Kadın istihdamı erken çocukluk eğitimine yatırımla artacak

Fransız Kalkınma Ajansı, 15-16 Mart’ta Türkiye’de kadınların saygın işlere katılımını destekleme ve sürekliliğini sağlama konusunda Fransa’dan ve Türkiye’den çocuk bakım hizmetleriyle ilgili deneyimlerin ve modellerin konu edildiği etkinlikler gerçekleştirdi. Kamu yetkililerini, yerel yönetimlerden temsilcileri, özel sektör yöneticilerini, sivil toplum ve akademi dünyasını biraraya getiren etkinliklerde, çözüm önerileri ortaya kondu. Ekim 2015’te düzenlenen W20 zirvesiyle G20 […]

Fransız Kalkınma Ajansı, 15-16 Mart’ta Türkiye’de kadınların saygın işlere katılımını destekleme ve sürekliliğini sağlama konusunda Fransa’dan ve Türkiye’den çocuk bakım hizmetleriyle ilgili deneyimlerin ve modellerin konu edildiği etkinlikler gerçekleştirdi. Kamu yetkililerini, yerel yönetimlerden temsilcileri, özel sektör yöneticilerini, sivil toplum ve akademi dünyasını biraraya getiren etkinliklerde, çözüm önerileri ortaya kondu.

Ekim 2015’te düzenlenen W20 zirvesiyle G20 liderlerine şu konularda çağrılarda bulunulmuştu:

  • eğitim, istihdam ve girişimcilik arasındaki güçlendirilmiş bağlar,
  • daha iyi sosyal bakım hizmeti mekanizmaları (özellikle de çocuk bakım hizmetleri) sayesinde iş ve hayat arasındaki iyileştirilmiş denge,
  • ayrımcılıktan arınmış işyerleri,
  • kadınlar için iyileştirilmiş çalışma koşulları,
  • kadınların sahip olduğu kurumlara verilen destek.

Bu gündemi takip ederek Fransız Kalkınma Ajansı, 15 Mart’ta Türkiye’de kadınların saygın işlere* katılımını destekleme ve sürekliliğini sağlama konusunda, 16 Mart’ta ise kadınların saygın işlere katılımını desteklemek için Fransa’dan ve Türkiye’den çocuk bakım hizmetleriyle ilgili deneyimlerin ve modellerin konu edildiği etkinlikler gerçekleştirdi. Kamu yetkililerini, yerel yönetimlerden temsilcileri, özel sektör yöneticilerini, sivil toplum ve akademi dünyasından temsilcileri biraraya getirerek, çözüm önerilerinin ortaya konulması amaçlandı.

Türkiye’de her 3 kadından 2’si iş gücü piyasasında değil

Türkiye’de her 3 kadından 2’si iş gücü piyasasında değil. Kadının iş gücüne katılımındaki en büyük engellerden biri ise çocuk, yaşlı, engelli bakımı. Kadınların %45’i çocuk sahibi olmadan önce çalışmalarına rağmen hali hazırda çalışmıyor. Bu noktada, çocukların erken çocukluk eğitimine erişebiliyor olmaları büyük önem taşıyor. Fakat Türkiye’de erken çocukluk eğitimi ile ilgili bir yasa ya da bir model mevcut değil. Konuya dair bir ulusal eylem planı da yok.

kadinistihh

Fransız Kalkınma Ajansı’nın düzenlediği ‘Türkiye’de Kadınların Saygın İşlere Katılımını Destekleme ve Sürekliliğini Sağlama’ yuvarlak masa toplantısında konuşan, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) Program Yöneticisi Özge Berber Ağtaş’ın ortaya koyduğu Türkiye’nin kadın istihdamı ile ilgili tablo hiç parlak değil. OECD ülkelerinin arasında kadınların iş piyasasına katılımında en düşük orana sahip olan Türkiye’de her 3 kadından sadece biri iş gücü piyasasında. 20 milyon kadın iş gücüne dahil değil. İş gücü piyasasında olanlar da nitelik gerektirmeyen işlerde, ağırlıklı olarak hizmet sektöründe. İŞKUR mesleki eğitimlerinin katılımcılarına bakıldığında ise kadınların erkeklerden daha fazla olduğu görülüyor fakat istihdama yansıması aynı oranda olmuyor. İşe yerleştirilen kadınlar ağırlıklı olarak, yine nitelik gerektirmeyen temizlik görevlisi, tekstilde makineci gibi işlere yerleştiriliyor.

