Akademisyen ve STK Profesyonelleri Yazdı: ‘Temel Kavramlarla Sivil Toplum’

Sivil toplumdaki temel kavramları, akademisyen ve sivil toplumcuların bilgi ve deneyimleri ile harmanlayarak ele alan 'Temel Kavramlara Sivil Toplum: Sektörün Kaleminden' yayınlandı. Sosyal medya ve sivil toplum, özel sektör ve sivil toplum arasındaki ilişki, STK’larda gönüllülük, kaynak geliştirme ve fon süreçleri gibi pek çok başlıkta 15 yazarın katkı sunduğu yayın, sivil toplum sektörünün çeşitliğini ve alandaki uzmanlık birikimini gösteriyor. Sektörde teorinin pratiğe yansımaları içeren yayını, kitabın editörlerinden Nihal Kocabay-Şener ile konuştuk.

Sivil topluma ilişkin, sınırlı da olsa, çeşitli akademik metinler var. Bu yayın, hangi ihtiyaçtan doğdu? Neden metinleri sivil toplumcular kaleme aldı?

Kitabın editörleri olarak hem Betül Önay-Doğan hem de ben sivil toplum ve iletişim üzerine ders veriyoruz. Verdiğimiz derste neler yaptığımız, ders izlencesine aldığımız konularla ilgili konuşurken temel kavramlara yer veren kaynakların azlığından yakındık birbirimize. Aslında kitap fikri de böyle doğdu. Bu arada şunu eklemeliyim: Çeşitli kuruluşlar tarafından açık kaynak olarak hazırlanmış kaynaklar var. Genelde bu kaynaklar bir konu üzerine yoğunlaşan ve detaylı çalışmalar. Biz ise sivil toplumdaki temel kavramlara değinen ve o kavramlara ilişkin genel bilgiler veren bir çalışma hazırlamak istedik. Ayrıca bu çalışmanın içinde sivil toplumda yer alanlar belirli örnekler üzerinden de teorinin nasıl pratiğe aktarıldığını paylaşabilsinler düşüncesindeydik. Metinleri kaleme alanlar genelde sivil toplumda yer alanlar ancak büyük çoğunluğu akademiyle de teması olan kişiler yani aralarında akademisyen olanlar, yüksek lisans ya da doktorasını sürdürenler var. Aslında hem akademi hem de sivil toplumu harmanlamaya çalıştık.

Temel kavramlar üzerinden sivil toplumu ağırlıklı olarak sivil toplumcuların dilinden anlatmak ve bunu yaparken bütünlüğü korumak için nasıl bir yol izlediniz? 

Öncelikle hangi kavramlara yer vermeliyiz diye tartıştık, karar vermeye çalıştık. Bazı kavramlar yazılırken başka bir yazarın alanına girilebilmesi mümkündü. Mesela kitapta yer alan bölümlerden biri olan içerik yönetimi ile STK’ların sosyal medya kullanımı bölümleri yazılırken birbirlerinin alanına istemeden de olsa girebilirdi. Bunun gibi başka bölümler de vardı.

Bu nedenle kitaba katkı vermeyi kabul eden yazarlarla birlikte bir toplantı düzenledik. Herkes bölümünün sınırlarını o toplantı sırasında çizdi. Bu editörler olarak bizim için çok ayrı bir deneyimdi. Daha önce de editörlü çalışmalar yaptık ama bu denli kolektif bir üretim sanırım başka çalışmalarda gerçekleşmedi. Bu çalışmanın yeri bu nedenle çok ayrı benim için.

Ayrıca yine o toplantı sırasında daha önce fark etmediğimiz ama değinilmesi iyi olabilecek olan bölümler önerildi yazarlar tarafından. Yazarların katkılarıyla da şekillendi kitap. Bir kez de buradan her birine tekrardan teşekkür ederim. 

‘Kitap, Sivil Toplumda Ne Kadar Karmaşık ve İçiçe Geçmiş Süreçlerin Yer Aldığını Gösteriyor’

Kitabın hedef kitlesi kimlerden oluşuyor? Kitap sadece sivil toplumcular ve akademisyenler için mi kaleme alındı?  Sivil bu alana ilgili duymayan okuyucuya da ulaşabilir mi?

