‘Hayvanlar Arasındaki Ayrım Kalkmalı, Bakanlığı Kurulmalı’

İzmir Barosu'nun gündemde olan Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklikler ilgili düzenlediği Hayvan Hakları Yasası Çalıştayı'nda yasadaki hayvanlar arasındaki ayrımın kalkması ve bakanlık önerisi gündeme geldi. Barınakların kötü durumlarının de gündeme getirilirken belediyelere sivil toplum kuruluşları ile ilgili işbirliklerini arttırması gerektiği vurgulandı.

Baronun konferans salonundaki çalıştayda avukatlar, akademisyenler, veteriner hekim örgütleri ve hayvan hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri sunum yaptı. Çalıştayda mevcut yasa ve yönetmelikte sorunlar tespit edildi, çözüm önerileri dile getirildi. 

Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Bölümü’nden Doç. Dr. Emre Cumalıoğlu, mevzuatta hayvanlara ilişkin net tanımlar yapılmadığını, kimi zaman eşya kimi zamanlı olarak ele alındığını hatırlatarak, “İnsan ile hayvan arasındaki ilişkinin; kültüre, iklime, inanca göre farklılık göstermesi, evrensel hayvan hakkı tanımı yapılamayacağı, yapılsa da uygulanamayacağı görüşünün esaslı dayanaklarındandır. Ancak tüm bu farklılıklar, hayvanların özgürlüklerini reddetmeye gerekçe olamaz, nitekim aynı farklılıklar insan hakları bakımından da mevcuttur. Hayvan hakları, kişinin ve devletin hayvan üzerindeki hakkının sınırıdır. Önemli olan bu sınırın aşılmamasının hukuki yaptırımlar dışındaki yollarla sağlanması ancak bu sağlanamıyorsa caydırıcı yaptırımlara yer verilmesidir.” dedi. 

‘Uygulamalar Belediyeden Belediyeye Değişmemeli’

Belediye Veteriner Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Okçuoğlu, hayvan hakları ile ilgili mevzuatın açık ve net olarak belirlenmediğini ve nasıl uygulanacağına dair boşlukların olduğunu dile getirdi. Önerilerini dile getiren Okçuoğlu, “Standartları belirlenmemiş bakımevlerine ciddi yaptırımlar getirilmeli, bakımevi standartlarına uymayan yerler ivedilikle kapatılmalı ve bu yerler hakkında cezai işlem uygulanmalıdır. Rehabilitasyon merkezlerinde standardizasyon olmalıdır. Barınak standartlarıyla ilgili kanun maddesi yeterli değildir. Her ilçede veteriner işleri müdürlüğü kurulması zorunlu olmalıdır. Bütçesi bakanlık tarafından belirlenmelidir. Uygulamalar belediyeden belediyeye hatta başkandan başkana değişmemelidir. Sokak hayvanı rehabilitasyonu işlemi başkan inisiyatifinden çıkmalıdır.” dedi. 

Okçuoğlu’nun önerilerinin arasında mikrochipin sahipli sahipsiz tüm hayvanlara uygulanması, ulusal bir veri tabanı oluşturulması, sokakta bulunan sahipli hayvanlar için ciddi yaptırımlar getirilmesi, hayvan besleme ehliyetinin mutlak surette hayata geçirilmesi, satış ve üretim çiftliklerinin sıkı takip altına alınması gerektiği yer alıyor. 

‘Görev İhmali Olan Belediyeler Ceza Almalı’

Ege Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Funda Ersoy, Türkiye’nin 2004’ten bu yana hayvanların yaşadığı sorunların üstesinden gelemediğini dile getirdi. Hayvanlara angarya olarak bakan belediyelerin tutumundan dolayı 14 yıldır sokak ve evcil hayvan sorununun giderek büyüdüğünü ve çözülemediğini belirten Ersoy, “O nedenle sadece hayvanlar ile ilgilenecek, proje yapacak, çözüm getirecek hayvan hakları bakanlığının kurulması ve aynı zamanda yasa bilgisi olan komisyonların belediye bünyesinde bakanlığa bağlı olarak görev alması gerekmektedir.” dedi.

