“Mesleki Faaliyetler Gazeteciler Aleyhinde Delil Olarak Kullanılıyor”

MLSA ve IPI işbirliği ile hazırlanan Türkiye'deki İfade Özgürlüğü Davaları İzleme Raporu yayımlandı. Rapora göre, ifade özgürlüğü temelli davalarda sanıklar uluslararası standartlara aykırı olarak yargılanıyor.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği 2019 Şubat ayı ile 2020 Mart ayı arasında 15 ilde takip ettiği 169 ifade özgürlüğü davasına ait 319 duruşmanın verilerini raporlaştırdı. Duruşmaları takip edilen sanıkların çoğu gazeteci olmakla beraber aralarında akademisyenler, yazarlar, sanatçılar da yer alıyor.

‘Gazetecilerin Çoğu Terörle İlgili Suçlarla İtham Ediliyor’

MLSA rapor

Davaları izlenen gazetecilerin yüzde 61’i Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terörle ilişkili suçlamalara maruz kaldı. Bu suçlamalar arasında; terör örgütü propagandası (71 dava), terör örgütüne üyelik (38 dava), terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım ve yataklık (11 dava), terör örgütü adına suç işleme (3 dava), terör örgütü kurma ve yönetme (5 dava), terörle mücadelede görev alan kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklamak, yayınlamak veya bu yolla hedef göstermek (4 dava), terör örgütünün açıklamalarını yayınlama (2 dava) yer aldı.

Suçlamaların yüzde 10’unu (22 dava) Türk Ceza Kanunu’nun 299. Maddesi kapsamında cumhurbaşkanına hakaret oluştururken, yüzde 7’si de (15 dava) kamu görevlilerine hakaret veya iftira kapsamındaydı. Sekiz dava ise Türk Ceza Kanunu’nun 301. Maddesi uyarınca Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama suçlamasına ilişkindi.

’89 Gazeteci Mahkûm Edildi’

“Terör örgütü üyeliği” suçlamasına verilen en yüksek ceza ise Ziya Ataman’a verilen 169 ay (14 yıl), en düşüğü 75 ay, ortalaması ise 105 ay olmak üzere 13 mahkumiyet kararı verildi. “Cumhurbaşkanına hakaret” davalarının üçünde 11,5 ay ile 25,5 ay arası ertelenmiş hapis cezası verilirken, diğer üç davada 1.740 TL 7.000 TL arası para cezası verildi. Mahkûmiyet kararı verilen 89 davanın 69’u, yani yüzde 78’i terörle alakalı suçlardan açılan davalardı.

‘Hakimlerin Sanıklara Tutumu Masumiyet Karinesinin İhlalidir’

Raporda, Temmuz ve Aralık 2018 tarihleri arasında hakimlerin davaların yüzde 20’sinde savunma avukatlarına, yüzde 27’sinde ise sanıklara kaba ya da agresif davrandığını tespit edildiği belirtilerek, bu tür davranışların masumiyet karinesini ihlal ettiği ve adil yargı normlarının da ciddi bir ihlali olduğu vurgulanıyor.

Son raporda ise, “(Ocak-Şubat 2020), bu rakamlar hızla düştü ve rapor edilen vaka sayısı dörde indi. Bu vakalardan üçünde hakim mükerrer olarak savunmaya müdahale ederken, dördüncü vakada hakim sanığa hitaben resmiyet ifade eden “siz” sözcüğü yerine gayrı resmi “sen” sözcüğünü kullandı. Hakim kürsüsünün bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.1 Maddesi ve bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarınca kurumsal gereklilikler olarak güvence altına alınmıştır. Bağımsızlık görüntüsü, AİHM’in bir mahkemenin bağımsız olup olmadığının belirlenmesi için ortaya koyduğu dört kriterden biridir.” diye belirtiliyor.

‘SEGBİS Kullanımı, Teknik Sorunlar Yüzünden Sıklıkla Olumsuz Etkilendi’

Raporda video konferansla duruşma uygulaması olan SEGBİS’e ilişkin ise şu açıklamalar yer almakta:2018 raporunda izlenen 44 duruşmanın 15’inde (yüzde 34) başvurulan video konferans sistemi SEGBİS kullanımı, ciddi bir sorun olarak belirtildi. Sanıkların kendi davalarına katılmalarına izin verilmeyerek kaldıkları cezaevinden SEGBİS aracılığıyla ifade vermeleri istendi. Bu sistem, ağırlıklı olarak davanın görüldüğü şehirden uzak mesafede cezaevlerinde tutulan Kürt gazetecilerin davalarında kullanıldı. SEGBİS’in halen işlevde ve suistimale açık olmasına rağmen, geçtiğimiz 12 ay içinde kullanımı belirgin bir şekilde düşerek son raporda (Ocak/Şubat 2020) iki duruşmaya indi.”

Raporun tamamı için tıklayınız.