Doğrudan Pazarlama İletişimcisi Emine Pura: “Dünya genelinde, farklı derecelerde de olsa, kadın-erkek temsilinde ciddi bir dengesizlik var.”

Sivil Sayfalar olarak sivil toplumun gündemine aldığı, bizim öncelik verdiğimiz konularda dosya çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Yeni dosya çalışmamızın konusunu da “Reklamlarda Cinsiyet Eşitliği” olarak belirledik. Gerçekleştirdiğimiz dosya çalışması kapsamında akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, reklamcılarla görüşmeler gerçekleştirdik, analiz ve değerlendirme yazıları kaleme aldık. Bu dosya kapsamında ürettiğimiz içerikleri sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Dosyanın bir diğer görüşmesini ise […]

Sivil Sayfalar olarak sivil toplumun gündemine aldığı, bizim öncelik verdiğimiz konularda dosya çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Yeni dosya çalışmamızın konusunu da “Reklamlarda Cinsiyet Eşitliği” olarak belirledik. Gerçekleştirdiğimiz dosya çalışması kapsamında akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, reklamcılarla görüşmeler gerçekleştirdik, analiz ve değerlendirme yazıları kaleme aldık. Bu dosya kapsamında ürettiğimiz içerikleri sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.

Dosyanın bir diğer görüşmesini ise Doğrudan Pazarlama İletişimcisi Emine Pura ile gerçekleştirdik.

Reklam ve cinsiyetçilik meselesini nasıl görüyorsunuz? Ne durumda olduğumuzu düşünüyorsunuz?

Emine Pura: Reklamda cinsiyetçilik dediğimizde kadın ve erkeğe biçilmiş roller ve bunlara göre prototipleri kast ediyoruz. Bu prototipleri yaratmak ve sunmak bir yana, kadın ve erkek olarak ayrıştırmak da cinsiyetçilik. Ben sorunun çoğu zaman buradan başladığına inanıyorum.

Reklamda kadın ve erkeği nasıl konumlandırıyoruz diye baktığımızda, hem dünyada hem ülkemizdeki örneklerde kadın hala evi çekip çeviren, duyarlı, duygusal, anne/eş. Şehirli çalışan bir kadın ise sürekli gün içinde bir yerden bir yere yetişme derdinde, kilo/sağlıklı yaşam takıntılı biri. Erkek, daha rahat, özgür, cesur, aile babasıysa aileyi çekip çeviren, karar alan, besleyen, maça giden-maç izleyen bir profil. Bu prototipler öyle kabul görmeli ki feminen yaklaşımlar alçaltıcı, örneğin kadın kıyafeti giyinmek, “feminen” görülen hobilere sahip olmak.

RTÜK’ün yaptığı “Kadınların Televizyon İzleme Eğilimleri Araştırması”’na göre çalışmaya katılanların %53’ü reklamlarda kadını en çok anne olarak, %22’si cinsel nesne olarak gösterildiğini söylemiş. İş hayatındaki kadını ise reklamda sadece %11,9 olarak gördüğümüzü düşünüyoruz. JWT New York’un 2006-2017 arası, 2000’den fazla İngilizce dilindeki reklamı inceleyerek gerçekleştirdiği araştırma verileri de benzer. Reklamlarda kadınların iki katı erkek karakterler oynuyor. Bunlar, 4 katı daha fazla görünüyor, 7 katı daha fazla konuşuyor. Erkek 7 katı daha fazla konuşurken de kadından %28 daha fazla başarı ve güçten konuşuyor. Yani erk erkeğin elinde.  Kadın karakterlerin sadece %8’i düzenli bir işe sahip. Dolayısıyla dünya genelinde, farklı derecelerde de olsa, kadın/erkek temsilinde ciddi bir dengesizlik var.