Biz hedef kitleyi şöyle tanımladık: Sivil toplumla ilgili çalışan akademisyenler ve araştırmacılar, bu alanda çalışma yürütmek isteyen öğrenciler, ve özellikle lisansüstü öğrenciler ve tabii ki sivil toplumda yer alanlar. İlgi duymayan okuyucuya ulaşabilir miyiz? Emin değilim. Kitaba erişebilmeleri tabii mümkün ama bu alana ilgisi olmayan birileri kitabı edinip okumak ister mi, bundan emin değilim. Okursa ve sivil toplum bir kişi daha kazanırsa kendimizi mutlu hissederiz.

Bu kitapta yer alan farklı kavramlar eksenindeki metinleri okuyan bir okuyucu, Türkiye’de sivil toplum ekosistemine dair ne görecek? Neyi anlayacak?

Kitabın içinde sivil toplum deyince akla gelen kavramları hem teori hem de uygulama açısından ele almaya çalıştık. Kitapta yer alan başlıkları şöyle bir sıralamaya çalışayım: STK’larda hikaye anlatıcılığı, sivil toplum ve medya, STK’ların içerik üretimleri, sosyal medya ve teknoloji ile ilişkileri, özel sektör ve sivil toplum arasındaki ilişki, STK’larda gönüllülük, fon süreçleri, uluslararası karar alma mekanizmalarına nasıl katılım gösterildiği, şeffaflık ve hesapverilebilirlik, kaynak geliştirme, platformlar, kurumsal uyum.

Aslında sivil topluma yeni başlayan bir okur için kitap, sivil toplumun ardında ne kadar karmaşık ve içiçe geçmiş süreçlerin yer aldığını görecek diye düşünüyorum. Tek tek çeşitli örgütler görüyoruz dışarıdan baktığımızda ve STK denince ilk akla gelenler gönüllülük ve bağış belki de ama bambaşka süreçler işliyor, kocaman bir mekanizma var ve hepsi de birbiriyle bağlantılı. Sivil topluma yeni ilgi duymaya başlayan bir okur için bu meraklarını karşılayacaktır kitap. Ancak diğer yandan sivil toplumun içinde yer alan kişiler için de başka STK’ların hikayelerini dinlemek, onların neyi nasıl yapmış olduğunu okumak yani aslında deneyim paylaşımlarını yazılı olarak bulmak yararlı olabilir.

Sivil toplum, toplumun zor zamanında ona maddi ya da ayni destek sunan kuruluşlar gibi algılanıyor.

Türkiye’de toplumun-kamuoyunun “sivil toplum” kavramına yüklediği anlam ve algıya dair ne söylersiniz?   

Toplumdan daha çok küçük bir topluluktan yola çıkarak bütüne gitmeye çalışayım. Lisansta sivil toplum kuruluşları iletişimi dersi veriyorum, seçmeli bir ders. Öğrenciler çeşitli nedenlerle dersi seçiyorlar. Daha öncesinde bilgisi olup dersi seçenler çok az oluyor. Dersi seçenlere ilk derste “sivil toplumdan ne anlıyorsunuz?” diye sorunca gelen yanıtlar genelde yardımlaşma üzerine oluyor. Bu yardımlaşma da iki konuda yoğunlaşıyor: Yoksullara yardım, diğeri de afet dönemlerinde yardım. Akıllarına ilk gelen sivil toplum kuruluşları da genellikle çok bilinen bir iki tanesi. Toplumdaki algıyı genelleyebilmem elbette mümkün değil ama bu küçük resimde ortaya çıkandan çok farklı olmadığını düşünüyorum. Yani sivil toplum, toplumun zor zamanında ona maddi ya da ayni destek sunan kuruluşlar gibi. Hak temellilik, hakların kullanılması, hakların geliştirilmesi, bilinç yükseltme çalışmaları gibi çalışmalar ilk akla gelen konular sanırım değiller.

