”İzmir Körfez Geçişi Projesi İptal Kararı İzmir Halkına Armağandır”

İzmir Körfez Geçişi Projesi'ne verilen ÇED olumlu kararının iptali için, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)’nin Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), Doğa Derneği ile 85 İzmirlinin açmış olduğu davalarda karar verildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen 04,04,2017 tarih ve 4586 sayılı ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu’ kararı İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. İzmir Körfez Geçişi Projesi'ni EGEÇEP ve davacı yurttaşların avukatı Arif Ali Cangı TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Özlem Şenyol, Doğa Derneği avukatı Cem Altıparmak ile konuştuk.

İzmir Körfez Projesi nedir? Ortaya nasıl çıktı?

Arif Ali Cangı (EGEÇEP): Proje, 2014 yılında yerel seçimlerin hemen öncesinde o dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan Binali Yıldırım’ın, İzmir için tasarladığı 1414 projeden biri olarak açıklamıştı. Kimi söylemlerinde 35 projeden biriydi. Körfez, üzerinde 12 km otoyol, 16 km raylı sistem olarak öngörülen, kuzeyde 4.2 km ayaklar üzerinde köprü, 800 mt yapay ada ve 1.8 km batırma tüp geçişten oluşuyor. Söz konusu Körfez olunca İzmir’den ayrı düşünülemez, çünkü Körfez İzmir’in bugünü ve geleceğine ilişkin hayatının ayrılmaz bir parçası. Kamu kuruluşları akademisyenler ve sivil toplum uzmanlarının 35 yıldır izlediği Gediz deltasında geçtiğimiz sene yaklaşık 20 bin çift flamingo kuluçkaya yatmış.

Arif Ali Cangı

Köprü yapılması planlanan bölgenin önemli bir kısmı deltada üreyen flamingoların beslenme alanı.

Körfez Geçişi Projesi, kuzeyde yapım aşamasında olan İstanbul otoyolu ile Çiğli’de sulak alanların ve kuş cennetinin olduğu bölgeden güneyde doğal sit statüsü değiştirilen İnciraltı ve Çeşme Yarımadası’nı birbirine bağlayacak. Körfez Geçişi Projesi ile birlikte ardı ardına gelen yönetmelik, sit derecelerindeki değişiklikler üst ölçek plan kararları ve büyük ölçekli mega projeler İzmir için büyük tehdit oluşturuyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 4 Nisan 2017’de körfezi güney-kuzey yönünde geçmesi planlanan İzmir Körfez Geçiş Projesi’nin çevresel etki değerlendirme raporunu onaylamış, bu karara karşı TMMOB, EGEÇEP, Doğa Derneği ve 85 vatandaş yürütmenin durdurulması ve projenin iptali için dava açmıştı. Açılan davalar sonucunda Ağustos 2018’de yürütmeyi durdurma kararı vermişti.

Yapımı planlanan İzmir Körfez Geçişi Projesi’ni, İzmir 3. İdare Mahkemesi 30.10.2018 tarihli kararı ile hukuka aykırı buldu ve projeyi iptal etti.

İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin 30.10.2018’da verdiği kararda; “Otoyol ve Raylı Sistem Dahil İzmir Körfez Geçiş projesinin bulunduğu alana ilişkin 1/5000 ve 1/1.000 ölçekli imar planlarında gerekli değişikliklerin yapılmadığı; il ya da bölge düzeyinde bir İzmir’in çevre düzeni planından ulaşım master planına kadar hiçbir planın stratejisi olarak üretilmemiş olması nedeniyle planlama ilke ve esaslarına uygun olmadığı, projenin kuzey aksının çok önemli bir doğa koruma alanı içerisinden geçtiği, bölgede uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış alanların ve farklı koruma statülerinin bulunduğu, güzergahın güney bölümünde de tescil altına alınmış koruma statülerinin ve korunacak tarım alanı olarak belirlenmiş bir kent bölgesinin yer aldığı, Ekosistemde su sıcaklığının ve alanın denizle olan su alışverişinin değişeceği, bunun da flamingoların besin zincirinin en önemli halkasını oluşturan artemiaların bölgeden yok olmasına yol açabileceği ve bunun sonuç olarak birbirine hassas dengelerle bağlı bir ekosistemin proje ile zarar görebileceği, ÇED projesinde verilmiş olan jeolojik bilgilerin çok genel ve küçük ölçekli olduğu, projeye özel yeterli detay haritalama ve zemin etüd çalışmaları içermediği, projenin temelini oluşturan zemin bilgisiyle ilgili net bir bilgi olmadığı, batırma tünel ile geçiş yapılan İnciraltı bölümünün aktif fay hattı zonundan geçmekte olduğu ve bu kısımdaki bağlantı contalarının olası bir depremde beklenen yatay ve düşey deplasmanları tolere edebilecek kapasiteye sahip olup olmadığıyla ilgili raporda detay verilmediği dikkate alındığında, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” Mahkeme bu gerekçeyle Körfez Geçişi projesi için verilen ÇED olumlu kararının iptaline karar verdi.

