Dijital Aktivizm – Ekoloji İlişkisine Akademik Bir Bakış

Caretta Ekolojik Ahval’de bu hafta dijital aktivizm ve ekoloji konusunu masaya yatırıyoruz. Konuğumuz ise “Alternatif Medya ve Dijital Aktivizm” konusunda akademik çalışmalarını sürdüren Dr. Ş. Esin Erben. Programda dijital aktivizmin artılarını eksilerini, günümüz iletişim çağında ekoloji aktivizminin seçeneklerini, “Dijital Aktivizm Tembelleştiriyor mu?” sorusu bağlamında tartışmaya açıyoruz.
Christian Fuchs ve Dijital Emek Kavramı

Dijital Aktivizmin çok yeni bir kavram olarak düşünüldüğünü oysa 1994 yılında Meksika Chiapas eyaletinde başlayan Zapatista hareketi ile başladığına dair akademik çalışmalar bulunduğunu kaydeden Esin Erben, “Dijital Aktivizmi dijital bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığı ile gerçekleştirilen tüm aktivizm hareketleri olarak tanımlayabiliriz. Clemancia Rodriguez’in dijital aktivizmle ilgili akademik çalışmaları çok önemli. Literatüre baktığımızda ilk çalışmalarda 1994 yılı ve Zapatistaların gerçekleştirdiği hack eylemleri karşımıza çıkıyor. İki döneme ayrılıyor bu dönem, siber otonomist ve siber popülist. Hareketin başlangıcında hükümet ve şirketlerden bağımsız dijital ağlar önemli bir rol oynuyor. Günümüzde ise tekelcilik önümüze çıkıyor. İnternet üzerinden neye bağlansak, karşımıza ‘powered by facebook’, ‘powered by google’ ibareleri çıkıyor. Siber Popülist döneme dair en sevdiğim ibarelerden birisi de, “Tüm kapitalist çelişkilere rağmen bu araçlar yine de toplumsal hareketler için kullanılıyor”. Christian Fuchs dijital emek kavramını şu soru ile ortaya atıyor, “Dijital çağda Twitter ve Facebook gibi mecralardaki hareketlerimizle bizler birer ücretsiz işçiye mi dönüştük?” Bu sorunun mantığı da şu, bu mecralarda içerik ürettiğimiz halde bundan herhangi bir gelir elde etmiyoruz. Diğer yandan şirketler zenginliklerini bizim içeriklerimiz üzerinden sürekli artırmaya devam ediyor. Bunun dışında sosyal ağlardaki tüm davranış ve hareketlerimiz veri olarak işlenerek bize geri dönüyor. Bilgilerimiz başka şirketlere pazarlanıyor. Cihazlarımız üzerinden buna izin veren de biziz” diye konuştu.

“Aktivizmin Dijital Dönüşümü”

Dijital Aktivizm ile Ekoloji ilişkisine de değinen Dr. Esin Erben sözlerine şu şekilde devam etti: “Kocaeli Üniversitesi ile Malta Üniversitesi’nde yaptığım “Aktivizmin Dijital Dönüşümü” başlıklı doktora çalışmam sırasında veri toplama sürecimi 2019 yılında sonlandırdım. Dijital aktivizm ve ekoloji hareketi üzerine olan doktoram sırasında Kuzey Ormanları Savunması, Alakır Nehri Kardeşliği, Nükleer Karşıtı Platform ve Karadeniz İsyandadır ile birlikte çalıştım. Çalışma süresince karşımıza birçok soru çıktı. “Dijitaldeki aktivizm hareketi yavaşlatıyor mu?” sorusu da en temel sorularımızdan birisiydi. Twitter ekoloji hareketinde en sık kullanılan sosyal mecra. Gündemi oluşturmak açısından çok elverişli bir araç. Ters kronolojik akış, hashtagler vs ile haberi almayı ve gündemi takip etmeyi çok kolaylaştırıyor. Ortalama bir kullanıcının çok çabuk dahil olabileceği bir alandan söz ediyoruz. Ne var ki sokağın gündemi ile Twitter gündemi aynı olmayabiliyor. “Dijital Aktivizm Tembelleştiriyor mu?” sorusunu bunu göz önünde  tutarak ele almalıyız. Hep söylenir ya, “Eğer gündem Twitter akışım gibi olsaydı çoktan hükümet değişirdi”. Sosyal mecralarda da hepimizin kendi mahallesi olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor.” 

Söyleşinin sonunda Türkçeye “tembel aktivizm” olarak da çevrilen, “koltuk aktivizmi” ya da “klavye aktivizmi” şeklinde de tanımlanabilen “slacktivizm” kavramına da değinen Esin Erben, “E-Dilekçe kampanyasında ben de imzamı verdim. Artık yapmam gereken başka bir şey kalmadı” düşüncesinin tembel aktivizme yol açtığını belirtti.