Meclis’te Yeni Bir Deprem Araştırma Komisyonu Kuruldu

Kahramanmaraş merkezli depremlerin araştırılması için Meclis’te yeniden bir Deprem Araştırma Komisyonu kuruldu.

TBMM Genel Kurulu’nda 5 siyasi partinin ortak önergesiyle Deprem Araştırma Komisyonu kurulmasına yönelik önergeler birleştirilerek görüşüldü. Görüşmeler sonucunda depremlerin sonuçlarının araştırılması için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına ilişkin önerge oy birliği ile kabul edildi. 21 üyeden oluşacak komisyon 3 ay süreyle çalışacak.

İzmir Depremi’nin ardından da 3 Mart 2021’de Alınabilecek Önlemlerin Ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuştu. Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği ve Sivil Sayfalar olarak Sivil Toplum için Destek Vakfı desteğiyle o dönemde sivil toplumun komisyona katılımını arttırmak için Sallanmadan Hazırlan başlıklı bir kampanya yürütmüştük. Deprem Komisyonu’nun çalışmalarını da izleyerek oluşturduğumuz raporda, sivil toplumun katılımının düşük olduğunu ve katılan kurumların ise büyük oranda devletle entegre çalışan dernek ve vakıflar ile zorunlu üyelik temelinde örgütlenen meslek örgütü ya da meslek odaları niteliği taşıdığını şöyle kaydetmiştik: “Komisyon görüşmelerinin genelinde ‘sivil toplum katılımı’ olgusunun normatif çerçeve düzeyinde var olduğu, fakat içinin doldurulmadığı ve tanımlanmadığı görülüyor. ‘Uygulanabilirlik’ ilkesi bağlamında ortak akıl vurgusu öne çıkarılmasına rağmen STK paydaşlığının zayıf olduğu görülüyor.”

Daimi İhtisas Komisyonu Kurulması Önerisi

Raporda araştırma komisyonunun daha etkili olması için, TBMM Deprem Araştırma Komisyonu Raporu’nun bağlayıcılığının sağlanması, Meclis’te daimi bir afet ihtisas komisyonunun kurulması, sivil toplumun afet eylem planlarına daha etkin bir şekilde dahil edilmesinin önemi vurgulanarak şu önerilere yer veriliyor:

  • Deprem alanında çalışacak STK’ların bir hazırlık safhasına girmesi;
  • Bir araya gelerek platform şeklinde hareket etmeleri;
  • Var olan platformların paydaşlarının çeşitlenmesi;
  • Aynı illerde çalışan büyük dernek ve vakıfların şubelerinin birbirleriyle rekabet içerisinde değil, işbirliğine yönelik çalışmalar yürütmesi;
  • Yasama süreçlerinden uzak durmaması ve bu süreçlerin paydaşı olması;
  • Kırılgan grupları temsil eden STK’ların (göçmen, kadın, engelliler) projelerine siyasi etki performansını eklemesi ve başarı ölçütü olarak siyasi etkiyi gündeme alması.
  • STK’ların kendi çalıştıkları alanlardan bağımsız olarak, afetler, depremler, iklim krizi ve salgın gibi gündelik hayatı etkileyen konuları politika, plan ve programlara dahil etmesi, bu bakış açısının ana programlara yerleştirilmesi;
  • STK’ların konu ve alanlarından bağımsız afet& deprem durumlarında işleme koyacakları ve kaynak ve ağlarını harekete geçirecekleri acil durum planlarının hazır olması.
  • STK’lar afet gibi can alıcı bir konuda işbirliğinin önünü tıkayan siyasi çekişmeler ve farklılıklara karşı merkezi ve yerel yönetim ve süreçlerin paydaşı olan STK’lar arasında protokol oluşturmaya yönelik bir çalışma yürütebilirler.
  • Bu protokol, deprem sahasında, aktörler arasındaki ilişkiler siyasi nedenlerle sekteye uğruyorsa, olası anlaşmazlık durumlarında ortaya çıkacak meseleleri ele almada ve sorunların üstesinden gelmede etkili olabilir.

Raporun tamamı için tıklayınız.