İzmir Körfez Geçişi Projesi’ni İzmir’e karşı işlenecek en büyük suçlardan birisi olarak nitelendiriyor, projeyi iptal eden mahkeme kararını çok önemsiyorum.

İzmir, Anadolu’nun en batısında, hinterlandında verimli tarım topraklarıyla, yüzyıllar boyunca Anadolu üzerinden gelen Uzak ve Ortadoğu bağlantılı uzun mesafe kervan ticaret yollarının son durağı, bir liman kenti. Liman kenti niteliği körfezi daha önemli kılıyor. Kısaca Körfez, İzmir’in bugünü ve geleceğine ilişkin hayatının ayrılamaz bir unsuru. İzmir, coğrafyasının verdiği olanaklarla, uygarlık birikimini yaratmış güçlü bir simge kenttir. İzmir’in simgelerinden olan Körfezi, tünel ve köprü çılgınlığını değil, körfez olarak yararlanmayı bekliyor. İzmir, dünyada ender bulunan bir delta ile iç içe, Gediz Deltası’nda yılda yaklaşık 20 bin çift flamingo kuluçkaya yatıyor, yapılmak istenen yolun önemli bir kısmı deltada üreyen flamingoların beslenme alanından geçiyor. Olaya bütüncül baktığımızda, Körfez Geçişi Projesi aynı zamanda İzmir için çizilen senaryonun bir parçası idi. O senaryoda doğal varlıklarını kaybetmiş, birilerine rant sağlamak için betona boğulmuş bir kent var. Tercihimiz; Körfez’i, Gediz Deltası ve diğer doğal, tarihi, kültürel varlıklarını ve kimliğini koruyan sağlıklı bir İzmir’den yana olmalı.

Akıllardaki en önemli soru mahkeme iptal kararını uygulayacak mı?

Arif Ali Cangı (EGEÇEP) Hukuk devleti olmanın gereği olarak; bu mahkeme kararı gecikmeksizin, eksiksiz uygulanması Anayasa ve yasaların amir hükmüdür. Ama ne yazık ki bunun kendiliğinden olmayacağını biliyoruz, karara sahip çıkmak gerekiyor. Onun için mahkeme kararına sahip çıkmak hem hukukun üstünlüğü ilkesine sahip çıkmak, hem de İzmir’in kimliğini korumak açısından önemli. Mahkeme kararı, aslında İzmir’e bir anlamda armağan niteliğinde, aynı zamanda sorumlulukta yüklüyor. İzmirliler bu karara sahip çıkmazsa 2009/7 sayılı genelgeye dayanılarak yeni bir ÇED süreci başlatılıp,mahkeme kararının arkasından dolanma girişimi yaşanabilir. İzmir’in doğal ve kültürel varlıkları ile geleceği için herkesi karara sahip çıkmaya davet ediyorum.

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Özlem Şenyol: Bir buçuk yıldan fazladır sürdürdüğümüz hukuki mücadelenin sonunda aldığımız ÇED  iptal kararı ile İzmir adına önemli bir kazanım elde edilmiştir.Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mahkeme kararı ile iptal edilmiş ÇED  raporlarının birkaç düzeltme ile yeniden sunulması durumunda yeniden onayladığı proje örnekleri ne yazık ki oldukça fazla. Diğer taraftan Karayolları Genel Müdürlüğünün projenin uygulamaya geçmesi adına imar planlarını ve jeolojik etüd raporu için geçtiğimiz aylarda ihaleye çıktığını ve yapım aşamasında olduğunu da biliyoruz. Buradan yola çıkarsak projenin tekrar yeni bir ÇED raporu ile gündeme gelme olasılığı mümkündür. Ancak mahkeme kararının gereği olarak proje ile ilgili tüm devam eden işlemlerin iptal edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla telafisi mümkün olmayacak büyük kamu zararlarının oluşmaması adına ilgili kurumların hukuki ve bilimsel olarak kamu yararı içermediği kanıtlanmış körfez geçiş projesinin bir daha İzmir kamuoyunun karşısına getirilmemek üzere iptal edilmesini umut ediyorum.

