HAK İnisiyatifi: “Kürtçenin TBMM’de Sansüre Uğraması Ayrımcılıktır!”

Diyarbakır HAK İnisiyatifi, adında Kürtçe geçen siyasi partilere hakkında açılan kapatılma davaları ve Kürtçe ifadelerin TBMM’de (X) ve “anlaşılmayan dil” diye kayda geçirilmesine ilişkin bir basın açıklaması düzenledi. Bu ayrımcılık uygulamalarına karşı yasal yollara başvuracaklarını açıklayan dernek, anadilde eğitim ve bürokraside Kürtçe engelinin kaldırılması için bir kampanya başlatacaklarını duyurdu.

Türkiye’nin 2013-15 yılları arasında yaşadığı çözüm süreci, Kürt meselesinin siyasal çözümünü mümkün kılacak adımların atıldığı ve Kürtçe dili ile Kürdistan ifadesinin üzerindeki negatif algının değişmeye başladığı bir atmosferi yaratmıştı. Sivil toplum ve siyaset dünyasının hareketlendiği bu süreçte isminde Kürdistan geçen partiler kuruldu ya da bazı partiler isimlerini değiştirerek Kürdistan ibaresi kullanmaya başladılar. Bugün isminde Kürdistan geçen 4 siyasal parti bulunuyor: Türkiye Kürdistan Partisi, Kürdistan Sosyalist Partisi, Kürdistan Özgürlük Partisi ve Kürdistan Komünist Partisi. 

Çözüm sürecinin sona ermesi ve çatışmaya dönülmesi ile başlayan “zor zamanlar” isminde Kürdistan geçen partilerin kapatılma ihtimaliyle devam ediyor. Geçtiğimiz Şubat ayında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından parti isimlerinin, tüzüklerinin, ve faaliyetlerinin anayasaya ve siyasi partiler kanununa aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine kapatma davası açıldı.

Bu dava devam ederken Bitlis’te seçimi kazanan AK Partili belediye başkanının Kürtçe tabelayı indirmesi ve konunun meclise taşınması başka bir sorunu göz önüne serdi. AK Parti Denizli Milletvekili Cahit Özkan, HDP’nin önergesine cevap verirken, “Kürtçe üzerindeki baskı ve yasakların AK Parti döneminde kaldırıldığını” örneklerle savundu. Cahit Özkan sözünü “Hûr bajo, dûr bajo, ga meêşîne” diye Kürtçe bir deyimle tamamladı ancak sözleri meclis tutanaklarına “anlaşılmayan bir dil” olarak geçti.

Bu gelişmeleri izleyen HAK İnisiyatifi Derneği Diyarbakır Temsilciliği, Diyarbakır’da yaptığı basın açıklaması ile yaşananlara tepki gösterdi. Çözüm sürecinde açıklanan demokratikleşme paketi kapsamında Kürtçe alfabede kullanılan X, Q ve W harflerinin nüfusa kaydedilecek isimlerde kullanılabileceği sözünü de hatırlatan dernek, bu uygulamanın da fiiliyata geçirilmediğini hatırlattı. Dernek yöneticilerinden Recep Yavuz’un okuduğu basın açıklamasında şu sözlere yer verildi: “Temsili demokrasi ile oluşan TBMM ise Kürtçe ve Kürdistan ifadesi ile ilgili krizin en çok yaşandığı yer olmaya devam etmiştir. Çoğu zaman Kürtçe ifade edilen sözlerin tutanaklarına “bilinmeyen bir dil” olarak geçen mecliste bir konuşmasında kendisini Kürdistan’dan gelen bir vekil olarak ifade ettiği için Osman Baydemir Meclis İçtüzüğüne göre cezalandırılmış, Devlet eliyle Kürtçe TV kanalının kurulduğu ülkede daha geçtiğimiz günlerde bile iktidar partisi vekili tarafından yapılan konuşmanın Kürtçe kısmı tutanaklara “X” ibaresi ile geçmiş, bilahare meclis başkan vekilince kayıtlara “anlaşılmayan bir dil” olarak geçeceği belirtilmiştir. Bu görmezden gelme ve gözden kaybetme tutumu bir ayrımcılık pratiğidir.”

“Kürtçe bin yıllardır bu topraklarda yaşayan kadim halkın dili, Kürdistan da bu coğrafyanın adıdır. İnsanlık adına hayret verici gelişmelerin yaşandığı bu zamanda halen halkların kendilerini ifadelerinin en somut anahtarı ve kültürlerinin devamının en önemli aracı olan dilleri ile ilgili tüm bu baskı ve yaklaşımlar Türkiye’nin sosyal devlet anlayışından ve demokrasiden ne kadar uzak olduğunu, ifade özgürlüğüne ne ölçüde tahammülsüz olduğunu göstermektedir.” diyen Yavuz, Rum Suresi’nin 22. ayetinde geçen “Renklerinizin ve dillerinizin farklılığı Allah’ın ayetlerindendir.” mesajını Türkçe ve Kürtçe paylaşarak Kürtçe önündeki engellerin kaldırılması çağrısında bulundu: “Gerek Rûm Suresi 22. ayet ve gerekse de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası birçok sözleşme gereğince Kürt dili ve Kürdistan ibaresi hakkındaki fiili ve hukuki yasaklar ve kısıtlamalar kaldırılmalı, Kürtçenin talep eden herkes için eğitim dili olarak verilmesi için gerekli yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Bununla birlikte şiddeti yöntem olarak tercih etmeyen tüm oluşum ve girişimlerin de faaliyetlerini ifa edebilmeleri için ilgili tüm mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.”

Kürtçeye karşı ayrımcı uygulamaların cezalandırılması ve Kürtçenin resmî dil statüsüne kavuşması gerektiğini söyleyen  Yavuz, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Hak İnisiyatifi Derneği olarak Kürtçe ve Kürdistan ibaresi hakkındaki tüm antidemokratik fiili ve hukuki uygulamaların karşısında ve takipçisi olacağımızı kamuoyu ve ilgililerin bilgisine sunar, eğitimde ve bürokraside Anadilde hizmet için yakın zamanda bir kampanya başlatacağımızı ilan ederiz.”