MÜLTECİ DOSYASI: SGDD

19 Ekim 2015
SIĞINMACILAR VE GÖÇMENLERLE DAYANIŞMA DERNEĞİ: Düzenlemeler geçici bir izlenim yaratıyor, kalıcı çözümlere yönelik adım atılmıyor Son zamanlarda konunun popüler bir hale gelmesinden dolayı, mültecilerle ilgili çalışması olmayan STK’lar da konuyla ilgilenmeye başladı Türkiye’de Suriye’den gelen “kayıp nesil” oluşmaması için daha çok çalışma gerekiyor   1-Suriyeli sığınmacılar sorununu, nedenleri, boyutları ve gelişimi açısından nasıl özetleyebilirsiniz? Türkiye […]

SIĞINMACILAR VE GÖÇMENLERLE DAYANIŞMA DERNEĞİ:

  • Düzenlemeler geçici bir izlenim yaratıyor, kalıcı çözümlere yönelik adım atılmıyor
  • Son zamanlarda konunun popüler bir hale gelmesinden dolayı, mültecilerle ilgili çalışması olmayan STK’lar da konuyla ilgilenmeye başladı
  • Türkiye’de Suriye’den gelen “kayıp nesil” oluşmaması için daha çok çalışma gerekiyor

 

1-Suriyeli sığınmacılar sorununu, nedenleri, boyutları ve gelişimi açısından nasıl özetleyebilirsiniz? Türkiye bu sorunun altından kalkabildi mi? Baş gösteren sorunların (Barınma, sağlık, eğitim, erken yaşta evlilik, fuhuş, ucuz işgücü, dil sorunları vb.) ne kadarı, nasıl aşılabildi? Uzun vadeli, kapsamlı planlar yapılabildi mi?

Türkiye, tarihi boyunca karşılaştığı en büyük ve yoğun akım olan Suriyeli sığınmacılara Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile beraber Geçici Koruma Yönetmeliği kapsamında destek vermeye devam etmektedir. Bu bağlamda sığınmacıların sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmaktadır. İlk olarak AFAD tarafından kamplar aracılığıyla karşılanmaya çalışılan barınma ihtiyacı ve yine sağlık giderleri kısmi olarak çözüm sağlamıştır. Ancak Suriyeli nüfusunun yüzde 85’inin kamp dışında yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda, barınma konusunun hassas gruplar da dâhil olmak üzere halen büyük bir eksiklik olduğu gözlemlenebilmektedir. Aynı zamanda sağlık konusunda da eksik olan düzenlemeler zaman içerisinde yapılmaya çalışılsa da, organ nakli gibi yüksek maliyetli ve hayati öneme sahip operasyonlar konusunda hala eksiklikler bulunmaktadır. Yine bir başka konu olan eğitim alanında da, Suriyeli mültecilerin zorluk yaşadığı bilinmektedir. Bu sıkıntılar dil bariyeri ve altyapısal eksiklikler başta olmak üzere pek çok nedenden kaynaklanmaktadır. Bunların yanı sıra, sık karşılaşılan erken yaşta evlilik vakaları için farkındalık yaratma ve bilinçlendirme çalışmaları devam etmekte ve Suriyeli mülteciler Türk Medeni Kanunu hakkında bilgilendirilmeye devam etmektedir.

Karşılaşılan bu sorunların aşılmasında Sivil Toplum Kuruluşları destekli projeler hükümet tarafından yapılan çalışmalarla eş zamanlı yürütülmektedir ancak Türk hükümetinin bu yoğunlukta bir destek mekanizmasıyla da ilk kez karşı karşıya kalmasından dolayı, yapılan aktivitelerin ve kurulan destek mekanizmalarının devlet kontrolünde olması amaçlanmaktadır. Örneğin yabancı STK’lar tarafından açılan eğitim kurumlarına Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bir görevlinin atanması ve müfredatın uyumlu hale getirilmesi şartı getirilmiş ve bu süreçte birçok kurum kapatılmıştır.

Ancak uzun vadeli ve kapsamlı planlar özellikle bu hassas durumdaki vakalar için yetersiz kalmaktadır. Hali hazırdaki haliyle olan düzenlemeler daha çok geçici bir izlenim yaratmakta ve kalıcı çözümlere yönelik adımlar atılmamaktadır.

