İzmir’deki Alevi STK’larıyla Söyleşi…

Geçtiğimiz aylarda düzenlenen Alevi Kurultayı’na katılan STK’larla, İzmir’deki Alevilerin gündemini konuştuk.  

Hacı Bektaş Veli Çiğli Şube Başkanı Hüseyin Han, Kurucu Üye Musa Kasım Düzgün, Şube Sekreteri Fırat Küçük, Karşıyaka Şube Başkanı Zihni Çabuk ve Zübeyde Hanım Anadolu Bektaşi Kültürünü Yaşatma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Taşkaya ile İsmail Cem Kültür Merkezi’nde bir araya gelerek; İzmir Alevi Kurultayı’nı ve Alevilerin gündemlerini konuştuk.

İzmir Alevi Kurultayı’nda gündeme getirilen konular, sorunlar nelerdi?

Hüseyin Han: İzmir’deki meselelerini anlatmak için Anadolu’daki, Türkiye’deki Alevilerin meselelerine bakmak lazım. Her siyasi parti, her grup, hatta devlet, hükümet, sendikalar, sivil toplum örgütleri kendilerine göre bir Alevilik yaratmaya çalışıyor. Bazı dedeler, bunun sonucunda da farkında olmadan  çok ağır bir asimilasyon politikalarının içinde buluyoruz kendimizi. İzmir’in de daha sosyal demokrat bir kent daha doğrusu yönetimi sosyal demokrat olduğu için burada daha fazla bir asimilasyon politikası ile karşı karşıyayız.

Kurultayda gündeme getirilen konulardan  biri belediyelerin yaptırdıkları cemevlerini Aleviler’e teslim etmemesi oldu. Nasıl bir prosedür yürütülüyor? Sizin beklentiniz nedir?

Hüseyin Han:  Defalarca görüştük bu meseleyi belediyelerle.  Tümüyle bize teslim etmeyebilirsiniz ancak bir cemevini belediyeye ait bir kültür merkezi gibi çalıştıramazsınız. Cemevi gibi çalıştırmalıyız ya da siz çalıştırın farketmez ama cemevi gibi. Neden cemevi gibi olmalı? Mesela Hakka yürüme erkanları bu durumda Alevilerin geleneklerine göre yapılır. Ama belediye istediği dedeyi, istediği hocayı getirebiliyor. Ya da aynı şekilde cem yapıldığı zaman Alevilik yol erkanını yürütmeyen insanlar gelip yürütüyor. İzmirli alevi canlarımız farkında olmadan büyük bir kayba uğruyoruz. İnsanımız şöyle düşünüyor. Belediye bize cemevleri yaptı, güvenlik görevlisi var, tüm masrafları ödeniyor. Bu nedenle teşekkür ediyoruz. Ancak farkında olmadan gizli bir asimilasyon çalışması yürütülmekte. Biz daha çok bunun mücadelesini vermek zorunda kaldık. En son şunu söyledik belediyeye. Siz bizim cemevlerimizi işgal ettiniz, cemevlerini kültür merkezi olarak kullanıyorsunuz. Eğer işgal değilse o zaman  cemevi olarak kullanın ya da cemevlerini bize teslim edin. İzmirde böyle bir sıkıntımız var

Gerekçesi nedir İzmir belediyelerinin?

Hüseyin Han: Gerekçe olarak sizin kendi içinizde birlik beraberliğiniz yok. Hanginize verelim diyorlar. Biz de Alevi yol erkanını bilmeyen ya da yanlış yapan Alevi kurumlarını Alevi saymıyoruz. Belediye bir dönem bir bizim vakfa, birini cem vakfına, bir diğerini ehli beyt vakfına verdiler. Yani herkesi susturmak için bir yol çizdi. Biz dedik ki hayır bu şekilde sus payı olarak dağıtmayın. Yapmak zorunda da vermek zorunda da değilsiniz diyerek iptal ettirdik bu çalışmayı. Bu kültür merkezlerini yine kültür merkezi olarak kullanın. Biz  yine toplantı yapmak için geliriz sizden izin alırız. Ama morgu kaldırın, cem salonunu kaldırın. Kültür merkezi olarak kullanın.

Kurultayda dile getirilen net talepler nelerdir?

Zihni Çabuk: Yasak olduğu zamanlarda da yol erkan hizmeti yapılıyordu.. Yine yapılıyor. Bunu Pir Sultanlar, Nesimiler, Alaca Mansurlar, Dedelerimiz en zor şartlarda yürüttüler. İnsanlarımız Maraş’ta, Sivas’ta boş yere yakılmadı. Bu tarihsel bir süreçtir. Bizce devletler, hükümetler inanca karışmamalı. Bu Alevi inancı için değil sadece: Sünni inanç olur Hristiyan inanç olur hangi inanç olursa olsun devlet karışmamalı. Bu bizim en büyük talebimiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması işin özü.  Alevilerin cemevlerinin ibadethane olarak kabulünden başlar, sonra demokratik taleplerimiz kendiliğinden yerini bulur zaten. Ek olarak benim net talepler için söylemek istediklerim şunlar. Birincisi Milli eğitim müfredatından din dersi ve ahlak dersi kapsamında Sünni İslamın dayatılmasının kaldırılması.

Kaldırılması mı zorunlu olmaktan  çıkarılması mı?

Zihni Çabuk: Seçmeli ders olması öğrenciler arasında sizlik bizlik yaratıyor. O nedenle çocuklara ibadet ailesi tarafından verilmeli okulda bilim öğretilmeli. Bilimle din yarıştırılmamalı. Zaten biz yaşantımıza din demiyoruz. Yaşam felsefemiz bu bizim. İkincisi cemevlerinin kutsiyeti yoktur. Değeri vardır  bize ışık oluşu yol oluşu var. Çünkü cemevlerini de camiyi de yapanlar biz insanlar. İnsanlar onun içindeki uhreviyi, ruhu, inanç boyutunu, yaşam felsefesini dolduruyor. İnsanları bir araya getirip kaynaştırıp yönlendiriyor. Ama bugün devlet yöneticileri ağzını açtıklarında Allahın evi diye tanımlıyorlar. Halbuki biz Allahın evini insanın kendi kabesinde, gönlünde , vicdanında görüyoruz. Çok büyük farklılığımız var. Sünni canlarımıza saygı duyuyoruz. Her türlü ritüelleri hak kabul eylesin ama Alevi, Bektaşi, Kızılbaşların da yaşam felsefesine inanç boyutuna, ibadetine saygı duyulmasını istiyoruz. Onun için de devletten böyle bir şey beklemiyoruz. Yani cemevlerinin dedelerinin görevlilerinin atanmasının devlet tarafından olmaması gerektiği gibi camilerin de hiçbir şeyine devlet karışmamalı, özerk olmalı.  Diyanet’e zamanında cumhuriyetin kuruluşunda ihtiyaç duyulmuş. Toplumun kaynaşması ve toplumu farklı cemaatlere gruplara bölmemesi için düşünülmüş. Ama bugün tam tersi Diyanet kendinden olmayan herkesi öteliyor. Devletin bütün imkanları diyanete akıyor. Biz cemevlerindeki hiçbir şeyin devlet, hükümet, belediye nezdinde olmasını, müdahale etmesini, yönlendirilmesini istemiyoruz. Biz kendi kendimizi yönetiriz. Cemevine giren herkes candır bizim için. Hakka yürüme erkanlarımıza gelince, belediyelerin denetiminde olduğundan ritüellerimizi Alevi, Bektaşi, Kızılbaş yöntemlerine göre gerçekleştiremiyoruz. Yani bir camide ana-bacıların cenazenin yanında durdurulmadığını, avluya sokulmadığını herkes bilir. Ama bizim Hakka yürüme erkanlarımızda ana-bacılarımız analarımız dedelerimiz yanyana durur, çünkü biz Hakka yürüyen canı bir ananın meydana getirdiğini biliyoruz. Onun da orada olma  hakkının olduğunu, onun da helalliğini almasını, birlikte uğurlayıp, kabrinde birlikte sırlamayı istiyoruz. Bugün devlet kendi Alevi kurumlarını yaratıyor. Aleviler kendi örgütlenmesini kurmalı, yönetmeli…

Kadınlara söz gelmişken Bağcılar Cemevi’nde Sevim Sağol posta oturdu. Bir kadın dedenin varlığı gelenekten midir? Bu konuda fikir ayrılıkları yaşanıyor mu?

Hüseyin Han: dede değil, pir.

Neden dede değil pir?

Hüseyin Han: Kadın erkek farketmez. Ana veya dede farketmez. İkisi de pirlikte buluşur. Yol erkan anlamında İnsanı kamil olmuş bir kadına dede derseniz erkek sıfatıyla isimlendirirseniz olmaz. Burada Alevilik inanışına yakışmayan bir şey vardır. Dolayısıyla pirde buluşmak doğrudur. İnsanı kamil olmuş, dört kapı kırk makamdan geçmiş, yola ikrar vermiş, eğitimi almış kişiler cem yürütebilir.

Yani gelenekte posta oturmuş bir pirin varlığı söz konusu mudur?

