Hapishanelerin en görünmez mahpusları: Kız çocukları ve LGBTİ’ler

“(mahpus) çocukların yarısından fazlasının gerçekleştirdiği eylemin suç olduğunu farkında. Suç örgütlerinin eline düşüyorlar falan değil, çocuklar yaptıklarının kanunda suç olduğunun bilincinde. Bunları hangi ihtiyaçlardan dolayı yapıyorlar asıl sorulması gereken soru bu!”  20 Kasım dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldığı hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde […]

“(mahpus) çocukların yarısından fazlasının gerçekleştirdiği eylemin suç olduğunu farkında. Suç örgütlerinin eline düşüyorlar falan değil, çocuklar yaptıklarının kanunda suç olduğunun bilincinde. Bunları hangi ihtiyaçlardan dolayı yapıyorlar asıl sorulması gereken soru bu!” 

20 Kasım dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldığı hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi de, 193 ülkenin taraf olduğu (en fazla ülkenin onayladığı) insan hakları belgesi. Türkiye’nin bu sözleşmeyi onaylamasının üzerinden 22 yıl geçti. Peki, bunca yılın ardından Türkiye çocuk hakları konusunda nerede? Mevzuyu alt başlıklar halinde ele alacak olursak; çocuk mahpuslar için durum ne?

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği / Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi (CİSST / TCPS) Çocuk Ağı Temsilcisi Alper Yalçın’la çocuk mahpuslar ve onların görünmeyen problemleri hakkında konuştuk. ‘Türkiye’de Çocuk Mahpus Olmak’ adlı kitaba da imza atan Yalçın, 96 mahpus kız çocuğunun 29 ildeki hapishanelere dağılmış olması, LGBTİ çocukların görünmezliği, örgün öğretime devam eden çocuk mahpus sayısının 11’den 219’a yükselmesi ve daha birçok detayı Sivil Sayfalar için anlattı.*

 Çocuklarla yolunuz ne zaman kesişti ve bu zamana kadar neler yaptınız? Hikayenizi öğrenelim…

Alper Yalçın

21 yaşında Toplum Gönüllüleri Vakfı’nda cezaevindeki çocuklarla atölye çalışması yaparak başladım sonrasında ‘Çocuk Cezaevleri Kapatılsın’ Girişimi ve CİSST’le tanıştım. Herkesin kendince bir sebebi var bu alanda çalışmak için. İki yıl gönüllü çalışma yapmak benim için önemli bir deneyimdi. Ardından çocukların sorunlarına ilişkin bürokrasi nasıl işliyor, çocuk odaklı nasıl çalışmalar var bunları görmek anlamında CİSST benim için iyi bir yer oldu. Mekanizmaların hepsiyle iletişim kurduk. Olumlu geri dönüşler de oldu. Çocuk hakları gününe dair “Çocuk Mahpuslara İlişkin Hak İhlali İddiaları, Bilgi ve Denetim Mekanizmalarına Yapılan Başvurular ve Akıbetleri” raporu hazırladık. Önümüzdeki süreçte de sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) bir araya geleceğimiz toplantı planlıyoruz.

Öncelikle hapishaneler çocuklar için uygun bir yer mi? 

Çocukların hapsedilmesi, BM Çocuk Hakları Komitesi tarafından da “özgürlüğünden yoksun bırakılmanın başvurulacak son çare olması ve olabilecek en kısa sürede” tutulması gerektiği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Bu temel ilke, Türkiye tarafından da kabul görmüş ve sözleşme imzalanmıştır. Sözleşmenin imzalandığı zamandan bu güne dek, çocuk mahpuslara ilişkin Türkiye’de de gerek akademik çalışmalarda, gerek sivil toplum örgütlerinin çalışmalarında, çocukların tanıklıkları ve deneyimleri hapishanelerin çocuklar üzerinde onarılamayacak izler bıraktığı ortaya koyulmuştur. Dolayısıyla çocuk tutukluluğuna son verilmesi gerektiğini söyleyebilmek için başvurulacak birçok referans söz konusudur. Çocuk hapishanelerinin olmadığı ülkeler var, bu iradenin adalet bakanlığı tarafından da benimsenmesi gerekiyor.

