‘Amacımız Rakip Değil Paydaş Görüleceğimiz Bir Normale Erişmek’

Kürt Çalışmaları Merkezi (Kurdish Studies Center)'nden Reha Ruhavioğlu ile kurum olarak faaliyetleri ve yaklaşan seçim süreci üzerine konuştuk. Ruhavioğlu, yeni dönemden beklentilerinin, sivil toplumun çalışmalarını daha rahat sürdüreceği, bir düşman veya rakip değil paydaş görüleceği bir normale erişmek olduğunu söylüyor.

Kurumunuzun güncel faaliyetleri nelerdir? Özellikle son dönemde odaklandığınız çalışma alanını nasıl anlatırsınız?

Kürt Çalışmaları MerkeziKürt Çalışmaları Merkezi (Kurdish Studies Center, KSC), Kürt toplumunun değişim ve dönüşümünü içeriden, bilimsel metodolojiyle ve veri temelli çalışmalarla izleyen bağımsız bir araştırma ve düşünce kuruluşu. 

Özellikle 2022 yılının son çeyreğinden bu yana Kürt toplumunun siyasete ilgisi, katılımı ve beklentileri gibi konuları çalışıyoruz.

Kürt kadınlara odaklanan bir araştırmamız tamamlandı, raporunu yakında kamuoyu ile paylaşacağız. Yine başka bir çalışma için de saha araştırmamız devam ediyor, seçimden önce Kürtlerin siyasete yaklaşımları ve beklentilerinin doğru anlaşılması için bu çalışmaları yürütüyoruz.

Kurumumuzdan bilgi ve görüşler soruluyor, bu da çalışmalarımızı doğrudan muhataplara ulaştırmak ve görünürlüklerini arttırmak için bir fırsat oluşturuyor.

Seçim sürecine yaklaşırken faaliyetlerinizde bir değişiklik oldu mu? Seçim süreci kurumunuzun faaliyetlerini nasıl etkiledi?

2023’te bir seçim olacağını bildiğimiz için seçim öncesi çalışmalarımızı seçim gündemiyle ilişkilendirerek planlamıştık. Bu anlamda önemli bir değişiklik olduğunu söyleyemeyiz. Ancak tempomuzda bir değişiklik oldu. Siyaset kurumu ve medyanın seçim sürecinde Kürtlere ilgisi malum. Kurumumuzdan bilgi ve görüşler soruluyor, bu da çalışmalarımızı doğrudan muhataplara ulaştırmak ve görünürlüklerini arttırmak için bir fırsat oluşturuyor.

Seçim sürecine özgü tasarladığınız bir faaliyet var mı? 

Seçimden önce biri kadınlarla ilgili olmak üzere iki araştırma raporunu kamuoyuna duyuracağız. Bu çalışmaları medya, siyaset ve sivil toplum temsilcilerinin olduğu toplantılarda ele alacak ve böylece sahadan alınan objektif bilginin ilgili yerlere doğrudan ulaşmasını sağlamaya çalışacağız.

Seçim sürecine özgü, sivil toplumda ve/veya kendi çalışma alanınızda nasıl adımlar atılıyor, neler gözlemliyorsunuz?

Kurumumuzun çalışma alanı daha spesifik bir alan, bu alanda yeterince çalışma olduğunu söylemek güç. Ancak sivil toplumun bir parçası olarak bu süreci elbette izliyoruz. Seçim sürecinde sivil toplumun gündemini daha çok sivil toplumun genel beklentileri, seçim güvenliği, seçim sürecinde yaşanabilecek eşitsizlikler gibi konular teşkil ediyor. Biz elbette kurum olarak bütün bu çalışmaların az ya da çok içinde yer alıyoruz. Seçim dolayısıyla ne tür eşitsizliklerin yaşandığını hatırlatmak için çıkardığımız Eşitsizlik Bülteni’nin bir sayısını Eşit Haklar İzleme Derneği ortaklığıyla bu konuya ayıracağız. 

Bu döneme dair sivil toplumda neler eksik kalıyor?

Genel seçim süreçleri daha makro ölçekli işliyor. Bu da yerelin ya da özel grupların taleplerinin yeterince duyulmaması, katılımlarının daha sınırlı kalması gibi bir sonuç doğuruyor. Seçim yasası parti genel başkanları ve genel merkezlerin aşırı güçlü olduğu bir kurguyu öngörüyor. Milletvekili adaylarının geçer not alacağı yer aday olduğu şehir değil, genel merkez oluyor. Bu da vekil profillerini etkiliyor. Milletvekili adaylarının yeterlilik ve liyakatlerinin yerel ölçekte yeterince gündem olması, bu konuda kamuoyu baskısı ve beklentisinin oluşması çok önemli olur. Hem sivil topluma hem siyasete nitelik kazandırır. Toplumun siyasete katılımını da güçlendirir. Ancak mevcut şartlar ve yasal çerçeve buna uygun bir zemin kurmaktan uzak görünüyor.

