İzmir Barosu LGBTİ+ Komisyonu Birinci Yılını Doldurdu

İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Baran, birinci yılını dolduran LGBTİ+ Komisyonu'nun çalışmalarını değerlendirirken, en temel taleplerinin nefret suçlarının Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenmesi olduğunu belirtiyor.

LGBTİ hakları alanında ulusal ve uluslararası hukuk ekseninde, insan haklarının tanınması, korunması, uygulanması, geliştirilmesi, farkındalığın arttırılması, LGBTİ+’ların hak taleplerinin görünür kılınması açısından mesleki, kuramsal ve uygulamaya yönelik disiplinler arası bir yaklaşımla araştırma ve çalışma yapmak kurulan İzmir Barosu LGBTİ+ Komisyonu birinci yılını geride bıraktı. Komisyon, Türkiye’nin LGBTİ+ Hakları Komisyonu özelliğine de sahip. 

Komisyon bir yıllık süreçte Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli Ayrımcılık, Cinsiyetçilik ve İnsan Hakları konulu söyleşi, Kaos GL ortaklığı ve Bilgi Üniversitesi paydaşlığında Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli Ayrımcılık Konulu Bireysel Başvurularda (AYM / AİHM) Avukatların Kapasitesinin Arttırılması Eğitimi, LGBTİ+ 101 Temel Kavramlar Semineri, Hak ihlallerine ve nefret suçlarına karşı hukuki girişimlerde bulunmak ve basın açıklaması yapmak gibi çalışmaların yanı sıra polis memuru tarafından katledilen trans kadın Hande Buse Şeker davasının takibini yaptı. 

‘LGBTİ+ Hakları Da İnsan Haklarıdır’

LGBTİ+ Hakları Komisyonundan Sorumlu İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Baran Selanik, komisyonun bir yıllık çalışma süreci ile ilgili Sivil Sayfalar’a açıklamalarda bulundu. LGBTİ+ haklarının da insan hakları olduğu bilinciyle komisyonu kurduklarını dile getiren Selanik, “Baroların, Barolar Kanunu’ndan kaynaklı insan haklarını korumak ve geliştirmek görevleri vardır ama Türkiye’de barolarda buna yönelik çalışmaların az olduğu gözledik. Başka komisyon ve merkezlerinin altındaki küçük grup çalışmaları ile yürüyordu. Biz de bunun diğer haklardan herhangi bir farkı olmadığını o yüzden bu alanda bir çalışma yapılması gerektiğini düşündük ve ayrı bir yapılanmanın daha sağlıklı olacağına kanaat getirdik” dedi. 

‘Sahadaki Aktivizm Hayatı Dolu Hukuk Ayağı Boş Kalıyordu’

LGBTi+ alanındaki derneklerin sahadaki aktivizm kısmını doldurduğu, alanı boş bırakmadığını ifade eden Selanik, “Ama hukuk ayağı boş kalıyor. Çünkü Türkiye’de bu alanda çalışan avukat sayısı çok az ve bu bir ihtiyaç. Baromuzun bulunduğu alan transların çalıştığı ve yaşadığı alana çok yakın ve biz hak ihlallerine şahit oluyorduk ama çok fazla talep gelmiyordu, bunu da anlamak lazım çünkü güven problemi yaşıyorlar. Ama son dönemde bunu aştığımızı düşünüyorum. Son birkaç aydır kolluğun translara güvenlik olarak çok fazla sayıda ihlale varacak yaptırımları oluyor, köpeğini gezdirenlere, motorlu taşıtlara cezalar kesmeye başladılar. Böyle garip garip uygulamalar var. Yaşadıkları evleri kapatmaya başladılar. Bu konularda büyük bir sorun çıktı ama komisyondaki bazı arkadaşlarımız gidip bilgilendirmelerde bulundular” diye konuştu. 

‘Avukatların Kapasitelerinin Arttırılmasına Yönelik Çalışmalar Yaptık’

Komisyon üyelerinin bir polis tarafından öldürülen trans kadın Hande Buse Şeker’in dosyasında müdahillik yaptığını hatırlatan Selanik şunları söyledi: “Hem öldürülen transın yakınlarının hem de yaralanan transın avukatlığını yürütüyorlar. Komisyonun yaptığı en iyi işlerden biri o dosyada çalışmak oldu. STK’larla çok fazla çalışıyoruz özellikle avukatların bu alandaki kapasitelerinin artırılmasına yönelik çok fazla çalışma yaptık. Bir yıl gibi kısa bir sürede çok çalışmaya imza attık. Komisyonumuza yeni avukatlar arkadaşlarımız katılıyor. Gelen başvuruların hepsini karşılamaya çalışıyoruz özellikle polisle yaşadıkları problemlerde bizleri arayabiliyorlar. Böylece oraya gidip bir hak ihlali olmaması noktasında veya haklarının korunması noktasında bir çalışma yürütüyor”. 

‘En Temel Talebimiz Nefret Suçlarının TCK’da Düzenlenmesi’

En temel taleplerinin nefret suçlarının artık Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmesi olduğunu belirten Selanik, “Kanunda buna ilişkin bir hüküm olmakla beraber kanun metni açısından pratikte uygulanması imkansız yani kadük kalıyor. Yasa çıkalı 15 sene oldu ama bu madde üzerinden bildiğim kadarıyla 4 veya 5 tane işlem yapılmış. Oysa Türkiye’ye baktığımızda her gün nefret suçuna maruz kalıyor translar, çok acil şekilde bir düzenleme gerekiyor. Maddenin geliştirmesi lazım. İnsan Hakları Mahkemesi verdiği kararların boyutuna taşımak lazım bizim mezuatımızı. Bu alanda milletvekili ile görüşmeler yaptık, onlara yasanın düzenlenmesine geliştirilmesini önerilerimizi sunduk onların adım atmasını bekliyoruz” dedi. 

‘LGBTİ+ Eylemlerine Yönelik Yasak Baro Sayesinde Kırıldı’

İzmir Valiliği’nin LGBTİ+ eylemlerine yönelik yasakçı tutumunu da eleştiren Selanik, “Son olarak 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde emniyet açıklama dahi yaptırmayacak, yürütmeyecekti ama evet bir baronun orada olması, bu alanda diğer sivil toplum kuruluşu ile beraber çalışması ne kadar önemli olduğunu gördük, oraya gittiğimizde hem açıklamanızı yaptık hem de yürüyüşümüzü yapabildik. İzmir’de bir dönem yasak da getirdiler buna aslında hala fiiliyatta bir yasak da var valilik özellikle LGBTİ+ yapılan konularında açıklama yapılmasını istemiyor. Baronun orada olması emniyetin bu direnişini kırıyor o yönden ifade özgürlüğünün kullanılması noktasında bir kazanım olduğunu düşünüyoruz”.  dedi.