Musa Kasım Düzgün: Tek başına posta oturmamış dede eşliğinde, pir eşi, dede eşi ya da mürşit eşi olarak posta oturmuş kişiler var. Nefes vermiş, kendi bildiklerini ana bacılara aktarmaya çalışmış kişiler var. Analarımız erkeğin güçlü olduğu kadının varlığı hissedilmediği dönemlerde cariye adıyla Sünniler hizmetçi ve her şekilde kullanabileceği kadın olarak düşünürlerdi. Bizim Alevi düşünürleri cariyeyi kendi ailesinden biri olarak düşünürlerdi. İmam Caferi Sadık tarafından bilim adamlarını alt eden bir bilgidir. Biz bütün canlıya aynı nazarda baktığımız için kadın erkek ayrımı yoktur. Yolu iyi süren dedelerimiz eşlerini posta oturtur onun fikirlerine saygı duyar bilgisine başvurmak için yanında oturturlardı. Ama tek başına oturan yok tarihte.

Hüseyin Han: Ceme girdiğimizde kadın, erkek, çocuk yoktur. Herkes candır bizim için. Can olduğu için o posta kapıları açan oturur. Dört dinin dördünde de Allah vardır. Dört dinin dördünde de kitap ve peygamber vardır. Dört peygamber de erkektir. Cennet cehennemle ödüllendirme – cezalandırma vardır. Bunları Alevi felsefesi ile karşılaştıramayız. Aleviliğin yazılı tarihi  12 bin yıla kadar gidiyor. Aleviler sadece Müslümanlar tarafından değil Hristiyanlar tarafından da asimile edilmiştir. Aleviler doğanın içinde var olmuştur. Doğada yaşayan tüm canlılarla birlikte doğanın kurallarıyla yaşıyoruz. Aleviler doğadan kopmamak için türbelerini inanç yerlerini hep doğanın en yüksek yerine koymuşlar.

Alevi inancı ve kültürünün devamlılığı için olmazsa olmazlar nelerdir?  İzmir’de bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

Hüseyin Han: Bütün dünyayı insanlığı canlıları kurtaran kültür Alevi kültürüdür. Barıştan yana, sevgiden yana, bilimden yana yine en önemlisi doğanın yaşam döngüsünü sürdürmek için yola ikrar veriyoruz, söz veriyoruz. Biz yola ikrar verirken birbirimize yanlış yapmayacağız demiyoruz. Yaşamın döngüsüne, doğadaki bütün canlılara, çevreye, bilime saygı göstereceğiz diyoruz. Barışa, bilime, insanlığa, doğaya saygılı bireyler yetiştirmekle devamlılığını sağlarız. Ama bu eğitimi sadece Alevi çocuklara değil bütün insanlığa vermek zorundayız zaten.

Vakfın diğer sivil toplum örgütleri ile ilişkileri nasıl?

Zihni Çabuk: İnşallah çok yakında Karşıyaka belediyesi ile protokolünü yaptığımız cemevimiz hayata geçecek. İlk defa İzmir’de bir cemevi yönetimiyle kullanımıyla Hacı Bektaş Veli kültür derneğine ait olacak.  Amacımız İzmir’de yaşayan ve İzmir’e dışarıdan gelen herkese dokunacak işler yapabilmek. kreşi ile, misafirhanesi ile, dersanesi ile, ritüelleri yerine getirebilmek, yaşlıları tespit edebileceğimiz onların ihtiyaçlarını karşılayabileceğimiz, dışarıdan gelen üniversite öğrencilerine destek olabileceğimiz bir yerimiz olacak. Her sokakta bir cemevi istemiyoruz. İçini doldurabileceğimiz binalarımız olsun. Bizim olan binanın insana hizmet etmesi felsefemiz açısından çok önemli.

Hüseyin Han: Hükümetlerden veya yerel yönetimlerden çok fazla bir şey istemiyoruz. Çünkü tüm hükümetler, belediyeler kendi Alevisini yaratmak istiyor. Onlardan isteğimiz bunca bilimsel teknolojik ortamda Aleviliği araştırsınlar. Bilimsel olmayan hiçbir şey Alevilik değildir. Bazı gençler diyor ki ben ateisttim ama bilmiyorlar ne demek. Alevilikte ‘hak insanda insan hakta’ diyoruz.

İzmir temsilciler meclisimiz daha organize çalışıyor. Temsilciler meclisi aracılığı ile tüm İzmir’de haberli hareket ediyoruz. Temsilciler meclisi sayfamızdan haberleşiyoruz. Diğer sivil toplum kuruluşlarında da temsilcilerimiz var. Onlar aracılığı ile haberdar olup ortak çalışmalar yürütüyoruz.