“Yaşam Koşulları Mültecilerin Hem Zorbalığa Uğramalarına Hem de Zorbalığı Kullanmalarına Sebep Oluyor”

Mülteciler Derneği Psikolojik Danışmanlarından Süreyya Köroğlu, mültecilerin dil bariyeri, içinde yaşadıkları toplum ve kendi kültürleri arasındaki çatışmalar, aile içi faktörler ve yaşam koşullarının hem zorbalığa maruz kalmalarına sebebiyet verdiğini hem de zorbalığı kullanmalarına yol açtığını söylüyor.

Akran zorbalığı nedir? Bunu en çok hangi yaş aralığı çocuklar yaşıyor?

Süreyya KöroğluAkran zorbalığına kısaca fiziksel, psikolojik ve sözel şiddetin sürekli hali diyebiliriz. Zorbalık genellikle saldırganlıkla karıştırılıyor. Zorbalığın temelinde karşı tarafa egemenlik kurma ve korkutma arzusu yatıyor. Saldırganlıkla birbirine benzemekle beraber, kurbanla zorbalık yapan kişi arasında fiziksel, ekonomik ya da sosyal olarak nitelendirebileceğimiz bir güç dengesizliği oluyor. Akran zorbalığı, benzer yaş gruplarındaki çocuklar arasında daha çok görüldüğü için maalesef okullarda çokça karşılaştığımız bir durum. Her yaş grubunda görülmekle beraber daha çok 7-14 yaş arası çocuklarda karşılaşıyoruz.

‘Akran Zorbalığının Mülteci Çocuklar Üzerindeki Etkisi’  konulu bir makale hazırladınız. Konuyla ilgili gözlemlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Mülteci çocuklar ebeveynlerine göre yeni toplumsal yaşamın daha merkezindeler. Okula gidiyorlar, mahallede oyun arkadaşları oluyor, yerel halktan komşuları ile iletişimi onlar sağlıyorlar hatta evde anne –babalarına Türkçe öğretiyorlar. Onların dünyası evin içi ve dışı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Farklı kültürler ve diller arasında uyum sağlamaya çalışırken bir taraftan da eğitim sürecinde başarılı olmak için ek çaba sarf ediyorlar. Bizler de Mülteciler Derneği bünyesindeki Psikolojik Danışmalar olarak mülteci çocuklara bu uyum sürecinde destek olmaya çalışıyoruz. Tabi bu kapsamda geniş bir gözlem yapma imkanı da bulmuş oluyoruz. Alanda gözlemlediğimiz belli başlı sorunlardan biri maalesef akran zorbalığı. Akran zorbalığı pek dile gelmeyen fakat hem yerel halk hem de mülteci çocuklar arasında sıkça karşılaştığımız bir durum. Bende ilgililerin dikkatini buraya çekmek amacıyla konuyu ele almak istedim.

Mülteci çocuk ve ergenler akran zorbalığını en çok hangi alanlarda ve neden  yaşıyor?

Mülteci çocuklar kendilerini tam anlamıyla bir kimliğe, kültüre, dile ait hissedemiyorlar. Çoğu mülteci aile, savaş, çatışma ve göç sürecinde yaşadıkları travmalardan dolayı çocuklarına destek olamıyor, çocuklar travma sürecinde bütün sorunlarla kendileri baş etmek zorunda kalıyorlar. Dil bariyeri, içinde yaşadıkları toplum ve kendi kültürleri arasındaki çatışmalar, aile içi faktörler ve yaşam koşulları hem zorbalığa maruz kalmalarına sebebiyet veriyor hem de zorbalığı kullanmalarına yol açıyor. 

Mülteci çocukların öğrenim yaşamını olumsuz etkileyen temel faktörler nelerdir? 

Temel faktörlerden biri ve belki de en önemlisi dil sorunu diyebilirim, çünkü mülteci çocuklar dil bariyeri nedeniyle anlaşılamadığını düşünüp okula gitme isteksizliği duyuyorlar ve ciddi özgüven eksikliği deneyimlediklerini de gözlemliyoruz. Bir diğer husus ise okulda yaşadıkları duygusal, davranışsal ve bilişsel birtakım sorunlar… Bunun dışında aile tutumu, kültürel farklılıklar, ekonomik kaygılar, çocuk işçiliği, toplumsal cinsiyet kalıp yargıları, beslenme ve barınma güçlükleri gibi durumlarda mülteci öğrencilerin öğrenim yaşamını olumsuz etkiliyor. Türkiye’de ikamet eden çoğu mülteci çocuk ikinci dereceden akrabasının yanında kalıyor. İki üç ailenin birlikte yaşadığı mülteci aileleri görüyoruz. Mülteci çocuklar ailesine maddi destek sağlamak için eğitimini yarıda bırakıp bir işe giriyor ve çocuk işçiliği kavramı ile çokça karşılaşmış oluyoruz. Bunun dışında özellikle kız çocukları için erken evlilikte eğitim sürecini olumsuz etkiliyor. Ortaöğretim kademesine devam eden kız öğrenci sayısı totale göre az olan yüzdeliği kapsıyor. 

