“Cezasızlık Politikası Hak İhlallerinin Sürmesindeki Temel Faktör”

İHD Genel Sekreteri Osman İşçi, İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü vesilesiyle yaptığı değerlendirmede, “Cezasızlık politikası işkence ve kötü muamele gibi ağır hak ihlallerin sürmesindeki en temel faktördür.” Dedi.

Osman İşçiİnsan Hakları Derneği’nin 2019 yılı insan hakları ihlalleri raporu ve 2020 yılının ilk beş aylık dönemindeki kayıtlara bakıldığında işkence ve kötü muamele gibi insan hakkı ihlallerinin yaşandığını belirten Osman İşçi, bu durumun yaşanmasındaki nedenlerin başında siyasi iklimin geldiğini dile getirdi. Ülkedeki siyasi iklim gerilimli ise, etnik, dini, cinsel kimlik bakımından azınlık olanlara yönelik daha sert tutumların geliştiğini belirten İşçi, “Bu kesimlerin örneğin sosyal medyada ifade özgürlüğü alanı kısıtlandığında, toplantı gösteri hakkı engellendiğinde işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalarda da artış gözlemleniyor. İHD olarak haklar bir bütündür, birbirinden ayrı değerlendirilemez dememizin nedeni bu konuyla ilgilidir. Bir diğer faktör ise işkence ve kötü muamele vakalarının veya bu yönlü iddiaların hızla, kapsamlı ve bağımsız bir biçimde etkili bir şekilde soruşturulmamasıdır. Yurttaşların bu konuda şikayetçi oldukları kişiler genellikle kolluk görevlileri olduğu için soruşturma ve kovuşturma makamlarının etkili soruşturma noktasında kimi zaman sorumluluğunu yerine getirmede yetersiz kaldığı gözlemleniyor. Bu nedenle de çoğu vakada kişiler bu yönlü kaygıları nedeniyle, maalesef şikayetçi olmakta dahi isteksiz olabiliyor. Tüm bunları cezasızlık politikası, kültürü olarak tanımlıyoruz. Esasen, cezasızlık politikası işkence ve kötü muamele gibi ağır hak ihlallerin sürmesindeki en temel faktördür.” Dedi. İşçi bir diğer faktörün, beyanları geniş kesimlere ulaşan yetkililerin kutuplaştırıcı açıklamaları olduğunu kaydetti.

Koordinasyon ve Bütüncül Politikaların Önemi

İHD olarak işkence ve kötü muamele konusunda dökümantasyon, başvuruculara hukuki, tıbbi ve psikolojik destek gibi çalışmalar yürüttüklerini belirten İşçi, “Bu vakalarla ilgili hazırladığımız raporları ilgili ulusal makamlara iletiyoruz. Konuyla ilgili görüşlerimizi, kaygılarımızı ve çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz. Benzeri bir savunuculuk faaliyetlerini BM İşkence Karşıtı Komite, Avrupa İşkencenin ve İnsanlık dışı veya Onurkırıcı Muamelenin veya Cezanın Önlenmesi Komitesi (CPT) gibi bu konuda sorumluluğu ve yetkileri olan uluslararası insan hakları örgütleri nezdinde de yürütüyoruz. İşkence ve kötü muamelenin yol açtığı tahribatlar, yıkıcılığı ve bu ihlallerin önüne nasıl geçeriz konusundaki görüşlerimizi kamuoyuna aktarmak için panel, söyleşi, konferans gibi genel etkinlikler düzenliyoruz.” Diye konuştu.

Osman İşçi, işkence ve kötü muamelenin önüne geçilmesi için önerilerini ise şöyle dile getiriyor:
“Öncelikle kamu otoritelerine, medyaya, diğer sivil toplum örgütlerine, toplumun geneline ve uluslararası insan hakları organlarına yönelik önerilerimiz var. Kamu otoriteleri bakımından önerilerimizin mevzuata dair eksiklikler, uygulamaya dair problemler ve soruşturma ve kovuşturma aşamalarına ilişkin olmaktadır. Hali hazırda TCK, Terörle Mücadele gibi kanunlarda bizim değerlendirmemize göre sorunlu hükümler var. Ayrıca, bu sorunlu mevzuatın daha da sorunlu uygulanması durumu söz konusu. Örneğin, valiliklerin kentlerdeki etkinlikleri belirli süreyle kısıtlama yetkisi bulunuyor. Bu kısıtlama yetkisi gerekli hallerde, orantılı olarak ve hızlıca itiraz edilebilir biçimde olmalıdır. Fakat, bu kimi zaman bu yetkilerin suistimal edildiğini gözlemiyoruz. Devamında, Anayasal güvence altında olan toplantı ve gösteri hakkını kullanmak isteyen kişilere kolluğun işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamaları ortaya çıkabiliyor. Böyle bir durumun etkili bir şekilde soruşturulmaması da cezasızlık kültürü bir diğer sorun alanı olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada, mevzuat ve uygulamaya dair iyileştirmelere ihtiyaç bulunuyor. Yargı bağımsızlığının güvence altına alınması gerekiyor ki etkili bir süreç işletilebilsin.
Medya bakımından ise bu konuda yaptıkları haberlerin mağdurun haklarını ihlal etmemesi, benzeri vakaların yeniden ortaya çıkması riskini değerlendirerek hassas davranmaları önemlidir. Medyanın haberlerinde insan hakları prensiplerini tam olarak benimsemesi, bu alanda daha fazla haber yapması da çok yararlı olacaktır. Sadece insan hakları ve işkence, kötü muamele alanında çalışan değil diğer tüm alanlardaki insan hakları örgütlerinin ortaya çıkan vakalara yönelik destek sunma, bu alandaki prensipleri genel çalışma yöntemlerine dahil etme imkanlarını değerlendirmesi de kıymetli olacaktır. “

İşçi, diğer insan hakları kategorilerinde olduğu gibi işkence ve kötü muamele alanında da ortak hareket etmeye, koordinasyona ve bütüncül politikalara ihtiyaç olduğunu da sözlerine ekledi.