Sivil Alana Etki Eden Davalar: Kasım 2021

Son yıllarda yargı süreci devam eden pek çok davanın sivil alanı doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediğine şahit oluyoruz. Daralan sivil alan üzerinde çeşitli şekillerde ve farklı hak alanlarında olumsuz etkileri olan önemli davaları, her ay düzenli olarak takip edeceğimiz yeni bir dosya hazırladık. Dosyanın ilkinde, Çarşı ile birleştirilen Gezi Davası, Cumartesi Anneleri, Ankara Kadın Platformu ve Boğaziçi Üniversitesi Sergi Davasını ele alıyoruz.

Dosyanın ilk yazısında öncelikle, sivil alan üzerinde yarattığı baskıyı sıklıkla vurguladığımız, geçen hafta görülen Çarşı ve Gezi davası ile birleştirilen torba davayı ele alıyoruz.

Birleştirilen Gezi Davası: Avrupa Konseyi’nin Yaptırım İhtimaline Rağmen Kavala Tahliye Edilmedi
Birleştirilen Gezi Davası: Avrupa Konseyi’nin Yaptırım İhtimaline Rağmen Kavala Tahliye Edilmedi

Gezi ve Çarşı davalarının birleştirilmesiyle açılan yeni davanın 26 Kasım 2021’de 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci duruşmasında, iş insanı Osman Kavala’nın tahliye talebi bir üyenin şerhiyle reddedildi. Tutuklu olarak yargılanan tek kişi olan Kavala dahil 52 kişinin yargılandığı davanın bir sonraki duruşması 17 Ocak 2022’de görülecek. Kavala, “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “siyasal ve askeri casusluk” suçlarından yargılanıyor ve 4 yıldır tutuklu bulunuyor.

Davanın Önemi: Kavala’nın Tutukluğun Devamı Ne Anlama Geliyor?

Kavala’nın tutukluluk hâlinin devamının sivil toplum üzerinde yarattığı baskıyı 8 Ekim’de yapılan ilk duruşmanın ardından STK temsilcileri Sivil Sayfalar için yorumlamıştı.

Nitekim Osman Kavala da duruşma öncesi verdiği bir mülakatta, yürüttüğü sivil toplum faaliyetleri nedeniyle casusluk ile suçlanmasıyla yargılanmasına ilişkin olarak “Sadece casusluk suçlaması değil, bütün tutuklama süreci de sivil toplum aktivistlerine yönelik bir uyarı olarak nitelendirilebilir.  İddianamede, Yönetim Kurulu Başkanı olduğum Anadolu Kültür’ün Kürt ve Ermeni yurttaşlarımızın yaşadıkları ile ilgili kültürel çalışmalar gerçekleştirmiş olması, Avrupa’dan vakıflarla yakın iş birliği yapması casusluğa işaret eden olgular olarak anlatılmış. Böyle bir suçlamanın, hukuk normlarına göre hazırlanması gereken iddianamede yer alması, bu iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi ve tutuklama uygulamasına onay verilmesi, kuşkusuz STK’ler için de yeni bir tehdidin ortaya çıktığını gösteriyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Kavala’nın tutukluluğunun sürmesi, Türkiye’nin uluslararası hukuk kurallarına uygun hareket etmediği anlamına da geliyor. Hatırlanacağı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 10 Aralık 2019’da Kavala’nın tutukluluğunun hak ihlali olduğuna hükmederek serbest bırakılması gerektiğini açıklamıştı. AİHM kararının Türkiye’de yargı organları tarafından uygulanmaması üzerine, AİHM kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’nın 30 Kasım 2021’e dek Kavala’nın serbest kalması için Türkiye’ye süre vermişti.

İşte bu süre dolmadan birkaç gün önce yapılan duruşmada yine Kavala’nın tahliye edilmemesiuluslararası hukuk normlarına göre Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmemekte ısrar etmeyi sürdürdüğünü gösteriyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınmasından, Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar uzanan sonuçları olabilecek bir yaptırım sürecinin başlaması ihtimali bulunuyor.

Hukukçu Kerem Altıparmak’a göre, “Kavala davasıyla ilgili hukuki söylenebilecek bir şey yok”. Altıparmak, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nde 46 ülkenin 14’ünü ikna ederek ihlal prosedürünün başlamasını engelleyebilmesi ihtimalinin lobi gücüne bağlı olduğunu belirtiyor. 

