Çevreciler İçin En Ölümcül Yıl

2017’de 207 aktivist topraklarını korumaya çalışırken öldürüldü.

Global Witness (Küresel Tanık) grubu, aktivistlerin devlet destekli cinayetlere kurban gittiğine dair kanıtlar olduğunu bildiriyor

Öldürülen 207 kişiden 57’si Brezilya’da, 48’i Filipinler’de

Korkunç ölümlerin arkasında tüketici mallarına ve palm yağına yönelik talep var

Grup, yatırımcılara üretimde daha fazla şeffaflık talep etme çağrısı yapıyor.

Global Witness kampanya grubunun verilerine göre geçtiğimiz yıl en az 207 çevre aktivisti öldürüldü. STK’nin raporunda, devlet destekli cinayetlerin zirve yaptığı ve 53 ölümden polisin veya ordunun sorumlu olduğu vurgulanıyor. Çevre savunucuları çoğu zaman topraklarını kahve ve palm yağı üretimi de dahil kapitalist pazara açma amaçlı girişimlere karşı mücadele ederken öldürüldüler. Küresel hak örgütünün raporuna göre büyük tarım şirketlerinin kâr amaçlı projeleri çoğu zaman ölümlere neden oluyor. 2017 çevreciler için en ölümcül yıl oldu.

Tüketici mallarına yönelik talep artışı, mahsul yetiştirmek için ‘çok geniş arazilere’ ihtiyacı ortaya çıkarıyor. ‘İnsanlar hakları için direndiğinde ve çevrenin korunmasını talep ettiğinde, en zalim yöntemlerle susturuluyorlar’ diyor Global Witness kampanyacısı Ben Leather. Grup, geçtiğimiz yıl yaşanan ölümlerin dörtte birinden resmi makamların – asker veya polis – sorumlu olduğunu ortaya çıkardı. Fakat Leather, faillerin çeteler olduğu cinayetlerde bile devletin parmağı olabileceğini ekliyor.

2017’de 57 kişinin öldürüldüğü Brezilya toprak aktivistleri için en ölümcül ülke oldu. Onu 48 cinayetle Filipinler izliyor. Bu cinayetler arasında El Nido, Palawan’da 14 Eylül’de yapılan bir ağaç kesme karşıtı eylem sırasında vurularak öldürülen çevreci Ruben Arzaga da var. Cinayet, ada nüfusundan turistlere kadar çok yaygın bir tepkiye neden oldu. Global Witness, büyük şirketlere ve devlet destekli projelere karşı çıkan topluluklara yönelik korkunç suçlar işlendiğini belgelemiş.

Saldırılar cinayetin yanı sıra ölüm tehditlerini, göz korkutmayı, tutuklamayı, siber saldırıları, cinsel saldırıları ve davaları da içeriyor. ‘Devletlerin insan hakları savunucularını korumak gibi bir yasal ve etik sorumluluğu var ama genellikle onlara sözel olarak ve istatistiklerimizin de gösterdiği gibi, bu cinayetlerden bazılarını işleyen silahlı güçleri ile saldırıyor,’ diyor Leather. Raporları bu şiddet ile marketlerimizin raflarından aldığımız ürünler arasında bağ olduğunu gösteriyor.

Büyük çaplı tarımsal üretim, madencilik, ağaç kesimi ve yasa dışı avlanma, kozmetik için palm yağı, biftek için soya ve mobilya için kereste gibi gündelik ürünlerin hammaddesini sağlıyor. Global Witness Brezilya Başkanı Michel Temer’i özellikle eleştirerek yönetimini seçim yılı sırasında büyük tarım şirketleri üzerindeki denetimleri azaltmaya çalışmakla suçluyor.

‘Michel Temer ve Brezilya yasama organı, toprak haklarını ve yerli halkları korumak için getirilmiş yasaları ve kurumları zayıflatıyorlar,’ deniyor raporda. ‘Bir yandan da büyük şirketler için hassas ekosistemleri sömürebilmeyi kolaylaştıran düzenlemeler çıkarıyorlar. Bunların insanlar ve çevre açısından çok tahrip edici etkileri var.’

2017, Global Witness ölümleri raporlamaya başladığından bu yana çevreciler için ölümcül yıl olmasının yanı sıra, toprak aktivistleri açısından en fazla katliamın da yaşandığı yıl oldu. Grup aynı anda dörtten fazla aktivistin öldürüldüğü yedi vaka belgeledi. Filipinler’de bir kahve plantasyonunu protesto eden sekiz köylünün askerlerce öldürüldüğü katliam bunlardan biri. Şiddetin uzak ara en sık kurbanı olanlar, devlet ve toplum tarafından zaten dışlanmış olan yerli halklar.

‘Elbette hayatım tehlikede,’ diyor aktivist Mario do Socorro Costa da Silva. Kendisi Brezilya’daki yerli toplulukları ile birlikte hidro alüminyum fabrikalarına karşı kampanya yürütüyor. ‘Bu zulüm karşısında susmadığım için günde 24 saat ölüm tehdidi alıyorum.’

Leather, daha fazla hesap verebilirlik ve risk altındaki topluluklar için daha fazla koruma çağrısı yaparken, tarım yatırımcılarının ve hatta tüketicilerin satın aldıkları ürünlerde daha fazla şeffaflık talep ederek şiddetin azalmasına yardımcı olabileceğini söylüyor. ‘Raflarımıza gelen ürünleri üretenlere sorular sormalıyız,’ diyor. ‘Palm yağı sektörünün kesinlikle kendisini temize çekmesi gerekiyor ve bu sektöre yatırım yapan herkes paralarının toprak gaspına, insan hakları ihlallerine ve nihayetinde de bununla mücadele edenlere yönelik cinayetlere gitmediğinden emin olmalı.’

Kaynak: Dünyadan Çeviriler