Barınaklardaki durumların içler acısı olduğunu ifade eden Ersoy şunları söyledi: ”En iyi barınak yoktur, kötünün iyisi vardır denir ama aç, susuz bırakmanın adını ne koymalı bilemiyorum. Barınaklar eleştirilmedikçe kendi düzenini ve yanlışını sürdürmeye devam eder. STK’ların böyle durumlarda belediye barınaklarını siyasi kimliği nedeniyle koruma altına alması, eleştirileri görseller ile ispatlansa bile inkar eden belediyenin koruması haline gelmesi  barınaktaki durumları içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Köpek barınaklarına yeterli sayıda veteriner hekim ve işçi tahsis edilmemektedir.  Personel sayısı artmalı ve barınaklarda çalışan görevli işçiler belediyenin istemediği kişilerin  sürgün yerleri olmamalıdır. Barınaklar idrarını yapmaması için su verilmeyen, dışkısını yapmasını engellemek için mama verilmeyen zulüm yerleri olmamalı. Görev ihmali olan her belediye barınağının ve belediyenin ceza alması için yaptırım getirilmelidir”.

‘Barınak Değil Bakımevleri, Mesai Saatleri Dışında Da Hizmet’

HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) İzmir Temsilcisi Dr. Nevcivan Güldaş, sokak hayvanları dahil her türlü yabani ve deniz hayvanlarına kötü muamelede bulunmanın Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendirilmesinin Hayvanları Koruma Kanunu’nun hükmünü yitirmesine neden olduğunu belirtti. 

Binlerce hayvanın doldurulduğu barınaklara karşı olduklarını ifade eden Güldaş, “Bunun yerine, gölgelikli, kapalı ve açık alanlı, ağaçlı bahçelerden oluşan, toprak zeminli, mağdur, sakat, kör, güçten düşmüş, terk edilmiş, işkence görmüş hayvanlar için olan orta ve küçük ölçekli, hayata yakışan, gönüllülerin orada yaşayan canlılarla birebir ilgilenebildiği fonksiyonel bakımevlerinin her ilçede, tüm hayvanları da kapsayacak şekilde olması gerektiğini düşünüyoruz. Halen birçok belediye bakımevi gönüllü işbirliğine yanaşmıyor. Hayvan bakımevlerinin, gelen tüm hayvanların tedavilerinin yapıldığı birer küçük hastane olması esastır. Belediye bakımevlerinde mesai saatleri dışında hizmet verilmemesi çok önemli bir sorundur. Nasıl ki insan sağlığına hizmet veren hastanelerde 7 gün 24 saat  hizmet alınabiliyorsa hayvan sağlığı için de belediyelerin bu sistemi hayata geçirmesi gerekmektedir.” dedi.

‘Yasa Hayvan Değil İnsan Merkezli’

İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu üyesi Av. Tuğçe Berber, yeterli mevzuata ve yaptırım gücüne sahip olunmadığını vurgulayarak, “Hayvanları koruma adı altında çıkarılan yasa ve yönetmelikler hala insan merkezli olup yeri geldiğinde insan çıkarlarını ön plana çıkaran hükümler içermekte. AB uyum sürecinde mevzuatımıza eklenen yasa ve yönetmelikler günümüzde etkisini yitirmiş durumda. Öncelikle hayvanın canlı bir varlık olması sebebiyle hakları bulunduğu fikrinin sistemimize oturtularak mal kapsamından çıkartılması gerekiyor. Artık mesele; hayvanın hakka sahip olup olmadığı tartışmasından bir an önce çıkarak, ülkemizde hayvan haklarının nasıl daha etkin gözetileceğini, hayvana şiddete karşı ne tür önlemler alınması gerektiğini konuşmak olmalı. Toplumda bu bilince sahip olunması, akıl sahibi olan bizlerin bu dünyada tek başımıza yaşamadığımızı fark etmemizden geçmektedir.” dedi. 

‘Yasadaki Hayvan Tanımları Kaldırılmalı’

Yasada değiştirilmesi gereken hususlara da değinen Berber şunları söyledi: “Öncelikle yasanın adı Hayvan Hakları Kanunu olmalıdır. Yaptırımlar, Kabahatler Kanunu kapsamından çıkarılarak TCK’da düzenlenmeli, savcılığa resen soruşturma izni verilmeli. Kendisini savunamayacak durumda olan bir varlığa saldırı olduğu için ağırlaştırılmış hükümler uygulanmalı. İhlali gerçekleştiren kişilerin sabıkasına bu suç işlenmelidir. Sahipli-sahipsiz hayvan ayrımı, evcil ve süs hayvanı, deney hayvanı tanımları kaldırılmalı. Hayvan ticareti kavramı tamamen yasadan kaldırılmalıdır. Hayvanlı sirkler tamamen yasaklanmalıdır. Hayvan hakları ihlallerinin tespiti adına sadece bu konuda çalışacak kolluk kuvvetleri içerisinde bir ekip oluşturulmalıdır ”.

Atölye oturumları ile sonlanan çalıştayın sonuç metni önümüzdeki günlerde açıklanacak.