Eğitim seviyesi arttıkça, kadının istihdama katılımı da artıyor, nitekim 2014 yılında yükseköğrenim mezunu kadınların iş gücüne katılım oranı %72. Fakat evli kadınlar evli olmayanlara göre iş gücüne daha düşük oranda katılım gösteriyor. Çocuk sayısı arttıkça da kadınların iş gücüne katılımı azalıyor.

Okul öncesine yatırım inşaata yatırımdan daha fazla kazandırıyor

İnşaat sektörü yerine okul öncesi eğitime yapılacak aynı miktarda yatırım 2,5 kat kadar iş imkanı sağlıyor. Prof. Dr. İpek İlkkaracan, Türkiye’nin OECD ortalamasını yakalaması için 3.2 milyon çocuğun anaokuluna gitmesi gerektiğinden yola çıkarak, 20 milyar TL’lik bir harcama gerektiğini söylüyor. Bu harcama yapıldığı takdirde, 719 bin kişilik istihdam yaratılıyor, aynı bütçe inşaat sektörüne harcansa, sadece 272 bin iş yaratılıyor. Yapılan simülasyonların işaret ettiği başka bir şey ise, bu harcamalar okul öncesi eğitime yapılırsa, yaratılan işlerin %73’ünde kadınlar çalışacak, aynı harcama inşaata yapıldığında ise %6’sında. Çocuk bakımında yaratılan işlerin %85’i kayıtlı iş iken, inşaat sektöründe bu oran sadece %30. Ayrıca 20 milyar TL’lik yatırım yoksulluğu %1,5 puan düşürürken, inşaat sadece %0,5 düşürüyor. Tüm bu bulgular okul öncesine yapılacak yatırımı her açıdan destekliyor.

6 yıl önce askıya alınan destek

İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. İpek İlkkaracan, “Sosyal Bakım Hizmetlerine Yapılan Kamu Yatırımlarının İstihdam, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Yoksulluğa Etkisi Üzerindeki Etkileri: Türkiye Örneği” araştırmasının sonuçlarını paylaştı. 2010 yılında hükümet yetkilileri ile çocuk başına kreş desteği verilmesi tartışılmış, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın desteği ile Bakanlar Kurulu’na tasarı sunulmuş, fakat Maliye ve Ekonomi Bakanlıklarının itirazları ile destek askıya alınmış. Bu çalışmanın gerekçesi bu itiraz. Kreş desteğinin verilmemesinin bir mali soruna dayandırılması, İlkkaracan ve ekibi Türkiye’nin gerekli kaynağı okul öncesine ayırmasının sonuçlarını ortaya koymak istemesine yol açmış.

İş yerinde fırsat eşitliği, aile yaşamında ise çocuk bakımı için destek şart

KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) Fırsat Eşitliği Modeli ile iş yerinde kadınlara fırsat eşitliği sağlamayı hedefliyor. Başka bir sivil toplum kuruluşu olan YenidenBiz Derneği ise işe geri dönen – birçoğunun ara verme sebebi çocuk sahibi olmak-,  kadınlara destek olmayı amaçlıyor.

KEDV (Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı) ise kooperatifler yoluyla mahallelerde toplu çocuk bakımı sağladıkları modeli anlattı. KEDV çocuk bakımı hizmetine ihtiyaç duyan kadınları bir araya getiriyor. Kadınların mahallelerindeki 0-6 yaş çocukların durumlarını ve ihtiyaçlarını analiz etmelerini sağlıyor ve Kadın ve Çocuk Merkezi açmalarına, kurumsal kimlik kazanabilmeleri için bu kadın gruplarının kooperatif kurmalarına destek veriyor. Çocuk bakımı ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra, kadınların liderliğinde verilen erken çocukluk eğitimi hizmetlerinin hem yoksulluğun giderilmesinde ve hem de dar gelirli kadınların güçlenmesinde önemli bir strateji olarak görülüyor.

erkencoc

Doğaner: “Türkiye’ye özgü Erken Çocukluk Eğitimi Modeli yok”

Kadının iş hayatına katılmasının önündeki en büyük engellerden biri, çocuk bakımının kadının sorumluluğu olarak görülüp, Türkiye’de erken çocukluk eğitim olanaklarının gelişmemiş olması.

Türkiye’de 3-5 yaş arasında 3.8 milyon çocuk var, bunlardan 2.7 milyonu erken çocukluk eğitimi ve bakım hizmetlerinden faydalanamıyor. Bununla bağlantılı olarak, kadınların %45’i çocuk sahibi olmadan önce çalışmalarına rağmen hali hazırda çalışmıyor.

