Türkiye’de Kadının Siyasete Katılımı: Engeller ve Mücadele Yöntemleri

Kamusal bir aktivite olarak siyaset, 'erkek işi' olarak görülmektedir. Böylece, kadınların makam sahibi olduklarında dahi iktidar sahibi olamamaları sonucu doğmaktadır. Siyasetin bir 'erkekler kulübü' olarak görülmesi aynı zamanda özellikle yerel siyasette baskın olan ahbap-çavuş ilişkilerinin de yeniden üretilmesine zemin hazırlamaktadır.

Kadınların siyasette varlığı ve görünürlüğü eşit yurttaşlığın olduğu kadar demokrasinin de meşruiyetini sağlamaktadır. Bu katılım kadınların, cinsiyetler arası iş bölümü nedeniyle erkeklere ait olarak görülen kamusal alanda varlık göstermeleri anlamına gelirken, görünmez kılınan cinsiyet eşitsizliklerinin siyasetin gündeminde yer alabilmesi için de önemlidir. Böylece toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dezavantajlı tarafında yer alanların deneyimlerinin kamusal alanda ve siyasette temsil edilmesi mümkün olmaktadır. Bu da söz konusu eşitsizliklerle mücadele etmeyi mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla kadınların siyasette varlık göstermeleri ve görünür olmaları çok katmanlı ve uzun soluklu sonuçlar doğuracaktır. Bu yaklaşımla, İstanPol için Ocak-Kasım 2021 tarihleri arasında bir araştırma yürütülmüştür. “Türkiye’de Kadının Siyasete Katılımı: Engeller ve Mücadele Yöntemleri” başlıklı araştırmanın bir özeti sunulacak, kadınların siyasi katılımına dair deneyimleri tartışılacaktır.

Yapısal, Kurumsal ve Kültürel Engeller

Kadınların siyasi katılımının önemine rağmen eşit ve nitelikli temsilden bahsetmek mümkün değildir. Bunun temel sebebi kadınların önünde bir dizi engelin var olmasıdır. Konuyla ilgili çalışmalara göre bu engeller üç grupta incelenmektedir: yapısal, kurumsal ve kültürel engeller. İlk grupta gelir durumu, eğitim seviyesi, medeni durum gibi sosyoekonomik statüye ilişkin değişkenlerin yarattığı engeller ifade edilmektedir. Dünya Ekonomik Forumu’nun yayımladığı “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi 2021 Raporu”nda ekonomik katılım ve fırsatlar açısından kadın-erkek arasındaki farkın kapanmasının 267,6 yıl alacağı hesaplanmıştır. Kadınların bu dezavantajlı durumu onların siyasete girişini ve varlık göstermesini de zorlaştırmaktadır. İkinci grupta seçim sistemi, siyasi partilerin aday gösterme süreçleri gibi kurumların işleyişine ilişkin engeller ifade edilmektedir. Örneğin aday gösterilen yer ve sıranın kritik olduğu liste usulü nispi sistemlerde, kadınların çoğunlukla seçilme olasılıklarının az olduğu yer ve sırada aday gösterildiği tespit edilmiştir. Son grupta ise erkek egemen bakış açısının siyasetteki yansımaları ifade edilmektedir. Toplumun geneline hakim olan, cinsiyetlendirilmiş iş bölümünü dayatan ve kadının kamusal alandan dışlanmasına sebep olan erkek egemen bakış açısı siyasi alanı da şekillendirmektedir. Kamusal bir aktivite olarak siyaset, “erkek işi” olarak görülmektedir. Böylece, kadınların makam sahibi olduklarında dahi iktidar sahibi olamamaları sonucu doğmaktadır. Siyasetin bir “erkekler kulübü” olarak görülmesi aynı zamanda özellikle yerel siyasette baskın olan ahbap-çavuş ilişkilerinin de yeniden üretilmesine zemin hazırlamaktadır. Ayrıca, toplumsal cinsiyet rolleri gereği, kadının asli sorumluluğu bakım verme olarak görülmektedir. Cinsiyetlendirilmiş iş bölümü sebebiyle bakım emeğini üstlenen kadınların siyasete katılması daha maliyetli hale gelmektedir.

