‘AB İlişkilerinde Kısır Döngüden Çıkarak Geleceğe Odaklanılmalı’

07 Temmuz 2021
İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin, başlattığı “Salgın ve Toplum” webinar serisinin sezon finali 'AB Zirvesi ve Türkiye' başlığıyla gerçekleşti. Webinara katılan uzmanlar, Türkiye-AB ilişkilerinde artık kısırdöngüden çıkılarak geleceğe odaklanılması gerektiğine dikkat çekti. 

İPM’nin koronavirüs salgını sebebiyle bu süreçte karşılaşılan sorunlara birlikte çözüm bulmak, olası ortak zeminleri analiz etmek ve akademik araştırmalarla desteklenen fikir alışverişi için başlattığı webinar serisi kapsamında düzenlenen toplantının moderatörlüğünü Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İPM Direktörü Fuat Keyman yaptı.

Bu yılın son webinarına, İPM Araştırma ve Akademik İlişkiler Koordinatörü Senem Aydın Düzgit, 2020/21 Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Atila Eralp, AB Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Selim Yenel ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp konuşmacı olarak katıldı. 

Webinar’ın moderatörlüğünü yapan Fuat Keyman, Joe Biden’ın ABD Başkanlığı ile birlikte liderden lidere ilişkilerin yerini kurumların almaya başladığını vurgulayarak, AB üyeliği olmayacaksa bile Türkiye’nin bunun kararını verip AB ile ilişkilerini düzgün bir şekilde yürütmek zorunda olduğunu söyledi.

Webinarda konuşan Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Selim Yenel, son yapılan AB zirve sonuçlarını tatminkar bulmadığını belirterek, AB’nin Türkiye’ye bakışının şüpheci, güvensiz ve temkinli olduğunu söyledi. Türkiye’nin tercihini 100 yıl önce batıdan yana yaptığını ve başka tarafa gitmesine gerek olmadığını söyleyen Selim Yenel, AB üyeliğimize uzun vadede ihtimal vermediğini ama önemli olanın AB ile gergin olmayan sürdürülebilir bir ilişki içine girmek olduğunu ekledi.

Türkiye-AB ilişkilerinin son 5 yıldır çok gergin ve sıkıntılı olduğunu hatırlatan Selim Yenel, son 6 aydır bir dönüşüm başladığını hatırlattı.

“Bunu sadece Biden yönetimiyle bağdaştıramayız. Türkiye, AB’nin samimi olup olmadığını merak ediyor.” diyen Yenel, Gümrük Birliği’nin modernize edilmesi vize muafiyeti ve üyelik müzakeresi konularına değindi. Mevcut Gümrük Birliği’nin işleyişinde hem AB hem Türkiye tarafından sorunlar olduğunu kaydeden Yenel, “GB müzakerelerine daha çok zaman gerekecek, bu aşamaları kat ettikten sonra Kıbrıs konusu başımıza kalacak. Vize konusunda da gelişme yok. Türkiye, yapılması gereken 72 kriterin 6’sını 6 yıldır yerine getirmedi. Üyelik müzakerelerinden bahsedilmediği gibi Türkiye’nin adaylığından bile bahsedilmiyor. Türkiye aday değilmiş gibi bir tanımlama içinde duruluyor. Bunun kanıksanmasından endişe duyuyoruz. GB’deki tıkanıklık müzakereleri de etkiliyor.” diye konuştu.

Webinar’ın konuşmacılarından İPM Araştırma ve Akademik İlişkiler Koordinatörü Senem Aydın Düzgit ise, bir tarafta Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki son manevralarıyla yumuşama ortamı ortaya çıksa da bunun AB nezdinde çok ciddi bir davranış değişikliğine neden olduğunu söylemenin güç olduğunu belirtti. Türkiye’nin ‘Dış İlişkiler’ başlığı altında ele alındığını ekleyen Yenel, “Genişlemeye ve üyeliğine referans yok. Konsolide olan bir üçüncü ülke statüsü var gibi. Mülteci iş birliğini ise sadece maddi yardıma indiriliyor” dedi.

Paris Anlaşması’nın Onaylanmaması Sıkıntı Yaratır

İPM Kıdemli Araştırmacısı Atila Eralp son yapılan zirvelerde ilk kez NATO ve AB’nin aynı yaklaşım içine girdiğini ve ikisinde de ‘Yeşil Dönüşüm’ konusunun en plana çıktığını hatırlatarak, şöyle konuştu:

“Ortam değişikliği hem NATO hem AB’de gelecek tartışmalarına denk geldi. Demokrasi ve çok taraflılık vurgusu var. İlk kez NATO ve AB ‘de aynı yaklaşım, ‘Yeşil Dönüşüm’ ön plana çıkıyor. Türkiye ab ilişkileri zamanın ruhuna uygun değil. Türkiye kendi içine dönük kısırdöngü içindeki tartışmalarla zaman kazanmaya çalışıyor. AB’nin de zaman kazanmaya çalıştığını gözlüyoruz. İlişkilerde fonksiyonel is birliği hâkim. Küçük açılımlar var ama çok etkili değil. Özellikle Gümrük Birliği konusunda. Dış politikada değişim, bir yumuşama var. Bu gerekli ama yeterli değil ilişkileri ilerletmek için. Bu ilişkilerde demokrasi vurgusu çok önemli. Ayrıca Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan bir konumda. Burada da ciddi sıkıntı var. Türkiye-AB ilişkilerinin kısırdöngüden çıkması ve geleceğe dönük ‘Yeşil Dönüşüm” gibi ilişkilere odaklanması lazım.”

Atila Eralp, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda ise Birleşmiş Milletler parametreleriyle hep avantajlı konumda olmasının önemli olduğunu hatırlatarak, “Bundan vazgeçip 2 devletli bir konuma ilerlemesi konunun daha zor bir duruma gitmesine yol açar. BM parametreleri çerçevesinde devam etmesinde fayda görüyorum” dedi.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, Türkiye’nin artık ortak değil ilişkilerin devam ettirilmesi ve kontrol altında tutulması gereken üçüncü ülke olarak görüldüğünü söyledi. Eralp, GB modernizasyonu konusunda bir teknik çalışmanın başlamasının kendisini umutlandırdığını belirtti. AB Komisyonu’nun yeni bir tasarı üzerinde çalıştığını ve Paris Anlaşması’nı onaylamayan ülkelerle yeni bir ticaret ve yatırım anlaşması yapılmamasının gündemde olduğunu ekleyen Eralp, “Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylamamakta ısrar ederse GB modernizasyonunda önüne engel olarak çıkacak. Önümüzdeki olanak nedir? Yeşil Mutabakat’a uyum Türkiye’nin önünde önemli bir fırsat çerçevesi, global anlamda rekabet gücümüzü korumak istiyorsak buna uymak zorundayız. Türkiye gerçekten uluslararası alanda saygın bir ülke olmayı amaçlıyorsa çevre alanında gerekli adımları atmalı, öncelikle Paris Anlaşması’nı onaylamalı.” dedi.