Sivil Sayfalar’ın ‘STK’ların CİMER ve KDK’ya Dilekçe Hakkı Başvuruları Araştırması’ Yayınlandı

Sivil toplum, dilekçe hakkını kullanarak hak ihlallerini kamu kurumları nezdinde görünür kılabilir. Sivil Sayfalar’ın dilekçe hakkına ilişkin hazırladığı ikinci rapor “STK’lerin CİMER ve KDK’ya Dilekçe Hakkı Başvuruları Araştırması” yayınlandı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde CİMER ve Kamu Denetçiliği Kurumuna (KDK) sivil toplumun yaptığı dilekçe başvurularının düşük olduğu çıkarımını yapan rapora göre sivil toplum, dilekçe hakkını etkin şekilde kullanmıyor. Ayrıca hak arama özgürlüğünün önemli araçlarından biri olan dilekçe hakkını kullanarak hak ihlallerinin giderilmesi için Türkiye’de insan hakları kriterlerine uyumlu, demokratik ortamın varlığı şart.

Sivil Sayfalar’ın ETKİNİZ AB Programı desteği ile hazırladığı “STK’lerin CİMER ve KDK’ya Dilekçe Hakkı Başvuruları Araştırması” yayınlandı. İzleme çalışması, “dilekçe hakkı, sivil toplum için katılımcı ve insan hakları kriterlerini gözeten ortamlarda hak ihlallerini gidermede etkili bir yöntem” tespitinden hareketle hazırlandı.

Çalışmada, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) ve Kamu Denetçiliği Kurumuna (KDK) sivil toplumun yaptığı dilekçe başvuruları, uluslararası insan hakları standartları temelinde değerlendirildi.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde sivil toplum kuruluşlarının dilekçe başvurularının düşük seviyede kaldığı ve sivil toplumun dilekçe hakkını etkin şekilde kullanmadığı bulgusuna ulaşıldı. Raporda ayrıca tüm diğer haklar gibi dilekçe hakkıyla hak ihlallerinin giderilmesi için Türkiye’de insan hakları kriterlerine uyumlu, demokratik ortamın varlığı ile mümkün olacağı tespit edildi.

‘STK’lerin CİMER ve KDK’ya Dilekçe Hakkı Başvuruları Araştırması’, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde dilekçe hakkı kapsamında başvuru almaya yetkili kurumlardan ikisi olan CİMER ve KDK’ye STK’lerin yaptığı başvuruları, uluslararası insan hakları standartları temelinde değerlendirmek; hak ihlali olması durumunda STK’lerin anayasal bir hak olan dilekçe hakkını etkin çözüm ve onarma hakkı kapsamında ne seviyede kullandıklarını tespit etmek amacıyla hazırlandı.

Bu çalışmanın öncesinde, yine ETKİNİZ AB Programı desteği ile Sivil Sayfalar tarafından hazırlanan “STK’ların Dilekçe Hakkı Başvurularının İzlenmesi” başlıklı ilk izleme çalışmasında, sivil toplum aktörlerinin TBMM’de dilekçe almaya yetkili üç ihtisas komisyonuna (Dilekçe Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu) yaptıkları başvurular analiz edilmişti.

“STK’ların CİMER ve KDK’ya Dilekçe Hakkı Başvuruları Araştırması”, Mart-Temmuz 2021 arasında yapıldı; arşiv, medya ve literatür taramasının ardından CİMER ve KDK’ye yapılan başvurularla ilgili 7 sivil toplum kuruluşuyla görüşmeler yapıldı.

İstanbul Sözleşmesi ve Kanal İstanbul ile İlgili Dilekçe Başvuruları

Raporda, dilekçe hakkının sivil toplum tarafından kullanımını ve CİMER ile KDK tarafından verilen yanıtları, İstanbul Sözleşmesi ve Kanal İstanbul gibi iki önemli örnek üzerinden analiz ediliyor.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına ilişkin tartışmaların sürdüğü 2020 yılı ağustos ayında kadın örgütleri, bine yakın dilekçe ile CİMER’e EŞİK Platformu öncülüğünde başvuruda bulundu. Bireysel olarak kadınlar ve kadın örgütleri tarafından CİMER’e iletilen bu talepler olumlu karşılık bulamadı ve Türkiye 1 Temmuz 2021 itibariyle İstanbul Sözleşmesi’nden resmî olarak çekildi.

Bu noktada vurgulanması gereken önemli bir nokta, kadın hakları savunucularının insan hakları kurumu olmasına karşın KDK’ye başvuruda bulunmayı tercih etmemiş olmaları. EŞİK Platformu’ndan Berrin Sönmez, CİMER’e başvuruda bulunmalarının nedenini “taleplerini kayıtlara geçirmek ve mutlaka bu kurumlara sözlerini iletmek” olarak özetliyor.

Türkiye’nin önemli gündem maddelerinden bir diğeri olan Kanal İstanbul tartışmaları da CİMER’e intikal eden konulardan biri oldu 2020 yılında “350 Ankara” adlı sivil girişimin başlattığı “ÇED İtiraz Kampanyası”na 25 bin kişi katıldı ve dilekçeler CİMER’e iletildi. 77 farklı ülkeden ve Türkiye’nin 69 kentinden insanlar, söz konusu kampanyaya katıldı. Kanal İstanbul’un hayata geçirilmemesi için dilekçe hakkı kapsamında yapılan pek çok başvuru, siyasi iktidarın projenin hayata geçirilmesine dair kararlı tutumu ve siyasi öncelikleri nedeniyle reddedildi.