Dünyada ve Türkiye’de Kadının Siyasetteki Yeri

Kadınların siyasi alanda karşılaştıkları bu engeller temsilde niceliksel ve niteliksel eşitliği zorlaştırmaktadır. Niceliksel temsil sayılara odaklanmaktayken, niteliksel temsil kadınların cinsiyete dayalı bir sosyal grup olarak çıkarlarının temsiline işaret etmektedir. Kadın siyasetçi sayısının artması her zaman niteliksel temsili garanti etmese de bunun ön koşulu olduğu için önemli bir veridir. Bu yazıda temsilde eşitliğe niceliksel açıdan bakılacaktır.

Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadınların Güçlendirilmesi Kurumu (UN Women), Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) gibi uluslararası kuruluşların derlediği verilere göre, 2021 itibariyle küresel ölçekte kadın ve erkekler arasındaki niceliksel temsil eşitsizliği devam etmektedir. 

dünyada kadın temsili
Kaynak: UN Turkey. (10 Mart 2021). “UN Women – IPU ‘Siyasette Kadın 2021’ haritasına göre: Parlamentolarda, bakanlıklarda, devlet ve hükümet başkanlıklarında kadın oranı arttı, ancak kadınların temsili hala yetersiz.” (https://turkey.un.org/tr/115804-un-women-ipu-siyasette-kadin-2021-haritasina-gore-parlamentolarda-bakanliklarda-devlet-ve).

nya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi 2021 raporuna göre; 2020 yılında toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından küresel ölçekteki en önemli gerileme, kadınların siyasi yaşama katılımı alanında olmuştur. Rapora göre dünyada parlamenterlerin yalnızca %26’sı kadındır. Türkiye’de ise kadının siyasete katılımı açısından iyimser bir tablo görülmemektedir. Kadın milletvekili oranı 2018 seçimleri itibariyle %17’dir. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Endeksi’ne göre de 156 ülke içerisinde 133’üncü sırada yer alan Türkiye, 2020 yılındaki listeye kıyasla Endeks sıralamasında üç sıra gerilemiştir. 

ulusal parlamentolardaki kadın temsilci yüzdesi
Ulusal parlamentolardaki kadın temsilci yüzdesi

Siyasi partilerin Merkez Yürütme Kurulu, Parti Meclisi veya Merkez Disiplin Kurulu gibi karar alma organlarında kadın oranı, “kritik azınlık” olarak ifade edilen %30-40 seviyelerine tam olarak ulaşmadığı görülmektedir. 

parti yönetimlerindeki kadın sayısı

parti yönetimlerindeki kadın sayısı
Kaynak: Siyasal partilerin web sayfaları kayıtlarından hazırlanmıştır. (Erişim Tarihi: 06.08.2021) & Serpil Sancar. (Aralık 2018). “Siyasal Kararlara Katılımda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışması”. CEID (Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği). (Erişim Tarihi, 28.09.2021: http://www.ceidizleme.org/medya/dosya/94.pdf)

 

Yerel siyasetteki niceliksel ve niteliksel temsil de benzer bir tabloya işaret etmektedir. 

Verilerin işaret ettiği bu olumsuz tabloyu değiştirme amaçlı çoklu oy pusulası kullanımı, kadınlar için ücretsiz adaylık başvurusu, parti içi eğitimler vb. mevcuttur ancak en sık uygulanan politika cinsiyet kotasıdır. Yapılan araştırmalar, parlamento seviyesinde cinsiyet kotası uygulamalarının kadın temsilini %12’den %24 seviyesine yükselttiğini hesaplamıştır. Parlamentolar Arası Birlik (IPU) verilerine göre 2021 itibariyle 48 ülkenin 36’sında cinsiyet kotası uygulaması vardır. Tunus’ta Nisan 2017’de geçen bir yasa ile parti listelerinde eşit sayıda kadın ve erkek aday olması şart koşulmuştur. Bu yasa sonucunda Mayıs 2018’deki yerel seçimlerde seçilen adayların %47’sini kadınlar oluşturmuştur. 

Türkiye’de siyasi partilerin başvurduğu temel olumlu eylem politikası (affirmative action policy) cinsiyet kotası olmuştur. CHP, HDP ve İYİP tüzüklerinde cinsiyet kotası uygulaması vardır. 