Sadece reklamlarda değil kadına “bayan” denmesinde, kadını ezen küfürlerin günlük hayatta rahatça kullanılması gibi toplumsal farkındalıkla hayatın yer yerinde cinsiyetçiliğin önce dikkate alınması sonra düzeltilmesi gerekiyor. Böylesine bir toplumsal hareket, reklama dönersek tüm paydaşların bir araya gelmesiyle gerçekleşebilir. Sektör paydaşları yani, reklamı veren, üreten, akademisyenler, kanat liderleri, STK,  meslek örgütleri… Reklamları konuşuyoruz ancak bu bakış ile dizilere de bakmak gerektiğini düşünüyorum.  Tüketiciler yani izleyenlerin bilinçli olması ile önüne geçmek istediğimiz konuların senaryoda parlatılmasına tepki vermememiz lazım. En önemlisi kadına şiddet…Ülkemizde kadına şiddeti kınadığımız, engellemek için devlet politikaları geliştirdiğimiz bir hastalık, bunu kabul edilir basit bir sahne olarak kitlelere sunmak kabul edilemez.

Cinsiyetçilikle ilgili farkındalık ve sosyal medyanın gücü ile yayından çekilen reklamlar, düzeltilen söylemler görüyoruz çok şükür. Ama bunun daha organize ve belli düzenlemeler içinde sürekliliği sağlanmalı. Üretilenleri geri çekmek veya kısıtlamak değil kast ettiğim, baştan cinsiyetçilik dili olmadan üretmek doğrusu.

Dünyada da reklamda cinsiyetçiliğin önüne geçilmesi, kadını daha düşük gösteren durumlara karşı gündem benzer. Ancak, tepki ve etkileşim daha yüksek. “Time’s Up” akımı Amerika’nın son aylardaki gündemi. Bir taraftan cinsel istismara uğrayan kadınları çıkıp bunu dillendirmesi, önüne geçilmesi için konuşmaları ve benzer şeyleri yaşayan kadınlara destek verilmesi, diğer taraftan ücret eşitsizliği. Özellikle Hollywood’da kıvılcımı ateşlenen bu akım, hep olan ama bir şekilde çözülmemiş anlamsız bir durumun tam da gözüne ışık tutuyor. Bugün Meryl Streep gibi bir aktris bile hiç bir filminde eşit bir ücret almadığını söylüyor.

Reklamda cinsiyetçiliğin önüne geçilmesi, iş hayatında kadına eşit hakların verilmesi konusunda ülkemizde de önde gelen kurumlar, STK’lar başarılı çalışmalar sürdürüyor. Bunların daha da yayılması ve bir değişim yaratması için herkesin kendi dünyasında emek vermesi lazım.

Peki sizin de çalışmalarınızı yürüttüğünüz doğrudan pazarlama sektörünün özgün bir tecrübesi var mı bu alanda?

Emine Pura: Doğrudan pazarlama, reklam ve halkla ilişkiler gibi kitlesel iletişim mecraları dışında kalan, seçilmiş bir hedef kitleye ulaşmak üzere gerçekleştirilen, tüm iletişim faliyetlerini kapsayan çalışmalardır. Marka ile nihai tüketicisi-satış kanalı arasında somut, ölçümlenebilen, direkt bir bağ kurar. Örneğin, tüm Türkiye için kimi zaman dünyanın belli coğrafi bölgeleri için tek tip bir reklam kurgusu yapılırken, doğrudan pazarlamada ülkeye, şehre, semte, pazara, hipermarkete, bakkala yönelik ve bu kanallardan alışveriş yapan alışverişçilere yönelik ayrı kampanyalar tasarlanır. Protip yaratıyorsak da biraz daha farklılaşan veya özgün oluyordur herhalde.

