İslami STK’lar geleneksellikten kurumsallığa geçiyor

Sivil toplum kuruluşları (STK) üzerine araştırmalar ve kapasitelerini artırma çalışmaları uzun yıllardır yapılıyor. Bu çalışmalar genellikle kuruluşlarda çalışan profesyonel ya da gönüllülerin proje yazma, fon geliştirme gibi becerilerini artırmaya dönük yapılıyor ve sürekliliği olmayan projeler ekseninde gerçekleştiriyor. Öte yandan hem araştırma hem kapasite artırma projelerinin çoğu seküler STK’ları daha çok kapsıyor. Geçen cumartesi akşamı, Üsküdar’da […]

Sivil toplum kuruluşları (STK) üzerine araştırmalar ve kapasitelerini artırma çalışmaları uzun yıllardır yapılıyor. Bu çalışmalar genellikle kuruluşlarda çalışan profesyonel ya da gönüllülerin proje yazma, fon geliştirme gibi becerilerini artırmaya dönük yapılıyor ve sürekliliği olmayan projeler ekseninde gerçekleştiriyor. Öte yandan hem araştırma hem kapasite artırma projelerinin çoğu seküler STK’ları daha çok kapsıyor. Geçen cumartesi akşamı, Üsküdar’da tanıtımı yapılan İLKE Derneği’nin (İlim Kültür ve Eğitim Derneği)  kurduğu ‘Kurumsal Yönetim Akademisi’ ise yeni bir girişim olarak karşımıza çıktı. Hem islami STK’lar üzerine araştırmalar gerçekleştiriyor hem de çoğunluğunu islami kesimin oluşturduğu kuruluşlara kapasite geliştirme hizmeti veriyor.

İLKE Derneği’nin ‘Kurumsal Yönetim Akademisi’ni tanıttığı toplantıya Üsküdar Belediye Başkanı, kaymakamı, Şehir Üniversitesi ve Medeniyet Üniversitesi rektörleri, çok sayıda akademisyen ve STK yöneticisi katıldı. STK’ların “geleceğe hazırlanma”, “strateji geliştirme”, “organizasyonel yapılanma”, “yönetim becerileri” ve “insan istihdamı” gibi yönetsel konularda daha sistemli ve verimli çalışmaları için çeşitli eğitim, araştırma, uygulama, yayın ve akademik çalışmalar yapmayı planlayan ‘Kurumsal Yönetim Akademisi’ tanıtım toplantısında “Türkiye’de İslami STK’ların Kurumsal Yapı ve Faaliyetlerinin Değişimi” araştırmasının sonuçları da açıklandı.

İslami STK’ların eriştiği imkanlar genişliyor ancak yeni konulara ve alanlara açılamıyor

Toplantı Mütevelli Heyet Başkanı  Davut Şanver’in açılış konuşmasıyla başladı. Şanver konuşmasında araştırmaya atıfla islami STK’ların önemli gelişmeler kaydettiğini, toplumla, devletle ve siyasetle ilişkilerinin hayli değiştiğini ancak pek çok gelişmeye rağmen işlerin pek de iyi gitmediğini ve STK’ların bu durumu artık sorgulamaya başladığını söyledi. Söz konusu araştırmanın da bu sorgulamaya katkı sağlayabilecek önemli bir girdi olduğunun altını çizdi. Daha sonra selamlama konuşmaları yapan konuşmacılar da islami STK’ların içinde bulunduğu durumun, özellikle devletle ilişkiler, yeni alanlara ve konulara açılma konusunda gelişme sağlanamayışı, finansal kaynaklarla mesafenin kaybolması gibi konularda yaşanan sorunların altını çizdi. Üsküdar’ın gerek hemşehri gerekse de hizmet ve fikir alanında pek çok kuruluşa ev sahipliği yapan bir STK’lar cenneti olduğunu söyleyen Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, yerel yönetimlerle STK’lar arasında kuvvetli ilişkiler olduğunu, STK’ların yerel yönetimler için çok önemli bir iş birliği kanalı olduğunu ifade etti. Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek yaptığı konuşmada STK’ların şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda iyi bir performans sergilemediklerini, bu nedenle bağış yapmak isteyen vatandaşların nereye bağış yapabileceklerini kendilerine sorduğunu ifade etti.

