‘’Gençler Olarak Söz Hakkı, Masada Yer ve Daha Çok Etki Alanı İstiyoruz’’

Geçtiğimiz aylarda kurulan Gri Bölge isimli gençlik platformu farklı düşünceleri ve görüşleri olan gençleri bir arada buluşturabilmeyi amaçlıyor. Çoğunlukla üniversitede ve lisede eğitimleri devam eden gençlerden oluşan ve Türkiye’de farklı geçmişlerden, kimliklerden gelen gençlerin buluşabileceği bir platform oluşturmak amacıyla yola çıkan Gri Bölge İnsiyatifi’nin kurucuları Nevzat Taşçı, Zeynep Naz Türkmen ile gençlik ve sivil toplumu konuştuk. Taşçı ve Türkmen gençliğin sivil topluma bakışını, "Gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri alan yaratma konusunda hem siyasetçiler hem de kanaat önderleri sınıfta kalmış durumda" diyerek özetledi.

Gri Bölge’yi diğer gençlik platformlarından ayıran bir fark var mı?

gri bölgeBizi diğer gençlik platformlarından ayıran en önemli özelliğimiz belli bir düşünceyi benimsemekten kaçınmamız. Gerçekten her görüşe yer vermek istediğimiz için bir görüşe mensup ya da değil her gencin gelip konuşabilecek bir alan yarattık. Bunun yanında çoğu gençlik platformunun ulaşamadığı bir çeşitliliğe sahibiz. Kurucularımız 20 kadın 8 erkekten oluşuyor. Farklı inanç, etnik kökenler, cinsel eğilimlerden oluşan çeşitli bir kadromuz; hiyerarşisi olmayan bir ortam kurarak çeşitlilik gibi önemli ilkeleri benimseyen bir platform yarattık farklı olarak. Açıkçası biz şu alanda iyiyiz bu alanda farklıyız gibi bir kıyasa girmedik. Ama normalin dışında bir iç dağılıma sahibiz. Genelde Türkiye’de genç olsun olmasın her alanda olduğu gibi sivil alanda da cinsiyet kimliği dağılımı orantısız oluyor. Biz de bu orantısız olma hali yok, kadın-erkek dağılımı açısından iyi bir dengedeyiz. Bunun dışında oldukça değerli bir diğer fark ise biz de bir hiyerarşi yok. Her oluşum kurulur kurulmaz belki de bazen kurulmadan ast-üst ilişkisi inşa ediyor bu gri Bölge’de olan bir şey değil. Yatay örgütlenmeyi ve ortak mutabakatla karar almayı benimsemiş bir gençlik örgütüyüz. 

Size yapılan eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Maalesef Türkiye’de insanlar bir araya gelmekten çok korkuyor. Şimdiye kadar kendini hep öteki üzerinden anlamlandırmış insanlar bizim duvarları yıkmamıza ve iletişim kurmamıza çok kızdılar. Çünkü biz bunun olabilitesini gösterdikçe onların yaptıkları, söylemleri anlamsız bir hal almaya başlayacak. Bu nedenle başta büyük bir nefretle tepki gösteren insanlar olduğunu düşünüyorum. Biz temel insan hakları ve gelişmiş ifade özgürlüğüne önem veriyoruz. Bunu onlarda biliyor bence ama birisine bağırırken ya da suç atarken sadece o başkalarıyla konuşuyor demek komik olacağı için bunlar yarın şunu da konuşur bunu da konuşur diye abartmaları gerekiyordu. Abartanlar oldu ve onların bu hamlesi kesinlikle biz de bir şeye etki etmedi. Yani biz insanlar iletişim kurmamızdan çekiniyor diye etkinlik yapmaktan geri durmayız. Her şeyden önemlisi biz gençler olarak geçmişin bagajlarını taşımıyoruz. Haliyle daha çok iletişime ve etkileşime açığız. Bu tepkilerin bazıları da yaptığımız açılışın arkasında illa birileri olması gerektiği anlatısına dayanıyordu. Ortada bir site bir de bir grup genç var. Neden arkamızda bir güç arama gereği duyduklarına şaşırmamak elde değil. Benim gözlemim bu ülkede insanlar nasıl örgütleneceğini nerede ne diyeceğini bilemediği için bunu yapmasını bilenlere karşı bir kuşku duyuyor. Kim örgütledi bunları oluyor ve sonunda da biz genç olduğumuz için bu sorgulamanın şiddeti artıyor. Biz kendi kendimize toplandık ve örgütlendik. Büyük iddialarımız ya da amaçlarımız da yok. Sadece birbirini tanımak isteyen iletişim ve etkileşim kanalı kurmak isteyen bir grup genciz. Bir partiyle, kuruluşla etiketlenmek bizi doğrusu üzdü ancak doldurmaya çalıştığımız boşluğun ne kadar büyük olduğuna da göstermiş oldu. Kurucularımız  kıyafetlerinden, adlarından, görünümlerinden dolayı etiketlendiler bu süreçte. Biz de tam olarak bu etiketlerin konulmadığı “güvenli” bir alan oluşturmak istediğimiz için Gri Bölge’yi kurduk. Eleştirilmeyi bekliyorduk; kendimizi geliştirmek için bunun önemli olduğunu bildiğimiz için de önemsiyorduk ancak oluşumu geliştirebilecek eleştiriler yerine amatör çabalarla oluşturduğumuz platformun başka isimlerle yaftalanması bizi üzdü. 