‘Amacımız, Rakip Değil Paydaş Göründüğümüz Bir Normal’

Seçim sürecinden bireysel ve kurumsal beklentiniz nedir? Bu süreçte siyasetten nasıl adımlar atmasını beklersiniz? Özellikle kendi çalışma alanınızda nasıl bir gelişme olsun isterdiniz?

Kurumsal olarak beklentimiz sivil toplumun çalışmalarını daha rahat sürdüreceği, bir düşman veya rakip değil paydaş görüleceği bir normale erişmek. Sivil toplum kamu erkinin kendisini ölçme fırsatı bulacağı bir aynadır. Ama bununla sınırlı değildir. Eksiğini gidermek istediğinde gerekli bilgiyi, tecrübeyi, katkıyı sivil toplumda bulabilir. O sebeple sivil toplum – kamu iş birliğinin güçlenmesi hem daha iyi ve şeffaf bir yönetim için elzem hem de toplumun nefes alma kanallarının canlı kalması için önemli. 

Kürtlerin Türkiye’deki serencamı pek iç açıcı değil, malum. Kürt çalışmaları alanı da Türkiye’de bu gelişmelerden etkileniyor. Kürt çalışmalarının hem akademide hem sivil toplumda özgür bir alana kavuşması, hatta teşvik edilmesi gerekiyor. 

Bireysel beklentilerimin kurumsal beklentilerle örtüştüğünü söyleyebilirim.

Seçim sonrasıyla ilgili kurumsal olarak atmayı düşündüğünüz bir adım var mı?

Seçim sonrası Kürt meselesinin daha rahat konuşulacağı ve çözüm taleplerinin yükseleceği bir ortam oluşması muhtemel. Bu sebeple kamuoyunun sesini, beklenti ve taleplerini aktörlere ulaştıracak çalışmalara ihtiyaç olabilir. Biz bu çerçeveye Kürtlerin ve Kürt olmayanların gözünden bakarak siyasete, bir fırsat penceresi arıyorsa onu göstermekle ilgili çalışmalar yürütmeyi hedefliyoruz. Bundan bağımsız olarak Kürt toplumunun seçimden umdukları ile bulduklarını karşılaştırmayı, sonucun Kürtlerde nasıl etki ve yankı uyandırdığını görmek istiyoruz. Diğer yandan planlanmış uzun vadeli çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Yerel mekanizmaların güçlendirilmesi ve sivil toplumun önemli bir aktör olması önemli.

Kendi çalışma alanınızla ilgili ivedikle değiştirilmesi/dönüştürülmesi gereken hususun ne olduğunu düşünüyorsunuz? Yeni yönetimden ne talebiniz nedir?

Karar mekanizmalarında sivil toplumun güçlü paydaş olduğu bir konuma kavuşması gerekiyor. Depremle birlikte aşırı merkeziyetçi bir yapının yerel dinamikleri nasıl felç ettiğini hem deneyimledik hem de deprem bölgesinde bu duruma şahitlik ettik. O sebeple yerel mekanizmaların güçlendirilmesi ve sivil toplumun önemli bir aktör olması önemli. Yine sivil toplum sektörünün özerk bir statüye kavuşması, kaynaklarının çeşitlenmesi ve kamu vesayetinin hafiflemesi gerekiyor. Bunun için de yeni bir reforma ihtiyaç var. Bunu hayata geçirmek zor değil, ivedilikle de yapılması gerekiyor.

Diğer taraftan kamu kaynaklarının dengeli dağıtılması, eşitsizliğin giderilmesi bakımından önemli. Biz “Eşitsizlik Bülteni” çalışmasında bölgesel eşitsizliğe mercek tutuyoruz. Sistematik bir eşitsizlik görünüyor. Bu durum ancak bütüncül bir yaklaşımla, eşitsizliğe maruz kalmış bölgeye özel politikalarla değişebilir. En azından siyaset kurumunun bu konuya derhal odaklanabileceğini düşünüyorum. 

FES logo‘Bu içerik Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği desteği ile hazırlanmıştır ve derneğin görüş veya tutumunu yansıtmaz. Sayfadaki içerikten sadece Sivil Sayfalar sorumludur.’