‘Sivil Toplum Demokratik Zeminin Olmazsa Olmazı’

Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, sivil toplumun demokratik sistemin olmazsa olmazı olduğunu ancak yeni sistemde sivil alanın giderek daraltıldığını belirtiyor.

Mevcut yönetim sisteminde sivil toplumun durumunu nasıl değerlendirirsiniz?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gelişiyle birlikte Türkiye’de toplumsal barışı isteyen dernek, kurum ve kuruluş neredeyse kalmadı. Son çıkan yasayla birlikte birçok dernek kapatıldı. Sivil toplum örgütleri eleştiri hakkını kullandığı için yargılanıyor, tutuklanıyor ve bu şartlar altında nefes alamıyor, varlığını sürdüremiyor. Türkiye’de muhalif olanı eleştiren, sorun alanlarını gerçek anlamda temsil eden sivil toplum, demokratik zeminin olmazsa olmazlarıdır. Hükümeti yönlendiren toplumdan gelen talepleri ileten halkın lehine  gerçekleşmesini isteyen kurumlar maalesef yok denecek kadar az kaldı. 

Sivil toplum olarak varlığını sürdüren veya STK olduğunu belirten birçok kurum da hükümetin yanında yer alan kurumlar. Hükümetin siyasi il ve ilçe örgütlerinde de durum çok farklı değil. Maalesef sivil toplum alanında ciddi bir zehirlenme var. Sivil toplum alanı demokrasinin temel taşları olması gerekirken Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte çok zayıfladı. 

Sivil toplum ve siyaset ilişkisi nasıl olmalı? 

Sivil toplum siyaseti besleyen, yönlendiren, toplumun temel sorunlarını siyaset mekanizmaları aracılığıyla çözüme ulaştırmaya çalışan kurumlardır. Sivil toplum ve siyaset birbirinden ayrılmaz. Siyaset toplumun talepleri doğrultusunda yapılmalı. Sivil toplum örgütleri toplumun öz dinamikleridir. Ama maalesef bu alanda da sivil toplumla ciddi bir ilişki kurulamıyor.

Siyaset sivil toplumla arasına rantsal ticari kendi siyasi görüşünden etkilenmesini engelleyecek duvarlar örmelidir. Ama bir taraftan da sivil toplumdan ciddi anlamda etkilenen, sivil toplumun önerilerini dikkate alan, sivil toplumla birlikte toplumsal barışı ve  huzuru sağlayacak bir yol, yöntem izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yerel yönetimlerde sivil toplumun etkin katılımı için nasıl bir yaklaşım ve mekanizmaya ihtiyaç var? Bu konuda sivil toplum ve yerel yönetimlere nasıl roller düşüyor?  

Sivil toplum hem yerele hem de genel demokrasiye büyük katkıları olan mekanizmalardır. Yerel yönetimler halkla birlikte hizmet ürettikleri için sivil toplum örgütlerinin burada çok önemli etkileri ve katkıları var. Katılımcı demokrasinin, şeffaflığın olduğu yerel yönetimlerin oluşmasında sivil toplumların büyük katkısı var. Yerel yönetimlerin sivil toplumla ilişkisi onun ne kadar demokratik olduğunu katılımcı olduğunu ve ne kadar şeffaf olduğunu, ne kadar halk için hizmet ürettiğinin en iyi göstergelerindendir. Son Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte gördük ki kapatılan derneklerin tamamı yerellerde aktif olarak çalışma yürüten toplumun temel talepleri üzerine örgütlenen kurumlardı.

Bir taraftan kayyım atanıyor bir taraftan da sivil toplum örgütleri kapatılıyor ya da etkisiz bırakılıyor. Dolayısıyla sivil toplum ve yerel yönetimlerin olmadığı kayyımlarla yönetilen bir yerel demokrasiden genel demokrasinin fotoğrafını net olarak görmek mümkün.

Türkiye’nin demokratik zemininin ortadan kalktığının en iyi göstergesi budur. Halkın iradesine kayyım atanıyor halkın iradesi ile birlikte hizmet üretmeye çalışan onu etkileyen onu besleyen kılcal damarlar olan sivil toplum örgütleri kapatılıyor, çeşitli baskılarla üretmemeleri için ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar.