, toplumun göçmenlere ve göçmen politikalarına bakışı anlaşılmaya çalışılıyor.

Değerlendirme

Araştırma toplumdaki göçmen karşıtı tutumların oldukça yüksek olduğunu ama bu sorunun çözümü konusunda siyasi partilere güvenin de oldukça düşük olduğunu gösteriyor.

Demokrasiye Yönelik Algı ve Tutumlar

Bu bölümde yapılan tartışma tespitlerden yola çıkarak Türkiye toplumunda demokrasi algısını araştırma hedefi güdüyor.

Değerlendirme

Demokrasi söz konusu olduğunda da duygusal/siyasal kutuplaşmanın temel tutumlar konusunda etkili olduğu görülüyor. Türkiye’nin siyasi haritası temel demokratik değerler açısından da ikiye bölünmüş durumda. Demokrasiye birtakım kısıtlamalar getirilebileceği gibi temel demokratik tutum ve değerlerle çatışan kimi önermeler, iktidar partisine ve onun ittifak içinde olduğu partilere oy veren seçmenler arasında belirgin olarak daha fazla kabul görmekte.

İktidar partilerine oy veren gruplar arasında Türkiye’nin demokratik işleyişine olan inanç çok daha yüksek iken, muhalefet partilerine oy veren gruplar arasında bu oran son derece düşük. Pek çok ülkede, kendilerini siyasi yelpazenin sağına yerleştiren ve daha az eğitimli grupların demokratik olmayan yönetimleri destekleme olasılığı daha yüksek. Bu araştırmada da benzer sonuçlara ulaşıldı.

Milliyetçilik ve Kürt Sorunu

Bu bölümde, toplumun milliyetçilik ve Türklük algısı anlamaya çalışılmasının yanı sıra milliyetçilik anlayışının önemli bileşenlerinden, tezahürlerinden biri olan Kürt sorunu ile ilgili anlayış ve tutumlar üzerine çalışılıyor.

Değerlendirme

Araştırma, Türkiye’de kendisini milliyetçi olarak görenlerin oranının yüksek olduğunu gösteriyor. Kendinizi ne kadar milliyetçi olarak tanımlarsınız sorusuna 1-10 arası bir değer verilmesi istendiğinde (10 en yüksek olmak üzere) Türkiye ortalaması 7.85 çıktı. Parti aidiyeti üzerinden katılımcıların milliyetçilikle özdeşleşmelerine bakıldığında ise bütün partiler açısından milliyetçilik oranı yüksek çıkıyor. Burada iki istisna milliyetçilik oranı Türkiye ortalamasının altında çıkan CHP ve HDP seçmeni. Milliyetçilik oranı eğitim seviyesi ve yaşa göre de
değişim göstermekte. Eğitim seviyesi arttıkça milliyetçilik oranı yükselmekte, yaş yükseldikçe de yine milliyetçilik oranı yükselmekte.

Sonuç
  • Araştırma, Türkiye’de hâlâ üç kutuplu bir siyasal düzen olduğunu gösteriyor. Bu kutuplardan ilki AK Parti ve MHP tarafından temsil edilen iktidar bloğu. Bu bloğun karşısında ise CHP ve İYİ Parti yer alıyor. Bu iki bloğun seçmenlerinin tutum ve davranışları zaman zaman ayrılsa da büyük oranda birbirine benziyor. Bu iki bloğun karşısında ise tutum davranış ve değerler konusunda bu iki bloktan önemli ölçüde ayrışan HDP seçmeni yer alıyor.
  • Bu araştırmanın bir diğer önemli bulgusu katılımcıların büyük bir çoğunluğunun siyasetlerini ve çerçevelerini kendi siyasi partilerinin tutumuna göre şekillendirmekte olduğu.
  • Seçmenin iktidar-muhalefet eksenindeki konumu da belirleyici. Türkiye’nin siyasi haritası temel demokratik değerler açısından ikiye bölünmüş durumda. Temel demokratik tutum ve değerlerle çatışan kimi önermeler iktidar bloğuna oy veren seçmenler arasında belirgin olarak daha fazla kabul görmekte. İktidar partilerine oy veren gruplar arasında Türkiye’nin demokratik işleyişine olan inanç çok daha yüksekken, muhalefet partilerine oy veren gruplar arasında bu oran son derece düşük.
  • Son olarak eğitim, yaş ve etnik kimliğin de tutum ve değerler açısından önemli faktörler olduğunun altı çizilmeli. Kürt meselesi söz konusu olduğunda etnik kimlik; demokrasi söz konusu olduğunda etnik kimlik, yaş ve eğitim; göçmenlere yönelik tutum söz konusu olduğunda eğitim ve yaş; depreme yönelik tutum ve değerlendirme söz konusu olduğunda ise eğitim öne çıkan faktörler oluyor. Ancak bu değişkenlerin pek çok durumda siyasal parti kimliği ile de üst üste geldiği unutulmamalıdır.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

FES logo‘Bu içerik Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği desteği ile hazırlanmıştır ve derneğin görüş veya tutumunu yansıtmaz. Sayfadaki içerikten sadece Sivil Sayfalar sorumludur.’