Yaşadıkları sıkıntılarla ilgili devlet veya stk’lardan çözüme dair yapılan çalışmalar var mı?

Mülteciler Derneği Çocuk ve Gençlik Merkezinde 2017 yılından itibaren  mülteci ve sığınmacı çocukların yeni yaşam koşullarına adapte olmalarını kolaylaştırmak amacıyla, eğitim alanında, koruma, kurtarma, iyileştirme ve gelişim alanlarını destekleyici çalışmalar yapıyoruz. Buradaki amacımız mülteci çocukların topluma uyumunu sağlayıp eğitim sürecini en iyi şekilde desteklemek. Bunun için kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği içerisinde çalışıyoruz. Alandaki Psikolojik Danışmanlar olarak UNCR projesi kapsamında Suriyeli ve Türkiyeli öğrencilerin sosyal uyum sürecinde kültürel değerler farkındalığını arttırmak, sosyal dışlanmayı azaltmak ve akran zorbalığını önlemek için çeşitli atölyeler ve  grup çalışmaları yaptık ve hız kesmeden yapmaya devam ediyoruz. 

İçinde bulundukları durumu göz önünde bulundurursak, yaşadıkları akran zorbalığı çocukların psikolojisinde ne gibi hasarlar bırakıyor? 

akran zorbalığıZorbalığa uğrayan mülteci çocuklar değersiz ve kabul edilmez olduklarını düşünerek kendilerini çevrelerinden soyutluyorlar. Bu da mülteci çocukların okullarında devamsızlık yapmalarına, eğitimlerini yarıda bırakmalarına sebebiyet veriyor. Bunun dışında depresyon, anksiyete gibi psikolojik problemler de yaşayabiliyorlar. Akran zorbalığına maruz kalanlar genellikle göç yaşamış, birincil travmaya maruz kalmış çocuklar oluyor. Bu durum, mülteci çocuklar açısından kayıp nesillerin ortaya çıkmasına, uyum ve toplumla bütünleşme noktalarında da problemlere  yol açabiliyor.

Mülteci çocukların ruh sağlığını koruyucu ve tedaviye yönelik özellikle okullarda  Psiko-sosyal destek imkânlar sağlanıyor mu?

Okullarda ayrımcılık karşıtı bir bilinç uyandırma ve uyum içinde bir arada yaşama konularında içerik ve etkinlikler oluşturuluyor, akran ilişkilerini geliştirmeye yönelik hizmet içi eğitimler veriliyor. Halihazırda okul psikolojik danışman ve rehber öğretmenleri tarafından gerekli yönlendirmeler yapılıp öğrencilere psiko-sosyal destek sağlanıyor, yine benzer şekilde Türk ve mülteci ailelerde farkındalık oluşturmak amacıyla veli akademi seminerleri düzenleniyor. Bunun yanı sıra mülteci çocuk ve gençlere eğitim veren öğretmenlerin hem eğitsel hem de sosyo-kültürel anlamda yeterliklerinin artırılmasını kolaylaştırıcı çalışmalar planlanıyor. Kısacası karşılıklı ön yargıları yıkmaya ve çatışma durumlarını azaltmaya katkı sağlamak amacıyla toplumun her kesimi kendi üstüne düşen görevi yapıyor ve umuyorum ki daha güzel bir gelecek için daha güzel çalışmalar da yapılacaktır. 

Psikolojilerinin yara almaması için veya hayatlarına sağlıklı devam edebilmeleri için sizce akran zorbalığına dair ne gibi çözümler üretilebilir?

Okulda, sınıfta ya da evde hepimiz zorbalığı önlemek için bir şeyler yapabiliriz. Aileler ve eğitim sistemi onları koruyup destekledikleri zaman çocuklar bu gibi durumlarla daha kolay baş edebilecektir. Öncelikle çocukların bireysel, sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek için ailelere büyük bir rol düşüyor. Aileler çocuğu suçlamak yerine güven verici bir tutum sergilemeli ki çocuklar yaşadıkları zorbalığı kendi içinde çözmek yerine ailelerine ve öğretmenlerine rahatlıkla açabilsinler. Okul, burada büyük önem taşıyor çünkü okul, mülteci çocuklarla içinde yaşamaya başladıkları yeni toplum arasında bir köprü görevi görüyor. Okul çocuklar için güven duyduğu ve güzel arkadaşlıklar kurduğu bir ortam sağlar. Bunun için çeşitli sosyo-kültürel etkinlikler yapılabilir. Mülteci öğrencilere Türk akranları ile etkileşim içerisinde, dil öğrenme ve kaynaşma fırsatları oluşturulabilir. Mülteci öğrencileri selamlamak, onlarla konuşmak ve onlara isimleriyle hitap etmek gibi basit ve samimi hareketler bile öğrencilerin okulla ve öğretmenlerle daha güçlü bir bağ kurmalarını sağlayacaktır.