CİMER’e sivil toplum tarafından yapılan ve olumlu sonuç alınan az sayıdaki örnekten biri, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin, altın arama ruhsat süresi dolan Doğu Biga Madencilik’in, Çanakkale Kirazlı’daki altın şantiye alanını Orman Bölge Müdürlüğüne devretmesi talebiyle CİMER’e yaptığı dilekçe kampanyasında alınan olumlu yanıttı. CİMER’in dilekçelere olumlu yanıtı ile Kaz Dağları’nda siyanürlü altın aramak için 350 bin ağacı kesen Kanadalı şirket Alamos Gold şirketinin izinleri iptal edildi. Bu şekilde, çevre konusunda önemli başlıklardan biri olan Kaz Dağları, başvuruların kabul edilmesiyle olumlu sonuçlanmış oldu.

STK’ların Dilekçe Başvuruları Düşük; Dilekçe Hakkını Etkin Kullanmıyorlar!

İnsan hakları kriterlerine göre CİMER ve KDK’ye 2015-2020 yılları arasında yapılan başvurular kıyaslanarak yapılan araştırmada ulaşılan bulgular şu başlıklarda özetleniyor:

  • STK’lerin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki başvuruları da parlamenter sistemde olduğu gibi düşük seviyede kaldı ve STK’ler dilekçe hakkını etkin şekilde kullanmadı.
  • STK’ler ağırlıklı olarak CİMER’i tercih etti, KDK’ye yapılan başvuruları daha sınırlı kaldı.
  • KDK’ye yapılan başvuruların sınırlı kalmasının sebepleri arasında KDK’nin kamuoyunda daha az bilinmesi ve hak ihlallerini gidermede etkili bir mekanizma olarak görülmemesi olarak öne çıktı.
  • CİMER’in nispeten daha etkin bir kurum gibi algılanmasına karşın dilekçe başvurularının sonuçları dikkate alındığında hak ihlallerini gidermede sınırlı bir etkiye sahip olduğu görüldü.
  • Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki dilekçe hakkının, sivil toplum tarafından kullanımına dair yapılacak bir değerlendirmede siyasal koşulların da analize dâhil edilmesi gerektiği sonucuna varıldı.
  • Tüm diğer haklar gibi dilekçe hakkının da sivil toplum tarafından etkin kullanılması ve hak ihlallerinin giderilmesinde başvurulardan olumlu sonuç alınmasının, Türkiye’de insan hakları kriterlerine uyumlu, demokratik ortamın varlığı ile mümkün olacağı tespit edildi.
  • STK’lerin dilekçe hakkını etkin kullanamama sebepleri ise bu hakkı kullanan STK’lerin deneyimleri çerçevesinde ortaya konuldu.
  • Bu çalışmada, dilekçe hakkının, Türkiye’de insan hakları kriterlerine uygun ve katılımcı demokrasinin gereklerini gözeten bir siyasi ortamın var olması koşuluyla hak ihlallerini gidermede etkin bir yöntem olabileceği sonucuna ulaşıldı.
Sivil Toplumun Dilekçe Hakkını Etkili Kullanmasına Yönelik Öneriler

Araştırma kapsamında ulaşılan bulgular ve CİMER ile KDK’nin dilekçe hakkının verimli kullanılması için sıraladıkları tespitler çerçevesinde, STK’lerin dilekçe hakkını etkin kullanabilmesi amacıyla çalışmada öne çıkan bazı öneriler şunlar:

  • Sivil aktörlerin, kamu kurumlarının çalışmalarını yakından takip etmesi, mevzuatın iyi bilinmesi, somut bazı veri ve olgular üzerinden başvuruların yapılması.
  • STK’lerin CİMER ve KDK’ye detaylı ve nitelikli başvurular yapmayı ısrarla sürdürmesi, başvurulara verilen olumlu ve olumsuz yanıtların raporlaştırılması ve kamuoyuyla paylaşılması.
  • Başvurulardan sonuç almak için daha çok başvuru yapılması, talebin konusunu oluşturan ilgili kamu kurumlarıyla temasa geçilmesi, çeşitli şekillerde başvuruların takibinin sağlanması.
  • Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde dilekçe hakkının STK’ler tarafından etkin kullanılması için sivil toplum ile kamu arasında iş birliği ve diyalog kanallarının artırılması.
  • STK’lerin hukuki okuryazarlık, siyasal katılım, savunuculuk konularındaki eksiklerinin giderilmesi için kendi aralarında ve üniversitelerin hukuk fakülteleri ve/veya ilgili akademisyenler ile iş birliği geliştirmeleri.
  • Sadece hak temelli çalışmalar yürüten STK’lerin değil, diğer sivil toplum aktörlerinin de dilekçe hakkını etkili şekilde kullanacak seviyede bilgi ve beceri edinmesi, dilekçelere verilen kabul ya da ret yanıtları üzerinden savunuculuk faaliyetlerini çeşitlendirerek sürdürmeleri.
  • Bir insan hakları kurumu olması nedeniyle KDK’ye, hak ihlallerinin giderilmesi konusunda STK’ler tarafından daha çok başvuru yapılması; kuruma nitelikli ve konu bazında çeşitlenen daha çok sayıda başvurunun yapılması.

Raporun Türkçe metnine buradan; İngilizce metnine ise bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.