 Her yıl kaç çocuk hapishaneyle ‘tanışmak’ zorunda kalıyor?

Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 2016 verilerine göre çocuk mahkemelerinde ve çocuk ağır ceza mahkemelerinde 12 bin çocuk hapis cezası almış.

Kaçı mükerrer tutuklu?

Son dönemde yapılan ayrıntılı bir istatistik yok. Hala 2011’deki verilere bakıyoruz, o veriler bize çocukların yüzde 68’inin tahliye olduktan bir yıl sonra tekrar hapishaneye döndüğünü söylüyor.

Veri eksikliğini neye bağlıyorsunuz?

Hapishane içinden veri edinmek zor oluyor. Bilgi edinme başvurularımız oluyor. Örneğin Kasım 2015 ile Haziran 2017 arasında 68 bilgi edinme başvurusunda bulunduk. Başvuruların 26’sı yanıtlanmış. 42’si yanıtlanmamış.

Aldığınız 26 cevap tatmin edici mi?

26 başvurunun dokuzunda talep ettiğimiz sorulara cevap alabilmişiz. Genelde  “bu bilgi inceleme ve araştırma gerekiyor” ya da “bu kurum ve kuruluşları ilgilendiren bilgi değildir” cevabı veriliyor ki; bu minvalde 17 cevap almışız. Cevaplar soruya göre değişkenlik gösteriyor. Çocukların öğrenim durumuna ilişkin bir bilgi edinme başvurusu yapıyorsunuz ve cevap alıyorsunuz. Ancak altı ay sonra tekrar bilgi edinmek istediğinizde “Bu bilgi inceleme ve araştırma gerektiriyor” şeklinde dönüş alabiliyorsunuz. Bilgi edinme mekanizmalarıyla ilgili tutarsızlıklar var.

Başka yollarla bilgi edinmek mümkün mü?

Bir diğer bilgi edinme aracı da soru önergeleri. Fakat belirtmek gerek: Kasım 2015 – Haziran 2017 arasında hiçbir önerge, süresi içinde yanıtlanmadı.

Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Kuralları’na göre (Havana Kuralları) çocuğun “saygın sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle iletişim kurma” tavsiyesi yerine getiriliyor mu?

Mektuplaştığımız çocuk mahpuslar var; avukatlar aracılığıyla mektuplarımızın engellendiğine dair bilgiler alıyoruz. Malumunuz, hapishanelerde mektup okuma komisyonları var. Mektup akışına onlar karar veriyor.

Sivil izlemelerin mümkün olmadığını da söyleyebilir miyiz?

Söyleyebiliriz. Resmî denetim mekanizmaları var; insan hakları kurulları, il ve ilçe cezaevleri izleme kurulları, kamu denetçiliği kurumu gibi. STK’lar sayısı az da olsa Türkiye İnsan Hakları Kurumu üzerinden incelemelere dahil olabiliyordu. STK’ların olacağı, uluslararası standartlarda tanımlanan sivil izleme mekanizmalarının olması gerekiyor.

Parası olmayan çocuk istismara açık oluyor

Çocuk mahpuslar temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar mı?

Tamamen çocuk mahpusun ailesinin maddi durumuyla ilgili. Burada tartışmamız gereken de içerideki her şeyin ücretli oluşu. Üç öğün yemekle beraber içme suyu veriliyor ancak yemek saati dışında susadıysan kantinden su satın almak zorundasın. Parası olmayan çocuk, suyu musluktan içer. O gün yemeği beğenmediyse ya kantinden alışveriş yapar ya da aç kalır. Ailesini arayabilmesi için telefon kartı alması gerekir, bu da ücretli. Eğer parası yoksa ve koğuştaki arkadaşları dayanışma halinde değilse, çocuğun sürekli ayak işlerini yapmasına ve istismara açık olmasına sebep olabiliyor. Dayanışma varsa biri diğerinin masrafını üstlenebiliyor.

Siz bu konuda neler yapıyorsunuz?

