Türkiye’de Bağışçılık (2)
Kaynak Geliştirme, En Yaratıcı Olmamız Gereken Alan!

'Kaynak Geliştirme, en yaratıcı olmamız ve trendleri en yakından takip etmemiz gereken alan. Çok kullanılan dijital araçların içine girmemiz, denenmemişi deneme cesaretini göstermemiz gerekiyor.' Tohum Otizm Vakfı Eski Genel Müdürü olduğu dönemde yaratıcı pek çok kaynak geliştirme stratejisi geliştiren ve hâlihazırda birçok STK’ya danışmanlık desteği veren Betül Selcen Özer, sivil alanda kaynak yaratmanın yol haritasını çiziyor.

“Türkiye’de Bağışçılık” dosyasının ikinci yazısında sivil toplumda kaynak geliştirmenin önemine odaklanıyoruz. İlk yazıda, Adım Adım Platformu özelinde sivil alanda bağışçılığın yaygınlaşmasında kurumsal ve bireysel düzeyde yapılan çalışmalara odaklanırken, bu yazıda sivil alanın en büyük sorunlarında olan finansal kaynak yaratmanın yollarına dair Betül Selcen Özer’in deneyimleri ile şekillenen önerilerine kulak veriyoruz.

STK’ların Ana Sorusu: ‘Bizi Kim- Neden Desteklemeli?’ Olmalı!

Size göre, STK’lar bağışçılık ve kaynak geliştirme konusunda, yapabilecekleri neleri yapamıyorlar?

Çok sevdiğim bir Alman atasözü der ki “Eğer yanlış yoldaysan koşmak ne işe yarar”. Maalesef Türkiye’de STK’ların çok azı hangi yöne koşacağını net olarak biliyor ve ara ara durup hem rotasını kontrol ediyor hem de performansını ölçümlüyor.

“Neredeyiz? Nereye ulaşmak istiyoruz? Gitmek istediğimiz yere nasıl ulaşabiliriz?” sorularında Yönetim Kurulları ve STK’larda çalışan ekiplerin el sıkışmış olması yani STK’ların stratejik planlarını oluşturmuş olması gerekiyor. Eğer elimizde – özellikle elimizde diyorum ki çünkü stratejik planlar yazılıp rafa kaldırılması ile meşhur – yol haritamız olursa, değişimlere etkin bir biçimde tepki verebiliriz. Sorunların çözümünde yaratıcı olabiliriz, hedeflerimize ulaşmak için en etkili araçları seçebiliriz ve kaynaklarımızı en doğru & en etkin şekilde nasıl kullanmamız gerektiğini düşünebiliriz.

Kaynak geliştirmek, Yönetim Kurulundan ya da ekipten birilerinin üzerine kalan bir iş değildir.

Tam da buradan hareketle STK’ların yaratmak istedikleri ‘değişim’ için kaynak yaratma faaliyetleri ana bileşenlerden biridir. Kaynak geliştirmek, yapmak zorunda kaldığımız, istenmeyen, Yönetim Kurulundan ya da ekipten birilerinin üzerine kalan bir iş değildir.

STK’lar varlıklarını, faaliyetlerini sürdürebilmeleri ve yaratmak istedikleri değişimler için ihtiyaç duydukları tüm çalışmaları, ana stratejileri ile uyumlu bir kaynak geliştirme stratejisi ve iş planı çerçevesinde düşünmelidir.

Kaynak geliştirme stratejisi; bir yandan STK’nın değerlerini, kaynak sağlayıcılar ile ilişkilerini tanımlar. Öte yandan kısa, orta ve uzun vadede ihtiyaç duyulacak kaynağın miktarının belirlenmesini sağlar. Kaynak geliştirme ayrıca STK için hangi kaynağa gerek duyulduğunu ve bunun hangi kaynak sağlayıcılardan karşılanabileceğine ilişkin bir yol planı çizmeye de yardım eder.

STK’lar için sürdürülebilir kaynak geliştirme faaliyetlerini tanımlamak, bu kapsamda hedefler belirlemek ve bu hedeflere uygun stratejiler geliştirmek esastır. Peki bir STK yol haritasını çizmeden bunu nasıl yapacak? İşte burada tıkanıyoruz. Kaynak geliştirme çalışmalarının ana rotamız doğrultusunda bizi hedefe ulaştıracak, destekleyecek faaliyetler bütünü olduğunu unutmamamız gerekiyor. Yine bu faaliyetler bütününün de bizi ana rotamızdan saptırmaması gerekiyor.

‘STK’lar En Çok Kaynak Geliştirme Stratejisini İş Planına Dönüştürmede Zorlanıyor’

STK’ların üye aidatlarını bile toplamakta güçlük çekmesi, fon kaynaklarını bulmada ve proje faaliyetlerini yürütmede zorlanmaları dikkate alındığında; Türkiye’de sivil aktörlerin kaynak geliştirme faaliyetlerini çeşitlendirmeleri ve (nakdi-aynı) bağışlarını artırmaları için nasıl bir bakış açısına ve kurumsal yapıya sahip olmaları gerekir?

“Kaynak Geliştirme” aslında bir faaliyetler bütünüdür. STK’nın belirlemiş olduğu misyon, vizyon, amaçlar, ilkeler, değerler ve politikalar doğrultusunda ilerler. Bu çalışmaların hayata geçmesi ise başta Yönetim Kurulu olmak üzere, kurucular, çalışanlar, destekçiler, üyeler ve gönüllülerden ayrı düşünülemez.