Sektörün en büyük gücü genç ve kadın istihdamında 200.000’ler varmış büyüklüğüdür. Çoğu zaman üniversitede okurken,  part -time çalışarak hem harçlık kazanan hem tecrübe kazananlar, bir çok kişinin ilk iş tecrübesi olan alanlar…Bu anlamda bir anne gibi geliştiren, destekleyen bir sektör doğrudan pazarlama. Hemen her sektöre hizmet verebilen sahada pazarlama, etkinlik pazarlaması, veritabanına dayalı ve dijital pazarlama gibi çok zengin bir alanı kapsıyor. Bu anlamda çok dinamik, kendini güncelleyen bir iletişim kolu. Mutlaka göz ardı ettiğimiz, körlük yaşadığımız alanlar vardır ancak ekonomide ciddi pozitif ayrımcılık yaptığın söylemekten gurur duyduğumuz bir sektör doğrudan pazarlama. Beş sene öncesinden bir örnek vereyim vaka paylaşayım; dünya devi bir firmanın gıda ürünleri için marketlerde tanıtım ve tadım yapan ekiplerde, markanın gücüne yakışır bir farklılık aranıyor. Marka DNA’sı ile iletişim modellerini incelediğimizde hep gözden kaçan bir fırsat görüyoruz. Ürünü tanıtacak ve tadımını yaparak satışını arttırmayı hedefleyecek ekiplerin tümü üniversite öğrenci, mezunu ya da lise mezunu genç kızlarımız. Alışverişçi ise evde yemek yapan kadın. Ev kadını ya da iş kadını önemli değil ama o ürünleri nasıl pişireceğini bilen kadınlar. Bu denklemde alışverişçi hem ürün hem mutfak konusunda daha tecrübeli. Markayı ikna etmek çok kolay olmadı ama fikre destek verme cesaretini gösterdiler. Evde yemek pişiren genç evliler, genç annelerden tüm Türkiye genelinde seçmeler ve tanışma toplantıları yaptık. Daha önce hiç çalışmamış ya da hiç tanıtım yapmamış kadınlar, kişisel bakım-iletişim-ürün eğitimleri aldılar. Elemeler sonucunda 150 kişilik Lezzet Ekibimiz kuruldu. İki sene boyunca globalde ve ülkemizde örnek proje olarak seçilen, ödüller alan birçok çalışmaya bu ekiple imza attık. En anlamlısı da bu kadınlar neredeyse tamamının kriz döneminde işinden olan eşine katkı yapması, üniversitedeki çocuklarına harçlık yollaması, kiminin ilk defa kendi kazandığı ile kendisine yatırım yaptığı güzel hikayeler biriktirdik.

Başta söylediğim sosyal konumlamalar nedeniyle iş seçme durumu oluyor. Örneğin; tanıtım işini –özellikle bazı marka ve kategorileri- erkekler de gayet başarılı yapabilirler ancak tercih etmiyorlar. Belki daha fazla iş imkanı olan bu pozisyonu “feminen” algıladığı için yapmak istemiyor. Araçlı çalışacağı ve şef olacağı bir iş imkanı varsa onu tercih ediyor. Biz genelde işi hayata geçirirken kuracağımız ekiplerde cinsiyetçi bir yaklaşımla kadın-erkek aramak yerine markaya- projeye uygun özellikler arıyoruz. Örneğin; ev hayvanı besleyenler, kozmetik ürünleri konusunda en az 3 sene tecrübe, makyöz, diş hekimi öğrencisi gibi.

Hayatın geneline yerleşmiş anlamsız, yakışıksız cinsiyetçi yaklaşım-söylemleri, kapsamın geneline sıfırdan bakarak varsa yıkmak, kıyıda köşede kalmışları süpürmek gerekiyor. Bunun için toplumun tüm bireylerine ve kurumlara görev düşünüyor.

 

Dosyadaki diğer tüm yazılara linkten ulaşabilirsiniz.

Reklamcı Yazar Ender Merter: “Balık Baştan Kokmamalı”

https://www.sivilsayfalar.org/2018/02/08/reklamlarda-cinsiyet-esitligi-dosyasi-2-cinsomedyadan-aspurce-gizem-kocakla-gorusme/

Reklamcı Yazar Ender Merter: “Balık Baştan Kokmamalı”

Rumeysa Çamdereli

Üyelik Tarihi: 02 Ocak 2017
26 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör