“Kriz Çoktan Başladı”

20 Eylül 2019’da gerçekleşecek olan küresel iklim grevi için birçok sivil toplum örgütü hazırlıklarını tamamlanmış bulunuyor. Ekolojik duyarlılığı arttırmaya yönelik çalışmalarıyla öne çıkan isimlerden biri olan Yeşil Düşünce Derneği de tüm iletişim ağlarıyla bu greve odaklanmış durumda. Grevi ve daha fazlasını derneğin iletişim koordinatörü Cihat Demirtaş ile konuştuk. Dermirtaş, İklim Krizinin artık geri dönülemez bir noktaya doğru gittiğini ve krizin çoktan başladığını belirtirken, artık gündelik ve bireysel uğraşlarla varılabilecek bir çözümden uzak olduğumuzu söylüyor.

Yeşil Düşünce Derneği’ni tanıyarak başlayalım söyleşimize. Derneğin gerçekleştirdiği faaliyetlere bakıldığında temel derdinin iklim mücadelesini güçlendirmek ve yeşil hareketi yaymak olduğu görülüyor. Peki dernek kurma fikri ne zaman, nasıl gelişti?

Yeşil Düşünce Derneği varlığını 2000’lerin başından beri sürdüren Yeşil Harekete dayandırıyor. Nükleer ve madencilik gibi ekolojik yıkım faaliyetleri karşısında yeşil politik alternatifleri savunan hareket yeşil gazete, yeşiller parti inisiyatifi gibi farklı mekanizmalarda aktivizmi sürdürüyordu. Dernek de bu süreçte sivil toplumun güçlendirilmesi demokratik ve ekolojik bir zeminde kampanya ve çalışmaların gerçekleştirilmesi amacıyla 2009 yılında İstanbul’da kuruldu. 

Öne çıkan projelerinizden bahseder misiniz? Kamuyla, özel sektörle ya da diğer sivil toplum örgütleriyle olan işbirlikleriniz nasıl gelişti bu süreçte?

Yeşil Düşünce Derneği olarak son beş yıldır ağırlıklı olarak 4 temel alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz: Ekoloji ve sürdürülebilirlik, Yeşil Ekonomi, Demokrasi ve Medya, İklim Değişikliği ve Yenilenebilir Enerji. 

İfade özgürlüğü ve demokratik medya üzerine yaptığımız interaktivist projesi ile Türkiye’nin yedi bölgesini kapsayan bir dizi etkinlikle hak temelli çalışan kurum ve aktivistlerle bir araya geldik ve yurttaş gazeteciliği, ifade özgürlüğü, sosyal medya kullanımı konularında kapasite geliştirme eğitimleri düzenledik.

Son yıllarda özellikle yenilenebilir enerji alanında topluluk temelli yurttaş enerji santralleri üzerine çalışıyoruz. 2016 yılında Çanakkale’de gerçekleştirdiğimiz İşini Güneşe Dön projesiyle Çanakkale’nin ilçelerinde bulunan tüm okulları ziyaret ederek çeşitli seminerler düzenledik. Bu okullardan seçtiğimiz 30 liseli gence 2 ay süren yenilenebilir enerji eğitimler verdik. Proje boyunca ve sonrasında da enerjinin demokratikleşmesi için yerel, adil, temiz ve ucuz enerji modellerini Türkiye üzerinden oluşturmak, bu alandaki imkânlar ve engelleri belirlemek üzere kooperatifler, kamu kurumları, odalar ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere birçok farklı kurumla çalıştık.

İklim konusunda da kentlerin iklime duyarlı şekilde yönetilmesi için politika önerileri sunduğumuz proje ve çalışmalar yaptık. Yeşil İklim Yeşil Ekonomi projemizde Bursa, Çanakkale, İzmir ve Brüksel’den iyi örnekleri ele alarak İklim İçin Yeşil Ekonomi Politikaları raporumuzu oluşturduk. Yerel yönetimlerin iklim acil durumuna uygun planlama yapabilmesi için de geçtiğimiz yıl Bornova Belediyesi ile Yeşil İklim Yeşil Belediye Projesini gerçekleştirdik. 

Yeşil Ev’in yaşayan bir mekân olmasını hedeflemiştiniz. Açıldığı günden bugüne nasıl ilerledi?

