“Akım Adı Altında Kişisel Verilerimizi Sosyal Medyaya Yüklemekten Vazgeçmemiz Lazım”

DPC Kişisel Veri Güvenliği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Sefa Karcıoğlu, geçtiğimiz günlerde gündem olan 20-YAŞ challenge hakkında konuşurken; bu gibi akımların masum görünse de veri toplama adına çok büyük fırsatlar olduğunu, bizi biz yapan kişisel verilerimizin kolayca analiz edilmesini önlememek için akım ya da meydan okuma adı altında kişisel verilerimizi sosyal medyaya yüklemekten vazgeçmemiz gerektiğini söylüyor.

Yakın dönemde Whatsapp kişisel verilere erişim için kullanıcılarından izin isteyince olanlar olmuştu. Malumun ilamı diyenler de oldu, yerli uygulamalara geçenler de fark etmeden onaylayanlar da.. Verilerin ticari amaçla kullanılacak olması söz konusu. Günümüzde pazarlama ve teknolojinin mahremiyetle ne denli büyük etik bir çatışmaya gebe olduğunu söylemek mümkün. Big data denilen havuzda toplanılan kişisel veriler insanların mahremiyetini kapitalizmin huzuruna sayısal birer istatistik olarak sunabiliyor. Kişilerin sosyo-ekonomik durumları, kişisel zevkleri ve politik tercihleri depolanıp makro bazda satış, pazarlama ve kampanyalarda kullanılabiliyor.

15 mayıs sonrası sözleşmeyi onaylamayan kullanıcılara kademeli olarak uygulama işlevselliğini azaltma gibi yaptırımlar uygulanması beklenirken Rekabet Kurumu geçtiğimiz günlerde WhatsApp’ın gizlilik sözleşmesine ilişkin yaptığı bilgilendirmeyi paylaştı. Açıklamada, “WhatsApp tarafından veri paylaşımını içeren söz konusu güncellemenin, onaylayan kullanıcılar dâhil olmak üzere, Türkiye’deki hiçbir kullanıcı açısından yürürlüğe girmeyeceği tarafımıza bildirilmiştir” ifadeleri kullanıldı. Whatsapp ise ”Güncellemenin Türkiye’yi kapsamayacağına dair kesin bir kararımız henüz bulunmuyor” açıklaması yaptı. 

“Whatsapp Gizlilik Sözleşmesinin İletişiminde Başarılı Olamadı.”

Handan Uslu Facebook’un Whatsapp özelinde gizlilik sözleşmesi durumuna dair iletişim stratejisinin başarısız olduğunu belirtiyor: “Whatsapp’ın gizlilik sözleşmesi güncellemesi ve sözleşmeyi onaya açması, aslında bütün teknoloji firmalarının standart uygulamasıdır. Firmalar sadece ürünlerini değil, gizlilik ve içerik yönetimi gibi politikaları da günceller. Ancak Facebook’un bir parçası olan Whatsapp, Facebook’un halkla ilişkiler yönetimindeki bazı başarısızlıklarının sonucu olarak, gizlilik sözleşmesinin iletişiminde başarılı olamadı.”

“Talep Etmemiz Gereken, Kullanıcıların Güvenliğini Birinci Sıraya Almış Gizlilik Politikalarıdır”

Uslu kullanıcılar olarak taleplerimizi doğru niteliklerle yansıtırsak teknoloji politikalarında aktif bir rol oynayabileceğimize, oynamamız gerektiğine vurgu yapıyor. Kullanıcılar olarak, kendimizi teknoloji dünyası gibi görebileceğimize değinen Uslu, “Konu teknoloji olunca, kendimizi teknoloji ürünlerinin politikalarında pasif hissetmemeliyiz.  Ürün kullanıcıları olarak, kendi haklarımız ve güvenliğimiz ile ilgili taleplerde bulunmalıyız. Burada, sözleşmelere uymadan uygulamaları kullanmayı devam ettirmek, bizim faydamıza olan bir talep değil. Talep etmemiz gereken, kullanıcıların güvenliğini birinci sıraya almış gizlilik politikalarıdır. Whatsapp’ın, gizlilik sözleşmesine onay vermeyen, aslında whatsapp’a verisini işlemesi için rıza vermemiş oluyor. Whatsapp da verisini işlemek için rızasını olmayan kullanıcının bilgilerini toplamıyor. Yani sözleşmeyi onaylamayarak, Whatsapp’a kendi verisini kullandırtmayan biziz.” diyor.