STK’ların üzerinde çalışacakları kaynak geliştirme stratejilerinin, farklı kaynak geliştirme faaliyetlerini içermesi sürdürülebilirlik açısından çok önemlidir. Kaynak Geliştirme çalışmaları sadece proje temelli hibelerden ibaret değildir. Bağış kampanyalarından ayni bağışlara, sponsorluklardan çözüm ortaklılarına, iktisadi işletmelerden kaynak geliştirme etkinliklerine kadar çok farklı yöntemleri içerir. STK’lar için teknolojiye ve dijital dönüşüme uyum sadece faaliyetler anlamında değil, farklı kaynak geliştirme yöntemleri için de ufuk açıcıdır.

Strateji tek başına yeterli midir? Tabi ki “Hayır”. Unutulmamalıdır ki kaynak yaratma stratejisini oluşturmaktan daha zor olan hayata geçirmektir.  STK’ların en zorlandıkları konu da bu stratejiyi bir iş planına dönüştürme ve harekete geçme aşamasıdır .

Tüm faaliyetlerde olduğu gibi Kaynak Geliştirme için de bir iş planı yapmak ve hedefleri belirlemek çok önemlidir. Bu nedenle STK’lar için yıllık bazda Kaynak Geliştirme Planını yapmak, bu kapsamda gerekli organizasyonel gelişimi ve insan kaynağını planlamak, kaynak geliştirme yöntemlerini belirlemek, uygulama süreçlerine destek vermek ve iletişim çalışmaları ile güçlendirilmesini sağlayacak yol haritasını çıkartmak hedeflenmelidir.

Kaynak ve iletişim çalışmaların her zaman kol kola yürümesi, birbirini desteklemesi gerekir.

Kaynak Geliştirme çalışmaları hiçbir zaman iletişim çalışmalarından ayrı düşünülemez. Kaynak ve iletişim çalışmaların her zaman kol kola yürümesi, birbirini desteklemesi ve beslemesi gerekir. Bu nedenle kaynak geliştirme ve iletişim çalışmaları kapsamında yapılan tüm strateji ve iş planların birbiriyle konuşması ve paralel hareket etmesi çok önemlidir.

Belli konularda çalışan ve kaynak geliştirme yönünden daha az avantajlı olan konularda  faaliyet yürüten STK’lar olabilir mi? Örneğin “insan hakları” gibi alanlarda çalışan, hak savunuculuğu yapan bir STK, toplumun nasıl ilgisini ve farkındalığını çekerek finansal kaynaklarını artırabilir? 

Bence burada sadece hak temelli çalışmalar yürüten değil tüm STK’ların sorması gereken ana soru; “Bizi kim / neden desteklemeli?”. Bu soru aslında potansiyel destekçilerimizi yeniden düşünebilmemizi ve odaklanabilmemizi sağlıyor. Çalıştığımız alana ilgi duyan hedef kitlenin ortaya çıkması, bunun konuşulması ve akabinde şu sorunun sorulması gerekiyor; “Hedef kitlemiz bizimle benzer bilgi ve heyecan seviyesinde mi?”

Bu noktada, aynayı kendimize tutmamız gerekiyor. STK’lar heyecanlarının ne kadarını potansiyel destekçilerine geçirebiliyor? Dilimiz ne kadar anlaşılır? Çalışmalarımız ne kadar görünür? Hedef kitlemizi bizimle benzer bilgi ve heyecan seviyesine getiremediğimiz bir durumda,  dış çemberi etkileyebilmemiz çok daha zor olacaktır. Bazen asıl başlamamız gereken yerden başlamıyor, bu dış çemberlere gitmeye çalışıyoruz ve doğal olarak da çok zorlanıyoruz.

‘Günlük Rutinlerin İçerisinde İnsanların Karşısına Çıkmamız, Dijital Araçların İçine Girmemiz Gerekiyor’

Türkiye’de STK’lar dijital olanakları kullanarak bağışların artması için neler yapabilir?  Bu konuda STK’lara ne önerirsiniz? 

Dünya değişiyor, teknoloji değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor, kuşaklar değişiyor… Çok değil 5 yıl önce, gözdemiz olan bir kaynak geliştirme modeli yerini bambaşka modellere bırakıyor. “Kaynak Geliştirme” en yaratıcı olmamız, trendleri en yakından takip etmemiz gereken alan. “Ben buradayım ilgilenen gelsin” demeyeceğiz. “Ben bir kampanya yaptım, web siteme yükledim izleyen izlesin, bağış yapsın” anlayışı da geride kaldı. Bizim günlük rutinlerin içerisinde insanların karşısına çıkmamız, çok kullanılan dijital araçların içine girmemiz gerekiyor. İnsanlar neredeyse orada olmamız, denenmemişi deneme cesaretini göstermemiz gerekiyor.

Benim bu konudaki en büyük öğreticim, on yedi yaşındaki kızım Azra. Onun kullandığı dijital araçların hepsini öğrenmeye ve elimden geldiğince anlamaya çalışıyorum. Bugüne kadar hayata geçirdiğimiz birçok kaynak geliştirme modelinin ve kampanyanın arkasında bu motivasyon vardı. Biliyorum ki Azra benim desteklediğim STK’nın hesaplarına gitmeyecek ama ben onun olduğu yere gidebilirim ve gitmeliyim. Oynadığı oyunda ya da kullandığı dijital platformda STK olarak karşısına çıktığım gün, onun ilgisini çektiğim gün olacak derdim. Gerçekten de öyle oldu…

Bağışçılık serisinin ilk bölümünü okumak için tıklayınız.