Kadın Siyasetçilerin Deneyimleri ve Mücadele Önerileri

Araştırmanın saha çalışması kapsamında görüşülen kadın siyasetçilerin altını çizdiği temel konulardan biri yapısal engellerin varlığı olmuştur. Araştırma katılımcılarına göre, siyasete girebilmek “ekonomik kaynağa ulaşmış olmayı” gerektiren bir eylemdir ve kadınların ekonomik güçleri yoksa, “cebinde minibüse verecek parası yoksa ya da aracına dolduracak benzin parası yoksa” siyasete girmek bir ihtimal değildir. Bu sebeple, erkeklere nazaran siyasette yer alan kadınların eğitim seviyelerinin daha yüksek, yaşlarının ise daha ileri olduğu görülmektedir. Dahası, yapısal eşitsizlikler, kadınların bulundukları yere gelebilmek için daha fazla çaba sarf etmesine sebep olmaktadır. Kadınların “mükemmel aday” olması beklenirken, erkek adaylarda bu beklentiler daha az etkilidir. 

Sosyoekonomik statüye ilişkin iki unsur daha kadınların karşısına engel olarak çıkmaktadır. Bunlardan biri yaştır. Kadınların siyasete girişi çoğunlukla ileri yaşlarda, emeklilik dönemlerinde gerçekleşmektedir. Ancak daha genç yaşta siyasete giren kadınlar hem meslektaşları hem de toplum nezdinde deneyimsiz olarak görülmektedirler. Ayrıca kadınlar için evli olmak, bekar olmaya nazaran daha makbul görülmektedir. Erkek adaylar için önemli bir değişken olmayan yaş ve medeni durum, kadınlar için fazlasıyla belirleyici olabilmektedir. 

Yapısal engeller aşılsa dahi kurumsal engeller kadınların siyasete atılmasında olumsuz etkiye sahiptir. Bu kategoride çoğunlukla lider odaklı parti yapılanmaları ve parti içi demokrasi eksiklikleri işaret edilmiştir. Bir katılımcıya göre bir kadın adayın sosyoekonomik kaynaklara erişimi olsa dahi partide kendisini “koruyup kollayacak” erkek bir yöneticinin olmaması durumunda kariyerinde ilerlemesi mümkün olmamaktadır. Aday listelerinde, parti içi görev dağılımında ve diğer karar mercilerinde söz sahibi olan erkek yöneticiler, ilgili literatür tarafından “kapı bekçileri” (gate-keepers) olarak adlandırılmaktadır. Kadınların seçilebilir bölge ve sıralardan yazılması bu kapı bekçilerinin inisiyatifinde olduğundan, yapısal engeller aşılsa dahi siyasete giriş mümkün olmayabilmektedir. Yerel siyasette ise ahbap-çavuş ilişkilerinin de etkisiyle, kapı bekçilerinin oluşturdukları bariyerler yükselmektedir. Karar alma süreçlerinin de çoğu zaman mesai saatleri dışında “ya içerken ya da maç muhabbeti” gibi “erkek mecrası” olarak tanımlanan alanlarda gerçekleşiyor olması veya kısıtlı, erkek egemen ekiplerin kararları kendi içlerinde demokratik olmayan yöntemlerle alması, kadınların makam sahibi olsalar da inisiyatif alamamalarına yol açmaktadır. 

Erkek egemen toplum yapısının yarattığı beklentiler ve şekillendirdiği siyasi alanın kısıtları olarak anlaşılabilecek kültürel engeller kadınların karşısına siyasetin her aşamasında çıkmaktadır. Siyaset kamusal bir iştir ve ataerkil toplum yapısının yarattığı beklentilere göre erkek kamusal alana, kadın ise özel alana, yani eve aittir. Bu anlayış daha baştan siyaseti erkek işi olarak görmektedir. Bir katılımcının da ifade ettiği gibi kadınlar tüm hazırlıklarıyla yemeği yapsalar dahi “mutfaktan bu tabağı alıp içeriye sunan kişi” olamamaktadır. Siyasetin erkek işi olarak görülmesi mekanları dahi etkilemiştir. Bir katılımcı siyasi çalışma yürütürken kürsülerin etek giymiş katılımcıların fazla yüksek olduğunu fark ederken, başka bir katılımcı ilçelerdeki parti binalarında kadın tuvaleti olmayışını aktarmıştır.

