“Islak Mendil Doğa ve Hijyen Düşmanı Bir Kandırmaca”

Koronavirüs gündeminde öne çıkan en önemli başlık hijyen. kirli olabileceğini düşündüğümüz her yüzeyle temastan sonra ellerimizi en az 20 saniye yıkamalı, yıkayamıyorsak da kolonya ya da dezenfektan ile temizlemeliyiz. Bu noktada ıslak mendiller de pratik bir hijyen çözümü olarak önerilenler arasında gelse de çevre sağlığı üzerine çalışan STK’ların buna itirazı var. Islak mendilin doğada çözünmesi en zor maddelerden biri olduğu ve herhangi bir hijyen sunmadığını söyleyen 350Ankara ile görüştük. Kendilerini ‘iklim için bir aktivizm imecesi’ olarak tanıtan 350Ankara; “Islak mendil hijyen değil, tam tersi iklim, doğa ve hijyen düşmanı bir kandırmaca” diyor.

Koronavirüsten korunmak için yapılan önerilerde ellerin temiz tutulması öne çıkıyor. Ellerin en az 20 saniye olacak şekilde sık sık yıkanmasının yanında suya erişemediğimiz zamanlarda ıslak mendil kullanımı teşvik edilmekte. Siz de tam bu noktada itirazınızı belirtiyorsunuz. Islak mendil kullanımının doğaya ve insan sağlığına etkileri neler? 

Islak mendil kimyasal emdirilmiş bir tekstil ürünü. Bu tekstil ürünün ana ham maddesi nonwoven yani dokusuz kumaştır ve bu üretim için Polipropilen veya Polyester kullanılır. Yani petrol türevidir. Yani elimize tutuşturulan ıslak mendiller kimyasal emdirilmiş petrol ürünüdür. 350Ankara olarak zaten iklimi değiştiren petrole ve doğaya yok olmayan bu ürünlere karşı mücadele ediyoruz. Ama şimdi hekimlerin uyarısı ile petrol lobilerinin bir yalanı daha ortaya çıktı. Evet ıslak mendil aynı zamanda hijyen de sağlamıyor.

Islak mendil hijyen sağlamaz, elinizdeki kirini yayar ve doğayı kirletir, iklimi de değiştirir.

Çevreye ve insan sağlığına zarar vermeden korunma yöntemleri neler olmalı?

Koronavirüs özelinde bunun çözümü hekimlerimizin dediği gibi bol sabunlu su ile yıkamak. Tabii burada sıvı deterjanların da petrol türevi olduğunu hatırlatmak isteriz.

Siz ODTÜ’de plastik atığa son kampanyasına her yerde eklemesini yaparak destek veriyorsunuz. Yüz maskesi ve ıslak mendil tüketiminden buraya bir parantez açmak mümkün olabilir. Bu konuda Türkiye’nin karnesi nasıl? ODTÜ’lülerin taleplerinde bir gelişme var mı?

Türkiye 90’lı yıllarda 17 milyon atık üretirken bunların çoğu organik atıklardı. Şimdilerde atık miktarı 32 milyon ton seviyesinde ve bu artışın en büyük nedeni ambalajlı ürünler. Türkiye’nin atık karnesi berbat. Kentler pislik içinde, Belediyelerimiz sıfır atık adı altında her yeri çöpe boğan politikalar uyguluyor. Bugün sıfır atık uygulayan bütün belediyeler daha çok çöp üretme hedefine sahip.

ODTÜ’de Doğa’nın Çoçukları ile yaptığımız ön çalışma sonrasında öğrenci arkadaşlarımız çok sıkı bir kampanya başlattılar. İlk tespitlerine göre ODTÜ yurtlarında öğrenci başına günde 216 gram plastik atık üretildiği tespit edildi. Düşünsenize, ikiyüz on altı gram, günde! Ayrıca sadece yemekhanede günde 20 bin adet plastik ekmek ambalajı çıkıyor. Özetle ODTÜ’de artık herşey plastik atık üretme üstüne kurulu. İlk kampanya eğitiminden sonra ODTÜ’de bir ön rapor hazırlandı ve kamuoyu bilgilendirilmesi yapıldı. Ayrıca Gezi’den bu yana toplantılarını aksatmadan sürdüren Anıtpark Forum ile beraber ortak bir atık strateji toplantısı düzenlendi. Böylece ODTÜ kampanyasının ileriki aşamasında Ankara’daki atık kirliliği mücadelesinin hazırlığı da yapılmış oldu. 