Yeşil Ev fikri uzun zamandır aklımızdaydı. Yeşil ev fikri yeşil hareketin daha önce yürüttüğü bir hikâyeye dayanıyor. ‘Hepimiz kendimizi var ettiğimiz mekânlarımızla varız’ diyerek önerdiğimiz politikalar ve yürüttüğümüz faaliyetlerin bir bütünlük içerisinde olmasını önemsiyoruz. Yeni tuttuğumuz 4 katlı mekânımızı da buna göre kurgulamaya çalıştık. Sadece küçük bir kısmını Yeşil Düşünce Derneği ofisi olarak kullanıyoruz. Bunun dışında kalan mekânları da gerek kendimiz gerekse paydaşlarımızın etkinlikler düzenleyebileceği, sosyalleşebileceği, vakit geçirebileceği alanlar olarak konumlandırdık. Mart ayında başlayan yolculuğumuzda ekoloji hareketinin bir çok bileşeniyle ortak bir mekân kullanır olduk. Gıda toplulukları, dernekler, Yokoluş İsyanı, Fridays For Future gibi oluşumlar sık sık Yeşil Ev’de bir araya geliyorlar. Bu da bize çok keyif veriyor.

 20 Eylül Küresel İklim Grevi için neler planlıyorsunuz?

20 Eylül’e giderken neler yapabiliriz diye daha önce çeşitli kuruluşlarla görüşmelerimiz olmuştu. Ortaklaşabilir miyiz diye konuşurken 10 kuruluş bir araya gelerek Sıfır Gelecek isimli bir kampanya örgütledik. 20 Eylül’ü bu kampanya üzerinden örgütlemeye özen gösteriyoruz. Bunun dışında 20 Eylül’e Giderken başlığıyla iklim kriziyle bağlantılı su, orman, gıda, kentler, vb. konulara değinen bir dizi söyleşi organize ettik. İklim grevinin üçüncüsünü örgütleyen çocuklarla iş birliği içinde, onları dinleyerek elimizden gelen tüm katkıları vermeye çalışıyoruz. Üye ve gönüllülerimizle kampanyanın örgütlenmesinde aktif görevler alıyoruz. Bütün iletişim ağlarımızla son 15 gündür bu işe odaklandık. 

İklim krizine engel olmak için gündelik hayatımızda neler yapabiliriz, nereden başlayabiliriz?

İklim Krizi artık geri dönülemez bir noktaya doğru gidiyor. Kriz çoktan başladı. 30 yıldan fazladır bilimsel olarak yapılan tüm uyarılar ya görmezden gelindi ya da inkâr edildi, hâlâ da ediliyor. Artık gündelik ve bireysel uğraşlarla varılabilecek bir çözümden uzağız. Bu bireysel bir şey yapamayız anlamına gelmiyor. Tüketim alışkanlıklarımızı hızlıca değiştirmeli ve ihtiyacın kadar tüket sloganını yaşamımızın ilkesi haline getirmeliyiz. Doğaya rağmen değil doğayla birlikte yaşamaya alışmalıyız. Beslenme, giyinme, ulaşım gibi en temel gereksinimlerimizi yerine getirirken ekosisteme nasıl etki ettiğimizi bilerek hareket etmeliyiz.

Yapılması gereken en önemli şey ise Greta Thunberg ile başlayan çocukların isyanına ortak olmak, onlarla birlikte sokakta olmak ve her kesimden insanı bu isyanın parçası haline getirmek.

Eklemek istediğiniz başka bir nokta var mı?

Avrupa’da yeşil politika çalışan dernek ve vakıfların uluslararası ağı olan GEF’in (Green European Foundation / Yeşil Avrupa Vakfı) Türkiye üyesiyiz. GEF ile her sene çeşitli konularda etkinliklerimiz oluyor. 

Düzenli olarak her yıl gerçekleştirdiğimiz Yeşil Kamp, Yeşil Ekonomi Konferansı ve Yeşil Diyalog isimli üç temel etkinliğimiz oluyor. Bu etkinliklerde de o yıl çalıştığımız konular üzerine bağlantı kurarak tüm bir yıla yayılan politik bir hat oluşturmaya çalışıyoruz.