‘Sivil Toplum Bitmeyen Bir Mücadele Alanı ; O Bitmeyiş Zor Ama Büyüsü Orada’

Kitabın editörleri olarak, sizin “sivil toplum” algınız ve kavrama yüklediğiniz değeri anlatır mısınız? Bu yayınla birlikte, sizin görüşlerinizde ya da kavrama ilişkin bakışınızda herhangi bir değişiklik oldu mu?

Kitapla birlikte sivil toplumun aslında akademi ile temasa açık olduğunu gördüm. Kitaba katkı sunan yazarların içinde akademide olan ya da teması olan kişiler vardı, ayrıca profesyonel olarak sivil toplumda yer alanlar vardı. Biz kitap teklifi ile gittiğimizde bizi geri çeviren neredeyse olmadı, hatta genel olarak bizi cesaretlendirdiler de. Yayın süreci sivil toplumun kendisini anlatmaya çok açık olduğunu gösterdi bana.

Benim için sivil toplum daha özgür bir alanı çağrıştırıyor. Sözü kurmanın ve yaygınlaştırmanın daha mümkün olduğu bir yer. Birilerine dokunabildiğiniz ve sonuçlarını görebildiğiniz bir alan. Birine dokunmaktan kastım sadece yardım değil tabii, bir grup adına mücadele edebildiğiniz, kazanımlar elde edebildiğiniz bir alan ve bitmeyen bir mücadele alanı. O bitmeyiş zor ama bir yandan büyüsü orada gibi. Sivil toplumla akademik olarak ilgilenmem aslında kısmen yeni. Sivil toplumun içinde yer alışım da yeni sayılır ama kendimi çok ait hissettiğim bir yer ve bu aidiyet duygusu benim için çok önemli.

Kitapta “siyasetin izin verdiği ölçüde özgür ve özerk” olduğunu söylediğiniz sivil toplum, 2022’ye girerken sizce ne durumda? Karşılaştırmalı olarak diğer dönemler ile bu dönem arasında bir analiz yapabilir misiniz? 

Öncelikle bu soruyu kitaptan bağımsız olarak sadece kendi görüşümü yansıttığını söyleyerek başlamak istiyorum. Bu soru üzerine çok uzun yanıt verebilmek mümkün ama bir kaç başlıkla kısaca toparlamaya çalışayım. 2022’ye girerken herkes gibi birincil endişem ekonomik. Bunun sivil toplum üzerine nasıl yansıyacağını merak ediyorum ve bununla ilgili olarak endişeliyim. STK’lar faaliyetlerine devam edebilmek ya da etkili devam edebilmek için kaynağa ihtiyaç duyuyorlar. Bu bağışların bir kısmı bireysel destekçilerden geliyor. Ekonominin kötüleştiği, insanların alım güçlerinin düştüğü bu zamanda bağışların sürekliliğine ilişkin düşünceliyim.

Diğer sorunu ise demokrasi sorunu olarak görüyorum. Kitapta yazdığım bölüm de sivil toplum ve demokrasiye ilişkindi. Türkiye’de bir demokrasi sorunu var ve elbette bu sivil toplumu doğrudan ilgilendiriyor. Yapılan bazı yasal düzenlemeler sivil toplum üzerinde bir baskıya dönüşüyor. Mesela Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun en tartışılanlardan biri oldu ve etkileri görülüyor.

Başka bir sorun ise sivil toplumdaki bazı alanlar ve bu alanlarda çalışan kuruluşlar zaman zaman hedef gösteriliyor. LGBTİQ örgütleri bunların içinde örneğin, bazı medya kuruluşlarının ve siyasi aktörlerin bu örgütleri hedef gösterdiğini görüyoruz.

Bir de son olarak şunu söyleyebilirim: Türkiye sivil toplum ekosisteminin içinde GONGO’lar da mevcut. Bunların bazılarına ilişkin kamuoyuna yansıyan bazı haberler oluyor. Bu tür olumsuz örneklerin toplum gözünde sivil toplum alanının tümüne yansıtılmasından, böyle algılanmasından endişe ediyorum.