Uçan Balon Anaokulları Kurucusu Aysan Doğaner’e göre, Türkiye’de erken çocukluk eğitimi için bir ulusal eylem planının olmaması, Türkiye için uygulanabilir bir model geliştirilmemesi eksikliklerden bazıları. Çocuk bakımı ve okul öncesi alanında nitelikli yönetici ve öğretmen bulunamaması, sektöre yönelik teşvik ve hibelerin olmaması gibi zorluklar da mevcut.

Çocuk bakımı ve okul öncesi hizmetlerin sağlanması ile ilgili yasal çerçeveler tutarlı olmadığı için eleştiriliyor. Yasal çerçevede en çok eleştirilen konulardan biri, 150’den fazla kadın istihdam eden şirketlerin çocuk bakım hizmetleri için uygun bir yer sağlama zorunluluğu. Mevcut mevzuata rağmen, hüküm bünyesindeki çocuk bakım hizmetlerinin sağlanması özel sektörde oldukça az. Öncelikle, sanayi ve hizmet sektöründeki Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ’ler) toplam girişim sayısının yüzde 99,8’ini oluşturuyor.[1] Bu nedenle kadın çalışan sayısının 150’ye ulaştığı işletmeleri bulmak kolay değil. Hatta bu sayının 150’ye ulaşmaması için çabalayan şirketler olduğu da tartışılıyor. Diğer yandan, bu hüküm, baştan cinsiyetçi bir içeriğe sahip. 150 “kadın ve erkek” çalışan denilmiyor, çocuğun bakım sorumluluğu baştan sadece kadına yükleniyor.

kagider

KAGİDER, Dünya Bankası desteği, PricewaterhouseCoopers ve Ernst&Young işbirliği ile, 2011 yılında Fırsat Eşitliği Modeli’ni (FEM) hayata geçirdi. Kurumsal yapılarına fırsat eşitliği kültürünü yerleştiren kurumlar, bağımsız bir değerlendirme sürecinden geçerek işe alım, şirket içi eğitim, kariyer planlama ve geliştirme gibi süreçlerdeki eşitsizlikleri saptıyor, eşitlikçi uygulamaları hayata geçirerek iş ortamlarında fırsat eşitliğinin sağlanması ile Fırsat Eşitliği Sertifikası’na sahip olabiliyorlar. FEM’in de amacı bu; iş hayatında fırsat eşitliğinin sağlanması için şirketleri motive etmek.

Erken çocukluk eğitimi yasasına ihtiyaç var

Bernard Van Leer Vakfı temsilcisi Yiğit Aksakoğlu ucuz ve erişilebilir erken çocukluk eğitiminin sağlanmasının şart olduğunu vurguluyor. Bunun ise, kısa dönemli hedefler koyarak kaliteden ödün verilerek yapılmaması gerektiği ortada. Türkiye’de standartlar geliştirilmiş durumda ama uygulamada sorunlar var. Üç alanda standartlardan bahsediliyor: Kurum standartları, meslek standartları, ve ailede/evde bakım veya mahalle evinde bakımın standartları.

Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Yar. Doç. Dr. Arif Yılmaz ise kalite standartlarını efektif bulmuyor. Akreditasyon sisteminin yerleştirilmesi, devamlı denetimin olması ve bunun için de, -şu an mevcut olmayan-, yeterli denetim elemanının olması gerekiyor. Diğer yandan da standartlar ve yükümlülüklerin de basit ve erişilebilir olması lazım. Tüm bunları düzenleyecek bir erken çocukluk eğitimi yasasına ihtiyaç duyuluyor.

Katılımcılar kadın istihdamı ve erken çocukluk eğitimi ile ilgili kendi projelerinden bahsederken, üzerinde uzlaşılan nokta bunların model olabileceği, modellerin kamu politikalarına dönüştürülerek çözüm önerilerinin ancak bu şekilde kalıcılaştırılabileceği yönünde oldu. Fransız katılımcıların da Türkiye’den katılanların da vurguladığı, kamunun politikasını netleştirmesi, erken çocukluk eğitim modelini Türkiye ihtiyaçlarına yönelik olarak şekillendirmesi, buna bağlı olarak kamunun ne kadar sorumluluk alacağını, verilecekse özel sektöre ne tür teşvikler verileceğinin kararlaştırılması gerektiği yönünde.

*saygın iş: Uluslararası Çalışma Örgütü’nün “insana yakışır iş” olarak tanımladığı, güvenceli, iş yerinde ayrımcılığın olmadığı, örgütlenme haklarının ve temel çalışma haklarının olduğu işler.

[1] http://www.haberturk.com/ekonomi/is-yasam/haber/1155461-kobiler-girisimlerin-yuzde-99-8ini-olusturdu