2. Kurumunuz ne tür çalışmalar yaptı, şu an neler yapmakta?

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği 1995 yılından beri Türkiye’deki mültecilerin sorunlarının çözümü için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Ofisi’nin uygulama ortağı olarak destek vermektedir. Bu sebeple Suriyeli mülteciler Türkiye’ye geldiğinden beri, kendilerine var olan ofislerimizde danışmanlık ve hizmetlere erişim konusunda savunuculuk rolünü sürdürmüştür. SGDD Türkiye’nin 37 ilindeki ofisleri ile 45’ten fazla şehirde faydalanıcılarının Türkiye’de kalışlarıyla ilgili danışmanlıklarına ve bu kişiler için yerel otoritelerle olan iletişimine devam ederek, kişilerin hayatlarını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca Adana, Gaziantep, İstanbul, İzmir ve Sakarya’da ‘Suriyelilere Yönelik Çok Yönlü Destek Merkezleri’ ile sosyal ve yasal danışmanlıkların yanı sıra, psikolojik destek de sağlamıştır. Bunun yanı sıra bu merkezlerde entegrasyona katkıda bulunacak aktivitelere de yer verilmektedir. Yerel halk ve Suriyeli nüfusu bir araya getiren bu aktiviteler uyum hareketlerine büyük katkı sağlamaktadır. Bunlarla beraber, merkezlerde Suriyeli çocukların kendi dillerinde yazmayı öğrenmeleri için sadece çocuklara özel Arapça dersleriyle beraber, Türkçe, İngilizce, bilgisayar, müzik ve kuaförlük kursları da ücretsiz olarak Suriyelilerin hizmetine sunulmuştur. Bu merkezlerde aynı zamanda hassas gruplar da tespit edilerek, özel ihtiyaç sahiplerinin durumları takip edilerek çözüme ulaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu çözümler STK’lar ve devlet kurumlarıyla işbirliği ve var olan çözüm mekanizmalarına başvurulmasını; bu yollar tüketildikten sonra da çözümsüz kalınması halinde BMMYK’ya daha ileri koruma mekanizmaları için faydalanıcıların durumlarının iletilmesini içermektedir.

3. STK’lar bu konuda nasıl bir sınav verdiler; aralarındaki iletişim ağı ve yapılan araştırmalar yeterli miydi?

Konuyla ilgili bir kısım yerel ve uluslararası STK’lar Suriyeli akımından sonra iletişim içerisinde ve kaynaklarını ikilik yaratmayacak şekilde kullanmaya çabalayarak bu süreci devam ettirirdi. Yapılan araştırmalar lokal seviyede tutularak en etkili sonuçlar elde edilemeye çalışıldı ve bu sayede var olan nüfusun en çok ihtiyaç duyduğu noktalar tespit edilerek, kendilerine destek sağlanmaya çalışıldı. Bu süreç içerisinde yoğun nüfustan kaynaklı olarak resmi istatistikler ve araştırmalar ilk aşamada zaman aldığı için STK’ların analizlerinin önemi kritikti. Ancak özellikle son zamanlarda konunun popüler bir hale gelmesinden dolayı, göçle ve/ya mültecilerle ilgili öncesinde bir çalışması olmayan STK’lar da konuyla ilgilenmeye başladı. Alana yeni giriş yapan STK’ların halihazırda mültecilerle çalışan deneyimli STK’larla iletişim halinde olup işbirliği yapması, krize verilen yanıtların etkinliği açısından önem taşımaktadır. Ayrıca, uluslararası STK’ların Türkiye’de çalışabilmeleri için kayıt süreçlerini tamamlamaları zaman almakta, bu süre içerisinde de işbirliği ve/ya iletişim konusunda aksaklıklar yaşanabilmektedir. Alanda çalışan STK’ların arasındaki iletişimi güçlendirmek adına BMMYK çeşitli illerde koordinasyon toplantıları düzenlemektedir.