Özellikle z kuşağı gençleri hakkında apolitik, ülke gündeminden uzak eleştirileri yapılıyor. Siz bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gençler bilerek ve isteyerek apolitik hale gelmedi ve gelmiyor. Şu anda yapılan siyasetin dili yaşlı, siyasette konuşanlar yaşlı bu yüzden gençler siyasette kendini bulamıyor. Gençlerin sorunları siyasettekiler tarafından benimsenmediği için konuşulmuyor da bu yüzden gençler konuşabilecekleri ya da onların sorunlarını ifade eden bir parti bulamıyor dolayısıyla da siyasetten uzak kalıyor. Bu yüzden partilerin artık sembolik genç kontenjanları yerine gerçekten gençlerin içinde bulunduğu gençlere yönelik çalışmalar yapmaya başlaması gerekiyor. Aslında gençler apolitik değil siyasiler onları siyaset alanına sokmadığı için gençleri siyasetten uzaklaştırıyorlar. Her tepki aynı olmak zorunda değil. Eski jenerasyonlar tepkilerini sokaklarda, eylemlerde veriyor olabilir ya da ülke gündemi üzerine yoğun tartışmalar yaparak değerlendiriyor olabilir. Ama yeni nesilden de aynını beklemek mantıklı değil. Yetiştiğimiz değerler, dinamikler aynı değil ki bizim tepkilerimiz ve ifade ediş şekillerimiz aynı olsun. Bence gençler apolitik değiller veya gündemden kopuk değiller. Ama tepkilerini kendi dillerinde veriyorlar. Yeni nesil bir siyaset, yeni nesil bir sivil hayat ve bunlara bağlı olarak da yeni tür tepkiler görmeye alışmak gerek. Onları okumaya çalışmak gerek. Gençler bence gayet politik tepkiler verebiliyorlar bugün. Bu sorunlarını eski usullerle çözme derdinde değiller çünkü artık o yolların çok işlemediğini düşünüyorlar. Zira o eski yolların hepsi eskiler tarafından tutulmuş. Biz bugün meclise giremiyoruz, genç temsil oranı yerlerde. Haliyle meclis kürsüsünde ifade imkânı bulamıyoruz dertlerimizi. Onun yerine sosyal mecralarda bir araya gelip anlatıyorlar dertlerini. Apolitik olmakla politik ifadelerin türü ve tarzının değişmiş olması ayrı şeyler.

Türkiye’deki siyasetçi ve kanaat önderlerinin gençliğe ve sivil topluma bakışını nasıl yorumluyorsunuz?

Sivil topluma bakış açılarının değişmesi gerektiğiyle başlamak istiyorum. Bizim ülkemizde sivil toplumun yıllardır önü kesiliyor. Geçmiş yaşanılan hadiselerin özellikle 80 darbesine giden dönemin faturasının doğrudan sivil topluma kesildiğini düşünüyorum. Ondan dolayı bu alanda çalışan insanlar halen zorlanmakta. Artık katılımcı demokrasilerin olmazsa olmazı olduğu kanıtlanmış bu sahada insanların daha fazla özgürlüğe ve desteğe ihtiyacı var. Sivil toplum alanında açılan olanakları da gençlerin çok verimli bir şekilde kullanabileceğini düşünüyorum. Gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri alan yaratma konusunda hem siyasetçiler hem de kanaat önderleri sınıfta kalmış durumda. Gençler olsun ama konuşmasın, karışmasın isteniyor. Genç olduğumuz için bir şeyleri daha az bileceğimizi ya da yanlış bileceğimizi düşünüyorlar. Bu önyargı gençlerin önünü kestikçe olan sadece gençlere olmuyor. Potansiyellerimizi boşa harcamış oluyoruz.

Gençlerin Türkiye’den beklentileri ne?

Masada yer edinmek istiyoruz. Söz hakkı talep ediyoruz. Birçok gencin artık bu ülkede yaşama umudu kalmamasının en temel sebebi olan olaylar karşısında ellerinden bir şey gelmiyor oluşu. Başkalarının kararlarının bedelini durmadan bizler ödüyoruz. Haliyle gençler de bu duruma dur diyemeyince gitmek istiyorlar. Onların aidiyetlerini güçlendirecek etmenler vermek gerekiyor. Gençler olarak söz hakkı, masada yer ve daha çok etki alanı istemek doğal bir hakkımız bence. Gençlerden en çok duyduğum ve bir genç olarak en çok istediğim şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Gençlerin bence şu an Türkiye’den en büyük beklentisi gelecek güvencesi görebilmek. Sanıldığının aksine gençlerin Türkiye’de 5G gelecek mi tartışmasından çok daha büyük sorunları var. Çoğu üniversiteli okul bittikten sonra iş bulup bulamayacağını bilmiyor. Bu sorun eskiden sadece “kötü” okullar için varken bugün köklü, kaliteli denilen okulların mezunları bile ne yapacağını bilemiyor. Ekonominin gidişatını kestirememek bize yurtdışını bir kaçış bileti haline getiriyor. İfade özgürlüğü, genel özgürlükler gibi sorunların devam etmesi de bunu körüklüyor. Bu yüzden aslından gençler siyasetten, Türkiye’den işten atılır mıyım, işe bulabilir miyim gibi sorunlardan bağımsız kendilerine sağlıklı rotalar çizebilecekleri bir gelecek bekliyor.

Gri Bölge ile ilgili daha geniş bilgi için tıklayınız.