Çocuklarla mektuplaşarak sorunlarını duymaya çalışıyoruz. Yapısal sorunlara ilişkin çalışma yürütüyoruz. Avukatlardan bilgi ediniyoruz. Hapishanelere girebildiğimiz müddetçe içeride hak temelli çalışma yapmak, personelin ve çocukların sorunlarını öğrenip çözüm üretmek amaçlarımız arasında. Dokuz mahpus grubuyla çalışıyoruz, geniş bir iletişim ağımız var. Bilgi toplayıp bilgiyi yaymaya çalışıyoruz.

Bugüne kadar kaç çocukla mektuplaştınız?

2015 sonundan bu yana 180’e yakın çocuğa mektup yolladık. 180 çocuktan ortalama 40 tanesi dönüş yaptı. Güven duymakta zorlanıyorlar ve onlara ulaşmak daha zor. Yetişkinler hükümlü oluyor, yıllarca mektuplaşabilirsiniz ama çocuklar tutuklu olduğu için altı ay sonra tahliye oluyor ve ulaşamıyorsunuz. Çocukları ziyaret eden avukatların sayısı da az.

Mektupların içeriği nasıl?

Adını nereden duyduğumu söyleyip kendimi tanıtıyorum. Dernek adına yazıyorum ama kimim, kaç yaşındayım, neler yapıyorum bunları anlatıyorum. Bu sohbeti hapishane içinde tutmayıp doğal bir tanışma üslubuyla yazıyorum. Sadece sorun yaşadığında değil, sorun yaşamadığında da yazabileceğini söylüyorum.

Mektuplaştığınız çocukları nasıl seçiyorsunuz?

O ilde o hapishaneyi ziyaret eden avukat var mı yok mu onu bulmaya çalışıyoruz. Onlar üzerinden bilgi alıyoruz. Malum, gizlilik ilkesi var. Yetişkin isimleri paylaşılabiliyor ama çocuk isimleri basınla dahi paylaşılamaz. Avukatlarla kurduğumuz güven ilişkileri üzerinden çocuk isimlerine ulaşıyoruz.

Peki biz neler yapabiliriz?

Bu çocukların durumuna yine çocuklarla konuşarak çözüm üretebiliriz. Örneğin üniversite öğrencilerinden oluşan bir ekip ‘gönüllü ziyaretçilik’ yapabilir. Burada da STK’lar devreye girebilir. Adalet bakanlığının çalıştığı STK’lar var. Bunların sayısı az. Daha fazla iş birliğine ve şeffaflığa ihtiyacımız var. Mesela Toplum Gönüllüleri Vakfı atölye çalışmaları yapıyor. Adalet bakanlığı üniversitelerle çalışma yapmaya açık. Üniversite öğrencileri ekip oluşturup bulundukları ildeki hapishanede çocuklar var mı yok mu öğrenebilir. Sonrasında o hapishanede atölye çalışması yapabilirler.

Eğitime devam eden çocuk mahpuslarda ciddi artış var

İçeride kaç kız çocuğu var? Onlarla iletişim kurabiliyor musunuz?

Ağustos 2017 itibariyle 96 kız çocuğu var. Onlarla iletişim kurmak için mektup yolluyoruz ancak cevap alamıyoruz. Bu 96 kız çocuğu 29 farklı hapishanede kalıyor. Kadın hapishanelerinde ve daha çok erkek hapishanelerindeki koğuşlarda kalıyorlar. Kurum erkek odaklı düzenlendiği için bazı ihtiyaçlara erişemiyorlar. Kız çocuklarıyla ilgili herhangi bir politika yok. Adalet Bakanlığı STK’ların bu konuda neredeyse hiç çalışma yapamadığını biliyor. Bakanlığın çağrı yapıp iş birliğini artırması gerekir.

LGBTİ çocuklardan haberdar mısınız?

Ne yazık ki elde veri yok. İletişime geçebildiğimiz çocuk da yok. LGBTİ çocuklarla ilgili ciddi bir çalışmaya ihtiyaç var.

Mahpus çocukların okulla ilişkileri nasıl?

Çocuk tutuklandığında Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalıyor. Örgün öğretimden yararlanamıyor. Direkt açıköğretime mahkûm oluyorlar. Örgün öğretimden yararlanan çocuklar ise eğitimevinde kalıyor. Burada çarpıcı bir bilgi var: CİSST’in yaptığı bilgi edinme başvurusuna gelen yanıta göre; örgün öğretim gören 219 çocuk var. Şubat 2016 tarihinde bu rakam 11 idi.