Özlem Şenyol

Körfez Geçiş Projesi yalnızca İzmir Körfezini güney ve kuzeyden bağlayacak bir yol projesi değildir.

İlk olarak 2014 yerel seçimlerinde bir seçim projesi olarak İzmir’in gündemine gelmiş sonrasında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından uygulamaya geçirilmek için işlemler yürütülmeye başlanmıştı. Projenin hedefleri her ne kadar ÇED raporunda yazdığı şekilde kent içi trafiğini rahatlatacak bir ulaşım alt yapısı olarak sunulsa da arka planda Eğer bu proje hayata geçerse İzmir’in kuzey ilçelerinde ve güneyde başta inciraltı ve çeşme yarımadasında toprak rantı arttırılacak ve yeni gelişim alanlarına konu edilecektir. Bu alanların yapılaşması ile birlikte yapılaşma baskısı altında kalacak kuzeyde İzmir’in Gediz Deltası, flamingolar başta olmak üzere çok sayıda kuş türünün dünyadaki en önemli yaşama alanlarından biri, doğal sit alanları ve tarım alanları da gözden çıkarılmaktadır. İlgili uzmanlar tarafından bilirkişi raporunda da bu hususlara değinilmiş ve mahkeme projenin ÇED raporunu iptal etme kararına varmıştır.

Doğa Derneği avukatı Cem Altıparmak: Bildiğiniz üzere Doğa Derneği, kurulduğu yıllardan bu yana özellikle kuşlar ve sulak alanlar konusunda önemli çalışmalara sahip  bir sivil toplum örgütü. Gediz Deltası da Doğa Derneği’nin çalışma yürüttüğü bir bölge. Bu bölgeyi yok oluşa götürecek böyle bir proje ortaya çıktığında, Doğa Derneği de doğal olarak bu projenin karşısında oldu. Arif ve Özlem davanın Gediz Deltası ve İzmir için  önemi gayet iyi açıkladılar. Bu yüzden tekrara düşmemek adına ben bu dava deneyiminin İzmir’e ve sivil topluma kazandırdıkları açısından birkaç söz etmek isterim. Bu proje ilk gündeme geldiğinde, her bir yapı kendi penceresinden ayrı bir dava süreci yürütmek için harekete geçti. Farklı disiplinlerde uzmanlaşmış ancak birbirlerinden politik duruş ya da doğa koruma mücadelesi yöntemleri açısından farklılaşmış bu yapılar, çok kısa bir süre sonra, arkasında iktidarın ve yerel politikacıların desteğini almış, böylesine “çılgın” bir projeye karşı işbirliği yapmanın önemini fark ettiler. O noktadan sonra mücadele ve dava süreci ortaklaştırıldı. Davanın takibi, keşiflere hazırlık, sürecin kamuoyuna duyurulması ve desteklenmesi gibi konularda ortak çalıştılar ve kazandılar. Somut olarak dava bazında ortaya çıkan bu ortak mücadele deneyimi, bu dava ile sınırlı kalmadı ve İzmir’deki farklı bileşenlerin de katılmasıyla “İzmir’e Sahip Çık Platformu”na evrildi.

Cem Altıparmak

Yani bir davadan yola çıkan mücadele bu davayı da aşarak İzmir’in ekolojik ve kentsel sorunları için mücadele eden yeni bir sivil toplum platformunun doğmasına vesile oldu.

Ben bu noktayı oldukça önemsiyorum. Tabi bu notaya gelişte, son dönemde yine İzmir’de ortaya çıkan ve İzmir’in en önemli kentsel yeşil alanı olan Kültürpark’ın ne yazık ki yerel yönetimler (İzmir Büyükşehir Belediyesi) eliyle amaç dışı ve kamu yararına aykırı olarak, bazı sermaye gruplarına tahsisine yönelik girişimlerine tepki olarak doğan Kültürpark Platformu deneyiminin, İzmir’deki sivil toplum mücadelesine katkıları da yadsınamaz. Yani bu son dönemde, İzmir’de kent ve ekoloji merkezli sivil toplum mücadelesinin bir hayli hareketli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Sonuç olarak, çevresel konularda halkı karar alma süreçlerine dahil etmeyen bir yönetim anlayışının, hangi politik çizgide olursa olsun, ortak mücadele yöntemleri ile başarısızlığa uğratılabileceğinin değerli örneklerini göstermesi açısından körfez geçişi, İzmir’e Sahip Çık ve Kültürpark Platformu gibi yerel mücadele deneyimlerini önemsiyorum.