‘Yüzleşmenin Önündeki En Büyük Engel Cezasızlık’

Hafıza Merkezi eş direktörü Murat Çelikkan ile yüzleşme pratiğinden hareketle sivil toplum - siyaset ilişkilerini konuştuk. Çelikkan, demokratik insan haklarına saygılı, katılımcı demokrasiye sahip bir ülkede yaşamanın ön koşullarından birinin geçmiş hataların kabulü ve tekrarlanmasının önlenmesi olduğunu söylüyor.

Bize biraz Hafıza Merkezi’nden bahsedebilir misiniz?

Hafıza Merkezi, başlangıçta geçmişle yüzleşme özellikle Kürt meselesi ve zorla kaybedilenler üzerine başlayan çalışma bugün 4 temel çalışma alanına yayılmış vaziyette. Bunlardan birincisi hafıza ve barış çalışmaları. İkincisi cezasızlık ve hukuk alanı. Üçüncüsü özellikle son 4-5 yıldır Türkiye’de demokratik alanın tamamen kapanması sonucu hedef alınan insan hakları temelli çalışan örgütler ve kişilerin desteklenmesine yönelik çalışmaların yürütüldüğü bir alan. Dördüncüsü de Hafıza Merkezi’nin kuruluşundan bu yana çok önem verdiği uluslararası ilişkiler ve uluslararası deneyimlerin paylaşıldığı bir çalışma alanı.

Yüzleşme pratiğinden sivil toplum siyaset ilişkilerinde ne durumdayız? Ne kadar öğreniyoruz, neleri değiştirebildik?

Yüzleşme dediğimiz şeyin üzerinde kabul ve reddetme ikilemi var. Kabul gerçekleşirse bir özür dileme ve bu özrün gereklerini yerine getirme var. Türkiye’de yüzleşme konusunda sivil alanda büyük bir gelişme olduğunu söylemek mümkün. Örneğin sivil olarak Ermeni Soykırımı’nın başlangıç tarihi kabul edilen 24 Nisan’da yapılan anmalar, Dersim konusunda yapılan hafıza çalışmaları gibi. Fakat devlet nezdinde bunun bir karşılık bulduğunu söylemek mümkün değil. 

Devlet olarak yüzleşmediğimiz sürece insan haklarına saygılı bir toplumda yaşama imkânını sürdürmemiz mümkün değil. Cezasızlık bu yüzleşme konusundaki en büyük engellerden birisi ve bunlar üstü örtülebilecek şeyler değil. Yüzleşilmeyen her türlü ihlalin maalesef kendini tekrar etme pratiği dünyanın pek çok ülkelerinde de görülüyor. Dolayısıyla demokratik insan haklarına saygılı, katılımcı demokrasiye sahip bir ülkede yaşamanın ön koşullarından bir tanesi geçmiş hataların kabulü ve tekrarlanmasının önlenmesidir.

Sivil toplum, Türkiye’de bunun sağlanması için mücadele yürütüyor ama şu anda sivil toplumun bunu sağlanmasını sağlayacak devlet kadrosuyla müzakere edebilmesinin önü kapatılmış durumda. Yani şu anda Türkiye’de sivil toplum-devlet ilişkisinin sıfırlandığını söylemek mümkün. Bu da gelecek açısında çok büyük bir umut vaat etmiyor maalesef.