Çocuklar hapisten çıktıktan sonra günlük hayata adapte olabiliyor mu?

Sabıkaları varsa bu, damgalama anlamına geliyor. Birçok işyeri sabıka kaydı soruyor. Çıktıktan sonra hayat kurmakta zorlanıyorlar genel olarak. Sistem bu konuda onların aleyhine işliyor çünkü.

Çıkınca pişman olduğunu söyleyen çocuk var mı? Hapishanelerin caydırıcılık işlevinden söz edilebilir mi?

Pişman çıkıyor ancak onun için onarıcı değil cezalandırıcı bir yer. Pişmanlığı orada yaşadıklarına dair. Hapishanedeki koşullardan dolayı tekrar girmek istemiyor. Bu bir başarıysa eğer çok yazık bir başarı!

Çocuklar çıktıktan sonra irtibatınız sürüyor mu?

Çıktıktan sonra takip mekanizması yok. Tahliye olduktan sonra bazı çocuklarla iletişim kuruluyor. Sayısı çok az. Tahliye olan çocuğa o ilde bulunan STK’ların, kamu kurumlarının yer aldığı bir broşür verilmeli. Hapishane idarelerinin elinde böyle bir broşür yok.

“…çocuklar yaptıklarının kanunda suç olduğunun bilincinde. Bunları hangi ihtiyaçlardan dolayı yapıyorlar asıl sorulması gereken soru bu!”

Mahpus çocukların haklarının korunması adına acil yapılması gerekenler neler?

Hapishane kapılarının STK’lara açılması gerekir. Bu aynı zamanda aileler için de geçerli. Biz nasıl bilgiye erişemiyorsak aileler de erişemiyor. Denetim mekanizmalarının çocuk odaklı başvuru yöntemleri belirlemesi gerekiyor. Şikâyetlerini iletemeyen çocuklar var. Sonrasında misillemeye maruz kalma endişesi taşıyorlar. Dolayısıyla denetim mekanizmalarının yeniden tartışılması gerekiyor. En acil ihtiyaç bu.

Çocukların görüşünü ve desteğini almaktan bahsediyorsunuz ancak, genel algı “çocuk haklarını bilmez, anne baba söyler” üzerine kurulu…

Kafa karıştırıcı bulgulardan bir tanesi: çocuklardan yarısından fazlasının gerçekleştirdiği eylemin suç olduğunu farkında olmaları. Suç örgütlerinin eline düşüyorlar falan değil, çocuklar yaptıklarının kanunda suç olduğunun bilincinde. Bunları hangi ihtiyaçlardan dolayı yapıyorlar asıl sorulması gereken soru bu! Suç olduğunu bilmelerine rağmen bunu tercih etmeleri aslında birçok şeyi tartışmanız gerektiğini de ortaya koyuyor. Çocukların kamusal ve sivil alanda kendilerini ifade edecekleri alan yok. STK’lar bu ortamları yaratmaya başladı. Biz bu işin özneleri olmadan bu işi nasıl yapabileceğimizi konuşursak yine bir tahakküm ilişkisi kurmuş oluruz. Tahakküm ilişkisini ortadan kaldırmak, çocukların da gayet  yetişkin bireyler gibi özgün düşüncelerinin olduğunu anlayabilirsek çocukların neye ihtiyacı olduğunu anlayabiliriz. Hapishaneye ihtiyaçları olmadığı çok aşikar. Başka türlü bir sisteme ihtiyaç var. Bu toplumsal tartışmaları yapmayı gerektiriyor. Bir çocuk oturup yoksulluğu tartışabilir sizinle. Kendi ailesine destek olmak için kendisinin çalışmayı tercih ettiği bir süreç olabilir, bu tüketim toplumunda çocuk bir şeyi çalmayı seçebilir. Çocuklarla pek çok şeyi tartışmak mümkün. Bu hapishane meselesini de tartışabilirsiniz. Onlar olmadan bunları tartışmak işe yaramayabilir.

*Hemra Nida Köse’ye katkılarından dolayı teşekkür ederim.