Kamusal alan ve özel alan arasındaki ayrım kadınların temel sorumluluklarının hane içinde olduğunu varsaymakta, ev içi emek ve bakım yükümlülüklerinin yalnızca kadına ait olduğunu kabul etmektedir. Bu da kadınların siyasi alana girmek ve var olmak için ev içi emek yükünü de taşımak ve ekstra çalışmak zorunda kalmasına yol açmaktadır. Bir katılımcı, vekil olsa dahi ev içi emek yükünden kurtulamadığını, hane halkının kendisinden hizmet beklediğini ifade ederken bir başka katılımcı ise ancak programlı, disiplinli ve koordine çalışarak ev ve siyasi yaşam dengesini kurabildiğini aktarmıştır. Kadınlar için siyasette var olmanın zamansal ve emek maliyeti erkeklere göre oldukça yüksektir. 

Tüm bu iç içe geçmiş ve katmanlı engellerle mücadele etmek için kadınların temel aracı kişisel mücadele azimleri, ısrarcılıkları, pes etmemeleri olarak ifade edilmiştir. Nitekim bu engellere rağmen siyasi alanda var olmanın kendisi aslında gösterilen dirayetin de işaretidir. 

Söz konusu engellerin aşılabilmesi için bir taraftan etkili olumlu eylem politikalarının üretilmesi gerekirken, bir taraftan da hali hazırda var olan politikaların tam olarak uygulanması gerekmektedir. Örneğin cinsiyet kotası politikasının yalnızca aday listelerinde değil parti yönetim kademelerinde de uygulanması bir talep olarak ortaya çıkmaktadır. Kota her aşamada uygulanmadığında, partilerin “vitrinlik” kadın adaylar aracılığıyla temsilde eşitliği sağlama sorumluluğundan kaçındığı aktarılmıştır. 

Kota uygulamaları dışında katılımcıların özellikle siyasi partilerin işleyişine dair detaylı değişim önerileri olduğu göze çarpmaktadır. Aday listelerinin hazırlanma süreçlerinin değişmesi, kadınların aday listelerinde erkeklerden daha üst sıralarda yer alması, bunun için tüzüklerde değişiklik yapılması öneriler arasındadır. Bunların dışında, özellikle yerel siyasette “şeffaflaşma”nın kadınların siyasi alana girmedeki tereddütlerinin aşılması konusunda faydalı olacağı, toplantılarda kadınların sözünün kesilmemesi için kronometre uygulamalarının getirilmesi, partilerdeki erkeklere toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri verilmesi, kadın aday adayları için güçlendirici eğitimlerin sağlanması önerilmiştir.

Katılımcıların getirdiği öneriler, kadınların engelleri iyi analiz ettiğini ve bu engellerin aşılması için somut politikalar üretebileceğini göstermektedir. Ayrıca, bu bölümde dile getirilen önerilerin çoğunlukla kurumsal değişikliklere işaret ediyor oluşu, kadınların partilerinden değişiklik beklentileri olduğunu da gözler önünde sermektedir. Engellerle mücadele etme yöntemleri ve stratejilerine göre daha geniş bir perspektiften öneriler sunulmuş olması, kadınların siyasi alanda yaratabilecekleri değişime dair umut verici bir sonuçtur.

Sonuç

Bu araştırmada kadınların literatürde yapısal, kurumsal ve kültürel olarak ayrıştırılan engeller ile siyasi hayatlarının her aşamasında karşılaştıkları ortaya çıkmıştır. Söz konusu engellere rağmen siyasi alanda varlık gösterebilmek ancak kadınların ısrarcı tutumları ile mümkün olabilmektedir. Bu engellerin aşılması için kapsamlı bir toplumsal değişimi beklemeksizin, siyasi partiler düzleminde hayata geçirilebilecek bir dizi politika olduğu hem dünya örneklerinden hem de katılımcıların getirdiği önerilerden anlaşılmaktadır. Toplumun yarısını oluşturan bir grubun çıkarlarının eksik olarak temsil ediliyor olmasının demokratikleşmeye ket vurduğu düşünüldüğünde, kadınların önündeki engellerin ve bunların aşılması için yapılması gerekenlerin kamuoyu tarafından tartışılması acil bir ihtiyaçtır. 

Raporun linkine buradan ulaşabilirsiniz.

Görsel: New York Times