‘Sosyal Medya Yasası Haber Alma Hürriyetini Kısıtlıyor; Revize Edilmeli’

Medya Araştırmaları Derneği'nin 'Sosyal Medya Yasasının Basın Özgürlüğü Üzerine Etkileri İzleme Araştırması'nda, yasanın fiilen, yurttaşların haber alma hürriyetini kısıtlamaya yönelik kullanıldığı sonucuna ulaşılıyor. Araştırmada, yasa kapsamında hayata geçirilen yaptırımların ifade ve iletişim özgürlüğüne erişimde olumsuz sonuçlar doğurabileceği vurgulanıyor ve düzenlemenin yeniden yapılandırılması gerektiği belirtiliyor.

Medya Araştırmaları Derneği’nin Etkiniz AB Programı desteği ile hazırladığı “Sosyal Medya Yasasının Basın Özgürlüğü Üzerine Etkileri İzleme Araştırması”, kamuoyunda ‘Sosyal Medya Yasası’ olarak bilinen ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile hangi haberlerin yayından kaldırıldığı ve basın özgürlüğü üzerinde yasanın ne tür bir etkisi olduğu irdeleniyor.

Araştırmanın en önemli bulgularından biri, Sosyal Medya Yasası’nın 1 Ekim 2020 itibariyle tam anlamıyla yürürlüğe girdiği andan beri haber mecraları başta olmak üzere dijital içeriğin sürdürülebilirliğini etkilemeye başladığı.

 Buna göre, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, 29 Temmuz 2020 tarihli yeni bir güncellemeyle etkinlik alanını yine genişletti. Yasanın kapsamındaki genişlemede en göze çarpan özelliği ise yasa kapsamında daha önce erişim engelleme şeklinde bilgi ve habere erişimin önünde engeller yaratan uygulamanın, bu defa tümden içeriğin mecralardan kaldırılması şeklinde yeni bir kademeye erişmesi oldu.

Yasayla birlikte, bir taraftan küresel sosyal medya mecralarına Türkiye’de yasal temsilci bulundurma ve veri merkezlerini ulusal sınırlar içerisine taşıma zorunluluğu getirilirken; diğer taraftan Türkiye’den görüntülenebilecek içerik, adeta bir onay mekanizmasına tabi tutularak, mecralara -yeri geldiğinde- onu kaldırma yükümlülüğü yüklendi.

 Araştırmada Ekim 2020 ile Nisan 2021 tarihleri arasında alınan içerik kaldırma emirleri tasnif edildi ve toplamda 658 haber incelendi.

Araştırmanın bulgularından öne çıkan hususlar şunlar:

  • Taramaya alınan kurumlar içerisinde en çok kaldırma emri iletilen yayın organları olarak Cumhuriyet Gazetesi (80 içerik), BirGün Gazetesi (68 içerik) ve ODA TV (52 içerik) öne çıktı.
  • En çok kaldırma emrinin iş insanı unvanını taşıyan kişiler (103 içerik) tarafından talep edildi. Bu grubu sırasıyla bakan (85 içerik) ve avukat (70 içerik) unvanlı kişiler takip etti.
  • Kaldırılması talep edilen haberlerin tematik dağılımında, ‘yolsuzluk ve usulsüzlük’ (336 içerik) ve ‘görevin kötüye kullanılması’ (308 içerik) konulu içeriklere en fazla sayıda olanlar olarak öne çıktı.
  • 658 kaldırma emrinin 580’inde hukuki sebep olarak ‘kişilik haklarının ihlal edilmesi’ gösterildi.
  • Bakanlar tarafından kaldırılması istenen haberlerin çoğunluğu ‘görevin kötüye kullanılması’ (44 içerik) konusunu içermektedir. Bunu sırasıyla ‘yolsuzluk ve usulsüzlük’ (40 içerik) ve ‘siyasal çatışma’ (30 içerik) konulu haberler takip etti.
  • Üst düzey bürokratların yer aldığı 65 içerik, ‘yolsuzluk ve usulsüzlük’ konuluyken; kaldırma emri verilen 45 haberde ise ‘görevin kötüye kullanılması’ konusu göze çarptı.

