“Lazca’nın iade-i itibara ihtiyacı var”

“Lazlar hep gülünen, komedi öğesi, anlamayan biri olarak tarifleniyor. Şu anda bile güncel dizilere bakınca durum böyle. Laz’ın dilini yok sayarak bir ‘gülme’ objesi haline getirme durumu var. Lazların hapsedilmeye çalışıldığı Temel karakteri bile Laz değil, Temelis ya da Temelois ismi ile Pontuslu bir Rum. Bunu biraz olsun Kazım Koyuncu ile aştık” Rize’nin Pazar, Ardeşen, […]

“Lazlar hep gülünen, komedi öğesi, anlamayan biri olarak tarifleniyor. Şu anda bile güncel dizilere bakınca durum böyle. Laz’ın dilini yok sayarak bir ‘gülme’ objesi haline getirme durumu var. Lazların hapsedilmeye çalışıldığı Temel karakteri bile Laz değil, Temelis ya da Temelois ismi ile Pontuslu bir Rum. Bunu biraz olsun Kazım Koyuncu ile aştık”

Rize’nin Pazar, Ardeşen, Fındıklı ilçeleri ile Artvin’in Hopa ve Arhavi ilçelerinde konuşulan Lazca’yı bugün yaklaşık 250 bin kişinin bildiği söyleniyor. Ancak, Karadeniz’in diğer kadim dilleri gibi Lazca da asimilasyon politikalarının etkisi altında. Yerel dillerin güçlendirilmesi için 2013 yılında başlatılan çözüm sürecinde Rize’nin ilçelerinde başlayan seçmeli ders olan Lazca dersi talep azlığı nedeni ile kapanmış durumda. Ancak, Lazca’nın peşinden giden bir grup genç İstanbul’da Lazca üzerine çalışmalar yapıyor, Laz kimliği üzerine araştırmalar yapıyor. Bu gençlerden Adnan Avcı ve Mihriban M’çaputolepeşi, Laz dilinin geleceği ve önemini Sivil Sayfalar’a anlattı. “Doğayı koru Lazca’yı yaşat” diye mesaj veren ikili, Lazca’nın iade-i itibara ihtiyacı olduğu görüşünde.

Adnan Avcı

Yok olan her dil ve kimlik için sorumlu olarak cumhuriyetin kuruluş yılları gösterilir. Adnan Avcı, buna, 1910’lu yıllarda da Lazlar’ın kendi dillerine yabancı olduğu bilgisini de ekliyor. “Bunu Rus dil bilimci  Nikolay Marr’ın 1910’da yazdığı kitapta verilen örneklerden anlıyoruz” diyen Avcı’nın sözlerine Mihriban M’çaputolepeşi şu cümleleri ekliyor: “Evet dilin yasaklanması söz konusuydu. Bazı öğretmenler okullara geldiklerinde çocukları Lazca konuşunca azarlıyordu. Aileler fakirdi ve çocuklarının dışlanmasını istemiyorlardı, Türkçe öğrenip okumasını istiyorlardı. Anne ve babalar çocuklarının Lazca konuşmasını istemiyordu. Biz, o anne ve babaların çocuklarıyız”

Avcı ve M’çaputolepeşi dili aile içinde öğrenip kendi çabaları ile geliştirmişler. Elbette yaşadıkları coğrafyanın da büyük katkısı olmuş kendi dillerini öğrenmelerinde ancak, her ikisi de özellikle kendi kimliklerini fark ettiklerinden bu alana daha çok yoğunlaşmışlar. M’çaputolepeşi bu konudaki bir anısını şöyle anlatıyor: “İlkokula gittiğimde okulda Kürt ve Ailevi çocuklar vardı. Onlar bunu saklıyordu. O zamanki çocuk aklımla Kürtlüğün ve Aleviliğin kötü bir şey olduğunu düşünüyordum. Lazca’ya kayan bir şivem yoktu ama Laz olduğumu biliyordum. Ergenlik dönemlerimde tam olarak dilimi öğrenmem gerektiğini düşündüm ve yoğunlaştım”

‘Kazım Koyuncu Laz diline yeni bir ivme kazandırdı’

Avcı’ya göre Laz dilinin en acil ihtiyacı iade-i itibar. Cumhuriyet döneminden önce de Hacivat Karagöz gibi oyunlar da dahil Laz kimliğinin bir gülme öğesi olarak kullanıldığını anlatan Avcı, “Lazlar hep gülünen, komedi öğesi, anlamayan biri olarak tarifleniyor. Şu anda bile güncel dizilere bakınca durum böyle. Laz’ın dilini yok sayarak bir ‘gülme’ objesi haline getirme durumu var. Lazların hapsedilmeye çalışıldığı Temel karakteri bile Laz değil, Temelis ya da Temelois ismi ile Pontuslu bir Rum. Bunu biraz olsun Kazım Koyuncu ile aştık. Lazlar’ın’ celiyrum cidiyrum’ şivesinde konuşmayan farklı bir dili olan halk olduğunu anlatabildik” diyor. Mihriban da Lazca’nın iade-i itibarının ancak somut adımlarla olabileceğini belirterek, “Mesela aileler Lazca konuşmaya başlamalı. Lazca öğrenilme noktasındaki engeller kaldırılmalı. Seçmeli Lazca dil dersleri artırılmalı” diyor.

Mihriban M’çaputolepeşi

“Eğer iade-i itibar olursa aileler çocuklarının Lazca öğrenmesi için harekete geçer. Lazca’yı korumak o coğrafyayı korumaktan da geçer. Bu nedenle doğayı koru Lazca’yı yaşat ” diyen Avcı’nın sözünü Mihriban M’çaputolepeşi tamamlıyor: “İngilizce öğrenmek nasıl önemli bir hale getirildiyse Lazca da ancak bu şekilde önemli hale gelir. Lazca’nın utanılacak bir dil olmadığı resmi kurumlarca da kabul edilmesi Lazca tabelaların olması, hayatın Lazca ilerlemesi, Laz dilinin daha da geniş kitlelere yayılmasına neden olacaktır”

Avcı, Lazca’ya itibarının iade edilmesi için acil olarak yapılması gerekenleri şu şekilde sıralıyor: Yer adlarının ve soyadlarının iadesi ile beraber resmi tabelaların da çok dilli olması , TRT gibi devlet kurumlarının Lazca yayın yapması, Lazcanın ana sınıfından yüksek öğretime eğitim hayatında yerini alması ve belirli üniversitelerde Laz dili eğitim ve araştırma kürsülerinin kurulması, resmi dairelerde Lazca dilekçelerin kabul edilmesi ve hepsinin yanında Lazca’nın Türkiye’de konuşulan diğer diller gibi anayasal güvence altına alınması.