Marmara Uluslararası Kent Forumu “Çözüm Üreten Kentleri” Buluşturdu   

Sivil Sayfalar olarak, MARUF’u göç-sosyal uyum ve siyasette kadın temsili temalarına ağırlık vererek takip ettik. Forum’da göçe ilişkin söz alan konuşmacılar, dünyada en yüksek mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’de, göçü iyi yöneten uygulamalara karşın, yükselen ötekileştirmenin kent politikalarında sosyal uyuma ilişkin yeni düzenlemeleri gerekli kıldığında mutabıktılar. Forumda kent yönetiminde kadın temsili başlığında konuşmacılar, çözüm üreten kentlerin kadın bakış açısıyla ve eşit temsille yönetilmesi gerektiğine dikkat çektiler.   

Türkiye’nin ilk uluslararası kent forumu, Marmara Uluslararası Kent Forumu / Marmara Urban Forum  (MARUF) “Çözüm Üreten Kentler” temasıyla, 1-3 Ekim 2019 tarihlerinde İstanbul’da toplandı. Sürdürülebilir kalkınma amaçları çerçevesinde kurgulanan forumda, küreselleşme ve kentleşmeye ilişkin pek çok konu, eş zamanlı oturumlar ve yoğun bir programla ele alındı. 5 binden fazla kişinin katıldığı foruma 25 ülkeden 200’den fazla akademisyen, yerel yönetici ve uzman konuşmacı katıldı.    

Göç Yönetimine Çözüm Üreten Kentler 

Marmara Belediyeler Birliği tarafından düzenlenen forum, iklim krizi, yönetişim, yerel kalkınma, ulaşım ve hareketlilik, depreme dayanıklı kentler, kent ağları, sosyal kapsayıcılık ve göç gibi birçok konu, ulusal ve uluslararası katılımcı, uzman ve yerel yöneticilerin katılımlarıyla geniş bir alanda tartışma imkânı sundu. 

Forumun dikkat çekici temalarından biri göç ve sosyal uyum konusu idi. Türkiye’nin dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olması, mültecilerin kentlerde yoğun olarak ikamet etmesi ve  mültecilere karşı artan ötekileştirme, Forum’da “İnsani Hareketlilik ve Sosyal Uyum”, “Şehir Deneyimleri: Göç Yönetiminde Roller ve Zorluklar” ve “Göç İçimizdedir: Türkiye’deki Suriyeliler” başlıklı oturumlar ile ele alındı. 

Göçe dünyada ve Türkiye’de en fazla maruz kalan yerleşimler kentler olduğundan, yerel yönetimler göç ve sosyal uyuma dair önemli roller üstlenmek durumunda kalıyor ve dolayısıyla bu konuda deneyim elde ediyorlar. Bu çerçevede, Forum’un “Şehir Deneyimleri: Göç Yönetiminde Roller ve Zorluklar” oturumunda, göç ve sosyal uyuma ilişkin başarılı yerel yönetim örneklerinden Beylikdüzü, Zeytinburnu ve Sultanbeyli Belediyesi’nin iyi uygulamaları üzerinden gerçekleştirildi. 

Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, sığınmanın bir hak olduğunu hatırlatarak insani bir yaklaşımla başarılı bir göç yönetişimini hayata geçirmenin gereğine işaret etti. Göç yönetişimini  sivil toplum paydaşlığı ile hayata geçiren Sultanbeyli Belediyesi, veri tabanı sistemi ile ihtiyaçlara daha hızlı ve etkili cevap veren yerel yönetimler arasında yer alıyor.  

Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy,  “sosyal belediyecilik” anlayışıyla ve uzman kadrolarla göçü ele alarak kente uyum çalışmaları uyguladıklarını anlattı. Başkan Arısoy konuyu siyasette ele alırken, “Duygu tarafından bahsetmek lazım” tespitini yaparak, mültecilere karşı siyasilerin ve medyanın dikkatli bir tutum sergilenmesi gerektiğini vurguladı. Yasal altyapı hazırlığının düzeltilmesi gereğine işaret eden Arısoy ayrıca, göçün avantaja çevirebileceğini inancını dile getirdi.  

Beylikdüzü Belediye Başkanı M. Murat Çalık ise sorunun kökenine ilişkin kapsamlı çalışmalar yapılmadığı sürece, yerelde yürütülen uyum ve sosyal koruma çalışmaların yetersiz olacağını ifade etti. Göç konusunda acilen paydaş ve verilerle derinlemesine analiz yapılarak makro düzeyde stratejik planlar yapılması gereğine işaret eden Çalık, mülteci konusunun siyaset üstü tutularak, tüm paydaşlarıyla ele alınması gerektiği tespitinde bulundu.  

Göç temalı oturumlarda konuşmacı ve moderatör olarak söz alan Prof. Dr. Kemak Kirişçi, yerel yönetimlerin el yordamıyla soruna belli seviyede çözüm ürettiklerini ancak Suriyelerin geri dönmeyeceğinin kabul edilmesiyle, yerel yönetimleri destekleyecek şekilde yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti. 