Öneri“Dirayetle Adaleti Aramak” adlı Öte Beri Yeniden programında Kavala’nın yargılama sürecinin çok katmanlı boyutunu iç ve dış siyasi boyutlarıyla ele alınıyor.

Ek olarak bu konuda, Gökçer Tahincioğlu’nun “40 Soruda Kavala Dosyası” haber analizi, süreci önemli dönemeçleriyle ele alarak, karmaşık yargılama sürecini daha anlaşılır hâle getiriyor.

Yargı Süreci
  • Kavala, 18 Ekim 2017’de göz altına alındı ve 1 Kasım 2017’de “hükümeti devirmek ya da görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ile “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı. Diğer bir deyişle, Kavala’nın dosyasında Gezi olayları ve 15 Temmuz darbe girişimi birlikte ele alınıyor.
  • Kavala, Gezi Davası’nda yargılanırken 15 Temmuz nedeniyle başlatılan soruşturmadan, 2019 yılının Ekim ayında tahliye edildi.  Buna rağmen, o sırada Gezi Davası’ndan tutuklu olduğundan yine tahliye edilmedi. Zira İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020’de Kavala’nın tahliyesine hükmetti ancak Kavala henüz tahliye işlemlerini tamamlamadan İstanbul Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmasını gerekçe göstererek Kavala hakkında yeni bir gözaltı kararı aldı ve yeniden tutuklandı.
  • Casusluk (Kavala – Barkey), Çarşı ve Gezi davalarının birleştirilmesi ile oluşturulan yeni torba davada 8 Ekim’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar yargılama süreci başladı. Kavala, bu davada casusluk ve Gezi’yi finanse ettiği iddialarıyla iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Davada Kavala ile birlikte 51 sanık daha yargılanıyor.
  • Gezi ve Çarşı davalarının birleştirme kararı sonrası “torba davaya” dönüştürülen Gezi davasının 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 8 Ekim 2021’de görülen ilk duruşmada Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.
  • Bu kararın üzerinden geçen birkaç haftanın arından 22 Ekim 2021’de Kavala, “Bu şartlar altında adil bir yargılama yapılmasına imkân kalmadığından”, duruşmalara katılmama kararı aldığını ve şahsen savunma yapmasının anlamsız olacağını açıkladı. Nitekim, 26 Kasım’da yapılan 2. duruşmaya Kavala katılmadı.
  • Yeniden görülmekte olan Gezi davasının, Yargıtay tarafından beraat kararı bozulan Çarşı davası ile birleştirilmesinin ardından açılan yeni “torba davanın” bir sonraki duruşma 17 Ocak 2021’de görülecek.
  • Kavala’nın yargı sürecine dair detaylar https://osmankavala.org/tr/ sitesinde yer alıyor.
Cumartesi Anneleri Davası: 25 Yıldır Süren Hak Mücadelesinden Yargılanmaya

25 yıldır hak mücadelelerini sürdüren Cumartesi Anneleri’nin yargılandığı davanın 3.duruşması 24 Kasım 2021’de İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Yargılanan 46 sanık arasında kayıp yakınları, hak savunucuları ve gazetecilerin yer alıyor. Duruşmada reddi hâkim ve davadan çekilme talepleri reddedildi. Duruşmaya katılamayan bazı sanıklar hakkında ise zorla getirme kararı çıkarılması kararı alındı. Davanın bir sonraki duruşması 23 Mart 2022’de yapılacak.

Davanın Önemi

Cumartesi Anneleri, 1995 yılından beri Galatasaray Meydanı’nda pankart açarak ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma özgürlüklerini kullanıyordu.

Galatasaray Lisesi’nin önünde her hafta cumartesi günleri kayıp yakınları için toplanan ardından yapılan 700. buluşmada (26 Ağustos 2018) 46 kişi “kanuna aykırı toplantılara katılarak ihtara rağmen dağılmama” suçlamasıyla yargılanıyor.

Bu nedenle, 23 Kasım 2021 tarihinde insan hakları örgütlerinin ortak imzasıyla yapılan açıklamada “ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma haklarının güvence altına alınması” çağrısında bulunuldu.

Gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan kişilerden oluşan Cumartesi Anneleri, 870. Haftasında (27 Kasım 2021) bir araya gelerek kamuoyuna yaptıkları açıklamada “hak ve özgürlük talep eden herkesin cesaretini kırmayı hedefleyen davada” anayasal bir hak olan “barışçıl toplanma ve protesto hakkını kullanmalarına karşın, kanunda suç teşkil etmeyen eylemlerden yargılanmaları” nedeniyle beraatlarını talep etti.

Ankara Kadın Platformu’nun İstanbul Sözleşmesi Protestosu Davası

Ankara Kadın Platformu’nun Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini protesto eyleminde gözaltına alınan 33 kadının yargılandığı davanın ikinci duruşması, Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 26 Kasım 2021’de görüldü. 33 kadın hakkında 2911 sayılı “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etme” suçundan 1 yıl 6’şar aydan 3’er yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Sanıkların beraat talepleri kabul edilmedi. Davanın bir sonraki duruşması 23 Mart 2022’de yapılacak.

Davanın Önemi

Ankara Kadın Platformu’nun geçen yıl düzenlediği “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır! Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz Yaşam Zincirinde Buluşuyoruz” eyleminde gözaltına alınan 33 kadın savunmalarında “olay günü kolluk tarafından daha Anayasal haklarını kullanırken engellendiklerini, eyleme başlar başlamaz kolluk müdahalesine maruz kaldıklarını” ifade ediyor.

Dava, kadın hakları savunucularının “barışçıl protesto ve gösteri düzenleme hakkı ve bu hakkın engellenmesi” çerçevesinde ele alınıyor.

Yargılama Süreci

Ankara Kadın Platformu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini 12 Ağustos 2020’de Kolej’de protesto etme eylemi düzenlerken polis eyleme müdahale etmiş ve 33 kadını gözaltına almıştı. Yargılama süreci ise bu yılın 7 Haziran’ında başlamıştı.

 Boğaziçi Üniversitesi Sergi Davası

Boğaziçi Üniversitesi kampüsünde “Kâbe figürlü resmin yere serilmesi” nedeniyle 7 öğrencinin “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlamasıyla açılan davanın 3. duruşması 17 Kasım 2021’de 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Öğrencilerin talepleri reddetti. Bir sonraki duruşma 9 Şubat 2022’de yapılacak.

Davanın Önemi

Boğaziçi Üniversitesi Sergi Davası, “Kâbe görselinin yerine Şahmeran figürünün konduğu ve eserin köşe kısımlarında LGBTİ+ bayraklarının olduğu” tartışmaları medyada geniş yer bulmuştu.

7 öğrenci hakkında hazırlanan iddianamede, Kâbe görselinin üzerine LGBTİ+ bayrağı yerleştirilmesinin “İslam dini literatüründe yasak ve haram olarak kabul edilen eşcinsellik ve benzeri cinsel yönelimlere dair imge” olduğu, “şahmeran figürünün, İslam’ın tek yaratıcı olan Allah inancı ve Tevhid inancına aykırı olduğu” tespiti yer alıyor.

İddianamede bu tespitlerden hareketle, her iki görselin “İslam’ın ve Müslümanların yeryüzündeki en kutsal mekân ve yapı olarak kabul ettiği Kâbe’nin tasvir edildiği bir resim” üzerine konulmuş olmasını ve Boğaziçi eylemlerinde sergilenmesini “kin ve düşmanlığa tahrik” olarak nitelendiriyor.

Yargılama Süreci

Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olan 6 öğrenci ve başka üniversiteden 1 öğrencinin “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlamasıyla yargılanması.

Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Melih Bulu’nun atanması sırasında yapılan protestolarda, öğrencilerin 30 Ocak 2021’de düzenlediği sergide “Kâbe figürlü ve LGBTİ+ bayraklı eserin yere konulması ve” suretiyle, 7 öğrenci hakkında “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan 1’er yıldan 3’er yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.

“Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan soruşturma başlatılmış, olayla ilgili beş üniversiteli gözaltına alınırken mahkemede 2 öğrenci tutuklanmış, iki öğrencinin ev hapsi tedbiriyle serbest bırakılmasına karar verilmişti. Dava kapsamında tutuklu yargılanan iki öğrenci 17 Mart 2021’de yapılan ilk duruşmada tahliye edilmişti.