Sivil Toplumda Yürütülen Tezlere Destek, Yeni Araştırmacıların Alana Katılmasını Sağlayabilir

Sivil alana dair akademik çalışmalar ile STK’ların deneyimlerinin sınırlı olmasının nedeni nedir? Akademisyenlerin de sivil alana ilgisi düşük denebilir mi? Üniversiteler ile STK’lar arasındaki işbirliklerinin ne düzeyde olduğunu düşünürsünüz?

Sanırım üniversiteler ile akademisyenleri / araştırmacıları eş olarak görmemek gerekiyor. Üniversite yapısının dışında kalan ya da bırakılan akademisyenler / araştırmacılar var. Bir gözlem olarak onların sivil toplum ile ilişkilerinin daha gelişmiş olduğunu düşünüyorum. Bu sadece bir gözlemim. Örneğin benim de üyesi olduğum AĞ-DA Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dayanışma Ağı, sivil toplumu ve akademisyenleri bir araya getiriyor. AĞ-DA’nın akademisyen / araştırmacı tanımlaması geniş ve kapsayıcı bir tanımlama yani illaki bir üniversitede yer almanız gerekmiyor.

Diğer taraftan üniversitede yer alan akademisyenler için yine tanıdığım, çevremde yer alan kişilerden yola çıkarak şunu söyleyebilirim: Sivil toplumda yer almak daha çok meslek örgütleri ya da kendi alanında bulunan araştırmacı derneklerine üye olmakla ilgili gibi. Yani evet sivil toplumla bir bağ var ama bu sınırlı bir bağ. Ancak şunu da ilave etmeliyim akademik çalışma alanlarını sivil topluma çok güzel entegre etmiş akademisyenler var ve çok güzel işler yapıyorlar.

Yine üniversitelerde sivil topluma ilişkin bazı dersler ve lisans üstü programlar yer alıyor. Ancak lisans üstü programların sayısı oldukça sınırlı.

Üniversite ve STK işbirliği dediğimiz zaman ise bambaşka değişkenler işin içine giriyor. Çünkü bu kez bir kurumdan söz etmeye başlıyoruz ve ne yazık ki her üniversitenin kapısı her STK’ya açık değil. Bunu doğru bulduğum için söylemiyorum ama bu bir gerçeklik. Sivil toplumla kurumsal düzeyde yakın ilişkiler kuran bazı üniversiteler var. Ancak bunlar azınlık. Çoğunluğa yayılmasını dilerim.

Akademisyenler / araştırmacılar ve sivil toplum arasındaki ilişkiye dönersek çeşitli şekillerde bu bağ güçlendirilebilir. Birbirlerini bulma konusunda bariyerler olabilir, bu bariyerleri kaldırmak gerekiyor, belki çeşitli ağlar oluşturmak gerekiyor. Benzer girişimler var aslında. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin araştırmacı / akademisyen veritabanı var. Buna benzer ağlar yaygın ve işlevsel hale getirilebilir.

Sivil toplumcular, sivil alana dair akademik çalışmaların artması için neler yapabilir?

Sivil toplum alanında yürütülen yüksek lisans ve doktora tezlerine desteklerin genişletilmesi yeni araştırmacıların alana katılmasını sağlayabilir. Belirli alanlarda sağlanan burs destekleri var, belki bunlar yaygınlaştırılabilir. Az önce de söylediğim gibi akademinin ve sivil toplumun bir araya gelebileceği alanların sayısının artması işbirliğinin ve dayanışmanın güçlenmesi için önemli olacaktır.

Yayında, Anadolu kentlerinde yürütülen sivil toplum faaliyetlerine ve hemşehri derneklerine dair bir bölüm ya da tespit var mı?

Hayır yok ama siz bu soruyu sorunca keşke olsaymış dedim. Hemşehri dernekleri Türkiye’deki sivil toplum ekosisteminin en yaygın parçalarından biri. Kitapta STK’ların türlerine değil de kavramlarına odaklandığımız için bu konuya odaklanmadık. Fakat gündeme alınabilirmiş, belki sonraki bir çalışmaya.

Nihal Kocabay-Şener ve Betül Onay-Doğan’ın editörlüğünde “Temel Kavramlara Sivil Toplum : Sektörün Kaleminden” yayına buradan ulaşabilirsiniz.