“Göç İçimizdedir: Türkiye’deki Suriyeliler” oturumunda konuşan Prof. Dr. M. Murat Erdoğan, Türkiye’de Geçici Koruma Rejimi’nin anlamsızlaştığını, zira kalıcı olduğu anlaşılan Suriyelilerin sosyal uyumunun geçiciliği öngören bir hukuki rejimle sağlanamayacağını savundu. Yeni bir hukuki statüye geçilmesi gerekliliğini ancak mültecilere yönelik artan ötekileştirme ve hatta nefretin tehlikeli bir aşamaya geçebileceğini endişesini taşıdığını kaydeden Erdoğan, soysal uyumdan bahsedebilmenin ön koşulunun öncelikle toplum olarak birlikte yaşayabilme ve birbirimizi sevmekle mümkün olabileceğini vurguladı. Erdoğan, Türkiye’nin kırılgan ve çatışmacı bir toplum olduğundan hareketle, bu gerçekliği kabul ederek ve bunu dönüştürerek “nasıl huzur içinde yaşayabiliriz?” sorusuna yanıt aramanın sosyal uyum politikalarının ön koşulu olduğunu söylemesi, forumda yapılan dikkat çekici tespitlerden biriydi. Forumda ayrıca Andaç Haznedaroğlu’nun göç temalı Misafir adlı filminin gösterimi yapıldı ve ardından yönetmen ile söyleşi gerçekleştirildi. 

Cam Tavanları Yıkan Kadınlar  

Forumun dikkat çeken oturumlarından bir diğeri “Cam Tavanı Kırmak: “Yerel Yönetimlerde Kadın Temsili” idi. KA-DER Genel Başkanı Nuray Karaoğlu moderatörlüğünde yapılan oturumun konuşmacıları, Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddet ile Mücadele Grevio Türkiye üyesi Prof. Dr. Aşkın Asan, Çukurova Belediyesi Başkan Yardımcısı Azime Kocacık, İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet ve Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, siyasette parti ayırt etmeksizin kadınların “kadın” olmaktan ötürü karşılaştıkları sorunların ortak olduğu ve engellerin azimle aşılabileceği konusunda mutabıktılar.

Prof. Dr. Aşkın Asan, kadına karşı şiddetin değil görünürlüğünün arttığını savunmakla birlikte, “İstanbul Sözleşmesi şeytanlaştırılmış durumda, bunun 2 sebebi var 1- sözleşmenin bilinmemesi, okunmaması 2- kötü niyet.” dedi. Hem sözleşmenin hem 6284 sayılı yasanın Türkiye’de aile düzenini bozduğu şeklinde algı operasyonu yapıldığını söyledi ve buna karşı kadınlar ve erkekler olarak birlikte mücadele çağrısı yaptı.  

Azime Kocacık, konuşmasına anneliğin sorumlulukları sebebiyle gecikerek de olsa siyasi kariyerinde istikrarla ve cam tavanlara çarparak ilerlediğini; tüm kadınların erkeklere göre çok daha fazla enerji sarf ettiğini söyleyerek başladı. “Fiziksel ve psikolojik şiddet bizim güçlenmemiz için fırsat oldu” diyen Kocacık, siyasette kadınların enerjisini tüketmeden, hedefe odaklanarak ilerlemesini, bunu yaparken kadın bakış açısını ve sevgi dilini muhafaza ederek güven telkin edilmesi tavsiyesinde bulundu.  

İzmit Belediyesi Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, Aşkın Asan’ın aksine birçok alanda şiddete maruz kalan biri olduğunu söyleyerek, hem Türkiye’de hem dünyada “Kadına karşı şiddet bal gibi artıyor.” ifadesini kullandı.  Kentleri en yoğun kullanan ve sorunlarına en fazla maruz kalan kentdaşların kadın olduğu gerçeğinden hareketle, Başkan Hürriyet kent yönetiminde kadın duygularını ve hassasiyetini eklemeninin, kadın bakış açısıyla kentleri yönetmenin daha başarılı sonuçlar vereceğine inandığını vurguladı ve “Bütün kadınlar olarak cam tavanları kırabiliriz.” dedi. 

Sancaktepe Belediyesi Başkanı Şeyma Döğücü, siyasi kariyerinde İstanbul Kadın Kolları Başkanı olması sebebiyle kadın hareketinden geldiğini hatırlatarak, “Tabanda siyaset yapan kişiler ve siyasette kadın olarak karşılaştığımız sorunlar ortak” dedi.  Siyaseti sahada öğrendiğini söyleyen Döğücü, “bir kadından belediye başkanı olur mu?” sözünü çok duyduğunu ve sahada samimi ve içten davranarak kadın olmanın dezavantajını seçim sırasından avantaja çevirdiğine dikkat çekti. “Kadın doğuştan yerel yöneticidir; kadın pratiktir, organizatördür. Kadın siyasetçiler olarak siyasette var olmayı cam tavanı kırmak değil yeni bir gökyüzüne bakmak olarak tanımlıyorum” diyen Döğücü, az sayıda kadın yerel yönetici olmaları sebebiyle çok başarılı işler yapma ve kadınlar bunu başarıyor algısını yerleştirme zorunlulukları olduğunun altını çizdi. 

MARUF “Cam Tavanı Kırmak: “Yerel Yönetimlerde Kadın Temsili” adlı oturum, çözüm üretme iddiası taşıyan kentlerin, kadın bakış açısına duyduğu ihtiyacı ve Türkiye’de siyasette kadın olarak var olmanın güçlüklerine karşın kadın yöneticilerin temsili ve başarısına yaptığı katkıyı göstermesi açısından dikkat çekici bir oturum oldu. Ayrıca, oturuma katılan farklı siyasi parti mensubu kadın yerel yöneticiler ile GREVİO temsilci bir kadın akademisyen, İstanbul Sözleşmesi ile 6284 sayılı yasaya sahip çıkmanın gereğine dikkat çekmesi  yılmadan-azimle siyasette “kadın”olarak mücadeleyi sürdürülmesi halinde cam tavanların yıkılacağı tespiti önemliydi.