“Bu Teknolojileri Şekillendirmek Bizim Elimizde.”

Big data, veri güvenliği, etik ve kapitalizm kapsamında değerlendirmeler yapan Uslu kullanıcılar olarak bilinçli yaklaşımlarla böylesi teknolojilere şekil verilebileceğini vurguluyor: “Firmalar, online yaptığımız her tıklamada, hakkımıza en mahrem verileri topluyorlar. Uykusuz kalıp sosyal medyanızı karıştırmış olabilirsiniz, hastalanmış ve tedavi araştırıyor olabilirsiniz. Teknoloji firmaları uyku düzenimizden tutun rahatsızlıklarımız, özelimiz ve bütün duygularımızdan haberdarlar. İnternette karşımıza çıkan reklamlar, aslında hiç masum değil.  İnternet platformlarında satışları arttırmak için bu özelliklerimiz kapsamında bizi hedefliyorlar. Mikro seviyede yapılan bu hedefleme, bizim irademizi elimizden alıyor. Unutmamamız gereken şu: bu teknolojileri şekillendirmek bizim elimizde. Kullanıcılar olarak, insan için tasarlanacak bir interneti katılımcı bir şekilde inşa edebiliriz.”

“STÖ’ler, Bahşiş Kutusu Özelliğini Kullanacak mı, Yoksa Bu Özellik STK’lara Yasaklanacak mı?” 

Twitter ve birçok mecranın başlattığı Bahşiş kutusu özelliğine değinen Uslu, hükümetin bu gibi teknolojik hareketlere karşı izleyeceği politikaların önemine dikkat çekiyor. Uslu, bahşiş verme özelliğinin sivil toplum örgütleri için sahip olduğu potansiyel öneme vurgu yapıyor: “Twitter, Instagram ve Youtube gibi sosyal medya platformları üzerinden artık bahşiş vermek mümkün. Bu uygulamalar, içerik üreten kişilere gelir kaynağı oluşturması açısından özellikle faydalı. Önemli olan Türkiye devletinden, bu yeni özelliklere karşı gelecek hamleler. Türkiye’de teknoloji politikaları, her zaman vatandaşın faydasına işlemiyor. Devletin de kendi teknoloji okur yazarlığını arttırması ve vatandaşa en faydalı uygulamalar için iş birliği yapması gerekli. Örneğin Paypal’ın yasaklanması ile, binlerce kişi işsiz kaldı, ürünlerini dünya pazarlarına açamadılar. Bu şekilde yasaklar ciddi mağduriyetlere yol açıyor, ekonomiye zarar veriyor. Bir benzer örnek sivil toplum kuruluşlarında. Türkiye’de sivil bir örgütlenme olmak için, ciddi bürokratik yük altına girmek zorundasınız. Süreç hiç esnek değil. Acaba sivil toplum örgütleri, bahşiş kutusu özelliğini kullanacak mı, yoksa bu özellik sivil toplum kuruluşlarına yasaklanacak mı? Uygulama karşısında geliştirilecek politikaları takip etmemiz gerekli.”

“Rekabet Kurumunun Başlattığı Soruşturma Güzel Bir Adım”

Handan Uslu Whatsapp’ın rekabet kurumu ile paylaştığı son açıklamaya istinaden vatandaşlar için gizlilik gibi alanlarda devlet tarafından sergilenecek korucuyu eylemlerin önemini hatırlatıyor: “Avrupa’nın teknoloji firmalarına dayattığı veri kanunları başta olmak üzere, artık bölgeler ve ülkeler teknoloji ürünleri ile ilgili kendi kanunlarını ve yasaklarını oluşturmaya başladı. Burada önemli olan, toplumun ve insanların faydasını ön planda tutarak adımlar atmak. Whatsapp’ın gizlilik sözleşmesi, sosyal medyada büyük tepki görünce Rekabet Kurumunun başlattığı soruşturma güzel bir adım, çünkü dijital alanda vatandaşların gizliliğini sağlamak devletin görevi. Toplumda tepki ve korku yaratan konu, Whatsapp mesajları ile Facebook profillerinin birleştirilmesi ve kullanılması idi. Toplum net bir şekilde rahatsızlığını belirtti. Buna cevap olarak Facebook, Whatsapp kişisel mesajlarının, Facebook profilleri ile entegre edilmeyeceğini belirtti. Rekabet kurumu da Whatsapp sözleşmesinin hangi maddelerinde neden, nasıl değişiklik talep ettiğini belirtebilir. Rekabet kurumunu izliyoruz, hangi maddeler neden bizim gizliliğimize zarar veriyor, açıklamalarını takip edeceğiz. Gelişmeleri izliyoruz.”

