‘Salgın Sonrası İnsan Hakları Yeni İhlal Örüntüleriyle Yeniden Düşünülmeli’

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)’nın Salgın Sonrası Dönemde İnsan Hakları Gündemi Sempozyumu’nda sunulan bildiriler kitaplaştırıldı. Kitap, hak ve adalet arayışının COVID-19 sonrası yeniden düşünülmesini teşvik ediyor.

20-23 Mayıs 2021 tarihlerinde TİHV tarafından düzenlenen Salgın Sonrası Dönemde İnsan Hakları Gündemi Sempozyumu, dünyadan ve Türkiye’den insan hakları alanında çalışan önemli isimleri bir araya getirmişti.  Sempozyumda, salgın süreci sağlık hakkından dijitalleşmeye, ekonomik ve kültürel haklardan otoriterleşmeye kadar geniş bir yelpazede tartışıldı.

Dijital ortama taşınan kitapta Étienne Balibar, Ahmet İnsen, Aslı Odman, Zeynep Gambetti, Tarık Beyhan, Warren Montag, Feride Aksu Tanık, Gaye Boralıoğlu ve Nilgün Toker’in bildirileri yer alıyor. Ayrıca kitap, TİHV Akademi Danışmanlık Programı çerçevesinde hazırlanan araştırma sunumlarına da yer veriyor. Yazar Gaye Boraloğlu, “Budalanın korkusu” başlıklı bildirisinde “karanlık günlerden geçerken cesaret nasıl mümkün olabilir?” sorusunu  yanıtlıyor.

Kapanma koşullarının güvenlikleştirici politikalarla araçsallaştırıldığı ve hak ihlalleri için üretilen bahanelere dönüştüğü yeni bir aşamayla yüz yüzeyiz.

Sunuş yazısında, pandemi sürecinde yeni biçimleri ve yoğunluğu ile karşımıza çıkan insan hakları ihlallerinin en az salgın kadar kaygı verici olduğuna dikkat çekiliyor: “Başta yaşam hakkı olmak üzere, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların, iktidarlar tarafından müzakereye açık ve sorgulanabilir kılındığı vahim bir süreç yaşıyoruz. Kapanma koşullarının güvenlikleştirici politikalarla araçsallaştırıldığı ve hak ihlalleri için üretilen bahanelere dönüştüğü yeni bir aşamayla yüz yüzeyiz. Kayıpların öngörülemez hale geldiği bu ortama, hakikat kaybı, medeniyet kaybı ve gitgide derinleşen bir adaletsizlik eşlik ediyor. Öte yandan daha öncesinde kesişim noktaları bulunan ihlaller, salgın sonrası dünyada iyice birbirine sarmalanıp çoğalıyor, çoğaldıkça birbirinden ayrışmaz hale geliyor.”

‘Salgın Sonrası Dünya İnsanlığın Ortak Deneyiminde Bir Kırılma Noktası’

Kitapta, salgın sonrası dünyanın sadece insanlık tarihi açısından bir milat değil, insanlığın ortak deneyiminde de bir kırılma noktası olduğu; iktidarların “temel hakları aşındırma ve hatta tedavülden kaldırma eğilimi gösterdiği” tespiti yer alıyor.

Salgın sonrasında insan haklarının ‘yeni’ ihlal örüntüleriyle birlikte ‘yeniden’ düşünmeyi elzem kıldığı belirtilen yayında, bu çerçevede şu iç içe geçen sorulara yanıt arıyor:

  • Devletlerin şirketleştiği bir dünyada adalet sorusu nerede duruyor?
  • Popülist iktidarlar hakikati nasıl değersizleştiriyor?
  • Yeni teknolojiler insan hakları açısından ne ifade ediyor?
  • Salgın sonrası insan hakları mücadelesi, hangi hak alanlarını, hangi araçlarla, hangi imkan ve riskler dahilinde ele almalı?
  • Etkili mücadele yöntemleri neler? Yeni meydan okumalara yanıt verecek bir insan hakları mücadelesi nasıl şekillenmeli? ”

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.