Selamlama konuşması yapan Anadolu Platformu İcra Kurulu Başkanı Turgay Aldemir, islami kesimin STK’larının eğitim, hayırseverlik, yardım gibi alanlara sıkıştığını, çevre, ekoloji, kadın, çocuk, sinema gibi alanlara genişleyemediğini, acıların yaralarını sarmak kadar diğer alanlarda da etkili olmaları gerektiğini vurguladı. Aldemir, Bunun için her kesimin kendi birikimi ve bulunduğu alana uygun katkı yapması gerektiğini ifade etti. Söz gelimi Suriyelilere yardım için harekete geçen bir üniversitenin işinin, un ve ekmek yardımı yapmak olmadığını, eğitimler, sempozyumlar, bilgi üretimi gibi kendilerine uygun faaliyetler geliştirmeleri gerektiğini ifade etti. Aldemir STK’ların devletleşmeye, devletin de sivilleşmeye başladığı tespitini yaptı ve farklılıkları zenginlik olarak gören bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiğine işaret etti. Medeniyet Üniversitesi Rektörü İhsan Karaman da konuşmasında islami STK’ların ya kaynak küçük olsun sahih olsun anlayışında olduklarını ve ilerleme kaydedemediklerini ya da sırtlarını bir şirkete, cemaate ve devlete dayadıklarını ve sivillikten uzaklaştıklarını dile getirerek, İslami STK’ların kaynak için ‘hizmeti götürmek istediği millete başvurmaları’ gerektiğini vurguladı.

Kurumsal Yönetim Akademisi Başkanı Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş akademiyi tanıttığı “Sivil Toplum Kuruluşlarında Yönetim, Süreklilik ve Kurumsallaşma” konulu konuşmasında STK’ların niceliksel olarak büyüme ve genişleme yaşadıklarını, buna niteliksel değişimin de eşlik etmesi gerektiğinin altını çizdi. Gönüllü kuruluşlar için genel geçer ve tek bir çözümün olmadığını söyleyen Erdoğmuş, yeni bir kurumsal yönetim anlayışına ihtiyaç duyduklarını vurguladı. Bir elin verdiğini diğerinin görmediği bir değerin, STK’ların şeffaflığının önünde bir engel oluşturmaması gerektiğini, STK’ların amaçlarını belirleme, kaynak ve kapasitelerini yorumlama, kararlarına uygun stratejiler oluşturma ve faaliyetler geliştirme, nitelikli ve gönüllü insan kaynağı temin etme, finansal kaynaklar bulma ve geliştirme gibi yeni gündemleri olduğunu ifade eden Erdoğmuş, STK’ların zamana uygun bir liderlik anlayışına ihtiyacı olduğunu tek kişilik liderlikten kolektif liderliğe geçiş döneminde olduklarını da sözlerine ekledi.

Devletle barışık, değiştirmekten ziyade uyumlulaştırmayı hedefleyen, Batılı STK modeli ortaya çıkıyor