Şu aşamada ise ODTÜ’de arkadaşlarımız rektörlük ve ilgili idari birimler  ile görüşüyor ve onların bu konuda politika üretmesi için görüşmeleri sürdürüyorlar. Elde edilen bilgiler işimizin kolay olmadığı yönünde. Bu nedenle kampanya yakın bir zamanda üst bir aşamaya geçecek gibi görünüyor, bu yönde hazırlıklar yapılıyor.

Bu tür salgın tehlikelerinde insanlar kendilerini güvende hissetmek için genelde her söyleneni yapmaya hazır oluyorlar. Hele ki önerilenler arasında bir yol daha pratikse onu seçme eğilimi baskın oluyor. Islak mendil kullanımı da buna bir örnek. Aslında salgın tehlikesinden ayrı değerlendirdiğimizde de daha pratik olan hazır şampuan, sabun, deterjan gibi temizleyicilere yöneliyoruz. İklim krizinde ve yine insan sağlığı üzerinde bu alışkanlıkların yarattığı hasar ne ölçüde? Tolere edilebilir düzeyde mi yoksa bir an evvel önlem mi alınmalı? 

Toplama bakıldığında petrol türevi şampuan ve deterjanlar az görünse de genel politikaya bakılınca bütünün parçaları olduğu görülecektir. Bir anlamda, sorun sadece şampuanlar olsaydı evet belki tolere edebilirdik belki ama bu kadar akaryakıt tüketimi üstüne plastik ambalajları ve bir de üstüne petrokimyasalları ekleyince her tarafımızın petrol olduğu görülecektir.

Koronavirüs tüm dünyada çok kötü etkiler yarattı ve halen de etkisi, endişesi devam ediyor. Öte yandan ironik ama faydalı sonuçlar doğurduğu da ortaya çıktı. Örneğin Çin’de petrol rafinerileri, demir çelik tesisleri ülkenin son 5 yılda artan üretimine rağmen en düşük seviyeye gelmiş durumda. Dünya genelinde uçuşlar azaldı. İnsanlar genelde evlerine kapanmayı tercih ettikleri için tüketim de düştü. Olanları bir de bu açıdan yorumlarsanız neler söylersiniz? 

Koronavirüs kötü birşey. Ama trafik kazaları daha kötü. Şimdiye kadar koronavirüs nedeniyle dünyada ölen insan sayısı Türkiye’de bir yılda trafik kazalarında ölenlerin yarısı kadar. Öte yandan virüse rağmen Çin’de hayat devam ediyor. Tek sıkıntı ekonomi. Demek ki bu kadar çok çalışmadan yaşam sürebiliyor ve havamız bile temizleniyor. Ortaya çıkan seragazı tasarrufu bile pek çok ülkenin iklim politikasında daha iyi. Koronavirüs bizlere insan ve doğayı gözeten bir yaşamın aslında pek çok şeyi çözeceğini gösteriyor.

Son olarak, bundan sonra da çevre sağlığı açısından koronavirüs önlemleri nasıl devam etmeli?

Koronavirüs aslında bir sağlık sorunu. Ama bundan faydalanmaya çalışanlara göz yummamamız gerekiyor. Geçtiğimiz aylarda petrol şirketleri plastik kirliliği üstüne bir bienale düzenlemiş, bazı çevre kuruluşları da bu bienale destek vermişti. O zaman destek veren bu örgütleri bizler ayıplamıştık. Nitekim sonrasında plastik lobileri plastiğin iklim dostu olduğu söyleme cüretini bile gösterdi. Bu bize birşey gösterdi. Meselenin en başından mücadele etmek gerekiyor ve böylece konuya dair yeterli itirazı olmayanların konuyu öğrenmesini sağlamak gerekiyor ki kolayca petrol lobilerine teslim olmasınlar.

Unutmadan, ıslak mendil hijyen değil, tam tersi iklim, doğa ve hijyen düşmanı bir kandırmaca.