Pandemiyle Birlikte Yeni Bir Aşamaya Geçen Çocuk Hakları Mücadelesi

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nün 31. yılını kutladığımız şu günlerde, insan hakları belgeleri içerisinde Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin önemi daha da ön plana çıkıyor. COVID-19 salgınının mağdurları gibi görünmeseler de salgının en büyük mağduru olma tehlikesi ile karşı karşıya olan çocukların hak mücadelesi, bu süreçte yeni bir aşamaya geçti. Pandemi açık şekilde gösteriyor ki çocukların Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan haklara erişimleri güçlendirilmeli ve tümü bu haklardan eşit ve sürdürülebilir bir şekilde yararlanabilmeli.

İhtiyaç ve beklentiler sürekli bir şekilde gelişmekte olduğundan, insan hakları ve çocuk hakları mücadelesi de durağan değil sürekli bir yaklaşımı gerektirmekte. Öncelikle çocuk haklarını eğitim hakkı bağlamında değerlendirdiğimizde, dijital alanın kutsal hale gelmesi, engelli ve mülteci çocuklar gibi kaynaklara erişimleri kısıtlı çocukların eğitim hakkına eşit bir şekilde erişememeleri, dijital alanın korunaksız olması ve çocuk dostu olmaması gibi konular yeni dönemde çocuk hakları alanında karşımıza çıkan güncel sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Sadece bu sebepler bile bize şunu gösteriyor: 2020 yılında Çocuk Hakları Sözleşmesi günümüzün şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak revize edilmeli; hatta çocukların katılımıyla Çocuk Hakları Sözleşmesi güncellenmelidir. Ayrıca, BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın çocuk hakları ilişkisi sorgulanmalı ve bu kapsamda yenilikçi yöntem ve araçlar ile çocuk hakları güçlendirilmelidir.

İzmir Çocuk Çalışmaları Ağı 2

Pandemide Çocuk Hakları Mücadelesi

COVID-19 salgını ile birlikte çocuk haklarını artık farklı boyutlarda değerlendirebiliriz. Virüsün bulaşma riskiyle ilgili çocukların üzerinde yarattığı doğrudan etkiler sağlık, yoksullaşma, eğitim ve güvenlik konularında yoğunlaşıyor. Pandemi sürecinin getirdiği değişikliklere uygun olarak yenilikçi araçlar üretilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Pandemi öncesinde çocuklar ile birlikte haklar özelinde çalışmalar gerçekleştirilirken pandemi ile birlikte değişen koşullar, bütün sürecin dijitale kayması nedeniyle çocuklar bu sürecin neresinde konumlanıyor? Dijital alanda çocuk katılımı nasıl geliştirilebilir?

Pandemi ve muhtemel afetler çocuklar ile birlikte katılım sürecine yönelik birtakım yeni araçların geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Değişen koşullar, çocuk hakları konusunda yeni hak alanlarının önemi ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde önemli yeri olan “oyun hakkı ve dijital hak bu dönemde ön plana çıkan hak alanlarından ikisini oluşturuyor.

Bulaş riskinin yüksek olduğu oyun alanlarında yerel yönetimlerin rolü nedir? Çocuk dostu oyun alanları nasıl inşa edilir? İzmir Çocuk Çalışmaları Ağı olarak biz bu konuda gösterge seti ve kılavuzu hazırladık. Pandemi koşullarında uygun şekilde hijyen ve temizlik yapılıyor mu? Yine, İzmir Çocuk Çalışmaları Ağı olarak dijital çocuk politikası gerekliliği üzerine değerlendirmeler içeren bir bilgi notu hazırladık.

Pandemi birçok hak alanında olduğu gibi çocuk hakları alanında da yeni fırsatların oluşmasına ve var olan ihlallerinin görünür olmasına neden olmuştur. Kırılgan gruba mensup (engelli, mülteci, yoksul) çocukların eğitime erişimleri bu alanda sınırlı kalmakta. Tüm bu sebepler, farklı hak alanlarına yönelik ayrıştırılmış veriler üretilmesini ve politika önerileri hazırlanmasını gerekli kılıyor. Pandemide ailelerde “ev içi iş gücü” olarak görülen kız çocuklarının ev işleri ve kardeş bakımı gibi işlere daha fazla maruz kaldığını biliyoruz.  Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri kadınlar ve kız çocukları için de süreçte ağırlaşarak yoğun olarak yaşanmaya devam ediyor.

