Mülteciler İçin Kalıcı ve Uzun Vadeli Çözümler Gerekiyor

Yerel yönetimlerin çalışmalarını konuştuğumuz STK Temsilcileri, belediyelerin mülteci alanında kısa süreli, yardım veya farkındalık projeleri yerine kalıcı ve uzun vadeli projeler yapmasının gerekliliğinin altını çiziyor.

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun Hemşehri Hukuku başlıklı 13. Maddesi; yerel yönetimlerin mülteci alanında yapacağı çalışmaları için yasal mevzuat işlevi görüyor. “Nasıl Bir Yerel Yönetim” dosyamızda görüştüğümüz Suriye Nur Derneği Başkanı Dr. Mehdi Davut, yerel yönetimlerin mülteci alanında daha kalıcı çözümler üretmesinin önemine işaret ediyor. Mültecilerle ilgili toplumdaki olumsuz algı ve bilgi kirliliği sebebiyle yerel yönetimlerin mültecilere destek verme konusunda çekingen davranmasına ya da gizli yardımlar yapmasına sebep olduğunu belirten Davut, kültürel kaynaşma ve birlikte yaşama konusunda yerel yönetimlerin daha etkili olması gerektiğini belirtiyor.

Kapsayıcı Eğitim Vurgusu

Gıda yardımlarının sürdürülebilir olmadığını vurgulayan Davut, “Daha çok kalkınma projeleri yapılmasını isterim. Kalkınma projeleri yapmak daha çok para ister, daha çok uzun zaman ister, daha çok uğraş ister. Gıda paketi yardımını yaparsın ve biter. Sürdürülebilir bir yardım olmuyor. Gıda paketini alabilmesi ve kazanabilmesi için bir eğitim verilse, dil öğretilse, meslek öğretilse bu yönde projeler geliştirilse çok daha iyi olur. Özellikle eğitim noktasında projeler geliştirip bunları hayata geçirecek kaynaklar bulmak istiyorum. 500 bin çocuk eğitim alamıyor. Bu konuda biz dernek olarak çok endişeliyiz ve şimdilik elimizden de uzun vadeli bir şey yapacak kaynağımız maalesef yok. Bu Türkiye geleceği için de çok kötü bir durum. “ diyor.  Davut’un Suriyelilerin eğitim alanında yaşadığı sıkıntılarla ilgili diğer değerlendirmeleri ise şöyle: “Okula giden de uyum problemi yaşıyor. Okulda eğitimini alan çocuklar da eve geldiğinde evde destek alabileceği bir ortamda olmuyor. Ödevlerini yapamıyor, çünkü annesi babası Türkçe bilmiyor. STK’lar bu noktada dershane görevi görebilir. Anne babanın boşluğunu dolduracak faydalı projeler olması lazım. Bunun dışında üniversite okumak isteyen gençler Türkçe sıkıntısından dolayı, Yabancı Öğrenci Sınavı’nı (YÖS) geçemiyor ve üniversiteye giremiyor. Mesleki kurslar daha güzel bir şekilde verilmeli. Mesela İSMEK kursları var çok güzel ama bu kurslara Suriyelilerin katılması mümkün değil ki, dil sorunu yaşıyorlar.” Suriyelilerin kalma süresi arttıkça toplumda tepkiselliğin arttığını belirten Davut, sivil toplumun bu konuda inisiyatif alması gerektiğini belirterek,  “STK’lar Suriyelilerin neden Türkiye’ye gelmek zorunda kaldığını iyi anlayıp kendi çevrelerine de bunu iyi anlatsalar aslında sorun tabanda biraz çözüm bulmaya başlar” diyor.

“Sığınma Hak Olarak Algılanmıyor”

Mülteci alanında çalışan ilk sivil toplum kuruluşlarından olan ve yedi ayrı ilde mültecilerle ilgili çalışmalar yürüten İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı Genel Müdürü Muhtar Çokar, ‘iyi belediye’ tanımı için sivil alanın genişlemesi gerektiğini belirterek, “Türkiye’de sivil alanın tarif edilmesinde, algılanmasında ve onunla bağlantıya geçilmesinde tarihsel bazı özellikler ve kısıtlıklar var. Bu kısıtlıklar hemen tüm zamanlarda toplumsal gelişmeyi engelleyen unsurlar. Devlet kamusal alanın tek belirleyicisi olarak görülüyor. Belediyeler de kamusal alandaki resmi görevli kuruluşlardan biri olarak algılanmakta. Sivil alan özerk bir alan olarak tanımlanmadık ve algılanmadıkça ve belediyeler bu olanak dahilinde tarif edilmedikçe sanırım iyi belediye diye bir şey olmayacak. “ diyor. Mültecilerle ilgili yaşanan sorunların ‘geçici’lik perspektifinden kaynaklandığını dile getiren Çokar, “Sığınma bir hak olarak algılanmıyor, mültecilere misafir gözüyle bakılıyor ve hak sahibi olan bu insanlar ülkemizde bir fazlalıkmış gibi algılanıyor. Halk arasındaki bu yaygın anlayışın olumlu yönde değişmesi için çalışmalar gerekiyor.” tespitinde bulunuyor.

Geri Gönderme Yerine Sağlıklı Planlar…

İzmir Barosu İnsan Haklarından Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Deman Güler, sürdürdükleri İzmir İnsan Haklarının Başkenti Olsun kampanyasında yerel yönetimlerin entegrasyon alanında projeler yürütmelerini sağlamaya çalıştıklarını vurguluyor. Parti ayırmaksızın adaylara entegrasyon projelerini de içeren vizyon belgesini imzalatacaklarını belirten Güler,  seçim sürecinin ve popülist politikaların mültecilere olan bakışı olumsuz etkilediğinin altını çiziyor. Türkiye’de mülteci meselesinin sürdürülebilir bir şekilde kurgulanmadığını belirten Güler, “Bütün mesele buradan kaynaklanıyor. Yani sığınma hakkını uygularken Türkiye, bunun yasal altyapısını hazırlayamamıştı. Beklenmedik, müthiş bir mülteci akımına sahne oldu. Entegrasyon başka bir mesele, birlikte yaşamanın koşullarını oluşturmak başka bir mesele ama bir şehrin kimliğini, bir şehrin sosyal yapısını bir anda değiştirmek başka bir mesele. İşte problem en baştan bu düzenin kurulmamasından kaynaklandı. Geri gönderme söylemleri yerine sağlıklı bir orta vadeli plan üretmek gerekli.” dedi.