Geleceğimizi Korumanın Yolu: İyi Bir Su Vatandaşı Olmak!

Sivil Sayfalar, Kültürhane Mersin ve ÇİTTA Çukurova İnsan Tohum Toprak Atölyeleri işbirliği ile hazırlanan Caretta Ekolojik Ahval’in bu haftaki programında Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi IPM Mercator araştırmacısı ve Açık Radyo’da 15 günde 1 Çarşamba günleri 16:30'da yayınlanan “Sudan Gelen” programının hazırlayıp sunan Akgün İlhan ile iklim krizi bağlamında kuraklık sorununu, ülkemizdeki su yönetimini, su kullanımı ile ilgili atılması gereken adımları konuşma imkanı bulduk.

“Su ve İklim Krizi ile ilgili konuşmak üzere 9 – 11 yaş aralığındaki çocukların eğitim gördüğü bir okula davet edildiğimde dikkatlerini hemen çekmek maksadı ile bir soru geldi aklıma ve onlara, “Siz suyun resmini çizebilir misiniz ve çizecek olsanız nasıl bir resim olurdu?” şeklinde bir soru yönelttim” diyerek başlıyor söze Akgün İlhan. İlk çocuk “Ben mavi bir damla çizerim” derken, bir diğeri “Ama suyun rengi mavi değil ki” itirazında bulunmuş, bir diğeri “İnsan bedeni çizerim, çünkü geçen derste öğrendiğime göre vücudumuzun %60’ı sudan oluşuyormuş” dedikten ve ortam her çocuğun bir başka cevabı ile hareketlendikten sonra en son bir çocuk, “Ben olsam dünyayı çizerdim. Dünyanın her yerinde su var ve su olmayan bir yer de yok” diyerek noktalamış tartışmayı.  

Çocukların beş dakika içinde geldiği nokta gibi su ile ilgili durum diye belirtiyor İlhan ve ekliyor, “Suya ne oluyorsa bize de o oluyor. Suda mikroplastikler geziniyorsa, bizim de içimizde aynı mikroplastikler geziniyor. Su döngüsü, gezegenin de var olabilmesi için sürekli bir devinim içindedir. İklim krizi gibi su döngüsünü sekteye uğratan değişimler yaşandığında ise felaketler ile karşı karşıya kalıyoruz. Günümüzde 7,8 milyara ulaşan dünyadaki insan nüfusunun tatlı suya erişimi konusunda eşitsizlikler mevcut. Afrika ve Güney Asya ülkelerinde şebeke suyu olmadığı ve altyapılar sıkıntılı olduğu için insanlar temiz suya erişemiyor. 2 milyar insanın içmek için temiz suya,  4,2 milyar insanın ise tuvalet ya da kanalizasyon gibi sistemlere yani hijyene erişimi bulunmuyor günümüzde.”

İstanbul’un su sorununa ve her geçen gün şehre daha uzak bir noktadan su taşınması konusuna da değinen Akgün İlhan, “Ayağımızı suyumuza göre uzatacağımız yerde, tam aksi yönde hareket edip suyu kendi ayağımıza, kendi yaşam standardımıza uydurmaya çalışıyoruz” şeklinde konuşuyor. Kötü uygulamaların yerine alternatif çözümlere yer verilmesinin zaruri olduğunu vurgulayan İlhan, “Su tasarrufu derken sadece vatandaş ya da devletin değil herkesin bir şekilde katkıda bulunması gereken bir işleyiş ve sorumluluktan bahsediyoruz. Öncelikle daha az su harcamalı, su tasarrufu yapmalıyız. Bu net bir durum. Bir diğer nokta ise harcadığımız suyu en verimli şekilde kullanmak durumunda olmamız. Türkiye bazında kentsel su kullanımında %44 oranında kayıp/kaçak oranı var. Tarımsal su kullanımına gelecek olursak, ülkede kullanılan suyun %74’ü tarımsal faaliyetlere gidiyor. Çok fazla su tüketmeyen tarımsal üretimlere geçilmesi gerekiyor. Sulama teknolojilerinde de geri bir noktadayız. Ekonomik teşvikler ve yasal zorunluluklar ile yıllardır dile getirilen damlama sulamaya geçilmesi gerekiyor. Bu şekilde %90 oranında su tasarrufu gerçekleştirebiliriz” diye belirtiyor.

Bireysel olarak yapılması gerekenleri ise şu şekilde aktarıyor Akgün İlhan, “Vatandaş olarak da yapmamız gerekenler var. Ben İstanbul’da yaşıyorum. Suyumuzun %23’ü kayıp/kaçak, ama kullandığımız %77’lik kısım ile ilgili yapabileceklerimiz var. Musluktan akan, içilebilir kalitedeki suyu tuvalet rezervuarları gibi her yerde kullanmamamız lazım. Birincil su kaynakları yerine ikincil su kaynaklarına yönelmemiz lazım. Yani az kirlenmiş atık su olarak nitelenen gri su kullanabiliriz. Lavaboda el yıkama ya da duş aldıktan sonra kalan su için kullanıyoruz gri su terimini. Bu çok kirli bir su değil ve basit bir arıtma ile yeniden tuvalet rezervuarlarında kullanıma sokulması mümkün. Gri su bazı ülkelerde çamaşır makinalarında bile kullanılıyor. Sadece bu yöntemle %50 oranında su tasarrufu sağlayabiliriz. İstanbul ve Ankara’da yerel yönetimler bin metrekare ve üzerindeki yeni yapılarda yağmur suyu sarnıçlarını zorunlu hale getirdi. Bu gibi uygulamaların yaygınlaştırılması gerekiyor.” diyor.

Su Ayak İzi’ne de vurgu yapan Akgün İlhan, içtiğimiz su dışında besin maddelerinin, tekstil sektörü ürünlerinin ve hayatın her alanında kullandığımız her tür materyalin üretimi ve bize ulaşana kadarki evreleri sırasında tükettiği su miktarını tarif eden Su Ayak İzinin de azaltılması yönünde uygulamaların önemine değinerek sözlerini şu şekilde noktalıyor: “Bunları da hesaba kattığımızda ne kadar az tüketirsek, ne kadar gereksiz tüketimden kaçınırsak o kadar iyi bir Su Vatandaşı oluyoruz ve suyu koruyarak aslında kendi bedenlerimizi ve geleceğimizi de korumuş oluyoruz. Hepsi bir arada gitmeli diye düşünüyorum ben.”