Bu bulgulardan hareketle, araştırmada ‘Sosyal Medya Yasası’ olarak bilinen ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un “fiilen, yurttaşların haber alma hürriyetini kısıtlamaya yönelik kullanıldığına dair haklı şüpheler oluşturduğu” tespiti yapılıyor.

Bu tespit, kaldırılması istenen içeriklere makro ve mikro planda göz atıldığında, çoğunlukla ya ‘yolsuzluk ve usulsüzlük’ ya ‘görevin kötüye kullanılması’ ya da her iki konunun iç içe geçtiği haberlere dayandırılıyor. Aynı zamanda kaldırma talebinde bulunan kimselerin toplumsal pozisyonları incelendiğinde de bahsedilen kanıyı güçlendirdiği belirtiliyor.

Araştırmada Sosyal Medya Kanunu’nun sivil yurttaşların temel hak ve özgürlükleri ile kamu yararının korunması güvencesiyle oluşturulmasına rağmen, genellikle ‘iş insanı’, ‘bakan’, ‘üst düzey bürokrat’ gibi unvanlara sahip kişilerce kaldırılmasını talep edilen haberlerin yanında ‘sivil’ yurttaşların oranı oldukça düşük kaldığı bulgusu vurgulanıyor.

Politika Önerileri

Araştırmanın sonunda karar alıcılara politika önerilerinde bulunuluyor;

  • Araştırma kapsamında ortaya konulan bulgular, yasa ve yasa kapsamında işletilen yaptırımların kamunun ifade ve iletişim özgürlüğüne erişimi açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir. Bu çerçevede yasanın, yasa kapsamında etkilenen tüm bileşenlerin yararını gözeterek yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
  • Dijital hak ve hürriyetler alanında getirilecek yasal düzenlemelerde, toplumda bu düzenlemelerden etkilenecek tüm bileşenleri (örn: sektör temsilcileri, yayıncı kuruluşlar, bu alanda uzmanlaşan akademisyen, avukat, hukuki danışman, sivil toplum çalışanı ve aktivistler) bir araya getiren danışma kurulları oluşturulmalı ve kamuoyunun da erişebileceği şekilde geniş kapsamlı toplumsal tartışma süreci işletilmelidir.
  • Yasanın yeniden yapılandırma sürecinde, yasanın bugüne kadarki etkilerinin anlaşılabilmesi için bağımsız denetleme organları oluşturulmalı, yasa kapsamında uygulanan yaptırımların çok boyutlu etkileri araştırılmalı ve yasama sürecine temel oluşturacak somut veriler tespit edilmelidir.
  • Kanun kapsamında işletilen hukuki uygulamalar iletişim, haber alma/verme ve ifade özgürlüğünü temel alarak yeniden şekillendirilmeli, bu yasa kapsamında oluşturulan yasal yaptırımlarda kamu yararını gözeten, hak odaklı perspektife dayanan, gelişim ve ilerleme odaklı bir yürütme süreci inşa edilmelidir.
  • Sosyal Medya Kanun’ un getirdiği yaptırımları denetleme görevini yalnızca dijital hak ve hürriyetler alanında faaliyet gösteren yayıncı kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve uzmanların değil, iletişim ve ifade özgürlüğü alanında faaliyet yürüten tüm basın ve sivil toplum bileşenlerinin birlikte üstlenmesi gerekmektedir.

Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale Koordinatörü ve gazeteci Gürkan Özturan, Araştırmacı-Gazeteci Dilek İçten ve Araştırmacı-Gazeteci Hasan Berk Akkoç tarafından yürütülen araştırmaya buradan ulaşabilirsiniz.