4. Avrupa’nın konuya yaklaşımını ve son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye krizinin başından beri Türkiye’nin uyguladığı açık kapı politikasına destek veren uluslararası kamuoyu maalesef ki bu krize yeterli olacak cevabı yaratmakta zorlanmıştır. Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri, limitli bütçe katkıları ve yerleştirme kontenjanlarıyla bu krize kısmi bir destek sağlamışlar ancak bu katkı sorunların çözümü için yeterli olamamıştır. Suriyeli mültecilerin ülkemizdeki hak ve hizmetlere erişimleri, her sorunlarının çözümünü beraberinde getirememektedir ve Türkiye bu noktalarda insani yardım kuruluşlarının da desteğiyle BMMYK’nın öngördüğü kalıcı çözümlere başvurmaya ihtiyaç duymaktadır. Ancak Geçici Koruma Rejimi altında bulunan Suriyeliler için yerel bütünleşme seçeneği hükümet tarafından göz önünde bulundurulmamaktadır. Hali hazırda 2011’den beri Suriyeli mültecileri ‘misafir’ olarak nitelendirip, ülkede geçici bir koruma sağlamakla birlikte Türk hükümeti de bir yandan desteğini sürdürmekte diğer taraftan uzun vadeli kalıcı bir çözüme odaklanmamaktadır.

Avrupa, 4,5 yıldır devam eden Suriye krizi boyunca gelişmekte olan ülkelerin mülteci nüfusunun ihtiyaçlarını giderme çalışmalarına kısıtlı bir destek verirken, Alan Kurdi’nin öznesi olduğu acı olay sonrasında konuya dair ilk defa somut bir tepki vermiştir. Almanya’nın 800 bin mülteci alacağına dair açıklamaları ülkemizdeki sığınmacı nüfusu içerisinde yanlış anlaşılmalara yol açmış ve ofislerimize gelen danışanların sayılarında ciddi artışlar görülmüştür. Mülteciler, bu açıklamalar sonrası, kendilerinin Avrupa ülkelerine kabul edileceği yanılgısına düşmüştür. Bu eğilim içerisinde açıklamalar sonrası Türkiye’ye yeni giriş yapan kişi sayısının arttığı gözlenmiştir. Bu açıklamalar aynı zamanda insan kaçakçıları için de bir fırsat ortamı yaratmış ve Avrupa hayaline erişmek için canını riske atan kişi sayısının da artmasına sebep olmuştur. Derneğimiz konuyla ilgili BMMYK’yla işbirliği yaparak yine bu vakalarla ilgili Sahil Güvenlik Komutanlıkları, Jandarmalar ve İl Göç İdaresi Genel Müdürlükleri’yle iletişimini koruyarak avukatlarımız, psikologlarımız ve sosyal çalışmacılarımız aracılığıyla kişilerin haklarına erişimlerinin garanti altına alınması için çalışmalarını sürdürmektedir.

5. Sizce bu sorun nasıl aşılabilir?

Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki kalışlarıyla ilgili ihtiyaçlarının karşılanması için ülkenin donanımının artırılabilmesi amacıyla özellikle eğitim ve sağlık konularında daha fazla yatırım yapılması gerekmektedir. Dil bariyerinin kaldırılabilmesi Suriye gençliğinde var olan neslin savaş dolayısıyla kaybedilmemesi için hayati önem taşımaktadır. Bu sebeple eğitim alanına olan yatırımın artırılması gerekmektedir. Halihazırda, Türkiye’de Suriye’den gelen “kayıp nesil” oluşmaması için çalışmalar devam etmekte ancak yeterli olmamaktadır. Bu sebeple Avrupa destekli projelerin bu amaca hizmet etmekte daha olumlu sonuçlar doğuracağı düşünülmektedir. Kayıp bir neslin engellenmesi, mültecilerin hem Türkiye’deki yaşamları hem kişisel gelişimleri hem de gelecekte kuracakları yeni yaşamları için büyük önem taşımaktadır. Bu konu yalnızca mülteci nüfusu için değil, yerel halk için de oldukça önemlidir. Tabi ki ülkelerin bu kriz dönemini sağlıklı ve en etkili şekilde atlatabilmek için işbirliği yaparak destek olunacak noktalarda elini taşın altına koyması gerekmektedir. Orta Doğu’daki kaotik ortam da göz önünde bulundurularak devletlerin bu süreçte mümkün olan katkıyı sağlamaları insanlık açısından büyük önem arz etmektedir