Whatsapp Gizlilik Sözleşmesi MeselesiSefa Karcıoğlu

Konu hakkında açıklama yapan DPC Kişisel Veri Güvenliği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Sefa Karcıoğlu şu ifadeleri kullandı: WhatsApp gizlilik ilkelerinde, kullanıcıların hesap bilgileri, bağlantıları, işlem ve ödeme verileri, kullanım ve kayıt bilgileri, müşteri desteği ve diğer iletişim bilgileri, cihaz ve bağlantı bilgileri, konum bilgileri, çerezler, başkalarının kullanıcı hakkında sağladığı bilgiler, kullanıcı bilgileri, WhatsApp işletmeleri, üçüncü taraf hizmet sağlayıcıları ve hizmetleri bilgilerinin toplanacağı Gizlilik ilkelerinde söz konusu kişisel verilerin, WhatsApp hizmetlerinin yürütülmesi, sağlanması, iyileştirilmesi, anlaşılması, özelleştirilmesi, desteklenmesi ve pazarlama yapılması amacıyla kullanılacağı bildirildi.” 

“WhatsApp’ın Onay Vermeyi Dayatması KVKK’ya Aykırıdır”

Karcıoğlu bu tutumun KVKK’ya göre aykırı ve yanlış olduğunu dile getiriyor: “WhatsApp tarafından, kullanıcıların kişisel verilerinin detaylı bir aydınlatma ve açık bir bilgilendirme yapılmaksızın, genel ve ucu açık cümleler içeren gizlilik ilkelerinin kullanıcıya sunulması ve onay gerektiren ve/veya gerektirmeyen her türlü kişisel veri işleme süreci için zorunlu onay alınması, Kanun’un öngördüğü genel ilkelerden hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma, belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme, işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma ilkeleriyle bağdaşır nitelikte değildir. Bir ürün ya da hizmetin sunulması için, onay vermeye zorlamak KVKK’ya aykırıdır. Hizmet şartına bağlanan ve uygulamaya erişilmeme yaptırımı söz konusu olarak alınan onayın ise, veri koruma hukuku bakımından geçerli kabul edilmeyeceği açıktır. Kullanıcıların kişisel verilerinin pazarlama, anket, araştırma, teklifler sunma gibi amaçlarla işlenmesi, işlenen kişisel verilerin yurtdışında kurulu başka şirketlere aktarılması seçme hakkı tanınmış özgür irade ile mümkündür.”

“Gelen Tepkiler Üzerine Askıya Aldılar. Bir Süre Sonra Yine Karşımıza Çıkabilir”

Rekabet kurumu tarafından yapılan son açıklamaya değinen Karcıoğlu Whatsapp’ın verileri kullanma onayını almaktan vazgeçmeyeceğini belirterek, “Rekabet kurumunun açıklaması, kısa ve net. Whatsapp’ın resmi bir açıklamasını görmedik. Ama benim anladığım, gelen tepkiler üzerine askıya aldılar. Bir süre sonra yine karşımıza çıkabilir. Kesin bir geri dönüş yok. Çünkü çok fazla veri ve müthiş bir Pazar var. Bu verileri kullanabilmek için her yolu deneyeceklerdir.” dedi. 

“Seçimlerden Tutun da Sivil Toplum Hareketi Bile Bir Şirket Tarafından Kontrol Edilebilir Bir Hal Alacaktır”  

Twitter, geçtiğimiz günlerde kullanıcıların maddi olarak desteklemek istedikleri diğer kullanıcılara para gönderebilecekleri “TIP JAR” (Bahşiş kutusu) özelliğini sınırlı sayıda kullanıcı için yayınladı. Bahşiş kutusu özelliği için konuşan Karcıoğlu sistemin zamanla yaratabileceği olası sorunlara dikkat çekiyor: Masum gibi gözükse de aslında bu bir havuz sistemi. Takipçilerin kimi ne oranda ve ne şekilde desteklediğini tespiti için yapılan bir sistem. Amaç takipçisi çok olan kişilerin popülerliğinden faydalanarak, bir taraftan takipçisi çok olan kişilerin Twitter üzerinden para kazandırırken diğer taraftan bağış yapan takipçilerin profilini çıkarmak. İlerde seçim çalışmaları, sivil toplum kuruluşları bu şekilde maddi kaynak sağlayacaktır. Buradaki tehlike, tüm dünyada hâkim konumda olan bir şirketin, şirket politikası adı altında, dilediği kişi ya da gruplara imtiyaz sağlaması ya da yasaklaması söz konusu olacaktır. İşte bu halde de seçimlerden tutun da bir sivil toplum hareketi bile bir şirket tarafından kontrol edilebilir bir hal alacaktır.”  

“Verinin Big Data Üzerinden İşlenmesi ve Yapay Zeka ile Analiz Edilmesi”

Karcıoğlu kişisel verilerin big data havuzuna işlendiği ve pazarlama amaçlı kullanıldığı bu sistem için çarpıcı ifadeler kullanıyor: “WhatsApp kullanan kişinin günlük hayatına ilişkin konum bilgisi üzerinden nereye gittiği, hatta o an o konumda kimlerin olduğu, kimlerle görüştüğü, hangi telefonu kullandığı, rehberinde kimlerin kayıtlı olduğu, duruma yüklenen fotoğraflar ve Türkiye’de ileride devreye girecek olan ödeme bilgileri üzerinden nelere ilgileriniz olduğu gibi  bizi biz yapan, alışkanlıklarımızı ortaya koyan onlarca kritik veriyi Facebook ile paylaşılması, size özel bir çok verinin Big Data’ya işlenmesine ve pazarlama stratejilerinde kullanılmasına yasal zemin oluşturulması demektir. Ana gayesi para kazanmak gibi görünen Facebook, Analitica skandalı ile ortaya çıktığı üzere kişilerin kendi istekleri ile sisteme yüklediği kişisel veriler üzerinden yapay zeka sayesinde kişilerin siyasi düşüncelerini de etkilemekte. Ülke bazında milyonlarca kişinin günlük yaşantısına ilişkin verinin Big Data üzerinden işlenmesi ve yapay zeka ile analiz edilmesi, ulusal güvenliği de tehdit etmektedir. Facebook’un kullanıcılarının bilgilerini paylaşması, özel yaşamın gizliliği, mahremiyetin korunması, kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması, bireylerin onların bilgisi ve izni olmaksızın veri kaynağı olarak kullanılmaması gibi etik değerleri aşındırmıştır. Bu durum hem büyük veri etiği hem de sosyal medya etiği açısından bir sorun teşkil etmektedir.” 

“Kişisel Verilerimizi Sosyal Medyaya Yüklemekten Vazgeçmemiz Lazım”

Geçtiğimiz günlerde gündem olan 20-YAŞ challenge hakkında konuşan Karcıoğlu, bu gibi akımların masum görünse de veri toplama adına çok büyük fırsatlar olduğunu dile getiriyor: “Kişisel bilgilerimiz ve beğenilerimiz ile beslenen big data aynı zamanda fiziksel özelliklerimizle de reklam hacmini genişletiyor. Aslında masum gibi görülen bu akım global firmaların, kişilerin geçmişteki görüntüsüne ilişkin verilerin ele edilmesini sağlıyor. Çok masum gözükse de 20 yıl önceki birçok veriyi sisteme yüklemiş oluyorsunuz. Şimdiki fotoğrafınızla 20 yıl önceki halinizi yan yana koyup paylaştığınızda veri işleyen firmalar için bulunmaz bir nimeti kendi ellerimizle sunmuş oluyoruz. Kim tarafından ne amaca hizmete ettiği belli olmayan akımlar adı altında fotoğrafların sunulması için bilinç oluşması lazım. Bu tür verilerimizi bu kadar kolay vermememiz gerekir. Bizi biz yapan kişisel verilerimizin kolayca analiz edilmesini önlememek için bilinçli olmalıyız. Akım ya da meydan okuma adı altında kişisel verilerimizi sosyal medyaya yüklemekten vazgeçmemiz, bilinçli davranmamız lazım.”