Pandeminin En büyük Mağduru Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya Olan Çocuklar

Mevcut eşitsizlik, pandemi süreciyle çocukların kendilerine ve koşullarına özgü farklı ihtiyaçlarını karşılamaktaki yetersizliklerle daha görünür oldu. Çocuklar, COVID-19 salgınının mağdurları gibi görünmeseler de salgının en büyük mağduru olma tehlikesi ile karşı karşıyalar. COVID-19 salgını, çocukların sağlığı üzerinde, şu ana dek büyük bir etki yaratmasa da kriz, çocukların esenliğini ciddi ölçüde etkiliyor. Her yaştan ve tüm ülkelerden çocuklar, krizin sosyo-ekonomik etkilerine maruz kalmakta ve bazı durumlarda, yarardan çok zarar veren pandemiyle mücadelede alınan tedbirlerden etkilenmekteler.

Pandeminin derinleştirmekte olduğu sorunlar birkaç başlık altında toplanabilir:

Yoksullaşma

COVID-19 küresel bir kriz ve bu krizin bazı çocuklar üzerindeki etkileri ömür boyu sürecek. Öte yandan, bu salgının zararlı etkileri eşit bir şekilde dağılmış değil. Salgının etkilerinin, yoksul ülkelerde ve yoksul mahallelerde yaşayan çocuklara ile hâlihazırda dezavantajlı durumda bulunan kişiler üzerinde daha fazla zarar vermesi bekleniyor. 2019 yılında aşırı yoksulluk içinde yaşayan 386 milyon çocuğa ilaveten, bu yıl, tahmini hesaplamalara göre 42 ila 66 milyon çocuk daha kriz nedeniyle aşırı yoksullaşabilir.

Eğitim Krizinin Şiddetlenmesi

Pandemi nedeniyle 188 ülkede okulların kapatılması, 1,5 milyarı aşkın çocuğu ve genci etkiledi. Bu durumun, yeni neslin eğitimine ve insan sermayesinin gelişimine ne ölçüde zarar vereceğini hesaplamak güç. Dünya genelindeki ülkelerin üçte ikisinden fazlası, ulusal ölçekte uzaktan eğitim platformlarını uygulamaya koysa da düşük gelirli ülkeler arasında bu oran sadece % 30. Pandemiden önce, dünya üzerindeki gençlerin neredeyse üçte biri, dijital olarak dışlanmış durumdaydı.

Çocukların Hayatını ve Sağlığını Tehdit Eden Tehlikeler

Küresel ekonomik gerileme sonucunda ailelerin yaşadığı maddi zorluklar, 2020 yılında yüz binlerce çocuğun ölümüne neden olabilir. Sadece bir yıl içinde, son birkaç yılda bebek ölümlerinin azaltılması konusunda kaydedilen ilerleme, tersine dönebilir. Üstelik bu kaygı verici rakamlar hesaplanırken kriz nedeniyle aksayan hizmetler dikkate alınmamış; sadece ekonomiler ve bebek ölüm hızı arasındaki mevcut ilişki bulgulara yansıtılması, etkinin tahmin edilenden büyük ihtimalle olduğundan daha fazla olduğunu bize düşündürüyor.

İzmir Depremi: Afet Süreç Yönetimi Çocuklarla Birlikte Geliştirilmeli!

Son olarak İzmir’de faaliyet yürüten İzmir Çocuk Hakları Ağı olarak yakında gözlemlediğimiz şekilde; deprem gibi felaketler bizlere afet öncesinde, afet sırasında ve sonrasında şehirlerin dayanıklılık kapasitelerinin hak temelli bir şekilde yeniden geliştirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor.  Özellikle “kent hakkı” kavramının bu noktada vurgulanması gerekiyor. “Çocuk dostu kent” kavramı içerisinde kavram bütüncül bir şekilde değerlendirilmeli; kriz ve afet anlarında çocuklara duyarlı alanlar yaratılmalı, çocuk koruma politikası bütüncül bir şekilde uygulanmalıdır.

Afet sonrası yaratılan alanlar çocukların katılımıyla değerlendirilmeli ve çocuk dostu alanların yaratılması sağlanmalıdır. Güvenlik, oyun alanlarının hijyen ve sağlıklı olması, çocukların afet sonrası psikolojik olarak hazır olma düzeylerinin arttırılması gibi farklı alanlarda çocuklar ile birlikte afet süreç yönetimi geliştirilmelidir. İzmir depremi tüm bu ihtiyaçları yeniden gündeme getiriyor.