Toplantının son ve en kapsamlı konuşmasını yapan Doç. Dr. Lütfi Sunar, üç yıldır sürdürdükleri “Türkiye’de İslami STK’ların Kurumsal Yapı ve Faaliyetlerinin Değişimi” araştırmasının sonuçlarını paylaştı. Sunar yaşı 20’nin üzerinde olan STK’lardan 40 üst düzey yönetici ile yapılan mülakatlara dayanan araştırmanın başlığındaki islami tanımlamasının normatif değil, betimleyici bir karakteri olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Sunar, Osmanlı döneminin büyük kısmında sosyal hareketliliğe imkan veren medreseler ile refahın yeniden dağıtımında rol üstlenen vakıfların Osmanlı Devleti’nin siyasal modeli olan adalet merkezli adem-i merkeziyetçi yapısını mümkün kılan sivil unsurlar olduğunu dile getirdi. Ancak son 200 yıldaki modernleşme sürecinde adem-i merkezi yapı yerini merkeziyetçi sisteme bıraktığından bu modelin bozulduğunu, bunun da devlet ile sivil alan arasında bir gerilim ürettiğini ifade etti. Cumhuriyet döneminde ise islami sivil toplumun dört ana döneminden bahsedilebileceğini dile getiren Sunar, 1924-50 arasının “kurumsal olmayan sivil gruplar” dönemi, 50-80 arasının islami aktörlerin kamusal alana döndüğü ve dayanışmadan kurumsallığa geçişin yaşandığı “cemaatsel oluşumlar ve temsil mekanizmaları” dönemi, 1980-2000 arasının “girişimci sivil kuruluşlar dönemi” ve 2000 sonrasının önce 28 Şubat etkisiyle siyasallıktan sivilliğe kaçış, daha sonra da siyasal kutuplaşma, devletle barışma ve siyasete entegrasyon ile karakterize olan “kurumsallaşma ve profesyonelleşme dönemi” olarak adlandırılabileceğini ifade etti.

Lütfi Sunar, son dönemin dönüşümüne odaklanan araştırmanın öne çıkan sonuçlarının ise şunlar olduğunu söyledi:

  • İslami STK’lar geleneksel cemaat yapılarından yeni kurumsallaşmış yapılara dönüşü, bu süreçte enformellik yerini formelliğe bırakırken kurumsallaşmada başarılı örneklerin taklit edildiği izomorfik bir değişim gözleniyor.
  • İçe dönük bilinçlendirme faaliyetlerinden dışa dönük bilgilendirme faaliyetlerine geçiş, islami bilinçlendirme araçları katılımcılarına formel beceri ve birikim kazandırmaya dönüşürken, geleneksel sohbetler yerini formel eğitimlere bırakıyor. Bu durum, düzenle, uyumsuzluktan ve dönüştürücülükten ziyade uyumlulaştırma karakteri gösteriyor.
  • İnternetin yaygınlaşması ve sosyal medyanın, iletişimi yeniden şekillendirmesi ile islami aktörler de yeni kamusal temsil biçimlerine geçiyor. Bu geçiş protest radikal dilin yerini kamusal temsilli dindarlığa bırakıyor.
  • Küreselleşme, uluslararasılaşma, devletin dış dünyaya açılımı gibi faktörlerle yerel toplumsal ilişkilerden uluslararası ilişki ağlarına geçiş yaşanıyor.
  • Zekat, infak, bağış gibi geleneksel hayırseverlik ve dini dayanışma duygularına dayanan mali kaynakların yerini yeni dışsal fonlara bıraktığı gözleniyor.
  • Adanmış insandan eğitimli insana geçiş yaşanıyor. Yeni kurumsallık, yeni tür faaliyetleri gerçekleştirebilecek bir donanım gerektiriyor ve yeni eğitimli insan tipolojisi öne çıkıyor.
  • Uzmanlaşma ve odak alanlarda çalışma profesyonelleşmeyi getiriyor. Kuruluşlar toplumsal hizmetten profesyonelleşmiş uzman kuruluşlara dönüşü
  • Kadınlar kenardan merkeze hareketleniyor, yönetimlerde daha faza yer buluyor ve görünür hale geliyor.
  • Kapalı mekanlardan açık kamusal mekanlara geçiliyor. Tabelalar büyüyor, ilgi çekici hale geliyor, ana güzergahlara taşınılıyor ve iç tasarım modernleşiyor.

 

Lütfi Sunar araştırma sunumunu, dönüşümün esas olarak toplumsal alanın değişimi ile paralel olduğunu, islami STK’ların eğitimsiz yoksullardan eğitimli orta sınıfın hakimiyetine geçtiğini, devletle daha barışık bir yapının ve batılı bir STK modelinin ortaya çıkmakta olduğunu tespit ederek bitirdi.

 

Mehmet Ali Çalışkan

Üyelik Tarihi: 16 Şubat 2016
17 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör